Ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin", diyerek çoğu Avrupa ülkelerinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır. Toplumun yarısını oluşturan kadınların geri bıraktırılması halinde o toplumun gelişemeyeceği gayet açıktır.
Büyük Önderimiz, “dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar", diyor. Gerçekten de kadınlarımız günümüzde ev kadını ve anne olmalarının yanı sıra her alanda çalışarak söz sahibidirler. Öğretim üyesi, öğretmen, doktor, hemşire, teknisyen, tamirci, kamyon şoförü, pilot, bakkal, mali müşavir. banka müdürü, hakim, savcı, müsteşar, milletvekili, bakan, başbakan, parti genel başkanı, yazar, şair, sanatçı, model ve bunun gibi hayatın her alanında kadınlar vardır. Demokrasimiz de gelişecekse, kadınlar sayesinde olacaktır. Çünkü onlar bu konuda daha samimidirler. Bilirler ki; demokrasi, insan hak ve özgürlükleri geri giderse ilk önce kadınlar mağdur olacaktır. Onun için demokrasiye çok sıkı sarılırlar.
Siyasette, erkek politikacıların kadınların yolunu açmak gibi kaygıları yoktur. Ülkemizde, CHP’si kadınların daha aktif bir biçimde siyasi yaşama katılmaları için tüzüğüne %33 oranında “cinsiyet kotası” koymuştur. Bu tüzük maddesiyle Cumhuriyet Halk Partisi, kadınların siyasette daha çok rol almasını hedeflemiştir.
Siyasette; düşünülenin aksine kadın dayanışmasından çok erkek dayanışması görülür. Bir kadın aday ortaya çıktığında, kendi egemenlik alanlarının ellerinden gideceğini düşünen erkek adaylar işbirliğine gidebilirler. Halbuki, kadın eli değen her şeyde olduğu gibi siyasette de kadının olduğu bir ortamda erkeklerin konuşmaları ve davranışları bile değişir, daha nazik olur. Onun için kavga, gürültünün eksik olmadığı, hakaretlerin havada uçuştuğu siyasete kadınların eli mutlaka değmelidir. Adil, hakkaniyetli, titiz ve hassas yönetimler ancak bu sayede gerçekleşir.
30.11.2017
Orhan Kalyoncu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder