![]() |
T.B.M.M' 100 YAŞINDA |
Bu
yıl kuruluşunun 100.yılını kutladığımız TBMM, Yakın Türkiye Tarihinde hem
Kurtuluş Savaşı hem de demokrasi sürecinde daima hayati rol oynamıştır. Mustafa
Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıkarak Milli Mücadeleyi başlattıktan
sonra Erzurum ve Sivas Kongrelerini toplamış, ardından 23 Nisan 1920’de Türkiye
Büyük Millet Meclisini açmıştır. Milli Mücadelenin halk desteği olmadan
başarıya ulaşamayacağını biliyordu. Bu nedenle, halkın temsilcilerinden oluşan
Millet Meclisinin öncelikle açılması onun için büyük önem taşıyordu. Nitekim
Büyük Zafer, Mustafa Kemal’in önderliğinde kadını-erkeği, yaşlısı- genci
topyekun milletin seferberliğiyle gerçekleşmiştir. 30
Ağustos 1922 tarihi, Kurtuluş Savaşını zaferle sonuçlandırdığımız tarihtir. O
tarihte Mustafa Kemal’in komuta ettiği Türk Ordusu, Dumlupınar’da tarihe
Başkomutanlık Meydan Muharebesi diye geçen savaşta düşman ordusuna son darbeyi
vurmuş ve 9 Eylül 1922’de İzmir’i kurtarmıştır. Ondan sonraki süreçte de, 1 Kasım
1922 tarihinde saltanat kaldırılmış, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir.
O tarihe kadar iş başında TBMM hükümetleri vardı. Mustafa Kemal, TBMM'nin
başkanı ve aynı zamanda olağanüstü yetkiyle harpte fiili Başkomutandı. Bu durum dünya parlamentoları tarihi açısından bir ilkti.
Açıldığından itibaren bazı ara dönemler hariç 2018’e kadar hükümetler her zaman
Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmıştır. TBMM, ilk kez 27 Mayıs 1960 Askeri Darbe
döneminde kapatılmış, seçimlerin yapıldığı 15 Ekim 1961 tarihine kadar kapalı
kalmıştır. 12 Mart 1971’deki Askeri Muhtıra sırasında ise parlamento
feshedilmemiş, partiler kapatılmamış ancak tarafsız bir milletvekili
başbakanlığında olağanüstü bir hükümet kurulmuştur. Bu olağanüstü durum da seçimlerin yapıldığı 14
Ekim 1973’ e kadar sürmüştür. TBMM’ne ikinci ve en kapsamlı müdahale 12 Eylül
1980 Askeri Darbesinde gerçekleştirilmiş, bu dönemde hem parlamento, hem de
partiler kapatılmış, 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlerle tekrar demokrasiye
dönülmüştür. Askeri Konsey tarafından kurulan Danışma Meclisince hazırlanan 1982
Anayasasında, özgürlüklerle ilgili birçok kısıtlamalar olduğu halde 1921, 1924
ve 1961 Anayasalarında da yer alan ve değişmeyen bir madde vardı. O da, 6.
madde olarak yer alan, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”,
maddesidir.
Zamanla
bazı iyileştirmeler yapıldı ise de Anayasada en önemli değişiklik 16 Nisan 2017
referandumuyla gerçekleşti. Eskiden Millet Meclisinden çıkan başbakan ve
hükümet ortadan kalktı. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi getirildi.
Meclisteki milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarıldı. Artık %50+1 oyla doğrudan halk tarafından
cumhurbaşkanı seçilecek, yürütme görevini cumhurbaşkanı, yardımcıları ve onun
atadığı bakanlar üstlenecekti. Bu görevliler cumhurbaşkanına karşı sorumlu
olacaktı. Cumhurbaşkanının bütçe yapma, kararname çıkarma, üst kademe kamu
yöneticilerini atama ve görevden alma, diplomat görevlendirme, yüksek yargıya atama
yetkisi olacaktı. Millet Meclisi, yasa yapma, bütçeyi onaylama yetkilerinin yanı sıra denetim yapmak için meclis araştırması, genel görüşme,
meclis soruşturması ve yazılı soru önergeleri verebilecekti. Ancak artık
eskisi gibi gensoru veremeyecek, güvenoyu isteyemeyecekti. Milletvekilleri, bakan
olarak atanırlar ise milletvekilliğinden istifa etmeleri gerekecekti.
2
yıla yakındır ülkemizde uygulanmaya çalışılan Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sisteminde, mecliste sayısı artmasına rağmen milletvekillerinin yürütme
üzerindeki etkisi yok denecek kadar azalmıştır. Korona virüs salgını nedeniyle bu yıl yapılamayacak
100.yıl kutlamaları yerine geçecek en büyük müjde seçim ve siyasi partiler
yasalarının demokratikleştirilerek tekrar parlamenter sisteme dönülmesi ve
hükümetin meclisten çıkması olacaktır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 21.04.2020