25 Şubat 2019 Pazartesi

SİYASİ DURUŞ


                                                       
                     
             Her insanın; bir siyasi duruşu, dünya görüşü, inandığı doğruları, ilkeleri olmalıdır. Zamana zemine göre görüş ve tavır değiştirmemelidir. Siyasette, iş birliği olabilir, koalisyon kurulabilir, ittifakta olur. Bunlar kendi görüşünü muhafaza ederek belli konularda işbirliğini kapsar. Yoksa dün savunduğun fikrin birden tam tersini savunmaya başlarsan, dün, demediğini bırakmadığın siyasetçinin bugün koluna girersen inandırıcılığını yitirirsin. Sana kimse inanmaz. Doğrultu tutarlılığı, siyasette olduğu gibi yaşamın her alanında da gereklidir.
        Siyaset; sadece makam, mevki için yapılmaz. Vatan, millet için yapılır. Amaç,ülkenin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesi, medeniyet ailesi içinde yer alması, olmalıdır. İnsanları yönetmek sanatı olan siyaset aslında kutsal bir görevdir, halkın emanetidir. Her siyasetçi, zamanı gelince emaneti halka lekesiz olarak teslim edebilmelidir. Her yurttaşın, doğru zamanda, doğru zeminde, doğru kişilerle siyaset yapma hakkı vardır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiye ancak  böyle sahip çıkılabilir. Bazı kişilerin şöyle söylediğini duyar gibiyim, “İyi ama siyaset kirlendi, siyasetçilerin çoğu doğru söylemiyor, bireysel çıkar için politika yapıyorlar. En iyisi, siyasete hiç girmeyelim." Bu görüşte doğruluk payı yok değil, ama yine de halkın, siyasetin kalitesinin yükselmesi için kendi yönetimine sahip çıkması gerekir. 
        Uygar, eşit, saydam ve özgür bir yaşam ancak demokrasilerde mümkündür. Geldiğimiz noktada, ülkemizdeki sorunlar dağ gibi önümüzde dururken, yerel seçimler öncesi koltuk endeksli politikaların yapıldığını görmekteyiz. Demokratik kurallar ve ilkeler bir kenara savrulurken kazanmak için her şey meşru kabul edilmekte, ittifaklar kurulmakta, ittifaklar bozulmakta, transferler olmakta ama hiç kimse halka düşüncesini sorma gereği duymamaktadır. Halk, takip edeceği siyasetçilerden sağlam bir siyasi duruş beklemektedir.  



orhankalyoncu.blogspot.com.tr            25.02.2019   

                    




21 Şubat 2019 Perşembe

HALK BUNUN NERESİNDE?


    

                                                                                                                                                  
                                      
          “Demokrasi, bir kurallar bütünüdür. Siyasette de kuralları; siyasi partiler yasası, partinin tüzük ve yönetmelikleri belirler. Genel başkan, MYK ve parti meclisleri partinin sahibi değil, geçici olarak yöneticileridir. Partilerin gerçek sahipleri üyelerdir, halktır. Onun için yönetimdekiler kurallara aykırı işlem yapıp, kendilerine yönelik avantajlar sağlayamazlar. Eğer, keyfi davranılırsa, partiye oy ve gönül veren insanların karşısında inandırıcı olunamaz. Parti de, halka değil, yalnızca bir avuç siyasetçiye hizmet eder duruma düşer.”
           
          2014 yerel seçimlerinde partilerde uygulanan merkeziyetçi ve tepeden inme atamalara yönelik bir eleştiriydi yukarıdaki satırlar. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde de aday belirlenmesi sürecinde parti üyeleri devre dışı bırakılarak, genel merkezler tek karar mercii oldu. Bu uygulamaların demokratik bir yönetim tarzı olduğunu söyleyemeyiz. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi, değil midir? Parti üyeleri adaylarını bile kendi belirleyemezse ve hatta ittifaklar nedeniyle partisine bile oy vermesi önlenirse, bu ne çeşit bir demokrasidir? Özellikle, muhalefet partileri aynı yolları deneyerek farklı sonuçlar alabilirler mi? Halk, kendisini çaresiz hissediyor. Güveneceği bir muhalif hareket bekliyor. Bunu göremeyince de sandıktan uzak durmayı yeğliyor. Halka, o umudu vermesi gereken siyasetçiler, sırça köşklerinde bunu göremeyip, masa başında siyaset mühendisliği ile sonuca varacaklarını düşünüyorlar. 
         
          Atama yöntemi, hele yerel seçimlerde hiç doğru bir yöntem değildir. Halkın istemediği bir adayı halkın seçmesi için getirilmesi, üstüne üstlük ittifaklarla da başka seçenek bırakılmaması, sağlıklı sonuç getirmez. Toplumda rahatsızlık yaratır. Toplum dayatmayı sevmez. Bir şekilde yanıt verir. Sonuç olarak; neye göre belirlediğinizi açıklamadan adayları belirleyen siz, en küçük belde de bile meclis üyeleri için üyeleri dikkate almayan siz, ittifak kuran siz, ittifak sonucu partinin adayını çekip başka bir partinin adayına oy vermemizi isteyen siz. “Peki, halk bunun neresinde?”





orhankalyoncu.blogspot.com.tr  20.02.2019