26 Eylül 2022 Pazartesi

HÜR GAZETE 15 YAŞINDA

 


HÜR GAZETE-Uzunköprü


 

                       

         Eylül ayı, yazın bittiğini, sonbaharın geldiğini bize hatırlatır. Sonbaharın ilk ayıdır. Artık sıcak yaz günleri yavaş yavaş geride kalırken sabahları ve akşamları serin olur. Daha sıkı giyinmeye başlarız. Ağaçların yaprakları, dallarını terk etmeden önce sararır, solar. Önümüzde uzun bir kış var demektir. Onun için kışa hazırlıklar başlar. Türkçeye Arapçadan geçen ( Akadca kökenli) Eylül sözcüğü, hasat festivali ve festivalin yapıldığı ay demektir. Ülkemizde de festivaller ve panayırlar genellikle bu ayda yapılır. Uzunköprü’nün basın hayatında da bu ayda yeni bir gazete doğmuş. 26 Eylül 2008 tarihinde Hür Gazete kurulmuş.

       14 yılı geride bırakan Uzunköprü'de yayınlanan HÜR GAZETE 26 Eylül 2022’de 15. yaşını kutluyor. Sahibi ve kurucusu Selim Bekar’ı, gazetesini bugünlere başarıyla getirdiği için kutlarım. Daha uzun yıllar yerel gazete olarak görev yapmasını dilerim. Kolay değildir, kısıtlı imkanlarla bir yerel gazeteyi çıkarmak ve yaşatabilmek. Hele gerçeklerin ve halkın doğru haber alma hakkının peşinde iseniz, işiniz hiç kolay değildir. Genelde ve yerelde iktidar sahipleri bu yayın politikasını pek sevmezler. Onları, körü körüne desteklemenizi isterler. Tarafsız yayın yapmanız onları tatmin etmez.

      Bütün mesele; haklıdan yana mı, güçlüden yana mı olmak. Güçlüden yana olduğunuzda belki kısa vadede kazançlı çıkabilirsiniz ama tarih göstermiştir ki haklıdan yana olmak uzun vadede size ve savunduklarınıza kazanç getirir. Bugünün güçlüsü yarın güçlü olmayabilir. Ama haklıyı savunursanız görevinizi yapmanın huzuruyla vicdanen rahat edersiniz. Hür Gazete’de 14 yıllık sürede önemli işler yapmıştır. Ergene Nehri'nin kirliliğini ve Eski Köy'deki tarlaları kaplayan kumları gündeme taşıması bunların başında gelir. Son olarak Eskiköy sınır kapısının açılması konusunda gündem oluşturması da çok önemli bir gazetecilik başarısıdır. Uzunköprü ve çevresinin sorunlarını dile getirmek yerel bir gazetenin kısıtlı olanakları içerisinde küçümsenmeyecek bir olaydır. Hür Gazete de içinde bulunduğu toplum yaşamına katkıda bulunmaya devam ediyor. 

      Demokrasilerde yasama, yürütme, yargıdan sonra 4. kuvvet sayılan görsel ve yazılı basın, doğası gereği muhaliftir. İyiyi güzeli ararken güçlünün hoşuna gitmese de daha güzeli bulmak için eleştirecek, yanlışları gösterecektir. Basın mensubu olan gazetecilere düşen görev güçlünün yanında değil, haklının yanında olmaktır. Kişilerin değil, halkın yanında durmaktır. Hür Gazete, halkın doğru haber alma hakkını, Atatürk ilkelerini ve Türk Milletinin menfaatini savunmaya devam edecektir. 2010 yılından beri yaklaşık 12 yıldır yazı ailesinde yer aldığım Hür Gazete’ye bundan sonraki yayın yaşamında da uzun ve başarılı yıllar dilerim.


 

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                 26.09.2022

 

                          

                                                       

              

 

 


20 Eylül 2022 Salı

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDE DANIŞMA KURULLARI

 



 

          

CHP Keşan İlçe Örgütü'nün İKTİDARA YÜRÜYÜŞ Yemeği
 

        

             Demokratik toplumlar, kurallara uyan toplumlardır. Demokrasiyi yerleştirmeye çalışan ülkemizde de anayasa, yasa ve kurallara ilk önce topluma öncülük eden siyasi partilerin uyması gerekir. Anayasa ve siyasi partiler yasasına göre kurulan siyasi partiler, tüzük ve yönetmeliklerle yönetilir. Tüzük o partinin anayasası, yönetmelikler de yasasıdır. Tüzük; partilerin en yetkili organı kurultaylarda hazırlanıp, kabul edildikten sonra partinin yetkili organları tarafından uygulanır. Parti buna göre yönetilir. Anayasa, nasıl herkesi bağlarsa partilerde de tüzük, genel başkan dahil herkesi bağlar.

          9 Eylül 2022 tarihinde 99. yaşını kutladığımız Cumhuriyet Halk Partisi, demokratik gelenekleri olan ve ülkemizi çok partili sistemle tanıştıran, köklü bir partidir. Parti içi demokrasi konusunda da, diğer partilere örnek olması beklenir. 2020 yılının başlarından beri dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 Pandemisi nedeniyle birçok toplantı yapılamadı. Buna CHP tüzüğüne göre 3 ayda bir yapılması gereken il ve ilçe danışma kurulu toplantıları da dahildir. Ancak son bir yıldır her türlü toplantı yapılabildiği halde danışma kurulu toplantıları unutulmuş görünmektedir. Edirne ve ilçelerinde üyelerle yapılan bir, iki toplantı düzenlendiyse de bunlar danışma kurulu toplantısı değil, üye toplantılarıdır. İl veya ilçe başkanlıkları ihtiyaç duyduğunda istediği kadar üyeler ile toplantı yapabilir, bazı konuları orada tartışmaya açabilir. Ama bunlar tüzüğün yazdığı danışma kurulu toplantısı özelliğinde değildir.

         CHP’sinin 2018 tarihli tüzüğü ve 14.11 2018 tarihinde yürürlüğe giren danışma kurulları yönetmeliğine göre ilçe danışma toplantısına;

“İl başkanı, il yönetim kurulu üyeleri, / İlçe başkanı, ilçe yönetim kurulu üyeleri, ilçe kadın ve gençlik kolları başkanları, /  İlçede kayıtlı kadın ve gençlik kolları Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, /  Belde örgütlerinin başkanları, / İlçe çevresi içindeki partili belediye başkanları, /  İlçedeki belediye meclisinin partili üyeleri, / İlçeden seçilen il genel meclisinin partili üyeleri, / İlçede oturan kurultay temsilcileri, / Partili muhtarlar, İlçe çevresindeki sendikalar, meslek kuruluşları ile tarım üretim ve tarım satış kooperatiflerinin partili başkanları, / İlçede oluşturulan ve sürekli çalışan komisyonların başkanları, / İlçede kayıtlı eski Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, / İlçede kayıtlı eski belde örgüt başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe ve belde belediye başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe başkanları,/ İlçede kayıtlı eski il başkanları, / İlçede kayıtlı eski milletvekilleri, / İlçede kayıtlı eski büyükşehir ve il belediye başkanları katılır.”

         “İl ve ilçe danışma kurulları, Partinin genel politikası açısından sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal konularda ve bölge ihtiyaçları üzerinde, karar organlarının politika oluşturmasını kolaylaştırmak ve parti çalışmalarını geliştirmek üzere parti programı doğrultusunda uygulama politikaları oluşturulmasını kolaylaştıran, yerel gereksinimlerin ve gelişmelerin tartışıldığı, parti ilkelerinin ve ülke sorunlarının irdelenip değerlendirildiği danışma amaçlı çalışmalardır. Danışma kurulları üç ayda bir il ve ilçe başkanlarının başkanlığında toplanır. İl danışma kurulları Merkez Yönetim Kurulunun, ilçe danışma kurulları il yönetim kurullarının bilgisi dahilinde toplanır.”

       Görüldüğü gibi Cumhuriyet Halk Partisinin en yetkili organı olan kurultayda kurultay delegeleri, bir siyasi parti için çok yararlı bir yöntem seçerek, deneyimli partililerin bir araya gelip, danışma mahiyetinde 3 ayda bir toplantılar düzenlenmesini kararlaştırmışlar. Bunun yararı tartışılmaz. İl ve ilçe danışma kurulları bir kurmay heyeti gibidir. Fikir vererek, önerilerde bulunarak, görüşler sunarak yönetimlere yeni ufuklar açar. Bununla birlikte parti içinde katılımcılığın, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin hayata geçmesinde de önemli rol oynar.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr        20.09.2022

 

 

 

 

 


14 Eylül 2022 Çarşamba

PROMOSYON KUYRUĞU

 

ÖRDEKLİ GÖL-Uzunköprü



       

                                        

           Her şeyi kuyruğu olur da, bankaların verdiği promosyonun kuyruğu olmaz mı? Ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu, et kuyruğu derken sonunda bankaların önünde promosyon kuyruğunu da gördük. Özellikle emeklilerin biraz daha fazla promosyon alabilmek için o bankadan bu bankaya maaşlarını taşımak zorunda kalmaları, güneş altında saatlerce beklemeleri doğru bir uygulama olarak görülemez. 20 Ağustos 2022 tarihli Sözcü Gazetesinde Kemal Atlan imzalı “32 Derecede Promosyon Kuyruğu”, başlıklı şöyle bir haber çıktı; “Türkiye’de vatandaşın ömrü kuyruklarda geçiyor. Emekliler de bankaların 8.000 liraya kadar çıkardığı promosyondan yararlanabilmek için bankalara akın etti. Eskişehir’de bankaların önünde kuyruklar oluştu. Emekliler, “bu sıcakta bizi kuyruğa dikenler utansın”, dedi.  Emekliler için 3 yıl maaşlarının yatması karşılığında 8 bin TL verilirken bir başka gazete haberi de şöyleydi; “Tuzla Belediyesi, 312 personeli olan belediye özel bir bankayla 26 bin 400TL'ye anlaştı. Para memur ve işçinin cebine peşin yatacak.”      

         Promosyon İlk çıktığında bahşiş gibi algılandı. “Bahşiş atın dişine bakılmaz”, denilerek, ne verilirse alındı. Ancak zamanla anlaşıldı ki, bankalar toplu yatan maaşlardan önemli ölçüde kar sağlamaktadır. Ticari birer kuruluş olan bankaların verdikleri promosyon, aslında bir hediye değil, ticari bir karşılıktır. Bankalar, milyonlarca maaşlı müşterilerin toplu maaş tutarlarını, maaştan kalan ve otomatik ödemeler için bırakılan miktarları kullanmanın yanı sıra yeni müşterilerin yatırım hesabı açmalarını ve kredi kullanmalarını da hedeflemektedirler. Ticari hayatın ayrılmaz parçası olan bankalar tabii ki kar esasına göre çalışır. Şu haber de onu gösteriyor; “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) dün (29 Ağustos) yayımladığı Temmuz 2022 verilerine göre, bankacılık sektörünün kârı, bir yılda yüzde 417 arttı.           

        Bu yüzden son zamanlarda promosyon konusunda bankalar arasında amansız bir rekabet oluştu. Kurumlarda çalışanlar, kurumları vasıtasıyla kendilerine avantaj sağlayarak yüksek promosyon alabilirken, emekliler kendi başlarına bırakıldılar. Bankalar tarafından yoğun reklam kampanyasına uğrayan emekliler aldıkları maaş tutarına göre verilen promosyon tekliflerinin her gün değişmesi karşısında şaşırmış durumdalar. Düşük emekli maaşları nedeniyle geçim sıkıntısı içinde olan emeklilerin en fazla promosyonu takip etmeleri doğaldır. Ancak 60-70 yaşındaki insanların o bankadan, bu bankaya gezdirilmeleri doğal değildir. Bunun bir standardı olması gerekir.

        Emeklilerin diğer kurumlar gibi bankalarla pazarlık yapması söz konusu olmadığından bankalar, verecekleri promosyonda kendileri için avantajlı olacakları teklifleri sunuyorlar. Sonuç olarak emekliler de tek tek değil, topluca hareket ederek hak ettikleri promosyonu almalıdırlar. Bunu da her yıl için bir maaş promosyon olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 3-4 banka üzerinden yapmalıdır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr      14.09.2022

 

 

 

20 Ağustos 2022 Cumartesi

TEK KOLLU CANAVAR ENFLASYON

 

                                         



         Enflasyon; En acımasız vergidir. Halkın cebinden haksız bir şekilde alınan paradır. Enflasyon; sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Genel olarak düşünülenin aksine enflasyon ile hayat pahalılığı aynı şey değildir. Enflasyon, hayat pahalılığından farklıdır.  Hayat pahalılığı; fiyatların yükselmesine bağlı olarak geniş halk kesimlerinin bu fiyatlara yetişemeyip, alım gücünün düşmesidir. Yani diğer bir deyişle, paranın değerinin düşmesi ve fiyatların toptan artması enflasyona, elde edilen gelirin ihtiyaç duyulan mal ve hizmetleri satın almaya yetmemesi de hayat pahalılığına neden olur. Tavuk, yumurta ilişkisi gibi sayabiliriz. Ülkemizde yaşayan dar ve sabit gelirli yurttaşlarımızın son bir yıldır, her geçen gün daha da yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında çaresiz kaldığını görüyoruz.

       TÜİK’in rakamlarına göre Türkiye’de Temmuz 2022 itibarıyla yıllık enflasyon TÜFE’de %79,60, ÜFE’de %144,61. Bağımsız uzmanlardan oluşan ENAG’a göre ise aynı dönem için yıllık enflasyon oranı (TÜFE) %176,04 olmuştur. Bu resmi rakamların dışında çarşı pazara çıktığımızda ise fiyatların çeşitli kalemlerde uçtuğunu görüyoruz. 2021 yılında tonu 400-600 T.L olan kömür, bir yıl sonra nasıl 2-3 bin lira olur? Buna (sabit ve dar gelirlilerden) kim, nasıl yetişir? 2-3 liraya aldığımız hiçbir şey kalmadı. Pazarda, kuru soğan, patates, salata, domates gibi sebzelerin kilosu 10 T.L’dan aşağı değil. Kasabın yanına yaklaşılmıyor; Bir kilo kıyma160,  biftek v.s 180 T.L. Peynirin kg fiyatları 80-120 T.L arasında değişiyor. Kaşar 140, zeytin 40-50 T.L. 200 gramlık ekmek 4, Simit 4-5, sütün litresi 10 T.L. Temel gıda ürünlerinin bu kadar artması buna karşılık gelirlerin artmaması geçim sıkıntısına neden oluyor. Halk ekmek ve ucuzluk yapan marketlerin önündeki uzayan kuyruklar da bunu gösteriyor. Özellikle büyük şehirlerde ev kiraları almış başını gidiyor. Eski kiraların 3 hatta 4 katına kadar artış gösteriyor. Elektrik, su, doğal gaz, telefon faturaları da öyle. Ev ve araba fiyatlarından ise hiç bahsetmeyelim. “Eskiden emeklilik ikramiyesiyle İstanbul Bostancı’dan ev alınıyordu”, sözü artık inanılması güç bir efsane oldu.

      Türkiye siyaset tarihine damgasını vuran müteveffa başbakan ve cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel enflasyon konusunda şöyle diyor; "doğrudur Türkiye'nin birinci sorunu enflasyondur. Hakikaten bugün halk günlük yaşar. Halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Esasen enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar. Borcu olan borcunu ödeyemez. Alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler."

      Enflasyonla mücadele için para arzını düşürmek, talebi kısmak, üretimi desteklemek, tasarruf tedbirlerine başvurmak gerekir. Enflasyon ile baş etmek kolay değildir. Ancak bu canavarı alt etmek iktidarın acilen yerine getirmesi gereken birincil görevidir. Fiyatların artışı durdurulmazsa, ücretlerin ona arkadan yetişmesi mümkün değildir.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                   20.08.2022

14 Ağustos 2022 Pazar

SİYASİ PARTİLERDE PARTİ İÇİ DEMOKRASİNİN DEMOKRASİYE ETKİSİ

 

         


         

2019 YEREL SEÇİMLERİ-Uzunköprü


           Ülkemizde demokrasinin kökleşmesi için önce siyasi partilerin demokratik kurallarla yönetilmesi gerekir. Demokrasi halkın kendi kendine yönetmesi değil midir? Temsili demokrasilerde de halk kendi temsilcilerini yani milletvekillerini seçer ve meclise gönderir. Milletvekilleri orada halktan aldığı yetkiyle seçmenleri adına görev yapar. Ama ülkemizde milletvekilleri listeleri istisnasız tüm partilerde lider ve genel merkez tarafından hazırlanıp, seçmenin önüne konur. Bu sistemde milletvekilleri kendilerini yukarıya bağlı hisseder. Milletvekili eğer partinin üst yönetimi ile ters düşerse, bir daha kendisini listelerde göremeyebilir. Bu yüzden halkın istemleri değil lider ve genel merkezin istemleri ön plandadır. Böylece liyakatten ziyade biat veya itaat söz konusu olmaktadır.

         Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde milletvekillerinin yetkileri azaltılmış olsa bile yasaların yapımında iktidarı ayakta tutan ana organdır. Milletvekili çoğunluğunu kaybeden bir cumhurbaşkanı, sistemi çalıştırmakta zorluk çekebilir. Parlamenter Sistemde ise milletvekilleri sistemin omurgasıdır. Onun için meclisi oluşturan milletvekillerinin atama yoluyla değil parti üyeleri tarafından seçilmesi gerekir. Sadece milletvekilleri mi? Belediye başkanları da genel merkez tarafından atanır. Halk istemese de genel merkez o başkan adayını atayabilir. 3 bin nüfuslu bir beldeye bile belediye başkan adayını partinin genel merkezi atar. Belediye meclisi veya il genel meclisinde de çoğunlukla yetki il veya ilçe başkan ve yönetimindedir. Onlar da aynı yöntemi kullanırlar. Kendilerine karşı gelmeyecek ya da yakın arkadaşlarını atamayı tercih ederler. Emek ve liyakat katiyen ön planda olmaz. 

       Halbuki demokratik örgütlenme yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya olmalıdır. Halk veya parti üyesi sadece oy atarak listeleri onaylamaktadır. Bunun tersi olmalıdır. Onun için siyasi partiler yasasının değişerek ön seçimlerin ve kongrelerde çarşaf listelerin mecburi olması sağlanmalıdır. Delege sistemi yerine parti disiplinine uyan, partinin amacını, ilkelerini özümsemiş, parti görevlerini yerine getiren ve aidatını ödeyen üyeler oy kullanabilmeli, hatta genel başkanı bile bu üyeler seçebilmelidir. Bu demokratik sistem olmasa da ülkemizde, siyasi partilerin çoğunda 1980 öncesi ve 1983’te (siyasi partiler açıldıktan sonra) ön seçimler yapılıyordu. Hatta 1991 genel seçimlerinde tercihli sistem uygulanarak seçmene tercih hakkı verilmişti. 

       Türkiyeyi çok partili sisteme geçiren CHP’sinin son 35 yıllık parti içi demokrasi sürecine kısaca bir göz atarsak, şöyle bir süreç görürüz;1986’da SHP genel başkanı olan İnönü, genel başkanlığı bıraktığı 1993’e kadar olan döneminde Sosyal Demokrat Halkçı Partisinde bütün seçimlerde hakim nezaretinde ön seçim, kongrelerde çarşaf liste uygulandı. 1992 ‘de Deniz Baykal liderliğinde CHP yeniden açılınca bir süre sonra SHP ile birleşti. Arada Hikmet Çetin ve Altan Öymen'in genel başkanlık dönemleri oldu. Deniz Baykal’ın ilk genel başkanlık dönemi 1995-1999, ikinci başkanlık dönemi de 2000- 2010 yılları arasındadır. 2002 genel seçimlerinde CHP, yüzde 19,35 oy alarak barajı geçen ikinci parti olunca Deniz Baykal, bir süre sonra “kavgalı eve kız vermezler”, deyip, demokratik süreçleri kaldırarak atama usulünü yaygınlaştırdı. 2008’te yapılan bir tüzük değişikliği ile de partide ikinci adam olan genel sekreterlik makamını kaldırdı ve parti meclisi içinden MYK üyelerini kendisinin seçme yetkisini aldı. 2010 yılında istifa ettiğinden bu yetkiyi kullanmak ondan sonra gelen genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na kısmet oldu. O günden beri de birkaç kez sınırlı sayıda ön seçime başvurulduysa da 2015’ten beri CHP'sinde ön seçim yapılmıyor. Milletvekilleri, belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri atama usulü yapılıyor.

        Türkiye'de demokratik geleneklere sahip bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisinin giderek bu alışkanlığını kaybetmesi partiyi heyecansız kılıyor ve parti içi rekabetten yoksun bırakıyor. Bunun yanı sıra üyelerin seçme ve seçilme hakları da elinden alınmış oluyor. Demokratik mücadele katiyen kavga etmek değildir. Yeni nesil siyasetçiler neredeyse sandığın önemini bilmiyor. “Bizden öncekiler koymadılar, biz niye sandık koyalım”, diyorlar. Türkiye’de demokrasi böyle kökleşmez. Türkiye’ye demokrasi getireceğini vaat eden bir partinin çağdaş demokratik ölçütlere uyması gerekir. 1215 yılında İngiltere’de kralın yetkilerini kısıtlayan Magna Carta’dan beri insanlar hak, hukuk, adalet arıyorlar. 1789 Fransa İhtilal’in ana teması özgürlük, eşitlik ve adalet idi. Uzunköprü’de kaymakam Mazhar Müfit Kansu öncülüğünde 2. Meşrutiyet ilanından sonra 1908’de açılan Osmanlı Devletinde ilk ve tek Özgürlük Çeşmesi’nin (Anıtı) dört bir tarafında da Müsavat (eşitlik), Hürriyet (Özgürlük). Uhuvvet (Kardeşlik), Adalet yazıyor.

orhankalyoncu.blogspot.com.tr        15.08.2022

             

 

9 Ağustos 2022 Salı

İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜ

 

                                                     


 
Cumhuriyet Bayramı-Uzunköprü


             

             

                                                                                      

            1931 yılında CHP 3.Olağan Kurultayında Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor; “partide bir yanlışı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız, şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek, son derece yanlıştır; mahsuru faydasından büyük olur.” Ata’mızın 91 yıl önceki direktifini çok önemsiyorum. Her zaman olduğu gibi uzak görüşlülüğünü bu konuda da ortaya koymuş. Bu demokratik davranışı günümüzde mumla arıyoruz. Bu ilke ışığında yazıma başlıyorum.  

           Ülke olarak adı konmasa da seçim atmosferine girdik. Her şey seçime endeksli olmaya başladı. Konuşmalar, strateji, iktidarın icraatları, muhalefetin gezileri, mitingler, açılışlar v.b. Vatandaş seçimden önce geçimi düşünüyor ama geçimin de seçimlerden geçtiğini biliyor. Ülkemizi 20 yıldır yöneten iktidara karşı muhalefet partileri bu seçimlerden çok ümitli. Ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi de iktidar yürüyüşünü başlattı. Halkın partisi olduğunu göstermek için meclisin tatile girdiği yaz aylarında tüm milletvekillerinin katıldığı grup toplantılarını illerde yapmaya karar verdi. İlkini 2 Ağustos 2022 salı günü,1977’den beri milletvekili çıkaramadığı Erzurum’da gerçekleştirdi. İkincisini de, bu yazının yazıldığı 9 Ağustos 2022 salı günü Edirne’de gerçekleştiriyor. Bu etkinliklere partililerden ziyade halkın rağbet etmesi önemlidir. Eğer halk ilgilenmezse amaç gerçekleşemez. Partililerin bir gün önce yoğun ilgi göstererek Kemal Kılıçdaroğlu’nu 13.cumhurbaşkanımız diye karşıladıklarını görüyoruz. Karşılayanların içinde önümüzdeki seçimlerin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunun ayırdına varanlar kadar siyasi geleceklerini lider ve genel merkeze hoş görünmekten geçtiğini düşünenler de var.      

