"Hizip", bir
topluluk içinde ayrı bir grup oluşturan küçük topluluk, klik demektir. Daha çok siyasi partilerin içinde küçük gruplaşmalar için
kullanılır. Emek ve liyakatın arka plana atıldığı, üyelerin
fikirlerinin alınmadığı yani ön seçimlerin yapılmadığı siyasi partilerde
yükselmenin en kolay yoludur, grup kurmak. Grup kurarak örgüt içinde örgütsüz
çoğunluğa kolaylıkla hakim olabilir, kendinize yol açabilirsiniz. Sonra da, diyet borcu olduğunuz arkadaşlarınızı kollamak zorunda kalırsınız. Çünkü
hizipçiliğin ana temeli “çamurdan da olsa benim adamım iyidir”, felsefesidir. Bir
siyasi partinin içinde hizipçilik dediğimiz dar grupçuluk alıp başını gittiyse, kanser
hücreleri gibi çürüme başlamış demektir. O partiden başarı beklenemez. Halkın
dertlerine çare bulmak yerine her şeyin üstünde gördükleri grup çıkarlarını savunurlar. Bu
yol, kişisel siyasi çıkarlar için uygun bir yol gibi
gözükebilir ancak bir siyasi parti için asla doğru bir yol değildir. Çünkü
oluşturulan grup, partinin çıkarlarından önce kendi çıkarlarını ön plana alarak
aynı hedefe yürümesi gereken partideki üyelerin birlik ve beraberliğini temelinden
sarsacaktır.
Ülkemizde,
1980 öncesi tüm partilerde adaylıklar delegelerin hür iradesiyle sandıkta
belirlenirdi. 1983’te kabul edilen siyasi partiler yasasına göre adaylıkların
belirlenme usulü partilerin tüzüklerine göre genel merkezlere bırakıldı. Ondan
sonra da yavaş yavaş önseçimler azaltıldı ya da tümden kaldırıldı. Şimdi tüm
adaylıklar, (gayrı resmi eğilim yoklaması veya anketler yapılarak) genel merkezlerce belirlenmektedir. Bu yöntem, yasal olabilir ancak demokratik
değildir. Halkın aday yapmak istedikleri ile genel merkezin aday yapmak
istedikleri çakışmayabilir. Zaten adaylıkları yukarıdan atama olarak gelenlerin
de halkı değil genel merkezi dinledikleri bir gerçektir. Liyakat, emek ve
üyelerin teveccühü yerine genel merkezin ve liderin teveccühünü arayanlar bunun
için grup kurarak güçlü olmak peşine düşmektedirler. En küçük beldenin belediye başkan adayının bile genel
merkez tarafından atanmasını da ancak genel merkezlerin güçlerini ellerinden
bırakmak istememesi ile açıklayabiliriz.
Siyasi
partilerdeki yükselmeler ya da adaylıklar emek, çalışma, birikim ve liyakat
üzerine oturtulur ve ön seçim yapılarak bu konudaki söz hakkı üyelere verilmiş
olsa gruplaşmalar önlenir, partinin bütünlüğü ve amaç birliği sağlanır.
Böylelikle hem partilerin hem de ülkemizin demokrasi çıtası yükselir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder