Siyasette de, ticarette de güven çok önemlidir. Güvenini kaybedersen, başta kredini, saygınlığını sonra da her şeyini kaybedersin. Bu söz, siyaset için daha da geçerlidir. Çünkü siyaset alanında görev alanlar toplum adına ve toplum için görev yapıyorlar. Toplum, kendini yönetecek siyasetçilerin doğru, dürüst, liyakatli ve becerikli kişiler olmasını ister. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. Onun için belediye başkan adaylarını dikkatle takip eder. Ülkemizde 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler yaklaşırken siyasi partiler, belediye başkan adaylarını peyderpey açıklamaya başladılar. Tüm partiler adaylarını merkez yoklamasıyla tespit ettiler. Ülkemizin diğer partilere göre demokrasiye biraz daha fazla önem veren ikinci büyük partisi CHP’de aday tespiti için karma bir model uyguladı. Bazı yerlerde anketler, araştırmalar, bazı yerlerde de eğilim yoklaması şeklinde seçim yaptı.
Geçen haftalar özelikle
belediye başkan aday adayları TV karşısına geçerek papatya falına bakar gibi
“çıkıyor, çıkmıyor”, diye CHP belediye başkan adayı olarak adlarının
açıklanmasını heyecanla beklediler. Hepsi epey umutluydu. Ancak bir kısmı hayal
kırıklığına uğradı. Açıklanan adayların çoğu mevcut adaylardı. Kadın adaylara da
öncelik verileceği söylenmişti. Ona da dikkat edilmiş. Aslında demokrasilerde
siyasi parti üyelerinin, üye olmaktan doğan seçme seçilme haklarının teslim
edilmesi gerekirdi. Ancak bu hak hiçbir partide üyeye teslim edilmiyor.
Araştırmalar, anketler ne kadar objektif kriterlere dayanıyor? Onları da sadece
yöneticiler biliyor. CHP’de aday tespiti konusunda hangi yöntemin uygulanacağı
da kuralsız. İki komşu il veya ilçenin birisinde eğilim yoklaması için sandık
konulurken, diğerinde konulmuyor. İşte burada bundan sonra sorun çıkıyor.
Halbuki sandık konulan yerlerde herkes çoğunluğun tercihine saygı gösteriyor ya
da sonucu kabul etmek zorunda kalıyor.
Belediye
başkan adaylığı hatta belediye başkanlığı da amaç değildir. Halka
hizmettir, amaç. Onun için adaylık geldiğinde yılbaşında çekilen Milli
Piyango’dan çıkan büyük ikramiyeyi kazanmış gibi yapılan sevinç gösterileri
veya afra tafralar seçimde ters teper. İç birliğe zarar verir. Seçim
kazanılması sadece adayın gayretine bağlı değildir. Aynı zamanda partinin
birlik beraberliğine de bağlıdır. Eğer üyeler kendilerine haksızlık yapıldığına
inanıyorsa onları oy vermeye götürmekte güçlük çekersiniz. Onun için önce
partide iç birliği sağlamak zorunluluğu vardır. Bu görev de il-ilçe
yönetimlerine düşer. Benim ekibim bana yeter derseniz. Yetmediğini görürsünüz.
Biraz pahalıya çıkar ama iyi bir ders alırsınız. Örgüt yalnızca il-ilçe yönetimleri
değildir, tüm üyelerle olan birliktir. Bir oyun bile çok değerli olduğu seçimlerde
birlik beraberlik zafere giden yolun temelidir.
CHP’sinin yeni yönetimi için,“ değişim, diyerek geldiler ama hiçbir şey değişmedi”, diyenler var. Değişim ne yazık ki hemen gerçekleşmiyor. Bazen de tersine oluyor. Ama eninde sonunda tabana kulak verilecektir. Halka rağmen hiçbir şey olmaz. Türk halkı demokrasinin tadını aldı. Kıymetini de bilecektir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 13.01.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder