9 Şubat 2021 Salı

65 YAŞ VE ÜZERİ

 





                          

                                            

           Amerika Birleşik Devletlerinin 20 Ocak 2021’de yemin ederek görevine başlayan yeni başkanı Joe Biden (20 Kasım 1942 doğumlu) 78 yaşında. Ülkemizde seçim barajını geçen parti liderlerimizin çoğu 65 yaşın üzerinde. Mimar Sinan, Süleymaniye Camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmiş, Selimiye Camisini tamamladığında ise 86 olmuştu. Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı. Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak işinin başındaydı. Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti. Dört defa İngiltere başbakanı seçilen William Gladstone son kez görevine geldiğinde 83 yaşında, İsmet İnönü CHP genel başkanlığını bıraktığında 88 yaşındaydı. Görüldüğü gibi yaşlılık insanın yaratıcılığını bitirmiyor.  Tam aksine bu kişiler, tecrübe ve bilgileri ile insanlığa fayda sağlıyorlar.

          Coronavırus salgını dolayısıyla tüm ülkeler, önlemler alıyor, kısıtlamalar getiriyor hatta  bazıları 2-3 haftalık tam kapanmaya gidiyorlar. Ülkemizde de 11 Mart 2020’den sonra önlemler uygulanmaya başladı ve halen devam ediyor. Bazı işyerlerinin kapatılması, maske, mesafe ve temizlik önlemlerinin dışında ülkemize özgü farklı bir önlem daha var. Sadece 18 yaş altı ve 65 yaş üzerindeki yurttaşlarımıza getirilen sokağa çıkış kısıtlaması. Son aylarda bu yaşta insanlar sadece 3 saat dışarı çıkabiliyorlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan, ev hapsi gibi bir uygulama. Üstelik bilimsel bir geçerliliği de kanıtlanmamış. Bilim kurulunun tavsiyesiyle, iktidar tarafından uygulanan bu tedbir başlangıçta geçici olduğu düşüncesiyle anlayışla karşılandıysa da artık yaşlıların sabrını zorluyor. Ülkemizdeki yaş kısıtlaması, bu kişilerde depresyon yaratmaya başladı. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu dönemde yaşlılarda birçok hastalığın nüksettiğini, 70 yaşında hayatında ilk kez antidepresan kullanmak zorunda kalan kişilerin olduğunu belirtmiş.

        Ülkemizde hekim, öğretim üyesi, gazeteci, siyasetçi, esnaf, tüccar, sanayici ve bunun gibi her alanda görev yapan 65 yaşın üzerindeki bir kısım kişiler, pandemi dolayısıyla getirilen bu yaş kısıtlamasından muaf. Ama çalışma hayatının dışında olan 65 yaş üzerindeki kişilere kısıtlamalar var. Toplu taşıma araçlarına, marketlere bile alınmıyor. Bu durum, anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır. En olgun çağını yaşayan 65 yaş ve üzerindeki yurttaşlarımız da kendilerini rahatlıkla koruyabilir, tedbirlere uyarak dışarı çıkıp, yürüyüş yapabilir, güneşten faydalanabilir, torunlarını gezdirebilir, ilaçlarını almaya eczaneye, doktora gidebilir. Yurttaşlar arasında eşitsizlik yaratan, bilimselliği kanıtlanmamış ve insan haklarına aykırı bu yaş kısıtlamasının, ülkemizden de bir an önce kaldırılması gerekir.  

 

orhankalyoncu.blogspot.com         08.02.2021

 

 


3 Şubat 2021 Çarşamba

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDEN İSTİFALAR

 



İsmet İnönü ve Bülent Ecevit


 

 

                      

           29 Ocak 2021 tarihinde 3 milletvekili CHP’den istifa etti. Türkiye’de kamuoyu birden o noktaya odaklandı. Kimi, istifaları haklı buldu , kimi haksız. Bu istifalar, bana yarım asır önce CHP’de yaşanan istifaları anımsattı. 1965 yılında CHP’de İsmet İnönü genel başkandı. Bülent Ecevit, 18 Ekim 1966’da yapılan 18. Olağan Kurultayda genel sekreter seçilince “Ortanın Solu”, fikrini ortaya attı. Bunun üzerine 1967 yılında Turhan Feyzioğlu, 47 milletvekili ve senatör ile partiden ayrılarak Güven Partisini kurdu. 12 Mart 1971’e gelindiğinde Askerler,  Süleyman Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi Hükümeti'ne karşı bir Askeri Muhtıra verdiler. Bunun desteklenmesini isteyen İsmet İnönü’ye, Bülent Ecevit karşı çıkarak, görevinden istifa etti. 14 Mayıs 1972’de yapılan kurultayda, İsmet İnönü’nün aday olmaması üzerine Ecevit genel başkan seçilince, eski genel sekreter Kemal Satır da istifa ederek Cumhuriyetçi Partiyi kurdu. Bu istifalardan sonra CHP, 1973 seçimlerinde %33,3 ve 1977 seçimlerinde %41,4 oy alarak birinci parti oldu.

         Tarihten ders almak için tarihimizi ve siyasi geçmişimiz bilmek gerekir. Demokratik mücadele dünden bugüne devam ediyor. Ama bireysel davranış ve siyasi çıkarların bir sonuç vermediğini tarih bize göstermiştir. Günümüzde de fikir ayrılığına düştüklerini ifade ederek CHP’den istifa edenler kervanına 3 milletvekili daha katıldı. Tarih, onlar için de kararını verecektir. 2018 seçimlerinde CHP’den seçilen 27. dönem İzmir milletvekili Mehmet Ali Çelebi. Yalova milletvekili Özcan Özel, Karabük milletvekili Hüseyin Avni Aksoy'un, Memleket Partisi kurma hazırlıkları yapan Muharrem İnce ile beraber hareket edecekleri belirtiliyor. Muharrem İnce de CHP’sinde 16 yıl milletvekilliği, 2 dönem grup başkan vekilliği yapmış ve 2018’de CHP’sinin cumhurbaşkanı adayı olmuştu. Bu istifalardan öncesi de var. 26.  ve 27. dönem CHP Ardahan milletvekili Öztürk Yılmaz, 20 Kasım 2018’de partiden ihraç edildi. Yenilik Partisini kurarak, partinin genel başkanı oldu. 24. Dönem CHP Ankara milletvekili Emine Ülker Tarhan, 2011-13 yılları arasında grup başkan vekili idi. 13 Ekim 2014'de partisinden istifa ederek 14 Kasım 2014’de Anadolu Partisini kurdu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde 0,06 oranında oy aldı.12 Aralık 2015’de partisini feshetti. Bu milletvekillerinin ortak özellikleri; hepsinin genel merkezce atanarak milletvekili olmasıydı.

         Ayrışarak kazanılmaz, birleşerek kazanılır. Ne kadar ulvi amaçları öne sürerseniz sürün, içinde bulunduğunuz partinin birliğini bozarsanız, üstelik bunu seçim üzeri yaparsanız, amacınız sorgulanır. CHP’sinin, tüzüğü, programı, üye yapısı, parti içi demokrasi tavrı ve genel başkanı yeni değil ki. 10 yıldır böyle. Siz bu parti içinde inandığınız doğrular için mücadele etmek yerine istifayı seçiyorsanız, milletvekili olurken size sahip çıkan partiye ve seçmene saygı duymanız, bunun için de partiden olduğu gibi milletvekilliğinden de istifa etmeniz gerekir. Zahmetsiz kazanan, kolay kaybeder. CHP genel merkezi de, parti üyelerine, “siz kendi adaylarınızı seçme kabiliyetine sahip değilsiniz, biz sizin yerinize seçeriz", anlayışıyla üyesinin ve seçmenin önüne bu milletvekillerini getirdikleri için sorumludurlar.

orhankalyoncu.blogspot.com.tr   02.02.2021


30 Ocak 2021 Cumartesi

KÜÇÜK ESNAF

 





  

 

 



              Küçük esnaf deyince en başta bakkal, manav, berber, terzi gibi işlerle uğraşanlar aklımıza gelir. Bu esnaflarımız, günümüzde her türlü olumsuz şartlara direnerek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Sayıları, şimdi azalmış olsa da, eskiden her mahallede birkaç bakkal dükkanı bulunurdu. O muhitte oturan her ailenin neredeyse kendi bakkalı vardı. Bizim sokakta oturanlar genelde Mavi Köşe Bakkalından alışveriş ederlerdi. Bazen veresiye alışveriş edenler olur, ailenin küçük oğlu, “babam selam söyledi, deftere yazar mısın”, derdi. Aybaşı gelince hesap görülürdü. Kredi kartları henüz icat olmamıştı ama bakkal amcanın açtığı kredi her zaman vardı Son yıllarda, birbiri ardına açılan büyük sermayeli zincir marketler, mallarını büyük çapta toptan aldıkları için fiyatlarını ucuz tutabiliyorlar. Her biri aynı zamanda birer bakkal, manav, kasap, balıkçı, ayakkabıcı, züccaciyeci. Ekmekten, televizyona kadar her şeyi satıyorlar. Küçük esnaf, bir yandan bu dev mağazalarla rekabet etmeye çalışırken, öte yandan vergi, Bağ-Kur primi, dükkan kiraları dışında enflasyon ile de mücadele ediyor. Sattıkları mallarını, aynı fiyat ile yerine koyamıyorlar ve zamanla sermayeleri eriyor.

          Bunlar yetmezmiş gibi bir de, ülkemizdeki Corona (Covit-19) salgını, on aydır herkesi etkilediği gibi küçük esnafı da derinden etkiliyor. Geçen gün bir gazetede şöyle bir manşet vardı, “esnaf kan ağlıyor, iflaslar kapıda." Esnaf dediğimiz kişi zaten sermayeden çok emekle iş yapan kimsedir. Bakkal, kahveci, berber, kuaför, lokantacı ve bunun gibi günlük çalışan insanlardır. Çalışmazlarsa, dükkanlarının giderlerini ödeyemeyecekleri gibi kendileri de evlerine ekmek götüremezler. Orta direği temsil eden ve kendi kendinin işvereni olan hatta yanında insan çalıştıran bu kesimin ayakta kalması için desteğe ihtiyaçları vardır. Pandemi sürecinde merkezi iktidarın yanı sıra yerel yönetimler de, dar gelirli vatandaşların ve esnafın yanında durmaya çalışıyorlar. Bazı belediyeler, kiracısı olan esnafa kira almayarak destek oluyor, nakdi ve ayni yardım yapıyorlar. Ancak küçük esnafların bu şartlarda devlet desteği olmadan ayakta kalmaları mümkün olmayacaktır. Yapılan yardımlar ya hepsine ulaşmıyor ya da yetersiz kalıyor. Sonunda esnaf eriyor ve dükkanlarını kapatmak zorunda kalıyorlar.

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr     30  .01.2021


22 Ocak 2021 Cuma

BU MEMLEKET BİZİM



              



  



    

     Nazım Hikmet'in şiirinde dile getirdiği gibi; “Dörtnala gelip Uzak Asya'dan / Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.”  Muharrem İnce'de "Memleket Partisi", adıyla bir siyasi parti kurarak kendine yeni bir rota çiziyor. Yalova’nın Elmalık köyünde 4 Mayıs 1964’te dünyaya gelen İnce, fizik öğretmeni olarak liselerde ve dershanelerde görev yaptıktan sonra 2002 seçimlerinde CHP’sinden Yalova milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. CHP'sinde bir çok görevler üstlendi.
Partisinin Yalova il başkanlığını,16 yıl milletvekilliğini, 
İki dönem grup başkanvekilliğini yaptı. 
24 Haziran 2018 seçimlerinde, partisi tarafından cumhurbaşkanı adayı gösterildi.
Yüzde 30,6 oranında oy aldı.
2014 yılında toplanan CHP 18. Olağanüstü kurultay ve 2018'de yapılan
36. Olağan Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkan adayı oldu. 
Genel başkanlık yarışını kaybetti. 2015 ve 2018 yıllarında olağanüstü kurultaylar için
imza toplama girişimleri olduysa da, bunlar da sonuçsuz kaldı. 

        25-26 Temmuz 2020 tarihinde yapılan CHP 37. Olağan Kurultayından sonra Muharrem İnce’nin parti içindeki huzursuzluğu verdiği demeçlerle ortaya çıktı. Yayılan parti kurma iddialarını 11 Ağustos 2020 günü yalanladı. Şimdilik parti kurma niyeti olmadığını söyledi.Sivas Kongresinin yıl dönümünde 4 Eylül 2020’de Sivas’ta “Bin Günde Memleket Hareketi”, adında siyasi bir hareket başlattı. 25 Eylül 2020 tarihinde yaptığı açıklamada cumhurbaşkanlığına aday olup,  olmayacağına CHP’sinin adayına bakarak karar vereceğini söyledi. İnce, 8 Aralık 2020 tarihinde, Memleket Hareketinin partileşeceğini,partinin adının Memleket Partisi olacağını, 1 Mart 2021’de kuruluş dilekçesini vereceklerini açıklıyordu. CHP yönetiminin tavrı, İnce için bir ihraç kararı vermek yerine, İnce’nin kendisinin istifa etmesinin beklenmesi yönünde idi. Muharrem İnce hareketi yeni bir evreye dönmek üzere. Siyasi tercihler, kişinin siyasi geleceğini etkilemesinin yanısıra ülkenin geleceğini de etkiler. Bunun örnekleri daha önce görüldü. Siyaset ayrıca çok çelişkiyi de kaldırmaz.

       İnce’nin, CHP’sinin cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra “bir daha, genel başkanın karşısına aday olarak çıkmam”, demesinin üzerinden çok zaman geçmeden, seçimlerden hemen sonra taraftarlarınca, olağanüstü kurultay için imza toplanması, seçimden önce 50 bin avukatı YSK’nın önüne yığarım dedikten sonra seçim akşamı ortadan kaybolması, sabahı ve itiraz sürecini beklemeden “adam kazandı”, demesi, yakın geçmişte ona destek verenleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Siyasette, “dün, dündür, bugün bugündür”, diye bir siyasi felsefe olsa da, bazı konular tarihe mal edilir ve unutulmaz.

      Siyasetçilerin geçmişten ders alarak bugünü ve geleceği planlamaları gerekmez mi? Bundan 32 yıl önce 1989 yerel seçimlerinde SHP, Türkiye’de başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere birçok büyükşehir belediyesini kazanarak %29’a yakın oy oranıyla birinci parti olmuştu. Genel başkan Erdal İnönü ile genel sekreter Deniz Baykal arasında bir anlaşmazlık çıktı. Ardı ardına yapılan 3 kurultaydan da Erdal İnönü az farkla seçimleri kazanınca, Deniz Baykal 1992’de CHP’sini açtı. 1994’te İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıkları kaybedildi. Sonradan SHP ve CHP birleşmesine rağmen oylar giderek azaldı ve 1999 seçimlerinde parti baraj altında kaldı.

 Son söz: “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret
 alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”  Mehmet Akif Ersoy

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr     22.01.2021

16 Ocak 2021 Cumartesi

İKİ ŞEY

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılçdaroğlu



           CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinden seçilmiş belediye başkanlarına şöyle seslenmiş; “bir belediye başkanından beklediğimiz iki şey var: Bir, seçildiğin andan itibaren vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmayacaksın. İki, harcadığın her kuruşun hesabını belde halkına vereceksin.” İktidara giden yolun yerel yönetimlerin başarısından geçtiğini bilen ana muhalefet partisinin genel başkanı Kılıçdaroğlu, halkın da hassasiyetlerini dikkate alarak partili belediye başkanlarından beklentilerini dile getirmiş. Demokratik ülkelerde idareciler, Kılıçdaroğlu’nun belirttiği eşit davranma ve hesap verebilirlik ilkeleriyle beraber hakka, hukuka, adalete, liyakata da uygun hareket ederler. Buna, ülkemizde de hem genel, hem yerel yöneticilerin uymasını beklemek her vatandaşın hakkıdır. 

       Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. İsrafa tahammülü yoktur. Her yurttaşımızın, aşa, işe, ekmeğe sahip olması, parasız sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşabilmesi için her kuruşunu yerli yerinde harcamalıdır. Zengin ülkelerde bile makam odası, makam arabaları hesapsız değildir. Orada evinde çalıştırdığı hizmetlinin sigortasını devlete ödettiği, marketten aldığı çikolatanın parasını devletin verdiği kredi kartından ödediği için istifa eden yöneticiler var. Öte yanda ikram faslı, aldığı ve verdiği hediyeler belirli bir sınırı geçemez. Devletin, milletin parasını çar çur edip, zarara yol açan yöneticiler, bundan şahsen sorumlu olmalıdır.

       Her gün savurganlık, yolsuzluk, haksızlık haberlerini televizyonlarda görüyor, gazetelerde okuyoruz. Bir belediye başkanının eşi, belediyenin logosu ile kendisini “onursal başkan” ilan ederek, kartvizit bastırmış. Başka bir ilin, bir ilçesinde başkan, kardeşini imar dairesi başkanı yapmış. Bu örnekler, genel ve yerelde sür git devam eder. Anayasamızda yazdığı gibi tüm vatandaşlar eşittir. Kanun önünde eşit olduğu gibi hizmetler yönünden de eşittir. İşe adam alırken de eşittir. Yöneticilerin harcadıkları para milletin parasıdır. Milletten toplanan vergilerdir. O yüzden harcanan her kuruşun hesabı halka verilmelidir.


 

 

orhankalyoncu.blogpot.com.tr           16.01.2021

 

           

   

 

               


11 Ocak 2021 Pazartesi

SİYASETTE KALİTE

 


                       
                                                    Uzunköprü-Karabürçek köyü


                           

                                     

             

           Siyasette kalite asla tesadüf değildir. Siyaset; eğitim, kültür, bilgi, birikim, deneyim kısacası liyakat ister. Ciddi bir iştir. İnsan yönetme, devlet yönetme sanatıdır. Yakın tarihlerdeki Dünya Savaşlarında liderlerin hırsları, çapsızlığı ve basiretsizliği yüzünden milyonlarca insanın öldüğünü unutmadık. Amerika’da gerçekleşen son olayların ise sadece Amerika’yı değil, dünyayı da etkileyebilecek türden olduğunu, bunun da bir liderin kendini bilmez tutumundan kaynaklandığını gördük. ABD’nin Cumhuriyetçi Başkanı Donald Trump'ın 4 yıllık başkanlık performansı onu, Amerika’nın en kalitesiz başkanları arasına koymaya yetti. 6 Ocak 2020 tarihi, Amerika için tarihi öneme sahip bir dönüm noktasıdır. 200 yıl sonra bir ilk yaşanmış, Kongre Binası baskına uğrayarak işgal edilmiştir. Kimilerine göre bu bir ayaklanmadır. Her şey Donald Trump’ın 6 Ocak’ta Washington DC’de yaptığı “Amerika’yı Kurtar”, adlı mitingde taraftarlarını seçilmiş başkan Joe Biden’in tesçil oturumu için toplanacak üyelerin bulunduğu Kongre Binası’na yürümeye çağırmasıyla başlamış, bir süre sonra da olaylar çığırından çıkmıştır.

          Hiç kuşkusuz ki Amerika’da kökleşmiş demokrasi kuralları içinde bu sorun çözülecek ancak bir takım izler de bırakacaktır. Yeni başkanın 20 Ocak 2021’de görevi teslim almasından sonra büyük olasılıkla Donald Trump’a mahkeme yolu gözükecek, bağımsız yargı tarafından verilecek bir cezayla karşı karşıya kalabilecektir. Bu durum, çapı düşük bir politikacının hırsı ve hazımsızlığı sonucunda içine düştüğü hazin bir sondur.

         Amerika’dan ülkemize dönersek biz de de siyaset dünyasında çoğu zaman sert rüzgarlar eser. Çok partili sisteme geçtiğimiz 1946’dan beri geçen 84 yılda kimler geldi, kimler geçti. Ancak siyasette gergin hava bir türlü bitmedi. Son yıllarda da gerginlik artarak devam etti. Her şeyin bir kuralı, üslubu olmalıdır. Siyasetteki kaba dilin üstten aşağı kadar siyaseti, hatta sade yurttaşları bile olumsuz etkilememesi mümkün değildir. Siyasete kalite kazandırmak için ilk önce siyasetin dilini değiştirmek, saygılı bir üslubu hakim kılmak gerekir. Siyaset aslına bakıldığında insan kazanma, gönül kazanma işidir. Şimdi ise bu ters anlaşılıyor. “Ne kadar insan kırarsam, o kadar güçlü olurum”, zannediliyor. Ama o taktikle fazla yol alınabileceğini sanmıyorum. O şekilde kazansanız bile onlar Pirus Zaferi olur.             

           24 Ocak 1993’te karlı bir Ankara sabahında arabasına konan bir bomba sonucu 51 yaşında hayatını kaybeden cesur gazeteci ve yazar Uğur Mumcu 28 yıl önce siyaset dünyamız için şöyle diyordu; “Türkiye’de bilgisizliğin en geçerli olduğu yer, hiç şüphesiz siyaset hayatıdır. Eğer bilgisizliğin diploması verilseydi, siyasi partilerimiz okul olurdu.” Uğur Mumcu’nun bu konuda söylediklerini bugün de geçerli sayabiliriz. Bilgi sahibi olmayan bir toplumun ilerleyecek bir yolu olabilir mi? Yine onun söylemiyle, “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.”  Demokrasi kurallar rejimidir. Bu kuralların en başında yasama, yargı ve yürütme erkleri arasındaki ayrılık gelir, Bu kurala uyulduğunda, seçimlerdeki halkın iradesine saygı gösterildiğinde ve iktidar ile muhalefet birbirine tahammül edebildiğinde, ülkemizdeki siyaset hayatının kalitesi de yükselecektir.

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr       08.01.2021

 

 

 



2 Ocak 2021 Cumartesi

2021 YILINI KARŞILARKEN

 







             Ülkemizde, Pandemi tedbirleri gereği bu yıl yılbaşı eğlenceleri toplu olarak yapılamadı. Belki yasakları dinlemeyen, gözden uzak yerlerde bir araya gelenler olmuştur ama halkımız, genelde yılbaşını evinde TV başında geçirdi. İnsanoğlu sosyal bir varlık olarak yaşamını anlamlandırmaya, ondan tat almaya çalışır. Bunun için de özel günlerde topluca yemekler, balolar, konserler tertiplemeye ihtiyaç duyar. Bu yıla kadar dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca kişi yılbaşını meydanlarda bu şekilde karşıladı. Ancak bu yıl, salgın yüzünden etkinlikler kısıtlandı ve çoğu ülkelerde insanlar, ister istemez 31 Aralık 2020’yi, 01 Ocak 2021’e bağlayan geceyi evlerinde geçirdiler.

         Bunu farklı geçirmek isteyenler de oldu, kuşkusuz. Onlardan biri de Galatasaray sağbeki Omar Elabdellaoui idi. Evinde yılbaşı kutlaması sırasında havai fişek patlaması nedeniyle yaralandı. Patlamada elinden ve yüzünden yaralanan Norveçli futbolcu hastaneye kaldırıldı. Yalnız Omar mı bu patlayıcılarla oynayanlar? Belediyeler de bu havai fişek gösterilerini çok sevdiler. Bayramlarda, festivallerde, kutlamalarda hemen havai fişek patlatıyorlar. Bu yılbaşı da boş geçmedi. Binlerce liranın harcanması, hava kirliliği yaratması bir yana uyuyanların, hastaların ya da bebeklerin durumları  hiç düşünülmedi. Halbuki hiçbir kişi ya da kurumun başkalarını rahatsız etme hakkı olmaması gerekirdi. Yılbaşı akşamında dikkat çekici bir uyarı da Edirne’den geldi. Orada yaşayan doğa dostu bir arkadaşımız, “şu an havai fişekler patlıyor. Kuşlar kaçacak yer arıyor”, diye sosyal medyadan sesleniyordu.

         Bir kısım yurttaşların da kalabalık vaziyette, küçücük balkonlarda meşale yakarak yılbaşını karşıladıklarını, ellerindeki meşaleleri tehlike yaratıp, yaratmadıklarını umursamadan sallayıp durduklarını hayretle televizyonlarda izledik. Yine yılbaşı akşamı, ateşli silahlarla ateş eden ve bundan acayip zevk alan kendini bilmezler de yok değildi. Zaten zevk için rastgele mermi sıkanları anlamakta mümkün değil. Yıllardır, asker uğurlamalarında, düğünlerde, şampiyonluk zaferlerinde ve yılbaşı kutlamalarında ateş eden bu magandaların kurşunuyla, evlerinin balkonunda, penceresinde bulunmaktan başka günahı olmayan insanların ya da düğünlerde damat, gelin ve davetlilerin canlarını hiç yoktan kaybettiklerini gördük. İçişleri Bakanlığının açıklamasına göre 2014-2019 yılları arasında 188 bin 425 ateşli silah kullanılmış ve bunların rastgele ateşlenmesi sonucu 104 kişi hayatını kaybetmiş. Artık bunlara dur demek gerekmez mi? Gelişmiş ülkelerde böyle zevk olur mu? Yeni yılda ateşli silahlar, meşaleler ve havai fişekler acilen sıkı disiplin altına alınmalıdır.

 


orhankalyoncu.blogspot.com.tr          01.01.2021