![]() |
Beylikdüzü-İstanbul |
“Kibir,
başkalarını kullanmak için en iyi araçtır. Dinlerde-kadim öğretilerde kibir
günahtır. Bu günahın insanın kalbinden geldiği, bencilliği, hırsın,
kıskançlığın büyümesi ve eksik sevgi neticesinde ortaya çıktığı bilinir. Kibir
sahibi, kendisini olduğundan büyük görür. Aşırılık halidir. Kibirli insana bir
şey öğretilemez; çünkü o, çok bildiğine inanır. Bilmediğini bilmez”.
Yukarıda yazılanlar, 17.12.2019 tarihli
Sözcü Gazetesindeki Soner Yalçın’ın Hakikat Köşesinde yazdığı Şeytanın Avukatları adlı yazısından
alınmıştır. Soner Yalçın, bu köşe
yazısında Amerikalı yazar Andrew Neiderman’ın romanından “Şeytanın Avukatı” adıyla sinema
filmi yapılan eserinden ve filmden bahsetmektedir. Yazarımız bu filmden yola çıkarak büyük ilaç
firmalarının Kara Kutu Yüzleşme Vakti adlı kitabına ve
kendisine yaptıkları karalama kampanyasına cevap vermektedir. Soner Yalçın Kara kutu Yüzleşme Vakti adlı kitabında
dev ilaç firmalarının yaptıkları ilaç sömürüsünü anlatmakta, o firmaları
savunanlar için de şeytanın avukatları demektedir.
“ Öyle
ya, şeytan sayesinde güç kazanmışlardır, kaale alınmaya başlamışlardır ve sınıf
atlamışlardır. Artık kibir sahibidirler; istediğiniz kadar hakikati göstermeye
çalışın aradıkları gerçek filan değildir. Şeytanın avukatı olmuşlardır. Gıdayı,
ilacı bozarak cehennemi dünya yapmışlardır”, diye yazısını sürdürür. Yazarın
anlattıkları yalnızca ilaç dünyasını mı tanımlar? Hayatın her alanında bu gibi
davranışlara rastlayabiliriz. Etrafımıza baktığımızda kendini dünyanın
merkezine koyan, herkesi kendisinin etrafında dönen uydu sanan kibir abidesi siyaset
insanları yok mudur? Pek çok. Bu tavrı özgüven diye tanımlayanlar da olabilir,
ama bu tavır özgüvenden çok küçük dünyaları ben yarattım tavrıdır. Bu kibirli
tavır aslında kendisine hazırladıkları tuzaktır. Çünkü toplum böyle
davrananları elinin tersiyle iter.
Kibirli insanlar,
başkalarının kendilerine hayranlık duymasını isterler. Tevazu ve
alçakgönüllülükten nasibini almadıkları için daima haklıdırlar. Bu nedenle
kendi görüşlerini başkalarına dayatmak için mevkilerini veya otoritelerini
kullanırlar. Sürekli olarak başkalarının onlar hakkında ne düşündüklerini bilme
ihtiyaçlarını hissederler. Bunun için de bu bireylerin sosyal medyaya
verdikleri önem oldukça dikkat çekicidir. Yukarıdaki satırlar da birçok okuyucumuza tanıdık gelmiştir. Çünkü etrafımızda
böyle insanlar her gün artmakta tevazu sahibi insanlar azalmaktadır. Bunun
nedeni yetişme tarzı mı, eğitim mi, karakter mi yoksa yazarımızın dediği gibi
sevgi eksikliği mi?
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 09.01.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder