Demokrasi; evrensel hukuk, laiklik, insan hak ve
özgürlükleriyle taçlandırılırsa, günümüzde en ideal yönetim şeklidir.
Siyasi partiler de, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ülkenin demokratik
yönetilmesi için onlara ihtiyacımız vardır. Ülkemizi yöneten 2007’deki anayasa
değişikliği sonrası cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını,
belediye ve il genel meclis üyelerini halk seçmektedir. Onlar, halkı temsil ederler.
Bizi yönetenleri gerçekte halk olarak biz mi seçiyoruz? Bu konuyu biraz irdelemek lazım. Siyasi partiler, siyasi partiler
yasasına göre kurulur ve idare edilirler. Partilerin tüzükleri de buna uygun
olmalıdır. Tüzükleri, partilerin genel kurulları yapar ve genel başkanlar dahil
her üyenin buna uyması gerekir. Ülkemizdeki siyasi partilerin işleyişlerine
genel olarak baktığımızda, genel başkan ve genel merkez hakimiyeti göze çarpar.
Parti tüzüğüne göre adaylıkları belirlemek, genel merkezin yetkisindedir. Bizim oy vererek seçtiğimiz adayları, daha öncesinde genel merkez belirler ve seçmen yukarıdan gönderilen adayı seçmek durumunda kalır. Bu halkın
benimsemediği bir aday da olabilir. Halkın, bu sistemde kendi adayını belirleyemez. En küçük beldeden en büyük şehre kadar bu böyledir.
Geçtiğimiz aylarda, bir siyasi partinin
delegelerinin büyük bir çoğunlukla olağanüstü kongre talepleri olduğu halde
bunun gerçekleşmediğini gördük. Diğer partilere göre nispeten demokratik
kanalları açık gözüken Türkiyenin kurucu partisi, ana
muhalefet partisi CHP’sinde parti içi demokrasi ne kadar vardır? CHP’si ülkemizde demokrasiyi hayata
geçiren 94 yıllık bir partidir. Kurumsal kimliği, gelenekleri ve oturmuş bir
demokrasi anlayışı olması gerekir. Ancak, ülkemizin geçirdiği sancılı dönemler
ister istemez partinin yönetim anlayışını da etkilemiştir. Erdal İnönü
liderliğindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), şimdiki CHP'den daha demokratik idi. 1989 yerel seçimlerinde Türkiye’de %29 oy alarak üç büyük şehir de dahil
olmak üzere bir çok belediye başkanlıklarını kazanmış ve birinci parti olmuştu. O zaman tüm bu
yerlerde yargıç nezaretinde delegelerle ön seçim yapılmıştı. Şimdi, adaylıklar genel merkezden atama şeklinde
oluyor. Milletvekilleri seçimlerinde ise bazı seçimlerde kısmen ön seçim yapıldığını görüyoruz.
Hal böyle olurken aday olmak isteyenler
genel merkeze ( genel başkan da diyebiliriz) haklı olduğuna inandığı her hangi
bir konuda karşı çıkabilir mi? Adaylar, seçildikten sonra da kimi dinlerler? Seçmeni mi?
Yoksa onu oraya atayan iradeyi mi? İşte bu sistemin değiştirilmesi gereken
noktası burasıdır. Sistemin demokratikleşmesi için de CHP'sinde öncelikle üye kayıtlarının düzgün tutulması sağlanmalı ondan sonra da delege yerine nitelikli üyelerle her yerde ön seçim yapılmalı ve kongrelerde çarşaf liste uygulanmalıdır.
06/06/2017
Orhan Kalyoncu
(orhankalyoncu.blogspot.com.tr)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder