2023 yılı sevinçleriyle, üzüntüleriyle geride kaldı. Bu yılı pek hoş hatırlamayacağız. Dünyada bölgesel savaşlar sürerken, ülkemizde de deprem, sel, orman yangını gibi felaketler yaşadık. 6 Şubat 2023 tarihinde vuku bulan Kahramanmaraş odaklı depremlerde on binlerce yurttaşımız öldü. Yüzbinlerce insan evini kaybetti. Yılın son günlerinde Irak’ın kuzeyinde yürütülen Pençe-Kilit Harekatı’nda PKK‘lı teröristlerle çıkan çatışmada 12 askerimizi şehit verdik. Milletimizin bağrına ateş düştü. Bu acılar hiç unutulmayacak. Dünya artık eski dünya değil. Hayatta kalmak, yaşamını insana yakışır şekilde sürdürmek her geçen gün daha zor hale geliyor.
Kuzeyimizde Karadeniz’in üstünde
Ukrayna ve Rusya arasında 24 Şubat 2022’de patlayan savaş halen sürüyor. Günahsız
insanlar ölüyor. Güneyimizde Ortadoğu’da 7 Ekimde başlayan Hamas ile İsrail
arasındaki savaş da sona ermiş değil. İsrail’in her gün attığı bombalarla binlerce
insan ölüyor. Gazze’deki Filistinli çocukların, kadınların ve yaşlıların
katledilmesi karşısında medeni sayılan ülkeler gözlerini kapıyor, seslerini
çıkarmıyorlar. Hayatı savaş meydanlarında geçen Türkiye Cumhuriyetinin önderi
Mustafa Kemal Atatürk, savaşlar için bir asır önce şöyle diyordu; “savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça
savaş bir cinayettir.” Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı, Yedi Düvele
(Emperyalist Devletlere) karşı verilmiş öyle bir savaştı.
Türkiye
Cumhuriyetinin kıymetini anlamak için 100 yıl öncesini iyi bilmek gerekir.
1914’te Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan ile birlikte Almanya’nın
oluşturduğu İttifak Devletlerinin yanında Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı
Devleti bu savaştan yenik ayrılmış, 30 Ekim 1918’de ağır koşullar taşıyan
Mondros Mütarekesini ve ardından 10 Ağustos 1920’de Sevr Anlaşmasını
imzalamıştı. Bu anlaşmaya göre; Ege Adaları, Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanistan’a,
Rodos, 12 Ada, Batı Ege ve Antalya civarı İtalya’ya, Gaziantep ve Adana civarı
Fransa’ya bırakılacaktı. Boğazları bütün devletlere açık olarak İtilaf
Devletlerinden oluşan bir komisyonun idaresine verilecekti. Doğu Anadolu’da bir
Ermeni Devleti kurulacak, Irak ve Musul İngiltere’ye bırakılacak, Hicaz’da bağımsız
bir devlet olacaktı.
23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi 10 Ağustos 1920’de Sevr’i İmzalayan kişileri 9 gün sonra hain ilan ederek Sevr Anlaşmasını tanımadığını ilan etti. Padişah Vahidettin izniyle Anlaşmayı imzalayan heyette Sadrazam Damat Ferit Paşa, eski Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Mehmet Hadi Paşa, Eski Şurayı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey yer alıyordu. Türkleri dünya üzerinden silme projesi olan Sevr Anlaşması İsmet İnönü başkanlığındaki heyetin 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığı Lozan Anlaşmasıyla yırtılıp atıldı. 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edildi.
Türkiye Cumhuriyeti kolay
kurulmadı. Bunu Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına borçluyuz. Onlara
şükran duyuyoruz.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr
06.01.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder