16 Haziran 2019 Pazar

KALDIRIM



                                               

   

                                              
              20 gündür sol kolum alçıdaydı. İşte o gün gelmişti. Alçıyı alacaklar, elim kolum tekrar özgürlüğüne kavuşacaktı. Sabah erkenden evden çıkıp, hastanedeki randevuma yetişebilmek için hızlı adımlarla yürürken, birden önümdeki adamın kaydığını gördüm. Adam neredeyse yere kapaklanıyordu. Son anda dengesini sağlayarak ayağa kalktı. Kaldırımın kenarına ufak bir rampa gibi düz bir beton dökmüşler. Sebep oydu. Az önce düşecek adama dikkatlice baktım. Bu bizim kapı komşumuz Hüseyin İdi.
             
              “Hüseyin, merhaba. Geçmiş olsun, az daha düşecektin.”
             “Saaol ocam, ucuz kurtuldum. Sizin kolunuza n’oldu?”
             “Çok ciddi bir şey yok. Bileğimde bir çatlak var. Aynen senin olduğun gibi ben de kaldırımın kenarındaki o rampadan kayarak düştüm. Alçıya aldılar. Bugün çıkaracaklar.”
            “Aman, dikkat edin ocam! Yollar, kaldırımlar delik deşik. Er yer kazılmış, toz duman içinde. Önce su, şimdi de elektrik kabloları için kazılıyor.”
            “Evet, tabii bu işlerin yapılması gerekir. Ama gerekli tedbirlerin alınması şartıyla. Yoksa işte böyle kazalara neden olur.”
            “Duuru ocam. Geçende Asan’da arabayla çukurdan kaçarken başka bir arabaya arkadan bindirmiş. Dünya masarif çıktı.”
            “Çaresiz biraz daha dişimizi sıkacağız. Suyun karşısında ki şehirlerin bu devirde böyle dertleri kalmamış.  Büyük bir köy gibi olduk.”
            “Köy dediniz de ocam. Köylerde bile böle olmaz. Her yer köpek dolmuş. Geçen gün gündüz vakti kaldırımda uzanmış uyuyan bir köpeğin üstüne basmışım, nerdeyse aastanelik olcaktım. Birden saldırdı. Zor kurtuldum.”
            “Ya, hiç sorma Hüseyin geçen akşam, kolumdan dolayı kahveye de çıkamadığım için hanımla balkonda oturup, kahvemizi içelim dedik. Öyle dedik ama Kilisenin karşı köşesinde köpeklerin toplanıp, hep birlikte havlamasından, her geçen arabanın arkasından havlayarak koşturmasından iki laf edemedik.  Bu sıcak havada içeri girmek zorunda kaldık.”
           - “Urum Maallesi büülemiydi eskiden ocam. Şimdi viranelik oldu. Evler dökülüyo. Köpeklerden geçilmiyo.”
            - “Doğru söylüyorsun, Hüseyin. Bu mahalle farklı kültürlerin bir arada yaşadığı tarihi geçmişi olan bir mahalledir. Bir zamanlar bu mahallede 3 büyük dinin mabedi vardı. 1444’te kasabanın kuruluşu ile birlikte tamamlanmış halen ayakta olan Muradiye Camii, Yahudiler için şimdi yıkılmış bir havra ve 1875’de yapılmış şu anda sanat ve sergi evi olarak kullanılan Rum Ortodoks Kilisesi. 1922’de Uzunköprü’nün kurtuluşunda Kaymakamlık Binası daha sonra da uzun bir süre askerlik şubesi olarak kullanılan şimdilerde restore edilmiş bir tarihi binamız daha var. Bu mahallede Samanyemez Çeşmesi gibi bazı tarihi çeşmeler ise yok edildi. Ne yazık ki tarihi eserlerimize gerektiği kadar değer vermiyoruz.”
           - “ Ocam,aalimize şükredelim gene de. Etrafımızda er türlü melanet bulutları dolaşıyo. Allah bizi korusun.”
           -“Haklısın, Hüseyin. Hadi iyi günler. Hoşça kal.”
            -“İi günler, ocam.”





orhankalyoncu.blogspot.com.tr      16.06.2019






11 Haziran 2019 Salı

DEMOKRATİK SEÇİMLER


                   
Gazi Mustafa Kemal Atatürk




                                    
                


                31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerin üzerinden yaklaşık 70 gün geçti. İktidar partisi olan AKP, bu seçimlerde özellikle Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde başarılı sonuç alamadı. Bu şehirleri muhalefete kaptırdı. İstanbul’da 13 bini aşkın oy farkıyla seçimi (Millet İttifakı) CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazandı. Ancak belediye başkanlığının ömrü 18 gün sürdü. Adalet ve kalkınma Partisinin yaptığı olağanüstü itiraz sonucu İmamoğlu’nun mazbatası 6 Mayıs 2019 tarihinde YSK tarafından iptal edilerek seçimin 23 Haziran 2019 Pazar günü tekrarlanmasına karar verildi. İstanbullu seçmenler şimdi 13 gün sonra tekrar oy kullanacaklar ve 5 yıllığına kendilerine belediye başkanı seçecekler.
             
             Seçimler, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Seçimin iptal edilerek tekrar edilebilmesi için seçimin sonucuna doğrudan etki yapacak kanıtlanmış hile ve usulsüzlükler olması gerekir. Yoksa “benim içime sinmedi, hadi bakalım tekrar seçim yapalım”, demek demokrasiye hizmet etmez. Yarın başka biri çıkar, kaybettiği her seçimden sonra seçimin tekrarını isteyebilir. Bu durum demokrasiyi aşındıracağı gibi aynı zamanda boşuna zaman, emek ve para harcamak demektir.
              
          Seçimlerin demokratik olması için sandık güvenliği, saydamlık (gizli oy, açık sayım) ön koşuldur. Yoksa Doğu Asya'da yer alan 25 milyonluk diktatörlükle yönetilen Kuzey Kore'de de seçimler yapılıyor. 12 Mart 2019 tarihli Sözcü Gazetesinin haberine göre; “resmi adı Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti olan ülkede halk, parlamento seçimleri için sandığa gitti. Yapılan oylamada parlamentonun 687 üyesi belirlendi. Seçimlerde her bölgede, sadece iktidardaki Kore İşçi Partisinden bir aday bulunuyor. Seçmenler,  aday için “evet” veya “hayır” oyu atıyor. Ancak hayır oyları farklı bir sandığa atıldığı için fişlenme korkusuyla kimse buna cesaret edemiyor. Mart 2014’de yapılan seçimlerde bütün adaylar yüzde 100 oy alarak seçilmişti.”Kuzey Kore’de siyasi rekabetin ve seçimlerin özgürce yapılmamasının acaba ülkenin gelişmemesi ile yakından bir ilgisi olabilir mi? Kuzey Kore, dünya çapında bir tek bir firma bile çıkaramazken Güney Kore Samsung, Hyundai, Daewoo  ve Kia gibi markalar çıkardı.
          
         . Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşının başında, 23 Nisan 1920’de topladığı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 1921 yılında yapılan ilk anayasaya şu maddeyi koydurmuştur; “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Bu boşuna konan bir cümle değildir. Daha sonraki 1924, 1960 ve 1982 Anayasalarında da bu madde aynen korunmuştur. Meşrutiyetini milletten almayan hiçbir yönetim yaşayamaz. 21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Kore gibi otoriter rejimleri örnek almayı aklına bile getirmez. Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde ne varsa Türkiye de onu uygulayacaktır. Çağdaş ülkelerin demokrasi tanımında şu kriter büyük önem taşır. O da güçler ayrılığıdır. Yani yasama, yürütme ve yargının ayrı ve bağımsız olmasıdır. Bu güçlerin birbirlerini denetlemesi keyfi idareyi önleyeceği gibi saydamlık ve hesap verilebilirliği de getirecektir.
          
         Akla bilime dayanmayan, hak, hukuk, adalet duygusu taşımayan hiçbir görüşün sürekliliği olamaz. İnsanlar, her zaman iyiyi, güzeli, hak ve adaleti aramıştır. Uygarlığın gelişimi böyle olmuştur. Özgür ve bağımsız bir vatanda yaşamamız için hayatlarını veren başta Atatürk olmak üzere kahramanlarımıza, aldığımız emaneti geliştirerek devam ettirmek gibi bir görevimiz olduğunu asla unutmamalıyız.   





orhankalyoncu.blogspot.com.tr    10.06.2019