16 Ekim 2022 Pazar

2023 CUMHURBAŞKANLIĞI VE MİLLETVEKİLLİĞİ SEÇİMLERİNE DOĞRU

 




           Türkiye, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu sonucunda Parlamenter Sistemden ayrılarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla yeni bir sisteme geçti. Türk seçmeni, bu sisteme göre yetkileri son derece artan partili cumhurbaşkanını ve milletvekillerini 5 yıllığına seçmek üzere 24 Haziran 2018’de oy kullandı. Bu tarihin üzerinden yaklaşık 4 yıl 4 ay geçti. Seçimler zamanında, yani 18 Haziran 2023 tarihinde yapılırsa, seçim gününe 8 ay, öne alınarak 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılırsa 7 ay kaldı. Seçim tarihinin öne alınması için de TBMM’nin üçte iki çoğunlukla erken seçim kararı alması gerekir. Öyle olsa da, olmasa da her halükarda ülke olarak, seçim sathı mailine girmiş bulunuyoruz. Bunu, siyasi partilerin uzun zamandır yürüttükleri çalışmalardan, demeçlerden, gezilerden, mitinglerden ve açılışlardan anlıyoruz.

          Ülkemiz için tarihi öneme sahip bu seçimlerde, sadece cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçmeyeceğiz, bununla beraber Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi mi, Parlamenter Sistem mi sorusunun da yanıtını arayacağız. Bunun için bu seçimler bir referandum özelliğinde olacaktır. Çıkan sonuçlar, ekmekten, suya, havadan, çevreye, eğitimden, sağlığa, ekonomiden, sosyal hayata kadar her şeyi etkileyecektir. Yurttaşlarımızın bu bilinçle oy kullanması gerekiyor.

         Yüksek Seçim Kurulu seçim tarihinden 3 ay önce seçim takvimini açıklar. Siyasi partiler de adaylarını (önseçim, eğilim yoklaması veya merkez yoklaması ile belirleyerek) bu süre zarfında YSK’na verirler. İktidarı oluşturan Cumhur İttifakı (AK Parti ve MHP) cumhurbaşkanı adaylarının mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladılar. Millet İttifak’ı ( CHP, İYİ Parti, DP, SAADET Partisi) veya DEVA ve GELECEK Partilerini de bunlara ekleyerek ALTILI MASA şu ana kadar cumhurbaşkanı adayını belirlemediler. Yalnız ortak aday çıkaracaklarını ve cumhurbaşkanı adayının niteliklerini açıkladılar. Ortak adaylarının da adını seçim tarihi açıklandıktan sonra kamuoyu ile paylaşacaklarını belirttiler.

        Muhalefetin büyük bir kısmını oluşturan Altılı Masa etrafındaki muhalefet partileri; birinci turda kazanmak hedefiyle cumhurbaşkanlığı seçimine tek adayla girmek istiyor. Bu masanın en büyük partisi CHP’den bazı yöneticiler, liderlerinin henüz “adayım”, dememesine rağmen kendi liderlerinin aday olmasını istediklerini bazen üstü kapalı, bazen de açık bir şekilde ifade ettiler. Kılıçdaroğlu’da Altılı Masa onay verdiği takdirde aday olmak için hazır olduğunu söyledi. İYİ Parti lideri Meral Akşener, CHP’li bazı yöneticilerin bu yöndeki demeçlerine karşılık, “biz noter değiliz”, dedi. Ve ilave etti,” kazanacak aday istiyoruz.” Kazanacak adayı herkes ister. O zaman şu soruyu sormak gerekir. Kazanacak aday kim? Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmayı hak ettiğini ve desteklediklerini söyledi. Altılı Masanın diğer üyeleri Saadet, Deva ve Gelecek Partileri ise henüz bu konu hakkında pek fazla renk vermediler.      

         Elbette her siyasi partinin bir seçim stratejisi olur. Buna göre bir yol takip ederler. Bu tabiidir. Muhalefet partilerinin cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden açıklamamasını da buna bağlayabiliriz. İktidarın elindeki iktidar gücü ve medya desteğini bilen muhalefet, adaylarının şimdiden yıpratılmaması için bunu seçime yakın açıklamak isteyebilirler. Bunu kendileri için avantaj olarak düşünebilirler. Ancak bu sürecin çok uzaması da zafiyet gibi görünebilir. Halkın değerlendirme yapabilmesi için bunun makul bir süre içinde açıklanması ve bir yol haritası çizilmesi gerekir. “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir”, demişti, müteveffa cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Bu gidişle köprülerin altından daha çok sular akacaktır. Ama atılan ok, söylenen söz de geri alınamaz. Adaylık konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun epey yol aldığını söyleyebiliriz.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr         16.10.2022

   

                                                             


6 Ekim 2022 Perşembe

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDE SİYASET YAPMAK

 



  

HÜR GAZETE-Uzunköprü



 

 

        Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri için siyasal yaşamda görev almak onurlu bir toplum hizmetidir. Erdemli olmak CHP’li olmanın ön koşuludur.”

         CHP Tüzüğünün, “Siyasal Yaşam Anlayışı”, başlığı altındaki bölümün 3. maddesi aynen böyle yazar. CHP’liler için bu ilke vazgeçilmezdir.

        Erdemli olmak ne demektir? Bana göre erdemli olmak;

        Parti üyelerine ve yurttaşlara saygılı davranmak, onların hak ve hukukuna riayet etmektir.

        Büyüklere saygılı olmaktır. Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmaz. Türk Milletinin kültür ve geleneklerinde büyüklere saygı esastır. CHP’sinin geleneğinde de bu vardır.

       Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi ağırlığına uygun hareket etmektir. CHP salonlarda kurulan bir parti değildir. Kuvai Milliye’den gelir. Cumhuriyet’in ilanından önce Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından 9 Eylül 1923 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası adıyla kurulmuştur.

       1. Cumhuriyetçilik 2. Milliyetçilik 3. Halkçılık 4. Devletçilik 5. Laiklik 6. Devrimcilik olarak CHP’nin amblemi Altı Ok’ta ifadesini bulan Atatürk İlke ve Devrimlerine sıkı sıkıya bağlı olmaktır.

      “Özgürlük benim karakterimdir”, diyen Atamız’a layık birer fert olarak özgürlüğümüze sahip çıkmak, ülkemizin bağımsız ve özgür olması için çalışmaktır.

      Demokrasiye sonuna kadar inanmak ve her alanda haklarımız için mücadele etmektir

      Hak, hukuk, adalet ve liyakat ilkelerini savunmaktır.

      CHP’sinde seçimle bir yere gelenlerin bunu CHP’sine borçlu olduğunu unutmayıp, herkese eşit davranmaktır. Eşini, dostunu, arkadaşını, akrabasını kayırmamak, onlara iltimas geçmemektir. Kamunun parasını yerinde kullanıp, çarçur etmemektir.

      Anayasa ve yasalara uymaktır.

     “Erdemli olmak CHP’li olmanın ön koşuludur”, cümlesi tüzük maddesinin sıradan bir cümlesi değildir. Bilerek, düşünülerek konulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisinin ruhunu yansıtır. Tüm Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine hitap eden bir cümledir.

      CHP’sinin yine yukarıdaki tüzük maddesinin bir başka bendinde de şöyle yazar; “siyasal yaşamda erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun yükselmek esastır. Partililer, bu ilkelere bağlı olarak toplum hayatının ve parti görevlerinin gerektirdiği nitelikleri kazanmak; sorumluluk yerlerine başarılı, bilgili, dürüst ve yetenekli üyelerin seçilmelerini sağlamak için sürekli çaba harcarlar."         

           

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                   06.10.2022

 

 

 

 

 

 

 


1 Ekim 2022 Cumartesi

DEMOKRATİK İNSAN

 



                           


       Demokrasi, insanlığın şu ana kadar bulabildiği en iyi idare şeklidir. Demokratik ülkeler; özgürlük, eşitlik, insan hakları temelinde kimsenin kimseye hayat tarzını dayatmadığı, fırsat eşitliğinin ve gelir dağılımında sosyal adaletin uygulanabildiği ülkelerdir. O ülkelerde sağlık ve eğitimden herkes eşit bir şekilde yararlanır. Yaşam hakkı en kutsal haktır ve devlet güvencesindedir. Düşünceyi ifade etme özgürlüğü vardır. Cumhuriyeti, halkın kendini kendini yönetmesi olarak tarif etsek de, demokrasi yoksa bu tanım yerine oturmaz. Bir ülkede sadece seçim yapılması, o ülkede demokrasinin olduğunu göstermez. Gerçek demokrasi yukarıda tanımını yaptığımız biçimde olur. Bunu da gerçekleştirmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Bir kültür, bir evrim meselesidir. Ekonomik gelişmişlik durumu ile de yakından ilgilidir.

      Ülkelerin yönetim biçiminin demokratik olması kadar kişilerin de özel hayatında demokratik olması önemlidir. Demokratik insan ne demektir? “Demokratik insan ya da demokrat insan demokrasi yönetim biçimini destekleyen ve hayatın her alanında demokrasi kaidelerine uygun davranan bireylere denir.” Halk arasında da, herkese hoşgörüyle yaklaşan, adil davranan, haksızlık yapmayan, demokrasiden, eşitlikten ve sosyal adaletten yana olan insanlardan bahsederken “demokrat insan”, derler.

       Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşını başlatırken halkın temsilcilerini Ankara’da toplayarak 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmıştı. Milletin gücünün arkasında olduğunu görmek istiyordu. Meclisin duvarındaki “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir”, yazısı da bunu gösteriyordu. Milletin iradesi olmazsa iç cephede birlik de olmazdı. Günümüzde de milletin iradesi her şeyi belirler. Demokrasilerde millet ne derse, o olur. Halk, iradesini de seçimlerde sandıkta kullandığı oy vasıtasıyla belirtir. Demokrat olmanın temeli millet iradesine saygılı olmaktan geçer. Kuşkusuz seçimlerin adil, hür ve eşit şartlarda olması da çok büyük önem taşır. Demokrasilerde, halkın seçiminden önce adayların saptanmasında da siyasi parti üyelerinin söz hakkı olması gerekir. Yani önseçim olmalıdır. 

        Belirttiğimiz gibi demokrasi, sadece seçimden ibaret değildir. Ama temelidir. Bununla birlikte yöneticilerin demokratik insan olması gerekir. Yani yöneticilerde; şeffaflık, katılımcılık, ortak akıl ve hesap verebilirlik gibi özellikler olmalıdır. Hak, hukuk, adalet ve liyakat olmazsa, olmazdır. Eğer, bunlar olmaz da, belli bir göreve atanan kişiler; eş, dost, arkadaş arasından seçiliyorsa, toplumun iyi idare edilmesini beklemek, boşunadır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr              01.10.2022

        

          

 

        

         

 


26 Eylül 2022 Pazartesi

HÜR GAZETE 15 YAŞINDA

 


HÜR GAZETE-Uzunköprü


 

                       

         Eylül ayı, yazın bittiğini, sonbaharın geldiğini bize hatırlatır. Sonbaharın ilk ayıdır. Artık sıcak yaz günleri yavaş yavaş geride kalırken sabahları ve akşamları serin olur. Daha sıkı giyinmeye başlarız. Ağaçların yaprakları, dallarını terk etmeden önce sararır, solar. Önümüzde uzun bir kış var demektir. Onun için kışa hazırlıklar başlar. Türkçeye Arapçadan geçen ( Akadca kökenli) Eylül sözcüğü, hasat festivali ve festivalin yapıldığı ay demektir. Ülkemizde de festivaller ve panayırlar genellikle bu ayda yapılır. Uzunköprü’nün basın hayatında da bu ayda yeni bir gazete doğmuş. 26 Eylül 2008 tarihinde Hür Gazete kurulmuş.

       14 yılı geride bırakan Uzunköprü'de yayınlanan HÜR GAZETE 26 Eylül 2022’de 15. yaşını kutluyor. Sahibi ve kurucusu Selim Bekar’ı, gazetesini bugünlere başarıyla getirdiği için kutlarım. Daha uzun yıllar yerel gazete olarak görev yapmasını dilerim. Kolay değildir, kısıtlı imkanlarla bir yerel gazeteyi çıkarmak ve yaşatabilmek. Hele gerçeklerin ve halkın doğru haber alma hakkının peşinde iseniz, işiniz hiç kolay değildir. Genelde ve yerelde iktidar sahipleri bu yayın politikasını pek sevmezler. Onları, körü körüne desteklemenizi isterler. Tarafsız yayın yapmanız onları tatmin etmez.

      Bütün mesele; haklıdan yana mı, güçlüden yana mı olmak. Güçlüden yana olduğunuzda belki kısa vadede kazançlı çıkabilirsiniz ama tarih göstermiştir ki haklıdan yana olmak uzun vadede size ve savunduklarınıza kazanç getirir. Bugünün güçlüsü yarın güçlü olmayabilir. Ama haklıyı savunursanız görevinizi yapmanın huzuruyla vicdanen rahat edersiniz. Hür Gazete’de 14 yıllık sürede önemli işler yapmıştır. Ergene Nehri'nin kirliliğini ve Eski Köy'deki tarlaları kaplayan kumları gündeme taşıması bunların başında gelir. Son olarak Eskiköy sınır kapısının açılması konusunda gündem oluşturması da çok önemli bir gazetecilik başarısıdır. Uzunköprü ve çevresinin sorunlarını dile getirmek yerel bir gazetenin kısıtlı olanakları içerisinde küçümsenmeyecek bir olaydır. Hür Gazete de içinde bulunduğu toplum yaşamına katkıda bulunmaya devam ediyor. 

      Demokrasilerde yasama, yürütme, yargıdan sonra 4. kuvvet sayılan görsel ve yazılı basın, doğası gereği muhaliftir. İyiyi güzeli ararken güçlünün hoşuna gitmese de daha güzeli bulmak için eleştirecek, yanlışları gösterecektir. Basın mensubu olan gazetecilere düşen görev güçlünün yanında değil, haklının yanında olmaktır. Kişilerin değil, halkın yanında durmaktır. Hür Gazete, halkın doğru haber alma hakkını, Atatürk ilkelerini ve Türk Milletinin menfaatini savunmaya devam edecektir. 2010 yılından beri yaklaşık 12 yıldır yazı ailesinde yer aldığım Hür Gazete’ye bundan sonraki yayın yaşamında da uzun ve başarılı yıllar dilerim.


 

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                 26.09.2022

 

                          

                                                       

              

 

 


20 Eylül 2022 Salı

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDE DANIŞMA KURULLARI

 



 

          

CHP Keşan İlçe Örgütü'nün İKTİDARA YÜRÜYÜŞ Yemeği
 

        

             Demokratik toplumlar, kurallara uyan toplumlardır. Demokrasiyi yerleştirmeye çalışan ülkemizde de anayasa, yasa ve kurallara ilk önce topluma öncülük eden siyasi partilerin uyması gerekir. Anayasa ve siyasi partiler yasasına göre kurulan siyasi partiler, tüzük ve yönetmeliklerle yönetilir. Tüzük o partinin anayasası, yönetmelikler de yasasıdır. Tüzük; partilerin en yetkili organı kurultaylarda hazırlanıp, kabul edildikten sonra partinin yetkili organları tarafından uygulanır. Parti buna göre yönetilir. Anayasa, nasıl herkesi bağlarsa partilerde de tüzük, genel başkan dahil herkesi bağlar.

          9 Eylül 2022 tarihinde 99. yaşını kutladığımız Cumhuriyet Halk Partisi, demokratik gelenekleri olan ve ülkemizi çok partili sistemle tanıştıran, köklü bir partidir. Parti içi demokrasi konusunda da, diğer partilere örnek olması beklenir. 2020 yılının başlarından beri dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 Pandemisi nedeniyle birçok toplantı yapılamadı. Buna CHP tüzüğüne göre 3 ayda bir yapılması gereken il ve ilçe danışma kurulu toplantıları da dahildir. Ancak son bir yıldır her türlü toplantı yapılabildiği halde danışma kurulu toplantıları unutulmuş görünmektedir. Edirne ve ilçelerinde üyelerle yapılan bir, iki toplantı düzenlendiyse de bunlar danışma kurulu toplantısı değil, üye toplantılarıdır. İl veya ilçe başkanlıkları ihtiyaç duyduğunda istediği kadar üyeler ile toplantı yapabilir, bazı konuları orada tartışmaya açabilir. Ama bunlar tüzüğün yazdığı danışma kurulu toplantısı özelliğinde değildir.

         CHP’sinin 2018 tarihli tüzüğü ve 14.11 2018 tarihinde yürürlüğe giren danışma kurulları yönetmeliğine göre ilçe danışma toplantısına;

“İl başkanı, il yönetim kurulu üyeleri, / İlçe başkanı, ilçe yönetim kurulu üyeleri, ilçe kadın ve gençlik kolları başkanları, /  İlçede kayıtlı kadın ve gençlik kolları Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, /  Belde örgütlerinin başkanları, / İlçe çevresi içindeki partili belediye başkanları, /  İlçedeki belediye meclisinin partili üyeleri, / İlçeden seçilen il genel meclisinin partili üyeleri, / İlçede oturan kurultay temsilcileri, / Partili muhtarlar, İlçe çevresindeki sendikalar, meslek kuruluşları ile tarım üretim ve tarım satış kooperatiflerinin partili başkanları, / İlçede oluşturulan ve sürekli çalışan komisyonların başkanları, / İlçede kayıtlı eski Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, / İlçede kayıtlı eski belde örgüt başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe ve belde belediye başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe başkanları,/ İlçede kayıtlı eski il başkanları, / İlçede kayıtlı eski milletvekilleri, / İlçede kayıtlı eski büyükşehir ve il belediye başkanları katılır.”

         “İl ve ilçe danışma kurulları, Partinin genel politikası açısından sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal konularda ve bölge ihtiyaçları üzerinde, karar organlarının politika oluşturmasını kolaylaştırmak ve parti çalışmalarını geliştirmek üzere parti programı doğrultusunda uygulama politikaları oluşturulmasını kolaylaştıran, yerel gereksinimlerin ve gelişmelerin tartışıldığı, parti ilkelerinin ve ülke sorunlarının irdelenip değerlendirildiği danışma amaçlı çalışmalardır. Danışma kurulları üç ayda bir il ve ilçe başkanlarının başkanlığında toplanır. İl danışma kurulları Merkez Yönetim Kurulunun, ilçe danışma kurulları il yönetim kurullarının bilgisi dahilinde toplanır.”

       Görüldüğü gibi Cumhuriyet Halk Partisinin en yetkili organı olan kurultayda kurultay delegeleri, bir siyasi parti için çok yararlı bir yöntem seçerek, deneyimli partililerin bir araya gelip, danışma mahiyetinde 3 ayda bir toplantılar düzenlenmesini kararlaştırmışlar. Bunun yararı tartışılmaz. İl ve ilçe danışma kurulları bir kurmay heyeti gibidir. Fikir vererek, önerilerde bulunarak, görüşler sunarak yönetimlere yeni ufuklar açar. Bununla birlikte parti içinde katılımcılığın, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin hayata geçmesinde de önemli rol oynar.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr        20.09.2022

 

 

 

 

 


14 Eylül 2022 Çarşamba

PROMOSYON KUYRUĞU

 

ÖRDEKLİ GÖL-Uzunköprü



       

                                        

           Her şeyi kuyruğu olur da, bankaların verdiği promosyonun kuyruğu olmaz mı? Ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu, et kuyruğu derken sonunda bankaların önünde promosyon kuyruğunu da gördük. Özellikle emeklilerin biraz daha fazla promosyon alabilmek için o bankadan bu bankaya maaşlarını taşımak zorunda kalmaları, güneş altında saatlerce beklemeleri doğru bir uygulama olarak görülemez. 20 Ağustos 2022 tarihli Sözcü Gazetesinde Kemal Atlan imzalı “32 Derecede Promosyon Kuyruğu”, başlıklı şöyle bir haber çıktı; “Türkiye’de vatandaşın ömrü kuyruklarda geçiyor. Emekliler de bankaların 8.000 liraya kadar çıkardığı promosyondan yararlanabilmek için bankalara akın etti. Eskişehir’de bankaların önünde kuyruklar oluştu. Emekliler, “bu sıcakta bizi kuyruğa dikenler utansın”, dedi.  Emekliler için 3 yıl maaşlarının yatması karşılığında 8 bin TL verilirken bir başka gazete haberi de şöyleydi; “Tuzla Belediyesi, 312 personeli olan belediye özel bir bankayla 26 bin 400TL'ye anlaştı. Para memur ve işçinin cebine peşin yatacak.”      

         Promosyon İlk çıktığında bahşiş gibi algılandı. “Bahşiş atın dişine bakılmaz”, denilerek, ne verilirse alındı. Ancak zamanla anlaşıldı ki, bankalar toplu yatan maaşlardan önemli ölçüde kar sağlamaktadır. Ticari birer kuruluş olan bankaların verdikleri promosyon, aslında bir hediye değil, ticari bir karşılıktır. Bankalar, milyonlarca maaşlı müşterilerin toplu maaş tutarlarını, maaştan kalan ve otomatik ödemeler için bırakılan miktarları kullanmanın yanı sıra yeni müşterilerin yatırım hesabı açmalarını ve kredi kullanmalarını da hedeflemektedirler. Ticari hayatın ayrılmaz parçası olan bankalar tabii ki kar esasına göre çalışır. Şu haber de onu gösteriyor; “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) dün (29 Ağustos) yayımladığı Temmuz 2022 verilerine göre, bankacılık sektörünün kârı, bir yılda yüzde 417 arttı.           

        Bu yüzden son zamanlarda promosyon konusunda bankalar arasında amansız bir rekabet oluştu. Kurumlarda çalışanlar, kurumları vasıtasıyla kendilerine avantaj sağlayarak yüksek promosyon alabilirken, emekliler kendi başlarına bırakıldılar. Bankalar tarafından yoğun reklam kampanyasına uğrayan emekliler aldıkları maaş tutarına göre verilen promosyon tekliflerinin her gün değişmesi karşısında şaşırmış durumdalar. Düşük emekli maaşları nedeniyle geçim sıkıntısı içinde olan emeklilerin en fazla promosyonu takip etmeleri doğaldır. Ancak 60-70 yaşındaki insanların o bankadan, bu bankaya gezdirilmeleri doğal değildir. Bunun bir standardı olması gerekir.

        Emeklilerin diğer kurumlar gibi bankalarla pazarlık yapması söz konusu olmadığından bankalar, verecekleri promosyonda kendileri için avantajlı olacakları teklifleri sunuyorlar. Sonuç olarak emekliler de tek tek değil, topluca hareket ederek hak ettikleri promosyonu almalıdırlar. Bunu da her yıl için bir maaş promosyon olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 3-4 banka üzerinden yapmalıdır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr      14.09.2022

 

 

 

20 Ağustos 2022 Cumartesi

TEK KOLLU CANAVAR ENFLASYON

 

                                         



         Enflasyon; En acımasız vergidir. Halkın cebinden haksız bir şekilde alınan paradır. Enflasyon; sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Genel olarak düşünülenin aksine enflasyon ile hayat pahalılığı aynı şey değildir. Enflasyon, hayat pahalılığından farklıdır.  Hayat pahalılığı; fiyatların yükselmesine bağlı olarak geniş halk kesimlerinin bu fiyatlara yetişemeyip, alım gücünün düşmesidir. Yani diğer bir deyişle, paranın değerinin düşmesi ve fiyatların toptan artması enflasyona, elde edilen gelirin ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri satın almaya yetmemesi de hayat pahalılığına neden olur. Tavuk, yumurta ilişkisi gibi sayabiliriz. Ülkemizde yaşayan dar ve sabit gelirli yurttaşlarımızın son bir yıldır, her geçen gün daha da yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında çaresiz kaldığını görüyoruz.

       TÜİK’in rakamlarına göre Türkiye’de Temmuz 2022 itibarıyla yıllık enflasyon TÜFE’de %79,60, ÜFE’de %144,61. Bağımsız uzmanlardan oluşan ENAG’a göre ise aynı dönem için yıllık enflasyon oranı (TÜFE) %176,04 olmuştur. Bu resmi rakamların dışında çarşı pazara çıktığımızda ise fiyatların çeşitli kalemlerde uçtuğunu görüyoruz. 2021 yılında tonu 400-600 T.L olan kömür, bir yıl sonra nasıl 2-3 bin lira olur? Buna (sabit ve dar gelirlilerden) kim, nasıl yetişir? 2-3 liraya aldığımız hiçbir şey kalmadı. Pazarda, kuru soğan, patates, salata, domates gibi sebzelerin kilosu 10 T.L’dan aşağı değil. Kasabın yanına yaklaşılmıyor; Bir kilo kıyma160,  biftek v.s 180 T.L. Peynirin kg fiyatları 80-120 T.L arasında değişiyor. Kaşar 140, zeytin 40-50 T.L. 200 gramlık ekmek 4, Simit 4-5, sütün litresi 10 T.L. Temel gıda ürünlerinin bu kadar artması buna karşılık gelirlerin artmaması geçim sıkıntısına neden oluyor. Halk ekmek ve ucuzluk yapan marketlerin önündeki uzayan kuyruklar da bunu gösteriyor. Özellikle büyük şehirlerde ev kiraları almış başını gidiyor. Eski kiraların 3 hatta 4 katına kadar artış gösteriyor. Elektrik, su, doğal gaz, telefon faturaları da öyle. Ev ve araba fiyatlarından ise hiç bahsetmeyelim. “Eskiden emeklilik ikramiyesiyle İstanbul Bostancı’dan ev alınıyordu”, sözü artık inanılması güç bir efsane oldu.

      Türkiye siyaset tarihine damgasını vuran müteveffa başbakan ve cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel enflasyon konusunda şöyle diyor; "doğrudur Türkiye'nin birinci sorunu enflasyondur. Hakikaten bugün halk günlük yaşar. Halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Esasen enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar. Borcu olan borcunu ödeyemez. Alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler."

      Enflasyonla mücadele için para arzını düşürmek, talebi kısmak, üretimi desteklemek, tasarruf tedbirlerine başvurmak gerekir. Enflasyon ile baş etmek kolay değildir. Ancak bu canavarı alt etmek iktidarın acilen yerine getirmesi gereken birincil görevidir. Fiyatların artışı durdurulmazsa, ücretlerin ona arkadan yetişmesi mümkün değildir.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                   20.08.2022