Ülkemizde, son zamanlarda en çok tartışılan konuların başında “liyakat”, konusu geliyor. Bu konu boşuna tartışılmıyor. Hemen hemen her alanda acemiliklere rastlıyoruz. Bazen bu acemiliklerin faturasını ülke olarak pahalıya ödüyoruz. Liyakat; eğitim, öğretim, bilgi, deneyim, beceri ve uzmanlık demektir. Devletin her kademesinde; yetkili kılınan her kişinin, öncelikle o işe layık olması gerekir. Güçlü devlet ancak öyle olur. Sadece devlet kademelerinde değil, özel sektörde de nitelik, kalite ve liyakat gerekir. İsmet İnönü başbakan iken 8 Temmuz 1929 tarihinde Ankara Hukuk Mektebinde yaptığı bir konuşmada liyakat konusuna değinerek şöyle demiştir; “Bir cemiyette en muzır (zararlı) adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet (yetki) sahibi olandır.” Türkiye Cumhuriyet tarihinde Mustafa İsmet İnönü’nün (24 Eylül 1884 İzmir- 25 Aralık 1973 Ankara) ayrı bir yeri vardır. Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra başbakanıdır. Mudanya Mütarekesini ve Türkiye’nin tapusu Lozan anlaşmasını imzalayan heyetin başkanıdır. Atatürk’ten sonra 2. Cumhurbaşkanı ve CHP’nin genel başkanıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda da Türkiye’yi savaştan uzak tutmuştur. İsmet İnönü, ileriyi gören çok iyi yetişmiş bir asker ve devlet adamıdır. Söylediği söz bugün de geçerlidir
Her işin ehline
verilmesiyle ilgili Kuranı Kerim’de de bir ayet vardır. Nisa Suresi (4) 58.
Ayet. Meali şöyledir: “Şüphesiz Allah
size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle
hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah
her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” Asırlar önce indirilen
kutsal kitabımızdaki ayet günümüze ışık tutmakta ve liyakati emretmektedir.
İster siyasetçi olsun, ister bilim adamı olsun, isterse sade bir yurttaş, aklı
başındaki her insan her işin ehline verilmesini ister. Yöneticiye de, doktora
da, öğretmene de, avukata da, mühendise de, din adamına da, bürokrata da, ustaya
da ihtiyacımız olsa, işinde uzman olana, ehil olana gitmek, ona işimizi
yaptırmak isteriz.
Bir iş uzmanına
yaptırılmazsa sonuç kötü olur. Liyakatsizlik, özellikle devlet yönetiminde
olursa, daha büyük felaketlere yol açar. Milletin tümüne zarar verir. Onun için
toplumu idare edecek siyasetçiler, devlet adamları ve bürokratlar için liyakat
olmazsa olmazdır. Bunun olması için de başta demokrasinin vazgeçilmez unsurları
olan ve devleti yönetmeleri için görev verilen siyasi partilerin liyakata önem
vermeleri ve demokratik kurallara göre yönetilmeleri gerekir. Tüm partilerde, milletvekili,
belediye başkanı il genel ve belediye meclis üyeleri ön seçimle belirlenmelidir.
Öyle olursa liyakate dikkat edilir. İyiler öne çıkar. Bu koltuklar liyakata göre
değil de, güçlülere dayanılarak doldurulursa yerlerinin hakkını veremezler.
Halkın değil, güçlülerin temsilcisi olurlar. Toplumun sağlıklı olması ve yönetilmesi
için her alanda liyakat şarttır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 11.06.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder