5 Ocak 2020 Pazar

NE LÜZUMU VAR?


                                                  
                 

          Geçenlerde bizim partinin ilçe kongresi oldu. Bizimkiler ,”hocam, sen tecrübelisin, seni divanda görmek istiyoruz”, dediler. “Yapmayın, etmeyin. Ben 2-3 saat boyunca orada oturmaktan sıkılırım. Hem ben geleni gideni karşılayayım, delegelerle konuşur, belki onları bizim tarafa oy vermeye ikna ederim”, dedim. Ama dinletemedim. Diyeceksiniz ki sizin taraf neresi? Benim tarafım muhalefet tarafı. Ben oldum olası iktidarı hiç sevemedim. Muhalefeti tutmak her zaman bana daha demokratik geldi. İktidarı tutan zaten yeteri kadar vardı. Öyle ya,  bal oradaydı. Genel politikada da, parti içinde de muhalefet etmek zahmetlidir, zor iştir. Zorluklarla savaşırsın. İktidar yandaşları işleri bozulacağı korkusuyla muhaliflere soğuk dururlar. Halbuki muhalefet olacak ki iktidar olsun. Muhalefet olmazsa demokrasi olmaz. Kuşlar bile uçmak için iki kanada ihtiyaç duyarlar. Demokrasilerde de iktidarla muhalefet böyledir.
                  
          Neyse, kongre başladı. Kongredeki delegeler verilen önergeye uygun olarak yakın illerden birinin milletvekilini divan başkanı, beni 2. başkan, 3 delegeyi de divan katibi görevlerine seçtiler. Başkan adayları ve taraftarları adeta nefeslerini tutmuş kongrenin gidişatını takip ediyor, herhangi bir aksilik yaşanmasını istemiyorlardı. Her şey usulüne göre giderken sıra konuşmalara geldi. Sadece iki delege konuşmak için ismini yazdırdı. Ben de konuşmak isteyenlerin başına kendi ismimi yazdım. Delege değildim ama eski ilçe başkanı olduğum için kongrenin onur üyesiydim ve konuşma hakkım vardı. Bunu yasaklayan herhangi bir yasa, tüzük ya da yönetmelik yoktu.

            Ancak divan başkanı, “yok”, dedi. “Konuşamazsın”.
“Niye başkan, niye konuşmayayım?”
“Siz, divanda olduğunuz için tarafsız olmanız gerekir, konuşursanız tarafsızlığınız bozulur. Olmaz.”
“Başkan, siz divan başkanı olarak 15 dakika konuştunuz tarafsızlığınız bozulmadı. Ben 5 dakika konuşursam mı tarafsızlığım bozulur. Hem ne biliyorsunuz taraflı konuşacağımı?”
“Olmaz, konuşamazsınız”.
“Ben 2 yıldır kongrede konuşmayı bekliyorum. Burada konuşamazsam, nerede konuşacağım?”
“Olmaz.”
“ O zaman divandan çekiliyorum. İstifa ediyorum. Konuşma hakkımı kullanacağım. ”
“Olmaz, çekilemezsiniz."

           Bu konuşmalar aramızda sürerken divan başkanı diğer 3 katip üyeye dönerek, “arkadaşlar, Orhan bey konuşmak istiyor. Ne dersiniz?”
Bayan katip üye, “olmaz, olmaz. Nerede görülmüş divan üyesinin konuşması?”
Diğer iki katip üye, “ne lüzum var, hocam? Konuşursan ne olacak? Konuşmayıver.”
Oylama sonucu konuşma hakkım kullandırılmayınca vekile, “Ankara’ya geleceğim, orada konuşacağım”, dedim.
O da, “gel, misafirim ol. Başımın üstünde yerin var”.
Şimdi Ankara’ya gideceğim günleri iple çekiyorum.

           Ne mi Konuşacaktım? Konuşma hakkı verilseydi, aşağıdaki metni okuyacaktım.

           DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,

       Ülkemizi 17 yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi, artık yorgunluk alametleri göstermekte, iç ve dış politika konularında yeni çözüm yolları bulamamaktadır. Ülkemiz, ekonomide hayat pahalılığı, enflasyon, döviz artışları, işsizlik ve iflaslar gibi dev sorunlarla karşı karşıyayken, dış politikada da, başta Suriye konusu olmak üzere Amerika ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde istikrarlı ve olumlu bir tablo sergileyememiştir. Bu tabloyu değiştireceği söylenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden de AKP, beklediği itici gücü bulamamıştır.

          DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,

       Ülkemizin bu durumunda; kökleri Kuvva-i Milliye’ye dayanan, Cumhuriyeti kuran ve ülkemize çok partili sistemi getirerek demokrasiye çok önemli katkılar sunan Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde özellikle büyük şehirlerden aldığı destek ile günümüzde de halkın umudu olmuştur. Başta genel başkanımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız olmak üzere bu umudu boşa çıkarmaya kimsenin hakkı yoktur. İktidara giden yol parti içinde demokratik kanalların açılmasından geçer. Gruplaşmaları önlemek, birlik ve beraberlik içinde çalışmalarda tüm üyelerin katılımını sağlamak için ön seçimlerin uygulanması şarttır. Tüm üyelerin; yöneticilerden eşit, adil, hakkaniyetli, saydam, hesap verebilir bir yönetim anlayışını görmek istemesi en tabii hakkıdır. 

            DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,

         İki yıldır yönetimde olan CHP Uzunköprü İlçe Yönetimi ne yazık ki 2 yılın sonunda izledikleri yönetim biçimiyle geçen kongrede kendilerine gösterilen güveni boşa çıkarmışlar, değişim ve demokrasi diye yola çıkmışlarsa da, tam aksini yapmışlar ve bir grup gibi davranarak kucaklayıcı olamamışlardır. Yerel seçimler öncesi bir kısım aday adayları, STK başkanları, Kadın ve Gençlik Kolu başkanları dilekçe vererek belediye ve il genel meclisi üyelikleri için sandık konulmasını istemişler ama CHP ilçe yönetimi oy sandığını üyelerin önüne getirmemiş, il genel meclis üyeliği için Edirne'nin 4 ilçesi eğilim yoklaması yaparken Uzunköprü ilçe yönetimi, o ilçeler kadar demokratik olamamıştır. Bu nedenle 15 kadar meclis üyesi aday adayı istifa ederek adaylıktan çekilmiştir. Bu durum sonucunda hem üyelerin seçme, hem de aday adaylarının seçilme hakkı elinden alınmıştır. Seçim öncesi parti binasında ilçe başkanının çağrısı üzerine yapılan “Eski İlçe Başkanları” toplantısında eski bir ilçe başkanı olarak, İlçe Danışma Kurulunun toplanmasını, seçim komitelerinin kurulmasını önermiştim. Bunlar da yapılmadı. Belediye ve il genel meclis üye listeleri dar bir grupta hazırlanıp yönetime getirilerek kabul edildi. Geçen 9 ayda gerek belediyede, gerekse yönetimde işlerin yolunda gitmemesinin nedeni, seçim sürecindeki izlenen bu yanlış yol ve yönetim anlayışıdır. Eskiden yapılan yanlışları aynen tekrar etmişlerdir.

            DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,

      Partiye, ilkelerine sahip çıkmak, iktidar olması için çalışmak suçsa, ben suçluyum.

         Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla ülkemde yerleşmesini istemek suçsa, ben suçluyum.

     30 yılı aşkındır karda kışta partimin her mitingine, toplantısına, seçim çalışmasına katılmaya çalışmak suçsa, ben suçluyum.

         Öğrencilerime bilgilerimi aktarırken; insanı sevmeyi, ilkeli olmayı, önce toplum demeyi öğretmeye çalışmak suçsa, ben suçluyum.

         Ancak unutulmasın ki; biz ideallerimizden, Atatürk’ün yolundan, cumhuriyet ve demokrasi sevdamızdan ölsek bile vazgeçmeyiz.

            DEĞERLİ ARKADAŞLARIM,

  Size sağlıklı, mutlu günler diliyorum. Hepinize sevgi saygılar sunuyorum.                                

           Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi.

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr      5 Ocak 2019

            
              
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder