20 Nisan 2021 Salı

DÜNYA LİDERİ ATATÜRK

 

Dünya Lideri ATATÜRK

                                 

                           

 

             Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 1981 yılını Atatürk’ün 100. doğum yılı münasebetiyle, dünyada, “ Atatürk Yılı” olarak kutlanmasına karar vermişti. Kararın gerekçesinde şöyle yazılıydı; “Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi, olağanüstü reformlar gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı dünya barışının öncüsü, bütün hayatı boyunca insanlar arasında renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu.”        

            Atatürk, kendisine verilen bu payeye ve dünyaca gösterilen ilgiye nasıl yanıt verirdi? İttihatçıların Lideri Cemal Paşa ile aralarında geçen bir konuşmada şöyle diyordu: “Büyüklük odur ki; hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin karşında bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen buna dayanacaksın. Önüne sonsuz engeller yığacaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf ve araçsız bir hiç gibi düşünerek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanmış olarak bu engelleri aşacaksın. Ondan sonra da sana büyüksün, derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.”

          Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu değil, aynı zamanda 20. asrın en büyük lideri ve devlet adamıydı. Atatürk, 57 yıllık kısa yaşamında birçok askeri zaferler kazanmış, devrimler yaparak yokluklardan kısa zamanda modern bir ülke yaratmıştır. Atatürk, 101 yıl önce 23 Nisan 1920’de Türk Milletinin sinesinden doğan Türkiye Büyük Millet Meclisini toplayarak,  Türk Milletinin kurtuluşuna ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolu açmıştır.  Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin duvarlarına silinmez harflerle yazdırmış, Türk Milletinin, ilelebet bağımsız ve özgür yaşamasını hedeflemiştir. Devrimler, bunun için yapılmış, saltanat ve hilafet bunun için kaldırılmıştır.

          Ölümünden 82 yıl sonra bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşleri, hedefleri ve ilkelerinin geçerliliğini koruması, onun çağının çok ilerisinde olduğunu, yüzyılın Dünya Lideri olduğunu gösterir. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan her Türk yurttaşının Atatürk ve arkadaşlarına şükran borcu vardır.

          Son söz: “Ey Türk Gençliği; Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir”  Gazi Mustafa Kemal Atatürk

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr           20.04.2021

 

 


13 Nisan 2021 Salı

HER YER KIRMIZI

 




                                                      


                                    

          Ülkemizde her gün gündem değişiyor. Ancak bir gündem maddesi var ki, uzun zamandır değişmiyor. Bir yılı aşkındır dünyayı ve ülkemizi derinden sarsan, her geçen gün etrafımızdaki çemberi daraltan Coronavirus (Covid-19) salgınından bahsediyorum. Bu konudaki bilim adamlarının uyarılarını ve alınması gereken önlemleri ne yazık ki yeterli ciddiyette uygulayamadık. Sonuç olarak artık salgının neredeyse uğramadığı hane kalmadı. T.C Sağlık Bakanlığı’nın 13 Nisan 2021 tarihli Covid-19 tablosuna göre ülkemizdeki günlük vaka sayısı 59,187, vefat sayısı 273’tür. Toplam vaka sayısı 3,962,760, vefat sayısı ise 34,962’dir. Türkiye haritası yüksek riski gösteren kırmızı renge boyandı. Nüfusa göre vaka sayısı açısından Avrupa’da birinci, dünyada da ilk sıralardayız. Bu durum iç açıcı bir tablo değil. Uzun süredir dükkanları kapalı esnafı, işsiz kalan emekçileri, okula gidemeyen öğrencileri, çok yoğun çalışan hekim ve sağlık çalışanlarını düşünürsek, bu tablonun bu şekilde sürdürülemeyeceği çok açıktır.

      Her şeyin başı sağlıktır. Ekonomik kayıpları telafi etmek mümkün ama insan kaybı ne olacak? Hastanelerde, boş yatak bulunmuyor. Başta İstanbul olmak üzere pek çok yerde vaka sayıları katlanarak arttı. Bazı sağlık otoritelerinin söylediği gibi tam kapanmaya bir türlü gidilmedi. Geçen yıldan beri peyderpey kademeli olarak bazı önlemler alındıysa da bunların çok etkili olamadığı, bazen de kurallara riayet edilmediği görüldü. Kalabalık cenazeler, parti kongreleri, açılışlar ve ziyaretler sosyal izolasyonu bozunca geriye sadece maske, mesafe, temizlik kaldı. Bu da salgının yayılmasını önlemeye yetmedi. Böylece salgın adeta pik yaptı.

    13 Nisan 2021 Salı akşamı, daha önce uygulanan kısıtlamalara ilaveten bazı tedbirler açıklandı. Tam kapanma içermeyen bu önlemlerin etkisinin ne kadar olacağını iki hafta sonunda göreceğiz. Öte yandan bilim adamlarımızdan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal 9 Nisan 2021 tarihli Sözcü Hafta Sonu gazetesinde salgının yayılmasının durdurulması için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

1-Tüm ülkede 3-4 haftalık tam kapanma uygulaması başlamalı.

2-Kapanma sonrası kısıtlamalar belirlenmeli, yeterli aşılama oranları sağlanıncaya kadar bu kısıtlamalar sürmeli. Kısıtlamalar küçük adımlı ve sürece yayarak gevşetilmeli.

3-Bu süreçte tüm veriler günlük ve tamamen şeffaf olarak paylaşılmalı.

4-Uygulamalardan zarar gören tüm sektörler ekonomik olarak desteklenmeli.

5-Aşı çeşitliliği ve gerekli aşı dozu sayısı, en kısa zamanda temin edilmeli ve hemen uygulanmalı.

6-Çift doz aşı yapılan ve bunun üzerinden 3-4 hafta geçenlerin, yani bağışıklığı oluşanların aktiviteleri bir aşı kimliği ibrazı şartı ile kademeli olarak arttırılmalı.

7-Ülkemize yurt dışından girişlerde aşı kimliği istenmeli. Bunun olmadığı şartlarda PCR ve karantina zorunlu hale getirilmeli.

    

Son söz: Kurallara, önce kuralları koyanların uyması gerekir.

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr              13.04.2021

                            

 

      


6 Nisan 2021 Salı

İNSAN SEVGİSİ

 



   

 

                              

MEVLANA (1207-1273)

                              

 

                1238 ve 1320 yılları arasında Anadolu’da yaşamış, Türkçe şiirin öncüsü tasavvuf ve halk şairi Yunus Emre, insan sevgisinden bahsettiği bir şiirinde şöyle diyor;

                  Ben gelmedim dava için,

                  Benim işim sevi için

                  Dostun evi gönüllerdir,

                  Gönüller yapmaya geldim                   

Son yıllarda yaşanan salgın hastalıkla beraber, göz açıp, kapayıncaya kadar geçen sürede sevdiklerimizin yaşamdan koptuklarını, ömürlerinin baharındaki insanların, sevdiklerine veda edemeden, dünyayı terk ettiklerini gördük. İnsanlar, bu durumu gördükten sonra bile, niye birbirlerini halen ezmeye, yok etmeye çalışırlar?

            1207-1273 yılları arasında günümüzdeki Afganistan veya Tacikistan’da doğmuş, Anadolu’da yaşamış Müslüman şair, alim, ilahiyatçı ve mutasavvıf Muhammed Celaleddin-i Rum-i kısa adıyla Mevlana’da şiirlerinde insan sevgisini öne çıkarmıştır.

                 Yüzde ısrar etme, doksan da olur,

                 İnsan dediğinde, noksan da olur,

                 Sakın büyüklenme, elde neler var?

                 Bir ben varım deme, yoksan da olur.

                 Hatasız kul arayan, dosttan da olur.

Büyüklenmenin, insanı insandan soğutan en önemli menfi özellik olduğunu bundan daha iyi vurgulayan ve 750 yıl önce yazılmış başka bir şiir var mıdır? Statülerin geçici olduğunu 8 asır sonra halen öğrenemeyen, yönetici sıfatı alanlar, kendilerini başkalarından üstün sayarlarsa, bu kibir olmaz mı? Mevlana’nın dediği gibi “bir ben varım deme, yoksan da olur.”

           Mevlana, başka bir şirinde de şöyle diyor;

             Her şey vaktini bekler,

             Ne gül vaktinden önce açar,

             Ne güneş vaktinden önce doğar,

             Bekle, senin olan sana gelecektir.

           İnsan sevgisini içeren ve insanlar arasında eşitliği dile getiren Mevlana’ya atfedilen meşhur  “Gel, gel, ne olursan ol yine gel”, şiirinden de bahsetmeden geçemeyiz. Bu şiirin Mevlana’ya ait olmadığı Ebu Said-i Ebu’l-Hayr’a ait olduğu iddia edilir. İçerik olarak Mevlana'nın felsefesine denk düştüğü ve döneminin en önemli şairi olduğu için ona isnat edildiği düşünülür.

 Gel, gel, ne olursan ol yine gel,

 İster kafir, ister mecusi, İster puta tapan ol yine gel,

 Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
 

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...

Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,                    

                                                                                                                                      Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz...
 

Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?

Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...

Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!

Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir.

         Mevlana, “her şeye canını sıkma ey gönül, ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür”, derken Türk mutasavvıf ve sosyolog Erzurumlu İbrahim Hakkı’da (1703-1780) şöyle demiş; “Mevlâ, görelim neyler, neylerse güzel eyler.”

 

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr          06.04.2021