CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinden seçilmiş belediye başkanlarına şöyle seslenmiş; “bir belediye başkanından beklediğimiz iki şey var: Bir, seçildiğin andan itibaren vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmayacaksın. İki, harcadığın her kuruşun hesabını belde halkına vereceksin.” İktidara giden yolun yerel yönetimlerin başarısından geçtiğini bilen ana muhalefet partisinin genel başkanı Kılıçdaroğlu, halkın da hassasiyetlerini dikkate alarak partili belediye başkanlarından beklentilerini dile getirmiş. Demokratik ülkelerde idareciler, Kılıçdaroğlu’nun belirttiği eşit davranma ve hesap verebilirlik ilkeleriyle beraber hakka, hukuka, adalete, liyakata da uygun hareket ederler. Buna, ülkemizde de hem genel, hem yerel yöneticilerin uymasını beklemek her vatandaşın hakkıdır.
Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. İsrafa tahammülü yoktur. Her yurttaşımızın, aşa, işe, ekmeğe sahip olması, parasız sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşabilmesi için her kuruşunu yerli yerinde harcamalıdır. Zengin ülkelerde bile makam odası, makam arabaları hesapsız değildir. Orada evinde çalıştırdığı hizmetlinin sigortasını devlete ödettiği, marketten aldığı çikolatanın parasını devletin verdiği kredi kartından ödediği için istifa eden yöneticiler var. Öte yanda ikram faslı, aldığı ve verdiği hediyeler belirli bir sınırı geçemez. Devletin, milletin parasını çar çur edip, zarara yol açan yöneticiler, bundan şahsen sorumlu olmalıdır.
Her gün savurganlık,
yolsuzluk, haksızlık haberlerini televizyonlarda görüyor, gazetelerde okuyoruz.
Bir belediye başkanının eşi, belediyenin logosu ile kendisini “onursal başkan”
ilan ederek, kartvizit bastırmış. Başka bir ilin, bir ilçesinde başkan,
kardeşini imar dairesi başkanı yapmış. Bu örnekler, genel ve yerelde sür git
devam eder.
orhankalyoncu.blogpot.com.tr
16.01.2021