UZUNKÖPRÜ/ERGENE NEHRİ VE OVASI |
Serhat kenti
Uzunköprü, 1960-70 ve 80’li yıllarda Çorlu, Lüleburgaz, Keşan ilçeleri ile
birlikte Trakya’nın 4 büyük ilçesinden biriydi. Ekonomik yönden de birincisi
sayılabilirdi. İlçenin vergi rekortmenleri, Türkiye’de ilk 500’e giren sanayi kuruluşları
vardı. Ancak bu çok geride kaldı. Şanssız memleketim Uzunköprü, günümüzde artık
o ilçelerle yarışamıyor. Tarıma dayalı olan ekonomisinin çarkları eskisi gibi
dönmüyor. Köyleri ile birlikte ilçenin nüfusu eskiden 100 bini geçerken bu yıl,
60 bine, merkez nüfusu 40 binin altına indi. Gençler sanayi bölgelerine
gidiyor, köyler boşalıyor. Köylerde tarım yapacak genç nüfus kalmadı.
Küçük bir ülkeyi doyuracak kadar tarım
ürünü yetiştirecek potansiyeli olan Uzunköprü’nün en bereketli topraklarına
sahip Ergene Ovası 30 yıldır çevre felaketine maruz bırakılıyor. Çorlu ve
Çerkezköy’deki sanayi tesislerinin, kirli sularını, yeterli arıtmaya tabi
tutmadan Ergene Nehri’ne vermesi yüzünden Ergene Nehri ve ovası artık can
çekişiyor. İlçenin tarımını etkileyen birinci neden bu olmakla birlikte ülke
tarımının içinde bulunduğu genel sorunlar da çiftçilerimizi derinden etkiliyor.
Bunların başında; tarım ürünlerinin para yapmaması, girdilerin pahalı olması,
teşviklerin geç ve yetersiz verilmesi, kredi faizlerinin yüksek olması geliyor.
Hayvancılık ve sütçülük de izlenen ithalat politikaları nedeniyle para
kazanamaz durumdadır. Stratejik bir sektör olan tarım bu bölgenin ve ilçemizin
bel direğiydi. Sadece tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçiler değil, ilçe
halkı da bundan ciddi bir şekilde etkilendi. Bu duruma, işçi istihdam eden
birkaç fabrikanın kapanması, yüksek okul öğrenci kontenjanının azalması ve
kömür maden ocaklarının kapasitesinin düşmesi de eklenince Uzunköprü’nün
ekonomisi iyice zayıfladı.
Bir de; son bir yıldır, Coronavirus (Covit 19)
salgını nedeniyle alınan önlemlerin uygulanması esnafları vurdu. İş yapamayan
veya dükkanları kapalı olan esnafa, hükümet bazı yardımlar yaptı ise de bunlar derde
deva olmadı. Bu dönemde bazı yerel yönetimler, devreye girerek halka yardımcı
olmaya çalıştılar. Ankara Büyükşehir Belediyesi, çiçekçilere, berberlere,
taksicilere, tableti olmayan öğrencilere yardım etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, askıda fatura, öğrenci
bursu, ücretsiz süt gibi sosyal yardımlarda bulundu. Bilecik Belediyesi 100 yıl sonra çiftçiye
700 dut fidanını ücretsiz vererek ipekböcekçiliğini canlandırdı. Adana’nın
Seyhan Belediyesi, kent atıklarından organik gübre üretti, kendi ihtiyacını
karşıladığı gibi halka da ücretsiz gübre verdi. Boya üretim tesisi kurarak
plastik, astar ve yağlı boya imal etti. Hem kendi ihtiyacını karşıladı hem de
okullara ücretsiz boya verdi.
Belki böyle yüzlerce belediye vardır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Üreten,
planlayan, halkla beraber, halk için çalışan bu belediyeler birçok proje
geliştirerek ellerini taşın altına koydular. Genel ekonomik zorlukların ve
salgın hastalığın ülkemizi etkilediği bu zor zamanda, yerel yönetimlerin, güçsüz
vatandaşa, işini kaybeden işçiye, beli bükülen esnafa, yardım elini uzatması,
sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Ve görevidir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 19.03.2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder