31
Mart 2024 yerel seçimlerine çok az bir süre kala tüm partiler sahada. Zor bir
yarış olacak. Adaylar tüm gücüyle ipi göğüslemek için çalışıyorlar. İktidarı
elinde tutan Ak Parti (Cumhur İttifakı) iktidarını güçlendirmek, muhalefet
partileri de onu geriletmek düşüncesindeler. İktidar partisi ile muhalefet
partileri eşit şartlarda mı yarışıyor? Bu soruya “evet”, diyemeyiz. Bu durum ülkemizde
uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanı
aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanıdır. Bakanları, TBMM dışından
kendisi atıyor. Devletin üst kademe bürokrasisi, TRT ve Anadolu Ajansı yöneticileri
cumhurbaşkanı tarafından tayin ediliyor. Bu yöneticilerin görev süreleri de
cumhurbaşkanına bağlıdır. Demokrasilerde sadece seçimlerin olması değil, onun
kadar seçim yarışının adil ve eşit şartlarda gerçekleşmesi de çok önem taşır.
Türk demokrasisi Cumhuriyet’in ilanından beri geçen 100 yılda bu konuda önemli
mesafeler kat etmişse de, daha kat edeceği çok yol vardır.
Hak,
hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük diye günümüzde dillendirdiğimiz ilkeler için
verilen mücadele yeni değildir. İnsanlar, 1215 yılında İngiltere’de İlan edilen
Magna Carta’dan (Büyük Sözleşme) beri hak ve özgürlükler peşindedir. Bu
sözleşme ile İngiltere’de kralın bazı yetkileri kısıtlandı ve kralın kanunlara uygun
hareket etmesi kararlaştırıldı. Daha sonra Fransız Devrimi (1789-1799) ile
Fransa’da mutlak meşrutiyet devrilip yerine cumhuriyet ilan edildi. Bu devrim
sadece Fransa’yı değil tüm Avrupa’yı etkiledi ve ulus devletlerin doğmasına
sebep oldu. Buna göre egemenliğin halka ait olduğu kabul edildi. Eşitlik,
özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başladı. Tüm bunlar Osmanlı
Devleti’ni de etkiledi. 23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet ilan edildiğinde
Osmanlı aydınlarından ve dönemin Uzunköprü kaymakamı Mazhar Müfit Kansu ile
belediye başkanı Hafız İsmail Yayalar’ın öncülüğünde 11 Aralık 1908’de ilk defa
Uzunköprü’de Özgürlük Anıtı açıldı. Bu anıtın dört bir tarafına 1789 Fransız
İhtilalinin ilkelerini ifade eden Hürriyet (Özgürlük), Adalet, Eşitlik
(Müsavat), ve Kardeşlik (Uhuvvet) yazıldı.
Kurtuluş Savaşı zaferinden sonra Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türkiye'de saltanat ve hilafet kaldırıldı. Ve "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir", ilkesiyle Cumhuriyet ilan edildi. Böylece padişahın tebaası yerine yurttaşlık hakkına kavuştuk. Anayasamızın 10. Maddesine göre de; “
Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları kanun önünde eşittir. Hiçbir gruba ya da
zümreye ayrıcalık tanınamaz. Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin
yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Henüz Avrupa’da birçok ülkede olmayan
kadınlara seçme ve seçilme hakkını da Mustafa Kemal Atatürk TBMM’nde kabul edilen
bir kanunla 1934 yılında vermiştir. Gerçekten bileğinin hakkıyla bir yere gelen
ve oturduğu koltuğun hakkını veren sayısız kadın siyasetçimiz vardır. Ancak siyasetçinin
başarı kıstası, cinsiyetinden ziyade halkın dertlerine ne ölçüde çare bulduğu
ile yakından ilgilidir. Çağdaş bir toplum için 1908’de Uzunköprü’de dikilen
Özgürlük Anıtı'nda yazıldığı gibi eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve adalet
gerekir. Halkın iradesinin tam manasıyla ortaya çıkması da ancak bu ilkelerin
hayata geçmesi ile olur.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 13.03.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder