“Kuyruk”, deyince roman yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın (1864-1944) 1912’de basılan “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç”, adlı eseri aklıma gelir. Yazarımız, bu romanda; 1910 yılında Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı söylentisi üzerine, bu durumla eğlenen bir erkek kahramanın mektuplaştığı gizemli bir kadın ile evliliğe giden serüvenini anlatır, 110 yıl sonra ülkemizde yine kuyruklar gündemde. O zaman bir aşk hikayesi idi, şimdi başka bir hikaye. Son zamanlarda yağ kuyruğu, et kuyruğu, ekmek kuyruğu, benzin-mazot kuyruğu gibi kuyruk haberlerini her gün duyar olduk. Bu kuyruklara ucuzluk kuyrukları da diyebiliriz. Aldıkları maaşla ay sonunu getirmekte zorlanan dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız ile emekliler bu kuyrukların müdavimleri. Ancak kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi fiyatlara yetişmeleri bir türlü mümkün olmuyor. Maaşlara 2022’nin Ocak ayında yapılan zamlar daha ilk ayın sonunda eridi. O yüzden vatandaşlar bir nebze de olsa bütçelerine katkı sağlayacak bu kuyrukları takip ediyorlar. Yöneticilerin, bu kuyruklara son vermeleri için çalışan ve emeklilerin gelirlerini artırmaları ya da üretimi teşvik ederek temel ürünlerin fiyatlarını düşük tutmaları gerekir. Vatandaşı enflasyona karşı böyle ezdirmemiş olursunuz. Yoksa kuyruk görüntülerini ortadan kaldırmaya çalışmakla sorun çözülmez. Benzin- mazot fiyatlarını önceden açıklamamakla ya da Et Ve Süt Kurumu Başkanının açıkladığı gibi kuyruklara son vermek için fiyatlara zam yapmakla sadece sorunu halının altına süpürmüş olursunuz. İleride sorun daha fazla büyümüş olarak karşımıza çıkar. Kuyrukların en önemlisi ise ekmek kuyruğudur. Temel besin maddesi olan ekmek, dar gelirli ve kalabalık aileler için hayatidir. Özellikle İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin Halk Ekmek büfelerinin önünde günün her saatinde kuyruk görmek mümkündür. Toprak Mahsülleri Ofisi de (TMO) yağ ve pirinç kuyruklarına ev sahipliği yapıyor. Fiyatları düşürmekte çok iddialı olan Tarım Kredi Kooperatifleri Marketlerinde ise kuyruk yok. Çünkü fiyatları piyasa ile aynı. “Kuyruklar eskiden de vardı’, diyenler var. Evet vardı. Ben de şahit oldum. 1974’de Ecevit-Erbakan Hükümeti zamanında sanayağ, mazot ve tüpgaz v.b kuyrukları vardı. Kıbrıs çıkartmasında dolayı dostumuz ABD bize ambargo uygulamıştı, O nedenle kuyruklar uzuyordu. 2. Dünya Harbi (1939-1945) sırasında da ekmeğin vesikaya bağlandığını tarih kitaplarında okuduk. Hatta büyüklerimizden o zamanlarda at pisliklerinden arpa toplayıp, öğütüp un yaptıklarını ve ekmek pişirdiklerin dinlerdik. Ama 70 milyondan fazla insanın öldüğü savaşlarda büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün politik maharetiyle bir yurttaşımızın burnu bile kanamadı. 1946’da çok partili sisteme geçildiğinde seçim meydanlarına muhaliflerin, “bizi aç bıraktın”, diye çocukları bağırtması üzerine İnönü şu tarihi cevabı vermişti; “Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım. Onun için o kuyruklar, bu kuyruklar gibi değildi. Savaş vardı, yokluk vardı. Aradan 50 ile 80 yıl geçmiş. 21. asrın teknoloji ve uzay çağında bunlar neyin kuyruğu?