27 Ocak 2018 Cumartesi

CHP 36. OLAĞAN KURULTAYI’NA GİDERKEN

               



                 2018’in ilk ayını geride bırakırken ülke olarak dev sorunlarla karşı karşıyayız. Öncelikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'de başlattığı Afrin Zeytin Dalı Harekatının başarıyla sonuçlanmasını dilerim. CHP'si,3-4 Şubat 2018 tarihlerinde 36. Olağan Kurultayını yapacak. Ülkemizde, ana muhalefet partisi görevini üstlenen CHP'si, anayasada tanımı yapılan laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkelerinden ve parlamenter sistemden yanadır.  Emek en yüce değerdir” ilkesi gereği sosyal adaleti savunur. Son yıllarda yaşadığımız zorlukları aşmak için CHP’sinin iktidar olmasına ihtiyaç vardır. Ancak uzun yıllardır bir türlü %25 oy oranını aşıp, iktidar seçeneği olamadı.                                                        
       
         Bunu sadece liderin yetersizliğine bağlamak yeterli değildir. Lideri değiştirirsek her şey düzelir demek olayı hafife almak demektir. Çünkü kuvvetli bir lider profili çizen sayın Deniz Baykal döneminde de parti en fazla şimdiki oranda oy alıyordu. O halde parti içinde yapısal değişikliklerin yapılması gerekir. Bunun başında da demokratikleşme, eşitlik, liyakat ve en önemlisi emeğe değer verme gelir. Tepeden atamalara son verilerek, her yerde yargıç denetiminde ön seçim yapılmalı, kongrelerde de katılımcı demokrasiye uygun olan çarşaf liste uygulanmalıdır. Bu olmadığı ve genel merkezin belirleyici olma konumu sürdüğü müddetçe çalışkan, üretken bir parti yapılanması sağlanamaz.
         
        Bunun için kariyeri parlak kişileri bulup, lider demokrasisi inşa etmenin bir sonuç getirmeyeceğini sayın Bülent Ecevit'ten sonra eriyen DSP'sinde gördük. Diğer partilerden farklı bir yapıya sahip CHP’de parti içi demokrasi tam anlamıyla uygulanmalıdır. CHP’sinin tüzüğü demokratik bir düşünceyle oluşturulmuş ancak bir fren mekanizması da eklenmiştir. Örneğin; yapılan değişiklikle tüzüğe, kongrelerde herkesin aday olma ve delegeye seçme fırsatı tanıyan çarşaf liste uygulaması konmuş ancak arkadan genel kurul isterse blok liste uygulanır denmiştir. Yine ön seçimler, Genel Başkanın ve genel merkezin yetkisine bırakılmıştır.
       
         Genel Başkan, istediği kadar “ben partide ne olacağım”, demeyin, desin. Her aday, kendi siyasal ikbal arayışında hangi yolu izleyeceğini düşünmektedir. Bunun gibi siyasi gelecek planlarının, partinin ve ülkenin çıkarıyla bir ilgisinin olmadığı gün gibi ortadadır. Siyaset yalnızca koltuk, makam, mevki paylaşımından ibaret değildir. Atatürk Türkiye’sini ilelebet yaşatmak için yurtsever, idealist insanlara gereksinim vardır. Doğrultu tutarlılığı da siyasette ve yaşamın her alanında çok önemlidir. Bu lider için de, sade bir partili için de geçerlidir. İnandırıcılığınızı yitirirseniz, her şeyinizi yitirirsiniz. 
       






 27.01.2018 orhankalyoncu.blogspot.com.tr      

           

18 Ocak 2018 Perşembe

AKREP GİBİSİN KARDEŞİM

                               
                                   



                                NAZIM HİKMET (1902-1963)




                    
                      Akrep gibisin kardeşim,
                      korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
                      Serçe gibisin kardeşim,
                      serçenin telaşı içindesin.
                      Midye gibisin kardeşim,
                      midye gibi kapalı, rahat.
                      Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.                                                                                                                
                      Bir değil,
                      b değil,
                      yüz milyonlarlasın maalesef.
                      Koyun gibisin kardeşim,
                      gocuklu celep kaldırınca sopasını
                      sürüye katılıverirsin hemen
                      ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
                      Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
                      hani şu derya içre olup
                      deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
                      Ve bu dünyada, bu zulüm
                      senin sayende.
                                  
                      Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
                      ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                     -demeğe de dilim varmıyor ama-
                      kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!

            
              Yukarıdaki dizeler, 15 Ocak 2018'de 116. doğum gününü kutladığımız ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran’a aittir. Mavi Gözlü Dev diye de anılan şair, anı ve roman yazarı Nazım Hikmet 1902’de Selanik’te doğdu. Annesi Ayşe Celile Hanım, babası Hikmet beydir. Baba tarafından dedesi son Selanik valisi Nazım Paşa’dır. 1951 yılında bakanlar kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılmış, 58 yıl sonra 2009’da bakanlar kurulu kararıyla tekrar vatandaşlığı iade edilmiştir. 1963 yılında Moskova’da sürgündeyken kalp krizi sonucu ölmüştür. Mezarı Rusya’da Moskova Novodeviçi Mezarlığındadır.
        
              Şair bu şiirini 1947 yılında yazmıştır. O yıllarda milyonlarca insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, dünyada soğuk savaş yılları başlamıştı.“Romantik Komünist” ve “Romantik Devrimci” olarak tanımlanan şairimiz, çok partili sistemle demokrasiye geçmeye çalışan ülkemizdeki insan manzarasına dikkat çekmiştir. Aradan geçen 70 yılı aşkın sürede yaşanan onca badireye rağmen insanlık hala iyiyi güzeli aramaya devam etmektedir. 





17.01.2018  orhankalyoncu.blogspot.com.tr

                                           
                                    
                                     
                              
                                                   

HERKES İÇİN DEMOKRASİ

      










          “Adalet, bir gün herkes için gerekecektir”, sözü demokrasi için de geçerlidir. Demokrasi de herkes için gerekir. Hatta yönetimdeyken, tek adam rolünde kimseye kulak asmayanların da bir gün demokrasiden yararlanma talepleri olacaktır. Son zamanlarda görevlerinden istifa etmek zorunda bırakılan belediye başkanları buna örnektir. Yöneticiler, işbaşındayken, görevlerinin bir şekilde sona ereceğini düşünselerdi, acaba halkı karar verme noktasında daha fazla işin içine katarlar mıydı? Yine de halkın iradesiyle gelenler, halkın iradesiyle gitmelidir. Yani oyla gelen, oyla gider. Demokrasinin kuralları tam işletilirse bu gerçekleşir. 
       
          Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerde demokrasi olursa ülkede demokrasi olur. CHP’si diğer partilere göre nispeten buna uygun davranmaya çalışmaktaysa da, tam olarak demokratik kuralların uygulandığını söyleyemeyiz. Bunun gerçekleşmesinin anahtar formülü kongrelerde çarşaf liste, tüm seçimlerde de ön seçimdir. Çarşaf liste uygulanırsa partinin tüm renkleri yönetimlerde temsil edilir böylece kutuplaşma, hizipleşme önlenir. Yine genel merkez yerine nitelikli üyelerin ya da delegelerin yapacağı ön seçimler, adaylıklar konusunda parti de adaleti, eşitliği getirir, bunun sonucu olarak ta parti içi kavgalar azalır.
         
            CHP genel başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kim bu partide ne olacağım diyorsa, derhal partiden ayrılsın” sözüne rağmen kongrelerde kavgalara şahit oluyoruz. Bunun sebebi, adaylıkların saptanmasında söz sahibi olacak il ve ilçe yönetimlerinin kazanılma çabasıdır. Herkes suyun başını tutmak, böylece genel merkeze karşı elini güçlendirmek istemektedir. Bu milletvekilleri ve belediye başkan adayları için de söz konusudur. Halbuki yargıç nezaretinde ön seçim yapılmış olsa adaylar, genel merkeze değil üyelere yaranmak isteyecektir.
        
           Aday olmak ve seçilmek için emek ve liyakat dikkate alınırsa güçlüye yaslanmak, biat etmek parti içinde önemini kaybedecektir. Sonuçta hem parti çalışkan üyelere sahip olacak, hem de seçildikten sonra adaylar partinin ve halkın değerini bilecektir. Siyasi parti üyeleri, partinin ideolojisini, programını, tüzüğünü ve ilkelerini bilmelidir. Parti görevlerini, vecibelerini yerine getirmeli ondan sonra da parti hakkındaki her türlü tasarrufta söz sahibi olmalıdır. Buna adaylıkların tespiti ile genel başkan ve genel merkez seçimleri de dahildir
     
           Partilerin asıl sahipleri üyelerdir. Bir partiyi omuzlayanlar, seçilmişlerden önce sade partililerdir. Onlar koştururlar, çocukların nafakasını partiye harcarlar. Onlara, herkesin ama önce seçilmişlerin saygı borcu vardır. Çünkü onların sayesinde oradadırlar.






15.01.2018  
orhankalyoncu.blogspot.com.tr



5 Ocak 2018 Cuma

DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU YERDE, DOĞRU KİŞİLERLE

     



    Bir arkadaşımız, "doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle olmak çok önemlidir. Siyaset doğru, düzgün insanların işi olmalı", diye yorum yapmış. Bu söze imzamı atarım. Doğru söze ne denir? Elbette bu kurala göre hareket etmek her ahlaklı siyasetçinin kılavuzu olmalıdır. Erdemli, dürüst, saydam siyasetin yol göstericisidir o sözler. Eğer ülkemiz karanlıklardan kurtulacaksa ancak bu yolu izlememiz sayesinde olur. Yoksa kısa vadeli çıkar hesapları, politik gelecek pazarlıklarıyla hiçbir hedefe varamayız. Ne yazık ki yazarın dediği gibi, “önce ekmekler bozuldu, sonra her şey." Siyasette bundan fazlasıyla payına düşeni aldı. Biz, temiz siyaset derken küçük hesaplar, gizli pazarlıklardan uzak durmayı kastediyoruz. Siyaset uzun vadelidir. Kısa hesapları kaldırmaz. 

    Herkesin bildiği gibi siyasette deneyim, bilgi, birikim, görüş, ufuk, vizyon çok önemlidir. Genç siyasetçilerin, tecrübeli siyasetçilerin tecrübelerinden yaralanması gerekir. Deneme-yanılma yöntemi yerine daha önce yaşanan olaylardan ders çıkarmak daha isabetli olur. Ülkemizin yetiştirdiği değerli yazar edebiyatçı, müzisyen ve yönetmen Zülfü Livaneli bir söyleşisinde şöyle diyor; “Benim siyasi ihtiraslarım olmadı. Hatta siyasetten nefret ederim. Ama ülkesini seven, sorumluluk hisseden bir sanatçı olarak büyük kitlelere ulaşmışsanız, bu yapılan önerilere bir yere kadar direnebiliyorsunuz.”

      Siyaset, rant aracı değil, halka hizmet aracı olursa, insanlara yararlı olur. Bunun yanı sıra siyaset, her yurttaşın ilgilenmesi gereken bir uğraş olmalıdır. Aksi halde kötü yönetimlerden ve kötü yöneticilerden şikayet etme hakkımız olmaz. Onun için tekrar başa dönersek siyaset doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişilerle yapılırsa hem ülkeye, hem de ait olduğu partiye yarar sağlar.






Orhan Kalyoncu
04.01.2018 
orhankalyoncu.blogspot.com.tr