       Her seçim öncesi yapılacak seçimlerin çok önemli olduğu söylenir. Ama bu seçimler kadar önemli olmamıştır. Çünkü millet meclisinin yetkilerinin azaldığı, güçler ayrımının zayıfladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine devam edilip, edilmeyeceği 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine bağlı. Ülke olarak her bakımdan zor bir dönemden geçiyoruz. Onun için bireysel çıkara dayalı siyaset yapmanın artık sonuna gelmek zorundayız. Hiziplerin hakimiyeti yerine üyelerin hakimiyeti sağlanmalıdır. Bunun da yolu ön seçim ve demokratik kongrelerden geçer. Siyaset; sadece makam, mevki düşüncesiyle yapılmaz. Topluma, toplumda yaşayan insanlara hizmet için yapılır. Artık “al gülüm, ver gülüm” ve “başarı için her yol mübah”, anlayışı ile siyaset yapanlar yerine gerçekten halka hizmet edecek liyakatli kişilerin ön plana çıkması sağlanmalıdır. Bunu da düzenleyecek olan partinin lideri ve genel merkezidir. Bu, en az parti politikalarını halka anlatmak kadar önemlidir.

       CHP, güçlü kabul edildiği Edirne ilinde 2019 yerel seçimlerinde Millet İttifakı'nın desteğiyle Edirne Merkez'de (az farkla) ve Uzunköprü'de yerel seçimleri kazandı. Buna karşılık Keşan ve Havsa'da elinde olduğu belediyeleri AKP'ye verdi. 2002 genel seçimlerinden beri CHP, Edirne’de en güçlü parti idi. Oy oranı yüzde ellileri aştığı seçimler oldu. Ancak merkezde son iki yerel seçimlerde oy kaybetti. Keşan ve Havsa’da seçimler kaybedildi. Burada izlenen politikada hata yok mu? Bu başarısızlığın öz eleştirisi yapıldı mı? Pandeminin de etkisiyle örgütler üç ayda bir yapılması gereken il ve ilçe danışma kurulları toplantılarını 3 yıla yakındır yapamadı. Ortak akıl işletilemedi. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il genel ve belediye meclis üyelerinin başarısında ya da başarısızlıklarında atama yoluyla aday yapılanlar kadar, atamayı yapanlar da sorumlu değil mi? Parti, seçilmişlerin idare ettiği bir yapıda. Seçim, sadece lider ve genel merkezin çabasıyla kazanılmaz. Bir avuç seçilmişlerin demeçleriyle de kazanılmaz. Örgütlerin ölü toprağını üstlerinden atıp, katılımcılığı sağlayarak kazanılır. Seçim, kendi siyasi çıkarını düşünenlerle değil, sahada inanmış insanlarla, üyelerle kazanılır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                09.08.2022

 

  

 

       

 

 

 

 

 

 

18 Haziran 2022 Cumartesi

ERİKLİNİN GÖZYAŞLARI-2

 

                            

      

                               ERİKLİ SAHİLİ-Foto:Saros Gönüllüleri





       Erikli Sahili, ülkemizin tabii güzelliklere sahip bir köşesidir. Dünyanın kendi kendini temizleyen körfezlerinden biri olan Saros Körfezinde yer alır. İdari yönden Edirne’nin Keşan İlçesinin mücavir sahası içindedir. Mücavir alanda yer alan yerleşim yerlerinde yaşayanların hakları nelerdir diye baktığımızda şunu görürüz;Belediyelerin mücavir alana götürmeleri gereken olmazsa olmaz hizmet imar hizmetleridir. Ancak Belediyelermücavir alanlarına, harç ve vergileri alabilmeleri için, Belediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliği uyarınca yol ve içme suyu götürmekle yükümlüdürler.”

     Durum böyle olduğu halde, Eriklinin her türlü gelirini alan Keşan Belediyesi sıra hizmete geldiğinde yükümlülüğünü yıllar boyu yerine getirmemiştir. Bu nedenle Erikli sakinleri, Erikli Sahilinin tüm altyapı hizmetlerini 30 yıldır, kurmuş oldukları kooperatif eliyle gerçekleştirmiştir. Ancak o zamanki nüfusa göre planlanan hizmetler artan nüfus ve ev sayısıyla beraber yetersiz kalmaya başlayınca, daha kaliteli hizmet gelmesi ümidiyle üyeler, genel kurul kararıyla 2019’da kooperatifi tüm mal varlığıyla belediyeye devretmiştir. Amaçlanan, Erikli Sahilinin her türlü gelirini alan Keşan Belediyesinin buraya artık üvey evlat değil, öz evlat gibi davranarak hizmet getirmesi idi. Ancak 2022 yılı Haziran ayına geldiğimizde geçen üç yılda bir arpa boyu bile yol gitmediğimizi gördük.

      En acil hizmet Erikli Sahili’ne temiz ve sağlıklı suyun devamlı ve kesintisiz getirilmesi olacaktı. Su, 20 Temmuz 2021 tarihinde geldi. Ama gelmesiyle birlikte su sorunu bitmedi. Tam tersine neredeyse bu konuda bir kaos oluştu. Geçen yıl belediye Nisan ayında bir ihale ile işi verdi. Kredi kullandığını öne sürerek su vereceği eski ve yeni abonelere “su bağlantı bedeli”, adı altında peşin ve vadeli olarak bir bedel çıkardı. Bu bedeli çok bularak karşı çıkan üyeler  mahkemeye başvurdu ve karar bekleniyor. Halbuki belediye gelirleri yasasına uygun olarak bir katılım bedeli istenebilirdi. Ona da çok kişi itiraz etmezdi.

      Su, olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Bunun getirilmesi savsaklanamaz. Hele bir sayfiye yerinde.  Ancak bu iş yapılırken özensiz, plansız bir çalışma düzeni göze çarpıyor. Sanki bu iş apar topar yapılmış izlenimi veriyor. Geçen sezon gelen su, eski borulara verilince bir sürü yerde borular patladı. Şimdi yeni boru döşendi. Bunlar da patlıyor. Patlayan borulardan akan sular, tıpkı Eriklinin gözyaşları gibi sel olup yollara taşıyor. Bu yüzden sık sık yeni hattan su alanların suyu kesiliyor. Su saatinin akıllısının pahalılığından, tesisatçıların anasının nikahını istediğinden bahsetmeyeceğim. Bu işi yaptıranlar nasılsa öğrenecekler. Bunların dışında ilave problem olarak Eriklinin her tarafı hallaç pamuğu gibi atılmış. Sezon geldiği halde araç ile yollardan arabanın altını vurmadan geçmek mümkün değil. Ne yazık ki, Saros Körfezi'nin en gözde yeri Eriklinin sakinlerini ve ziyaret edecek yazlıkçıları, toz-toprak içinde bir sezon bekliyor.

Son söz: Keşan/Erikli Sahili sakinleri, Eriklinin gelişmesinde önemli rol oynayan hizmet kooperatifini 30 yıllık bütün yatırım, mal ve alacakları ile beraber Keşan Belediyesine devrettiği halde, belediyenin su yatırımı ve bedeli konusunda, "ben yaptım oldu", tavrını hak etmemişlerdir.                                                                                                          

orhankalyoncu.blogspot.com.tr      18.06.2022