![]() |
SAFRANBOLU-Mencilis Mağarası Yolu |
Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu,
dünyayı saran Coronavirus salgını ile mücadele kapsamında vatandaşlarımızı
önlem almaları için devamlı uyarıyorlar. Salgının önlenmesi konusunda
devletin ve yöneticilerinin görev ve sorumlulukları olduğu kadar kuşkusuz
ülkede yaşayan tüm vatandaşların da görev ve sorumluluğu vardır. O da önlemlere
sıkı sıkıya uymaktır. Son günlerde yaşanan olaylardan sonra ister istemez
aklımıza şöyle bir soru geliyor. Acaba vatandaşlar olarak yasaklara, önlemlere,
uyarılara ne kadar uyuyor, dikkat ediyoruz?
Öncelikle, bu salgının ne kadar
tehlikeli olduğunu vatandaşlar kavradı mı? Bunun yeteri kadar anlaşılmadığı 10 Nisan
2020 akşamı açıklanan 30 büyükşehir ve Zonguldak’ı kapsayan hafta sonu dışarı
çıkma yasağının ilanından sonra bilhassa İstanbul’da yaşanan panik havası bize
gösterdi. 250-300 bin insanın 2 saatlik bir sürede hiçbir tedbire uymadan
birden dışarı çıkıp alışveriş yapmak istemesi bulaşma riskini arttırdı. Bunda
ilan şeklinin ani olması kadar insanların da bilgisiz olduğu gerçeğini ortaya
çıkardı. Sanki toplumsal olarak “bize
bir şey olmaz”, mantığı işledi.
40 bin nüfuslu küçük bir
ilçede yaşıyoruz. Merkezi idarenin aldığı önlemlere ilaveten belediye ve
kaymakamlık da ilave tedbirler alıyor, ikazlar yapıyor. Yine de insanların
maskesiz dolaştığı, sosyal mesafeye uymadığı, işi olmayanların (20 yaş altı
gençlerin-65 yaş üstü yaşlıların) dışarıda olduğu görülüyor. Perşembe günleri
kurulan ilçe pazarında, bir kadın vatandaş gülerek kendisine verilmek istenen
dezenfektanı ve maskeyi almadan, “bana virüs bir şey yapmaz, benim alerjim var,
maske de takamam”, deyip, geçiyor. 16 Nisan 2020 günü perşembe pazarından bir
başka manzara; bir at arabasında, arabacının dışında 4 kadın vatandaş maskesiz,
dip dibe oturmuş vaziyette pazardan aldıkları pazarlıkları evlerine götürüyorlar.
Onun gibi başka arabalar ve onlara hiçbir korunma tedbiri almadan binen onlarca
vatandaş var. Bir kişinin virüs taşıyıcısı olması halinde mahalle hatta ilçenin
karantina altına alınması gerekebilecektir. Bu yüzden belki de, yüzlerce
esnafın, işletmenin işi aksayacaktır.
Türkiye’de bu salgının ilk
vakasının görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinden beri geçen 35 günde 16 Nisan 2020
itibarıyla vaka sayısı 74,195, can kaybı 1,643 olmuştur. Henüz tepe noktasına
ulaşılmadığı için inişe de geçilmemiştir. Eğer tedbirlere sıkı sıkıya uyulmazsa
hem insan kaybımız artacak, hem de tedbirlerin süresi uzayacaktır. Bunun
ekonomik ve sosyal kayıpları da olacaktır. Hastalıktan sonra da bu konular
gündeme gelecektir. Önlemlere uymayanlar, önlemlere uyanları da tehlikeye
atıyor. O yüzden bir an önce disiplin içinde önlemlere milletçe uymalıyız. Önlemlere
uymak her şeyden önce bilinçli vatandaşın görevidir, sorumluluğudur. Önlemlere
uyduğumuz takdirde kendimizi, ailemizi, arkadaşlarımızı, komşularımızı,
hemşehrilerimizi de korumuş olacağız. Bu virüs; kadın-erkek, zengin-fakir diye
ayırım yapmıyor. Bulaştığı anda tehlike zili çalıyor. Kurtulmak için
uğraşmaktansa, hiç yakalanmamaya çalışmak, akla en uygun yoldur.
Son söz: Temizlik kurallarına, sosyal mesafeye uyalım, maskemizi takalım. Evde kalalım.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 18.04.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder