Memleket”, sözcüğü yurt, vatan, ülke anlamına geldiği gibi doğup büyüdüğün yer, anlamına da gelir. Özellikle yurt içi yolculuklarda yanınızda oturan biri, “hemşerim, memleket neresi”, diye soruyorsa sizin doğduğunuz, büyüdüğünüz yeri soruyordur. Sizinle tanışmak ya da sohbet konusu açmak için sorduğu bir sorudur. Doğduğunuz yer, kaderinizdir”, diye bir deyim daha vardır. Doğduğunuz yerin sizin hayatınızdaki önemini anlatır. Benim de memleketim Türkiye’nin kuzey batısında yer alan tarihi bir ilçe olan Uzunköprü’dür. Benim hayatımda da önemli bir yer tutar.
Edirne iline bağlı Uzunköprü’nün kurulması
1427 yılında Osmanlı padişahı 2. Murat’ın Balkanlara geçmek için bir köprü
yapılmasını buyurmasıyla başlamıştır. Köprü 1443 yılında tamamlanınca etrafına
çalışanların ve askerlerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla cami,
imarethane, kervansaray, medrese, hamam, yel değirmeni gibi yapılar yapılmış, Türkmen
aşiretlerinden ve Edirne’nin köylerinden aileler yerleştirilerek yaşam
başlamıştır. Rumeli’de kurulan ilk Türk kentidir. Önce ismi Cisr-i Ergene (Ergene
Köprüsü) olduysa da halk bunu benimsememiş, 1922’den sonra özgün adını alarak
Uzunköprü olmuştur. Dünyanın en uzun taş köprüsüne sahip olan Uzunköprü; (20
Ağustos-20 Kasım 1829 ile 21 Ocak 1878-13 Mart 1879 tarihlerinde) 2 kez Rusya, (2
Kasım 1912-19 Temmuz 1913 arasında) Bulgarlar ve son olarak (25 Temmuz1920-18
Kasım 1922 arasında) Yunanlılar tarafından işgale uğramıştır. Uzunköprü halkı 100
yıl içinde dört kez düşman işgali altında kalarak büyük acılar yaşamıştır. 18
Kasım 1922’de Yunanlıların Uzunköprü’yü Türk askerlerine teslim ettikten sonra 24
Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan anlaşmasıyla Meriç Nehri Yunanistan
sınırı olmuştur. Bu anlaşmadan sonra Uzunköprü Mübadele ile çok sayıda Yunanistan’dan
göç almıştır. Benim büyüklerim de Selanik Muhaciridir.
Bizlere düşen günümüzde yaşadığımız kente
sahip çıkmak ve halkının daha iyi bir yaşama kavuşmalarını sağlamaya
çalışmaktır. Öncelikle bunu seçilmiş ve atanmış yöneticilerden beklemek
hakkımız. Memleketim yaklaşık 30 yıldır ekonomik yönden bir gerileme içindedir.
1992’de o zamanın devlet yöneticilerinin “istim arkadan gelsin”, diyerek
İstanbul’da bulunan (başta deri fabrikaları olmak üzere) fabrikaların plansız
olarak Çorlu’daki verimli arazilere kurulmasından sonra Uzunköprü ve çevresine
hayat veren Ergene Nehri hiçbir canlının yaşayamayacağı kadar kirlendi.
Etrafına can veren bu nehir artık zehir akıyor. Bir zamanlar balık tutulan, yüzülen
Ergene Nehrinin suyu günümüzde tarımda kullanılamaz haldedir. Ekonomisi büyük
çapta tarım ve hayvancılığa bağlı Uzunköprü, Ergene Nehri’nin ve Ovası’nın eskisi
gibi kullanılamaması ve üretim maliyetlerinin artması sonucu göç verdi. Gençler
İstanbul, Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı gibi sanayi bölgelerine gittiler. Köyleriyle
beraber yüz bini aşkın nüfusa sahip ilçenin nüfusu altmış binin altına indi. Bu
göçü önlemek ve Uzunköprü’nün eski canlılığına kavuşması için öncelikle yeni iş
sahalarının açılması gerekir
Kavacık Köyünde yapılamayan Organize Sanayinin
bu kez Çöpköy’de yapılacağını duyuyoruz. Çevreye duyarlı bir sanayi merkezinin
kurulması istihdam açısından yararlı olacaktır. Şehrin sosyalleşmesi ve bir
cazibe merkezi haline gelmesi için de bazı yapılması gereken işler var. Doğal
gaz çalışmaları nedeniyle yollar bozuldu. Yollar ile birlikte trafik
keşmekeşinin ve otopark sorununun mutlaka halledilmesi, buna bağlı olarak taksi
duraklarının caddelerden daha uygun yerlere çekilmesi gerekir. Çakmak Barajının
su iletim kanallarının yapılması, Uzunköprü Kapalı Pazar Yerinin yenilenmesi,
Meydan Projesinin hayata geçirilmesi halen beklemede. Şehrin kör noktasına yapılan
Otobüs Terminalinin ulaşım zorluğu ve eksiklikleri ile ilgili şikayetler bitmiyor.
İlçe için çok büyük öneme sahip Eskiköy Sınır Kapısı için de ümit verici bir
ilerleme yok. Yapımına başlanan ama bitirilemeyen yeni hastane ve Tarihi
Köprü’nün restorasyonunu da hatırlatmak isterim. Memleketimden bazı manzaralar
şimdilik bu kadar.
orhankalyoncu.blokspot.com.tr 12.06.2025