Beyaz Fener |
2020 yılının ilk aylarında başlayan Coronavırus (Covid 19) salgını, 2021 yılında da değişik varyantlarla etkisini
sürdürüyor. Aşının uygulanması ile beraber ölümler azaldı ise de vaka ve vefat sayıları tamamen sona ermedi. 26
Eylül 2021 tarihi itibarıyla ülkemizde günlük vaka sayısı 25,861, vefat sayısı 228
olmuştur. Aşının yaygınlaşması tek çare olarak gözüküyor. Pandemi, sadece ölümcül
bir salgın olarak kalmadı, bununla beraber ekonomik ve sosyal yönden de
toplumları derinden etkileyip, yaşam tarzını değiştirdi. Pandemi döneminde evlere kapandık. Sosyal
hayatımız iyice kısıtlandı. Ev kadınları, emekliler, işini
kaybedenler, uzaktan eğitim nedeniyle okullara gidemeyen öğrenciler evde uzun süre geçirmek zorunda kaldılar. Kitap okuma alışkanlığı ülkemizde yaygın
olmadığından, internet ve TV halkın tek seçeneği oldu.
Bu süreçte, İster, istemez zorunlu televizyon seyircileri kervanına ben de katıldım. Televizyon kanalları arasında dolaşırken bir diziye rastladım. Adı, Yasak Elma imiş. Pür makyajlı kadınlar, lüks konutlarda entrika üstüne entrika çeviriyorlar. Onu beğenmedim. Diğer kanala bakalım. O da ne? Zengin bir çevrede, mesleği müteahhitlik olan Sadakatsiz bir adam, başarılı bir doktor olan eşini genç bir kızla aldatıyor. Çocukları arada kalıyor. Birbirlerine oynadıkları, çevirdikleri filmleri izliyoruz. Yok, onu da beğenmedim, Başka bir kanalda, başka bir dizi bizi bekliyor. Masumlar Apartmanı. Kardeşler bir dairede, kiracıları apartmanın başka bir dairesinde oturuyor. Ev sahibi delikanlı, kiracı kız ile gizlice evleniyor. Ev sahibi delikanlı ve kız kardeşleri biraz çatlak. Hikaye öyle fantastik rüyalar eşliğinde sürüyor. Arka Sokaklarda bir polisiye dizisine bakalım. O da ne pıtrak gibi insan ölüyor. Zaten hastalık kasıp, kavuruyor. Bir de dizi icabı da olsa bu kadar kan görmeye dayanamayız. Başka bir kanala bakalım. Yine başarılı iş adamları, şık hanımlar, lüks konutlar, lüks araçlar Barajda başlayan maceralarına villalarında devam ediyorlar. Neyse akşamı geçirdik. Gündüz programlarında belki içimiz açılır. Ama nerede? Kayıp, ihanet, cinayet, katili bulma programlarından geçilmiyor. Moral verici bir program yok. Survivor, yemek, gelin-kaynana kavgaları, moda programları da sabun köpüğü gibi uçup, gidiyor. Aklımızda sadece kavgalar kalıyor.
Eskiden siyah beyaz bir aşk hikayesi gibiydi televizyon dizileri. Perihan Abla, mahallenin ablasıydı. Mahallenin Muhtarlarını özlemle beklerdik. Halkın içinden Kapıcı Cafer, Cemil-Sevim çifti vardı, Bizimkilerde. Akasya Durağı, Seksenler, Kurtuluş dizileri daha yakın zamanlardaydı. Müzik programları olurdu, Bir Başka Gece, Kantolar, Solistler Geçidi gibi. Şimdi müzik yok oldu. “Olacak O Kadar Televizyonu” vardı, Levent-Oya Kırca’nın. Ali Kırca’nın sunduğu, Siyaset Meydanı tartışma programlarının liste başıydı. Siyasi parti liderlerinin yuvarlak masa etrafındaki tartışmaları sabaha kadar izlenirdi.
Televizyon için yabancıların kullandıkları bir söz vardır, “Aptal Kutusu”. Doğru mu, değil mi? Onu dizileri izleyenlere bırakalım. Yine de televizyon programlarının bizi uyutmasına izin vermeden, beynimizin uyuşmaması için kitap okumaya ne dersiniz?
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 26.09.2021