11 Haziran 2025 Çarşamba

KÖTÜLÜĞÜN RUHU

 



 

     Hayatının büyük bir kısmı savaş meydanlarında geçen Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bir asır önce, “Millet hayatı tehlikeye girmedikçe çıkarılan savaş, savaş değil, cinayettir”, diyerek emperyalist amaçlı savaşlara karşı çıkmıştır. Nitekim O’nun ölümünden sonra çıkan 2. Dünya Harbinde milyonlarca insan ölmüştür. Emperyalist amaçlarla çıkarılan, istila amacı taşıyan savaşların sonucunda en büyük acıyı başta kadın ve çocuklar olmak üzere siviller çekmekte, binlerce masum insan ölmektedir. Kendini güçlü gören devletler; zayıf tarafa saldırırken bunu ulvi bir amaç için yaptıkların söylerler. Ama işin aslı öyle değildir. Amaç, siyasal ya da ekonomik çıkardır. Bu nedenle; bu savaşlar cinayettir. Sivilleri bombalamak, yardım gemilerini basmak insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Kötülüğün ruhu vardır bu savaşlarda.

     Bir adam canlı bomba olmayı kabul ederek yüzlerce masum insanın ölümüne neden olmuş ise bu kişiye ve bunu azmettirenlere insan denir mi? Bir terörist bir eğlence merkezine makineli tüfekle saldırıp onlarca kişiyi öldürmüş ise buna ne denir?  Bir mabede saldıran, bir büyükelçiyi öldüren, sokakta palayla rastgele bir kadını biçen, domuz bağı ile insan gömen, bir kişiyi büyükelçilikte yok edenlere ne denir? Bunlar da kötülüğün ruhu yok mudur? Ya kadın cinayetleri? Gün geçmiyor ki kadınlar en yakınları tarafından katledilmesin.

    Günlük yaşamımızda da kötülüğün ruhu; bakım evlerinde savunmasız hasta, sakat, yaşlı insanlara yapılan eziyette, yoğun bakım ünitelerinde ölen bebeklerde, sokak hayvanlarına yapılan saldırılarda karşımıza çıkıyor. Bir belediyenin serasında kullanılan su deposuna tuz atılarak bitkileri yok etmek, büyük şehirlerdeki metrolarda yürüyen merdivenleri bozmak, çöpleri, yedikleri çekirdeklerin kabuklarını, içtiği sigaranın izmaritini, kırdıkları cam şişelerin cam kırıklarını çöp bidonuna atmak yerine yollara atmak, oturmak için yapılan banklara tünemek kötülüğün ruhunu çağırmak değil de nedir? Yanan ormanlar, kuruyan dereler, kirlenen nehirler, yontulan dağlar, delinen ozon tabakası, musilaj (deniz salyası) olan denizler doğaya yapılan kötülüğün sonucu değil midir?

    İnsanoğlunu kötü yapan nedir? İyi insan olmak onlar için zor mu? “Kötülüğün ruhu”, dünyadaki sistemin bir sonucu mudur? İyilik, kötülük gibi bireysel olduğu kadar toplumsal bir kavramdır. Kötülüğün ruhunu yok etmek, iyiliğin ruhunu çağırmak için barışı, güzelliği, insanlığı savunanların bir arada olması gerekir. Hakka, hukuka, adalete riayet etmekle bu adım atılır. İnsanların eşit olduğuna inanılarak bu adım atılır. Birine yapılan kötülüğün tüm insanlığa yapıldığını bilerek bu adım atılır. İyilik, iyi insan olmak bulaşıcıdır. Bir kişi iyilik yaptığında bu eylem çevresini de etkiler, zincirleme yoluyla toplumu da iyilik yapmaya teşvik eder. Bunu başarmak da başta yöneticilerin işidir. Örnek olur.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                    11.06.2025

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder