9 Aralık 2023 Cumartesi

ANLAYAMIYORUM


 

                                                    

                                                               

        Hüseyin köyde yaşıyordu. Tarım ve hayvancılık para kazandırmadığı için iki oğlu da bir sanayi kentine çalışmaya gitmişlerdi. Hüseyin köy kahvesinde otururken kendi kendine düşünüyordu. 25-30 yıl önce köy capcanlıydı. Herkes üretmek için hevesliydi ve çalışıyordu. Şimdi köy boşalmıştı. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Niye böyle oldu?”

      Salih, 2023 yılı 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinden etkilenen yüzbinlerce kişiden biriydi. Evi yıkılmış, eşini kaybetmiş, bir oğluyla kalakalmışlardı. Konteynerde yaşamaya çalışıyorlardı. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Biz oğlumla nasıl yaşayacağız, bize kim yardım edecek? Devletin şefkatli eli bize uzanacak mı?”

      Aliye’nin kocası ölmüştü, özürlü oğluyla kalıyordu. Kocasından eski bir evi kalmıştı ama özürlü aylığı ve bakıcı aylığından başka gelirleri yoktu. Bu da geçimlerine yetmiyordu. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Yoksulluk bizim kaderimiz mi?”

      Hasan bakkal dükkanı işletiyordu. İlk ticarete atıldığı zamanlar iyi para kazanıyordu. Ama şimdi öyle değildi. Her geçen gün raflardaki malı eksiliyordu. Enflasyon onun sermayesini yiyordu. Sattığı malını yerine koyamıyordu. Bir de dev gibi zincir marketler ile rekabet edemiyordu. Ama bu yaştan sonra başka bir iş de yapamazdı. “ Anlayamıyorum”, diyordu. “Neden böyle oldu?”

      Arkadaşları ona Fırıldak Ali diyorlardı. Hep güçlüden yana tavır alıyordu. Dolayısıyla hiç kaybetmezdi. Ama bir gün güvendiği dağlara kar yağdı. Tuttuğu belediye başkanı seçimleri kaybetti. İhalesiz işlettiği park da elinden gitti. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Bizim başkan kesin kazanır, diyordum. Ama kaybetti.”

       Alaattin öğretmen, yıllarca öğrenci yetiştirmiş, yetiştirdiği öğrencileri üst kademelerde yöneticilik yapmıştı. Şimdi asgari ücretin altında bir maaşla ay sonunu getirmeye çalışıyor, her gün hesap yapıyordu. “Anlayamıyorum”, diyordu. Eğitim emekçilerinin değeri bu kadar mı olmalıydı? Cumhuriyetin ilk dönemlerinde öğretmen maaşları, milletvekili maaşları ile eşit değil miydi?

       Aile sağlık merkezinde seksen yaşlarında bir kadın tek başına sessizce oturuyordu. Önünde bir yürüteç vardı. Sırası gelince yavaşça kalktı. Sakin adımlarla yürütecini hareket ettirerek doktorun odasına girdi. İçeride kalması biraz uzamıştı. Muayene odasının kapısı aralıktı. İçeride konuşulanlar dışarıdan duyuluyordu. Yaşlı kadın genç doktora şöyle diyordu, “anlayamıyorum doktor bey, geçen seneye kadar çok iyiydiler. Her seferinde beni dolaşırlar, halimi, hatırımı sorarlardı. Ama ne olduysa artık gelmiyorlar. Bayram geçene kadar onları bekledim. Hiç olmazsa telefonla arayıp, “hayırlı bayramlar”, dileyebilirlerdi. Dilemediler, doktor bey. Bayram geçeli 3 gün oldu. Hep onların aramasını bekledim. Ama aramadılar. İlaçlarımı yazdırmak için buraya zor geldim. Her tarafım ağrıyor. Ama onları arayamam.” Belli ki yaşlı kadın muhtemelen çocuklarından ya da başka yakınlarından yakınıyordu. Doktor anlayışlı bir tavırla dinliyor, “ararlar belki, Ayşe hanım. Biraz bekleyin”, diye yaşlı kadını teselli etmeye çalışıyordu. Yaşlı kadın doktora, “iyi günler”, diyerek veda ederken “anlayamıyorum”, diyordu. “Her şey gayet iyiydi, neden aramıyorlar?”

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                                        09.12.2023

 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder