Her insanın; bir siyasi duruşu, dünya
görüşü, inandığı doğruları, ilkeleri olmalıdır. Zamana zemine göre görüş ve tavır değiştirmemelidir. Siyasette, iş birliği olabilir, koalisyon kurulabilir, ittifakta olur. Bunlar
kendi görüşünü muhafaza ederek belli konularda işbirliğini kapsar. Yoksa dün
savunduğun fikrin birden tam tersini savunmaya başlarsan, dün, demediğini bırakmadığın siyasetçinin bugün koluna girersen inandırıcılığını yitirirsin. Sana kimse inanmaz. Doğrultu tutarlılığı, siyasette olduğu gibi yaşamın her alanında da gereklidir.
Siyaset; sadece makam, mevki için yapılmaz. Vatan, millet için yapılır. Amaç,ülkenin çağdaş
uygarlık yolunda ilerlemesi, medeniyet ailesi içinde yer alması, olmalıdır. İnsanları yönetmek sanatı olan siyaset aslında kutsal bir görevdir, halkın emanetidir. Her siyasetçi, zamanı gelince
emaneti halka lekesiz olarak teslim edebilmelidir. Her yurttaşın, doğru zamanda, doğru zeminde, doğru kişilerle siyaset yapma hakkı vardır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiye ancak böyle sahip çıkılabilir. Bazı kişilerin şöyle
söylediğini duyar gibiyim, “İyi ama siyaset kirlendi, siyasetçilerin çoğu
doğru söylemiyor, bireysel çıkar için politika yapıyorlar. En iyisi, siyasete hiç girmeyelim." Bu görüşte doğruluk payı yok değil, ama yine de halkın, siyasetin kalitesinin yükselmesi için kendi yönetimine sahip çıkması gerekir.
Uygar, eşit, saydam ve özgür bir yaşam ancak demokrasilerde
mümkündür. Geldiğimiz noktada,
ülkemizdeki sorunlar dağ gibi önümüzde dururken, yerel
seçimler öncesi koltuk endeksli politikaların yapıldığını görmekteyiz.
Demokratik kurallar ve ilkeler bir kenara savrulurken kazanmak için her şey
meşru kabul edilmekte, ittifaklar kurulmakta, ittifaklar
bozulmakta, transferler olmakta ama hiç kimse halka düşüncesini sorma gereği
duymamaktadır. Halk, takip edeceği siyasetçilerden sağlam bir siyasi duruş beklemektedir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 25.02.2019