![]() |
Balat/İSTANBUL |
Kadın,
çarşıda elektrik direğinin dibinde kendisini bekleyen kocasını görünce sevindi.
Çünkü kocası evden çıkarken ona kızmıştı. Ama şimdi oradaydı. Ağır, ağır
bastonuna dayanarak ona doğru yürüdü. Kadının şekeri ileri safhadaydı, gözlerine vuruyordu. Bu yüzden
gözleri pek görmüyordu. Son zamanlarda kilo da almış, iyice şişmanlamıştı.
Bunlara rağmen en güçlü olduğu yönü çenesi ve sivri diliydi. Her önüne geleni
konuşmalarıyla yerin dibine sokmakta mahirdi.
Kocasını onu beklerken bulmuştu ya, evde yarım kalmış tartışmayı
sürdürebilirdi. Çarşı, marşı onu ilgilendirmezdi. Kocasına açtı ağzını yumdu
gözünü, “adam adam ben senin ağzına s….m. Neden bana istediğim tektaşı almadın?
Bak şu karşıda kuyumcu var”. Adamcağız ne yapsın? “Tamam”, dedi, tartışmayı
bitirmek için. Ama ne mümkün? Bir süre daha söylendi. Sonra sustu. Adam da ona,
karşı kuyumcudan 1500 liraya bir tek taş yüzük aldı.
Daha
alacakları bitmemişti. Geldikleri yer İstanbul’da Balat Çarşısı ya da diğer
adıyla Çıfıt Çarşısı idi. "Çıfıt", sözcüğünün anlamı "düzensiz ve türlü şeylerin karmakarışık
bir durumda bulunduğu yer", demekti. Osmanlılar döneminde, Yahudiler o zamana kadar tek tek kurulu olan
dükkanları Balat’ta her şeyin bir arada bulunduğu bir duruma getirerek bir
çarşıda toplamışlardı. Çıfıt Çarşısı terimi de buradan geliyordu.
Torunu için bir şeyler almak isteyen kadın iki katlı bir dükkanın önünde
durdu oraya girmeye niyetlendiler ancak karşı dükkandan da esnaf oldukları
belli genç bir erkekle, bir kadın müşterinin önünü kesip, kendi dükkanlarına
girmeleri için ısrar etmeye başladılar. Kadınla, kocası ne yapacaklarını şaşırmış bir vaziyette kalakaldılar.
Satıcılar, özellikle kadını kollarına girip dükkanlarına sokmak için çekiştirmeye
başladılar. Kadının kocası dükkanın kapısında kalmış, esnaf çift, yüz kiloluk
kadını uçurur gibi dükkana sokmayı başarmıştı. Adam kapıda bir sandalye bularak, karısını orada beklemeye başladı. Yaklaşık yarım saat sonra o çok konuşan kadın
oflaya, puflaya bir kucak eşya ile dükkandan çıktı. Nasılsa kredi kartı kendisindeydi.
Artık neşesi yerine gelmişti. Var mı, yok mu dinlememiş, istediklerini almıştı. Kadın, “hadi, kocacığım artık gidebiliriz”, deyince, adam pek keyifsizdi. Aklından geçeni anlamak mümkün değildi ama kafasının içi sanki Çıfıt Çarşısı gibiydi.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 09.12.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder