Yıkılmış bir devletten yepyeni bir cumhuriyet kuran, devrimleri gerçekleştiren ve Kurtuluş Savaşı ile mazlum ülkeler için bağımsızlık ateşini yakan Mustafa Kemal Atatürk hem eşsiz bir komutan, hem de eşi benzeri olmayan bir devlet adamı idi. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü), 1981 yılını Atatürk Yılı ilan etmiştir. Atatürk’ün Doğumunun Yüzüncü Yılı olarak ilan edilmesinin gerekçesini de şöyle açıklamıştır; “Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden biri, insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa ve devletleri dünya barışına teşvik eden bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”
21 Mayıs 1931
tarihinde İngiliz Büyükelçisi cumhurbaşkanı Atatürk’ü ziyaret ederek Çanakkale
Savaşları ile ilgili İngiliz resmi tarihini anlatan kitapların birinci ve
ikinci ciltlerini kendisine hediye etti.
İngiliz Çanakkale Savaşı Resmi Tarihi’nde Gazi şöyle değerlendiriliyordu: “Çanakkale’de geleceği elinde tutan komutan, üstün şahıs, M. Kemal’di.
Çanakkale muharebelerinde göstermiş olduğu çok yüksek sevk ve idare, fedakarlık
ve feragat, her türlü övgünün üzerindedir ve bu konuda ne söylense azdır.”
Yenilmiş düşman bile Gazi’nin büyüklüğünü teslim ediyordu. Çanakkale
Savaşlarında Birleşik Krallık Donanma Komutanı olan Winston Churchill (1940-45
ve 1951-55 dönemi Birleşik Krallık başbakanı) çok büyük bir Atatürk hayranıydı.
1938 yılında Atatürk için şöyle diyordu; “Mustafa
Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek
anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.” Yine Kurtuluş
Savaşında savaştığımız Yunan başbakanı Venizelos 1934’te savaşın galibi Mustafa
Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne aday göstermişti. Dumlupınar Meydan
Muharebesinde esir alınan Yunan Ordusu 1. Kolordu Komutanı General Trikupis
serbest kaldıktan sonra ölene kadar her 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Türk
Büyükelçiliğine giderek Atatürk’ün fotoğrafının önünde saygı duruşunda
bulunuyordu.
Atatürk’ün
büyük bir devlet adamı olduğu gerçeğini düşmanları bile tereddütsüz kabul ediyorlar
ve ona saygı duyuyorlardı. Tarihi gerçekleri ters yüz ederek kendilerince
uydurma tarih yaratanlar da bu tarihi gerçekleri er geç kabul etmek zorunda
kalacaklardır. Atatürk, tarihi gerçeklerin değiştirilerek saptırılmaması için Tarihçilerden
liseler için bir tarih kitabı hazırlamalarını istemişti. 1931 yılının Temmuz
ayında onlara şu üç notu göndermişti.
“Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça
ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.”
“Tarih
yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen
hakikat, insanlığa şaşırtacak bir mahiyet alır.”
“Büyük
devletler kuran ecdadımız büyük ve geniş medeniyetlere de sahip olmuşlardır.
Bunu aramak, incelemek, Türklere ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur.
Türk Çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır.”
(KAYNAK: Turgut Özakman CUMHURİYET Türk Mucizesi/ İkinci
Kitap)
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 26.01.2024