4 Kasım 2019 Pazartesi

HİZİP



                                      



                                             
                 "Hizip", bir topluluk içinde ayrı bir grup oluşturan küçük topluluk, klik demektir. Daha çok siyasi partilerin içinde küçük gruplaşmalar için kullanılır. Emek ve liyakatın arka plana atıldığı, üyelerin fikirlerinin alınmadığı yani ön seçimlerin yapılmadığı siyasi partilerde yükselmenin en kolay yoludur, grup kurmak. Grup kurarak örgüt içinde örgütsüz çoğunluğa kolaylıkla hakim olabilir, kendinize yol açabilirsiniz. Sonra da, diyet borcu olduğunuz arkadaşlarınızı kollamak zorunda kalırsınız. Çünkü hizipçiliğin ana temeli “çamurdan da olsa benim adamım iyidir”, felsefesidir. Bir siyasi partinin içinde hizipçilik dediğimiz dar grupçuluk alıp başını gittiyse, kanser hücreleri gibi çürüme başlamış demektir. O partiden başarı beklenemez. Halkın dertlerine çare bulmak yerine her şeyin üstünde gördükleri grup çıkarlarını savunurlar. Bu yol, kişisel siyasi çıkarlar için uygun bir yol gibi gözükebilir ancak bir siyasi parti için asla doğru bir yol değildir. Çünkü oluşturulan grup, partinin çıkarlarından önce kendi çıkarlarını ön plana alarak aynı hedefe yürümesi gereken partideki üyelerin birlik ve beraberliğini temelinden sarsacaktır.
             
                 Ülkemizde, 1980 öncesi tüm partilerde adaylıklar delegelerin hür iradesiyle sandıkta belirlenirdi. 1983’te kabul edilen siyasi partiler yasasına göre adaylıkların belirlenme usulü partilerin tüzüklerine göre genel merkezlere bırakıldı. Ondan sonra da yavaş yavaş önseçimler azaltıldı ya da tümden kaldırıldı. Şimdi tüm adaylıklar, (gayrı resmi eğilim yoklaması veya anketler yapılarak) genel merkezlerce belirlenmektedir. Bu yöntem, yasal olabilir ancak demokratik değildir. Halkın aday yapmak istedikleri ile genel merkezin aday yapmak istedikleri çakışmayabilir. Zaten adaylıkları yukarıdan atama olarak gelenlerin de halkı değil genel merkezi dinledikleri bir gerçektir. Liyakat, emek ve üyelerin teveccühü yerine genel merkezin ve liderin teveccühünü arayanlar bunun için grup kurarak güçlü olmak peşine düşmektedirler. En küçük beldenin belediye başkan adayının bile genel merkez tarafından atanmasını da ancak genel merkezlerin güçlerini ellerinden bırakmak istememesi ile açıklayabiliriz.
              
                Siyasi partilerdeki yükselmeler ya da adaylıklar emek, çalışma, birikim ve liyakat üzerine oturtulur ve ön seçim yapılarak bu konudaki söz hakkı üyelere verilmiş olsa gruplaşmalar önlenir, partinin bütünlüğü ve amaç birliği sağlanır. Böylelikle hem partilerin hem de ülkemizin demokrasi çıtası yükselir.





orhankalyoncu.blogspot.com.tr
              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder