14 Ocak 2019 Pazartesi

ATATÜRK/BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞU


                                           

                            
                        
          

         Günümüzdeki olayları gerçekçi  değerlendirebilmek için yakın tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekir. 20 yüzyılın başında Osmanlı Devleti bir çok olayı ve savaşı birden yaşadı.1908'de 2. Meşrutiyetin ilanı, 1911-12 yılları Balkan Harbi, 1914-1918'de 1.Dünya Savaşı, 1919-1922 yılları Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması, 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı. Tüm bu süreçlerin sonucunda modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Arkasından Atatürk Devrimleri  geldi. Bugün özgür ve bağımsız bir vatanda yaşıyorsak, bunu büyük Önder Atatürk ve arkadaşlarına borçluyuz. Savaş meydanlarında büyük zaferler kazanmış olmasına rağmen Atatürk 1923 Şubat ayında şöyle demiştir; “Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir."
      
       İngiliz gazeteci ve yazar Lord Kinross'un (1904-1976) Atatürk/Bir Milletin Yeniden Doğuşu adlı kitabı yakın tarihimiz için iyi bir kaynaktır. Yabancı bir yazarın objektif bir bakış açısıyla 5 yılda hazırladığı, Atatürk ile Kurtuluş Savaşının öncesini ve sonrasını anlatan bu kitapta; yazar, Büyük Taarruz öncesi yaşanan bir tarihi olayı şöyle anlatır; “Gazinin Başkomutanlık yetkileri, mebusların mırıldanmaları arasında, üçer aylık iki dönem için yenilenmişti. Mayıs ayında Meclis, onun hasta ve yatakta olmasından yararlanarak, üçüncü bir uzatmayı reddetti. Böylece ordu başsız kalmış oluyordu.”
      
       Gazi Mustafa Kemal hasta yatağından kalkarak askeri kıyafetlerini giydi ve Mecliste şu konuşmayı yaptı. “ O mutlu gün gelince bütün milletle birlikte, en büyük mutluluklara erişmekle şeref duyacağız. Benim başlıca ikinci bir mutluluğum olacaktır ki o da, kutsal davamıza başladığımız gün bulunduğum yere geri dönebilme olanağıdır. Milletin koynunda serbest bir fert olmak kadar, dünyada bahtiyarlık var mıdır? Gerçekleri iyi kavrayan, yürek ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insan için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur”. Gazinin Mecliste yaptığı bu konuşmadan sonra başkomutanlık yetkileri milli amaca ulaşıncaya kadar uzatıldı.
              
       Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra sıra barış anlaşmasına gelmişti. Gazi Mustafa Kemal Lozan'da toplanacak Barış Konferansına gitmek üzere İsmet Paşa başkanlığında bir heyeti görevlendirdi. Bazen ara verilse de uzun süren görüşmeler sonucu Türkiye’nin tapusu olan Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Mustafa Kemal ve arkadaşları yokluklardan yılmadılar, devrin emperyalist güçlerine karşı zafer kazanarak boyun eğdirdiler. Cumhuriyetin ilanından sonra da 15 yılda birçok devrimleri başararak çağdaş bir ülke yarattılar. Atatürk bütün maddi ve manevi mirasını ülkesine armağan etti. Bir yurttaş olarak bize düşen görev; bireysel çıkarlara göre vaziyet almak değil, ülkemize sahip çıkarak, hizmet etmektir.

   


Orhankalyoncu.blogspot.com.tr                         14.01.2019
         
       
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder