31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel
seçimlerin üzerinden yaklaşık 70 gün geçti. İktidar partisi olan AKP, bu
seçimlerde özellikle Ankara, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde başarılı sonuç alamadı. Bu şehirleri muhalefete kaptırdı. İstanbul’da
13 bini aşkın oy farkıyla seçimi (Millet İttifakı) CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazandı.
Ancak belediye başkanlığının ömrü 18 gün sürdü. Adalet ve kalkınma Partisinin
yaptığı olağanüstü itiraz sonucu İmamoğlu’nun mazbatası 6 Mayıs 2019 tarihinde YSK
tarafından iptal edilerek seçimin 23 Haziran 2019 Pazar günü tekrarlanmasına
karar verildi. İstanbullu seçmenler şimdi 13 gün sonra tekrar oy kullanacaklar
ve 5 yıllığına kendilerine belediye başkanı seçecekler.
Seçimler, demokrasinin olmazsa
olmaz koşuludur. Seçimin iptal edilerek tekrar edilebilmesi için seçimin
sonucuna doğrudan etki yapacak kanıtlanmış hile ve usulsüzlükler olması gerekir.
Yoksa “benim içime sinmedi, hadi bakalım tekrar seçim yapalım”, demek
demokrasiye hizmet etmez. Yarın başka biri çıkar, kaybettiği her seçimden sonra
seçimin tekrarını isteyebilir. Bu durum demokrasiyi aşındıracağı gibi aynı zamanda
boşuna zaman, emek ve para harcamak demektir.
Seçimlerin demokratik olması için sandık
güvenliği, saydamlık (gizli oy, açık sayım) ön koşuldur. Yoksa Doğu Asya'da yer alan 25 milyonluk diktatörlükle yönetilen Kuzey Kore'de de seçimler yapılıyor. 12 Mart 2019 tarihli Sözcü
Gazetesinin haberine göre; “resmi adı Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti olan ülkede halk, parlamento seçimleri için sandığa gitti.
Yapılan oylamada parlamentonun 687 üyesi belirlendi. Seçimlerde her bölgede,
sadece iktidardaki Kore İşçi Partisinden bir aday bulunuyor. Seçmenler, aday için “evet” veya “hayır” oyu atıyor.
Ancak hayır oyları farklı bir sandığa atıldığı için fişlenme korkusuyla kimse
buna cesaret edemiyor. Mart 2014’de yapılan seçimlerde bütün adaylar yüzde 100
oy alarak seçilmişti.”Kuzey Kore’de siyasi rekabetin ve
seçimlerin özgürce yapılmamasının acaba ülkenin gelişmemesi ile yakından bir
ilgisi olabilir mi? Kuzey Kore, dünya çapında bir tek bir firma bile çıkaramazken
Güney Kore Samsung, Hyundai, Daewoo ve Kia gibi markalar çıkardı.
. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal
Kurtuluş Savaşının başında, 23 Nisan 1920’de topladığı Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından 1921 yılında yapılan ilk anayasaya şu maddeyi koydurmuştur; “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Bu boşuna konan bir cümle değildir.
Daha sonraki 1924, 1960 ve 1982 Anayasalarında da bu madde aynen korunmuştur.
Meşrutiyetini milletten almayan hiçbir yönetim yaşayamaz. 21. yüzyılda Türkiye
Cumhuriyeti Kuzey Kore gibi otoriter rejimleri örnek almayı aklına bile
getirmez. Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde ne varsa Türkiye de onu
uygulayacaktır. Çağdaş ülkelerin demokrasi tanımında şu kriter büyük önem
taşır. O da güçler ayrılığıdır. Yani yasama, yürütme ve yargının ayrı ve bağımsız
olmasıdır. Bu güçlerin birbirlerini denetlemesi keyfi idareyi önleyeceği gibi saydamlık
ve hesap verilebilirliği de getirecektir.
Akla bilime dayanmayan, hak, hukuk,
adalet duygusu taşımayan hiçbir görüşün sürekliliği olamaz. İnsanlar, her zaman
iyiyi, güzeli, hak ve adaleti aramıştır. Uygarlığın gelişimi böyle olmuştur.
Özgür ve bağımsız bir vatanda yaşamamız için hayatlarını veren başta Atatürk
olmak üzere kahramanlarımıza, aldığımız emaneti geliştirerek devam ettirmek
gibi bir görevimiz olduğunu asla unutmamalıyız.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 10.06.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder