Günümüzdeki olayları gerçekçi değerlendirebilmek için yakın tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekir. 20 yüzyılın başında Osmanlı Devleti bir çok olayı ve savaşı birden yaşadı.1908'de 2. Meşrutiyetin ilanı, 1911-12 yılları Balkan Harbi, 1914-1918'de 1.Dünya Savaşı, 1919-1922 yılları Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması, 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı. Tüm bu süreçlerin sonucunda modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Arkasından Atatürk Devrimleri geldi. Bugün özgür ve bağımsız bir vatanda yaşıyorsak, bunu büyük Önder Atatürk ve arkadaşlarına borçluyuz. Savaş
meydanlarında büyük zaferler kazanmış olmasına rağmen Atatürk 1923 Şubat ayında
şöyle demiştir; “Savaş zorunlu ve hayati
olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir
cinayettir."
İngiliz gazeteci ve yazar Lord Kinross'un
(1904-1976) Atatürk/Bir Milletin Yeniden Doğuşu adlı kitabı yakın tarihimiz
için iyi bir kaynaktır. Yabancı bir yazarın objektif bir bakış açısıyla 5 yılda
hazırladığı, Atatürk ile Kurtuluş Savaşının öncesini ve sonrasını anlatan bu kitapta; yazar, Büyük Taarruz öncesi yaşanan bir tarihi olayı şöyle anlatır; “Gazinin Başkomutanlık yetkileri,
mebusların mırıldanmaları arasında, üçer aylık iki dönem için yenilenmişti.
Mayıs ayında Meclis, onun hasta ve yatakta olmasından yararlanarak, üçüncü bir
uzatmayı reddetti. Böylece ordu başsız kalmış oluyordu.”
Gazi Mustafa
Kemal hasta yatağından kalkarak askeri kıyafetlerini giydi ve Mecliste şu konuşmayı
yaptı. “ O mutlu gün gelince bütün
milletle birlikte, en büyük mutluluklara erişmekle şeref duyacağız. Benim
başlıca ikinci bir mutluluğum olacaktır ki o da, kutsal davamıza başladığımız
gün bulunduğum yere geri dönebilme olanağıdır. Milletin koynunda serbest bir
fert olmak kadar, dünyada bahtiyarlık var mıdır? Gerçekleri iyi kavrayan, yürek
ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insan için, ne
kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur”. Gazinin
Mecliste yaptığı bu konuşmadan sonra başkomutanlık yetkileri milli amaca
ulaşıncaya kadar uzatıldı.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra
sıra barış anlaşmasına gelmişti. Gazi Mustafa Kemal Lozan'da toplanacak Barış
Konferansına gitmek üzere İsmet Paşa başkanlığında bir heyeti görevlendirdi.
Bazen ara verilse de uzun süren görüşmeler sonucu Türkiye’nin tapusu olan Lozan
Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Mustafa Kemal ve arkadaşları yokluklardan
yılmadılar, devrin emperyalist güçlerine karşı zafer kazanarak boyun
eğdirdiler. Cumhuriyetin ilanından sonra da 15 yılda birçok devrimleri başararak
çağdaş bir ülke yarattılar. Atatürk bütün maddi ve manevi mirasını ülkesine
armağan etti. Bir yurttaş olarak bize düşen görev; bireysel çıkarlara
göre vaziyet almak değil, ülkemize sahip çıkarak, hizmet etmektir.
Orhankalyoncu.blogspot.com.tr 14.01.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder