9 Kasım 2020 Pazartesi

EKMEK YEMEK

 

                                                                 

          “Ekmek yemek” deyimi; bir yerden geçimini temin etmek anlamına geldiği gibi yemek yemek anlamına da gelir. Eskiden büyüklerimiz, “ekmek ister misin”, diye sorduğunda, onların, "yemek yemekten", bahsettiğini anlardık. Ekmek her zaman sofralarımızın değişmezi olmuştur. Kuru ekmekler bile çeşitli şekillerde tüketilir, kırıntısı dahi ziyan edilmez. Türk milletinin geleneklerinde, ekmek adeta kutsal bir değer taşır. Nimet sayılır. “Ekmek çarpsın”, diye üstüne yemin edildiğini duyarız. Yolda bulsak öper, kenara koyarız.

        Türk Edebiyatının önde gelen yazarlarından Oktay Akbal (1923-2015) 2. Dünya Savaşında bir lise öğrencisiyken yazdığı Önce Ekmekler Bozuldu adlı ilk öyküsüne şöyle başlar; “önce ekmekler bozuldu, sonra her şey… Çünkü yeryüzünde savaş vardı. Türkiye 2. Dünya Savaşı’na (1939-1945) girmemişti ancak halk çok zorluk çekmişti. O yıllar kıtlık yıllarıydı. Ekmek vesikaya bağlanmıştı. O yılları yaşayanlar at pisliğinden arpa ayıklayıp ekmek yaptıklarını anlatırlardı. 1946’da Türkiye çok partili sisteme geçtikten sonra bir gün seçim meydanında muhaliflerin çocuklara, cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye karşı, “sen bizi aç bıraktın”, diye bağırtması üzerine İnönü, tarihe geçen şu sözünü söylemişti; “ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım.”

       “Ekmek kavgası” her zaman vardı ve var olmaya devam edecek. 1789 Fransız Devriminden önce halk Avrupa da da yokluk çekiyordu. Halkın zor durumu Fransız Kraliçesi Marie Antoinet’e (1755-1793) anlatıldığında tarihe geçen şu sözü söylediği rivayet edilir; “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” Ancak tarihçiler Fransız Kraliçesi’ne mal edilen bu sözün çok daha önceleri söylendiğini, aristokrasinin duyarsızlığını ifade etmek için ona yakıştırıldığını ileri sürerler.

        Günümüzde de ekmek önemini koruyor. Çünkü halkın olmazsa olmaz temel ihtiyacı olan bir gıda maddesi. 2020 yılının Kasım ayına girerken geçen hafta Edirne ilinde (ilçeler dahil) bazı fırınların ekmek fiyatına % 35 zam yaparak 1,5 TL’dan sattıkları 210 gramlık ekmeği, 200 grama düşürdükleri ve 2.00 TL’dan sattıkları görüldü. Böylece Türkiye genelinde kilosu 8.00 TL olan ekmeği, Edirneliler 10.00 TL’dan almaya başladılar.  Yapılan bu zamma Edirne Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği karşı olduğunu açıklamış olmasına rağmen Edirne Fırıncılar Derneği bu zammı uygulamaya başladılar.

        Fırıncılar, girdi fiyatlarının arttığını söyleyerek %35 gibi resmi enflasyon oranının neredeyse 3 kat zammı kendiliğinden yapabiliyorlar. Ama unuttukları bir şey var. Halkın geliri bu miktarda artmıyor. Memur, emekli, işçi yıllık %10 civarında zam alabiliyorlar. Çiftçiler, hayvan yetiştiricileri, süt üreticileri genelde malını değerinde satamıyor, zarar ediyorlar. Esnaflar da, alınan tedbirlerden dolayı yeteri kadar iş yapamıyorlar. Corona (Covid 19) salgın hastalığının hızla yayıldığı, işsizliğin, pahalılığın, dövizin arttığı bir dönemde bu zammın ne kadar isabetli olduğuna halk karar verecektir. Acaba siyasetçilerin bu zam karşısında sadece “askıda ekmek” önerisinden başka söyleyecekleri bir şey yok mu?

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr   09.11.2020

 

4 yorum:

  1. Hocam durumu gerçekten iyi anlatmışsınız!Kaleminize sağlık,sağolun!

    YanıtlaSil
  2. Siyasetçiler, büyükçe bir bölümü meclis lokantasında ucuza yemek yediklerinden, halkın geçiminin de pek zor olmadığını düşünüyorlardır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cemal, tok açın halinden anlamazmış. Ekmek bir ailenin beslenmesinde çok önemli rol oynuyor. Kalabalık aileler için %35'lik zam yıkım demektir. Üstelik fırıncılar bu zammı devletin kurumları, kanunlar yokmuş gibi kimseye sormadan yapıyorlar.

      Sil