8 Nisan 2019 Pazartesi

2019 YEREL SEÇİMLERİN ARDINDAN



                                        
                

              Seçimler; demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ancak tek ölçütü değildir. Seçimlerin, demokratik olması önem taşır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, yaptıkları seçimlerin saydam, eşitlikçi ve adil olması ile ölçülür. Yurttaşlar olarak bizi yönetenlerin, demokratik kurallara uygun seçilmelerini isteriz. Bu, onların halk ile bağlarının güçlenmesine yarar.
              
            31 Mart 2019 yerel seçimleri, halkın genel gidişattan memnun olmadığını göstermiştir. Seçmen, iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisini uyarmıştır. İstanbul ve Ankara’da tekrar oy sayılmasına rağmen CHP adayları öndedir. İzmir, Adana, Mersin, Antalya başta olmak üzere birçok büyükşehir, şehir, ilçe ve beldelerini, muhalefet partileri kazanmıştır. Genel oy oranı olarak Cumhur İttifakı (AKP-MHP), Millet İttifakı’na (CHP-İYİ PARTİ)  göre (%51,64’e %37,57) öndedir. Ancak şu anki duruma göre ekonomik yönden Türkiye’nin %70 gücünü elinde tutan şehirler de muhalefet belediye başkanlarının elindedir. Bu durum; ülkenin geleceği için iktidarın, muhalefet belediye başkanlarıyla işbirliğini zorunlu kılmaktadır.
               
             Edirne’ye gelirsek; Edirne İli genelinde 9 ilçenin, 5’ini (Edirne, Uzunköprü, Meriç, Enez, Süloğlu) CHP,  3’ünü (Keşan, Havsa, Lalapaşa) AKP, 1’ini (İpsala) İYİ Parti kazanmıştır. Edirne’de belediye başkanlığını bu kez de seçimi dört puan farkla  %44.87 oy oranıyla CHP kazanmış, ikinci büyük ilçe olan Keşan’da ise 23 oy farkla ipi AKP göğüslemiştir. Genel olarak şunu söyleyebiliriz, CHP’de olan Keşan ve Havsa gibi iki büyük ilçe AKP’’ye geçmiş bunun yerine Meriç ve Enez alınmıştır.
              
              Uzunköprü’de de seçmen belediye yönetimini 3. kez CHP’sine vermiştir. CHP, belediye başkanlığında %56,47, belediye meclis üyeliğinde %54,81 il genelde %49,46 oranında oy alarak önceki seçimlerde gösterdiği başarıyı yakalamıştır. AKP, Uzunköprü’de 2014 yerel seçimlerine göre oylarını arttırmış, belediye başkanlığında % 36.49, belediye meclisinde %34.25, il genelde %34 civarında oy almışlardır
                
             Siyaset sonuç alma sanatı ise CHP Genel Merkezi izlediği politikalarla sonuç almış görünmektedir. Bunun kalıcı olması için; parti içi demokrasinin hayata geçirilerek bundan böyle her birimde adayların ön seçimle belirlenmesi, üyelerin seçme, seçilme hakkına saygı gösterilmesi gerekmektedir. Seçimler sona erdiğine göre artık sıra vaat edilenlerin gerçekleştirilmesi için düğmeye basmaya geldi. Bir an önce kutlama faslının bitmesi ve öncelikle hizmetlerin başlaması,  yurttaşlar tarafından sabırsızlıkla beklenmektedir.
              





orhankalyoncu.blogspot.com.tr     08.04.2019

            

22 Mart 2019 Cuma

ADAM YERİNE KONMAK


                                     

  
      
                 



      Önümüzdeki pazar günü yerel seçim vardı. Belediye başkan adayları, seçim çalışmalarında son güçlerini harcıyor, kazanmak için her türlü vaadi vermekten çekinmiyorlardı. Onlar için önemli olan seçim kazanmaktı. O akşam sıra kasabanın kenar mahallelerinden birine gelmişti. Her zaman ki gibi belediye başkan adayının etrafında ilçe yöneticileri ve belediye meclisİ adayları vardı. Büyükçe bir kahveye girdiler. Kahve önceden haber verildiği için adayın afişleri ve parti bayraklarıyla süslenip, donatılmıştı.
              
      Herkesin eli sıkıldıktan sonra birkaç masa birleştirilerek tam ortaya başkan adayı gelecek şekilde tüm adaylar oturdu. Çaylar söylendi. Başkan adayı konuşmasına başladı. Selamlama faslından sonra aday konuşmasına şöyle devam etti. “Kasabamızın güzel insanları, ben başkan seçildiğimde sizin mahallenizin kanalizasyon meselesini halledeceğim, mezarlık yolunuzu yaptıracağım.” Kahvede onu dinleyen mahalle sakinlerinden biri araya girerek adayın sözünü kesti. “Selami abi, Selami abi o işler yapılır. Onlar önemli değil. Sen asıl bize şunu söyle; biz, belediyeye geldiğimizde seninle hemen görüşebilecek miyiz? Kapılar bize açık olacak mı? Yoksa kapı, duvar mı olacak? Bizim için önemli olan bu.”
             
      Aday, bu durum karşısında epey şaşırdı. Çünkü bol keseden atıp, tutarken şimdiye dek hiç böyle bir taleple karşılaşmamıştı. Yine de “tabii, tabii size kapım her zaman açık olacak “, diye cevap verdi. Bir süre daha konuştuktan sonra kahveden çıktılar. Adayın aklına bu konu takılmıştı, her türlü hizmete ihtiyacı olan bir kenar mahallede vatandaş niye bu konuyu dile getirmişti? Diğer hizmetler daha acil ve gerekli değil miydi?
             
      Daha sonra şöyle bir kanıya vardı. Siyasetçiler, seçmenden oylarını alana kadar seçmene saygı gösteriyorlar, seçildikten sonra, onlardan köşe bucak kaçıyorlardı. Nasılsa onları lider atıyordu. Seçmene değil lidere bağlı başkan adayları, seçmeni adam yerine koyar mı? Şimdiye dek başkanlık kapısından dönenler, başkanı görebilmek için erkenden belediye binasına günlerce gelenler yok muydu? Adam yerine konulmamak, vatandaşa çok ağır geliyordu. Ondan dolayı bu konu, onlar için hizmetten daha önemliydi. Başkan adayı, kendi kendine söz verdi. Seçildiği takdirde hemen başkanlık odasının kapısını çıkartacak, gelen hiç kimseyi geri çevirmeyecekti.






orhankalyoncu.blogspot.com.tr     22.03.2019

     

           


15 Mart 2019 Cuma

BAŞKAN ADAYI


                                             
                                                
            



            Türkiye, 31 Mart 2019 da yapılacak yerel seçimlere odaklandı. Seçimlere 15 gün kaldı. Özellikle büyük şehirlerde hangi partilerin adayları ipi göğüsleyecek? Herkes nefesini turmuş, seçimleri bekliyor. 25 yıldır İstanbul ve Ankarayı yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi tekrar kazanacak mı, yoksa sandıktan değişim mi çıkacak? Bunu 31 Mart akşamı öğreneceğiz.
           
            Uzunköprü’deki siyasi tabloya bakarsak herkes tuttuğu partiye göre tahmin yapıyor. Tarafsız ya da kararsız seçmenin de varlığı hissediliyor. Adaylar ve kadroları en ince noktasına kadar halk tarafından inceleniyor. Son günlerde adayların atacağı yanlış bir adım ya da yanlış bir söz, seçimi derinden etkileyebilir. Çok emin konuşmanın, seçmenin iradesine konan bir ipotek olarak algılandığını unutmamak lazım. Seçim arabalarının yüksek sesle propaganda yapmaları, hastası, yaşlısı, küçük çocuğu olan vatandaşları rahatsız ediyor. Partilerin, bu duruma dikkat etmesi gerekir. Adayların mal beyanını kamuoyuna açıklaması da halk arasında konuşulur olmaya başladı.
          
           Adayların, eski usul tek tek ev ve kahve ziyareti yapmaları seçmeni pek etkilemiyor. Oy da getirmiyor. Adayların açık oturum yapması ve bunun da naklen yayınla halka iletilmesi öneriliyor. Bu öneriye göre; halka açık bir salonda, yuvarlak bir masa etrafında, adaylar toplanarak tarafsız bir sunucunun yönetiminde gazetecilerin sorularını yanıtlasınlar, yapacaklarını anlatsınlar. Böylece seçmenler de  tercihlerini buna göre yapar. Seçim çalışmaları, halkı ikna etme faaliyeti değil midir? Bunun da uygarca yapılması gerekir. 




orhankalyoncu.blogspot.com.tr     15.03.2019
            


8 Mart 2019 Cuma

21.YÜZYILIN UZUNKÖPRÜ'SÜ


 


                                
             Türklerin, Avrupa’da 1444 yılında kurdukları ve önce Ergene sonra Cisr-i Ergene (Ergene Köprüsü) adını verdikleri ilk yerleşim yeri olan Uzunköprü 21. yüzyılın ilk çeyreğinin tamamlanmasına az bir süre kala halen alt yapı hizmetlerini tamamlamaya çalışıyor. Yenilenen şehir su şebeke hattının abonelere bağlanmasında sona yaklaşıldı. OREKAB (Orta Edirne Katı Atık Birliği) Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi ve Uzunköprü Evsel Atık Su Arıtma Tesislerinin de yakın bir gelecekte devreye girmesi beklenirken, elektrik kabloların yer altına alınması çalışmaları da devam ediyor. Verilen sözlere göre, bu bahar geleceği söylenen doğalgazdan sonra yollar da yapılacaktır. Böylece alt yapı hizmetlerinde geç kalınmış olsa da, yeni seçilecek belediye başkanına bu konuda fazla iş düşmeyecektir. En azından bu konulara daha az kaynak ve emek ayıracaktır.
            
            31 Mart 2019 yerel seçimler öncesinde, Uzunköprü'de iki büyük parti kıyasıya bir yarışa hazırlanırken, hangi partinin ipi göğüsleyeceği konusunda, 10 yıldır belediyede iktidar olan CHP’sinin bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Bu seçimlerin önceki yerel seçimlerden bazı farkları var. Birinci fark, bu yerel seçimlerde gerçekleşen ittifaklar. Uzunköprü’de belediye başkanlık seçimlerine CHP ve İYİ Parti, Millet İttifakı çatısı altında birleşerek, AKP, MHP, Saadet, DP ise tek başlarına giriyorlar. İkinci fark ise başa güreşen iki partinin de Uzunköprü’nün siyasi tarihinde ilk kez kadın adaylarıyla yarışacak olmasıdır.
             
            Uzunköprü'de, alt yapı yatırımlarından başka bazı üst yapı yatırımları da gerçekleşti. Tarihi eserler restorasyonu, meydanlar, parklar, kültür merkezi hayata geçti. Uzunköprü Belediyesini 5 yıl yönetecek kadroları bekleyen başka sorunlar da var.  Başta gelen sorun işsizlik. Artık “belediyeler iş bulmak zorunda değil, bu merkezi yönetimin işi”, diyemiyoruz. Tunceli-Ovacık, Beypazarı, İzmir, Eskişehir ve Silivri’de olduğu gibi belediyeler lavanta, çiçek, ev-el işleri, hayvancılık ve tarım konularında kooperatifçiliği teşvik ederek üretimi arttırıyor ve iş imkanı yaratıyorlar. Böylece insanların göç etmeden yerinde kalmaları sağlanıyor. 
              
           Uzunköprü’de yaşayan bir yurttaş olarak yeni belediye yönetiminin yapması gerekenleri şöyle önerebilirim;
·       
  1.           Kırkkavak Deresinin temizlenmesi, etrafının düzenlenerek               yürüyüş ve bisiklet yollarının yapılması,
  2. ·        Mazhar Müfit Kansu Parkının ve Tarihi Köprü’nün her iki yanının yeşil alan ve festival alanı olarak düzenlenmesi,
  3. ·        Cumhuriyet Meydanının büyütülmesi,
  4. ·        Kent merkezinde parkların arttırılması,
  5. ·        Kapalı ve açık oto parkların yapılması,
  6. ·        Terminal,
  7. ·        Pazar yerinin yapılması
  8. ·        Yolların parke taş ve asfalt kaplanması
  9. ·        Tarihi çeşmelerin restorasyonu.
   
            Bunların dışında Uzunköprü'nün merkezi iktidardan beklediklerini de şöyle sıralayabiliriz; doğal gazın getirilmesi, tarihi Uzunköprü’nün aslına uygun restorasyonu, Ergene Nehrinin ve Havzasının temizlenmesi, kent hastanesi, adliye ve hükümet binasının yapılması, eski yüksek okul binasına huzur evinin açılması, Trakya Üniversitesinin Uzunköprü’de düşürülen kapasitesinin arttırılması. Kısaca; Uzunköprülüler, tarihi kentlerinin yaşanacak bir şehir haline gelmesini istiyorlar.






orhankalyoncu.blogspot.com.tr      12.03.2019



                 


5 Mart 2019 Salı

DEVŞİRME


                                          

 

              Osmanlı Devleti, fethettiği topraklardan, özellikle Rumeli ve Balkanlardan, Hıristiyan genç ve yetenekli çocukları alır, sıkı bir eğitimden geçirerek üstün bir asker ve yönetici sınıfı oluştururdu. Devşirilen çocuklar eğer güçlü ve dövüşmeye yatkınsa yeniçeri, devlet işlerine yatkınsa Saraya alınırdı. Bu devşirme sistemi, Osmanlı Devletine pek çok komutan ve devlet adamı kazandırmıştır.
             
            Tarihin tozlu sayfalarında kaldığını düşündüğümüz  buna benzer bir sistem, günümüzde de bazı spor dallarında geçerliliğini koruyor. Avrupa ülkeleri bazen sömürgelerinden ve fakir Afrika ülkelerinden gençleri, kendi milliyetine geçirerek devşirmekte, bazen de büyük paralarla transferler yaparak kendi adlarına oynatmaktadır. Ülkemizde de atletizm, masa tenisi ve güreş gibi spor dallarında devşirme sistemi uygulanmakta, futbolda ise büyük paralar karşılığında yabancı futbolcular transfer edilmektedir. Hedef, başarı çıtasını yükselterek büyük paraların döndüğü spor dünyasından aslan payını almak, taraftarlarına başarı yaşatmak ve spor tarihine geçmektir.
              
          Ancak bu devşirilen ya da transfer edilen sporcularla elde edilen başarılar kalıcı mıdır? 14 Şubat 2019 Perşembe akşamı İstanbul’da oynanan Benfica (Portekiz) maçına Galatasaray 11 yabancı oyuncu ile sahaya çıktı. Bir Türk takımı olduğu için başarılarıyla övünsek de, düşünmeden edemedim. Nerede 11 Türk oyuncuyla sahaya çıkan Galatasaray? Nerede yeni Metin Oktay’lar, Turgay Şeren’ler, Candemir Berkman’lar? Sadece Galatasaray değil, diğer takımlarımız da aynı durumda. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceği çok açıktır. Trabzonspor gibi bazı kulüpler Altınordu Spor Kulübü’nü örnek alarak özüne dönmeye başlamışlar.
             
        İlgisiz gibi görünse de politikada da devşirme ve transferler olmuyor mu? Oluyor kuşkusuz. Eskiden sağdan sola, soldan sağa geçince büyük olay olurdu. 1977 yılında yapılan milletvekili seçimlerinden sonra Bülent Ecevit liderliğindeki CHP’sinin iktidar olması için 11 milletvekiline ihtiyacı vardı. Güneş Motel olayı diye tarihe geçen bu olayda Adalet Partisinden seçilen 11 milletvekili transfer edilerek bakan yapıldı.
            
          Daha sonra bu gibi olaylar bireysel bazda sık sık tekrar edilerek transfer rekoru kıranlar bile oldu. Altı-yedi parti değiştirenler mi istersiniz? Sağcı-muhafazakar bir partiden yola çıkarak sosyal demokrat bir partiye geçenler mi?  Yoksa bir zamanlar Komünist Partisi üyesi iken soluğu sağcı bir partide alan mı? Kim ne derse, desin? Taş yerinde ağırdır. Eskiden bir doğrultu tutarlılığı, bir görüş ahlakı vardı. Her şey gibi, onların yerinde de artık yeller esiyor.
            
                 





orhankalyoncu.blogspot.com.tr     05.03.2019

         

25 Şubat 2019 Pazartesi

SİYASİ DURUŞ


                                                       
                     
             Her insanın; bir siyasi duruşu, dünya görüşü, inandığı doğruları, ilkeleri olmalıdır. Zamana zemine göre görüş ve tavır değiştirmemelidir. Siyasette, iş birliği olabilir, koalisyon kurulabilir, ittifakta olur. Bunlar kendi görüşünü muhafaza ederek belli konularda işbirliğini kapsar. Yoksa dün savunduğun fikrin birden tam tersini savunmaya başlarsan, dün, demediğini bırakmadığın siyasetçinin bugün koluna girersen inandırıcılığını yitirirsin. Sana kimse inanmaz. Doğrultu tutarlılığı, siyasette olduğu gibi yaşamın her alanında da gereklidir.
        Siyaset; sadece makam, mevki için yapılmaz. Vatan, millet için yapılır. Amaç,ülkenin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesi, medeniyet ailesi içinde yer alması, olmalıdır. İnsanları yönetmek sanatı olan siyaset aslında kutsal bir görevdir, halkın emanetidir. Her siyasetçi, zamanı gelince emaneti halka lekesiz olarak teslim edebilmelidir. Her yurttaşın, doğru zamanda, doğru zeminde, doğru kişilerle siyaset yapma hakkı vardır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasiye ancak  böyle sahip çıkılabilir. Bazı kişilerin şöyle söylediğini duyar gibiyim, “İyi ama siyaset kirlendi, siyasetçilerin çoğu doğru söylemiyor, bireysel çıkar için politika yapıyorlar. En iyisi, siyasete hiç girmeyelim." Bu görüşte doğruluk payı yok değil, ama yine de halkın, siyasetin kalitesinin yükselmesi için kendi yönetimine sahip çıkması gerekir. 
        Uygar, eşit, saydam ve özgür bir yaşam ancak demokrasilerde mümkündür. Geldiğimiz noktada, ülkemizdeki sorunlar dağ gibi önümüzde dururken, yerel seçimler öncesi koltuk endeksli politikaların yapıldığını görmekteyiz. Demokratik kurallar ve ilkeler bir kenara savrulurken kazanmak için her şey meşru kabul edilmekte, ittifaklar kurulmakta, ittifaklar bozulmakta, transferler olmakta ama hiç kimse halka düşüncesini sorma gereği duymamaktadır. Halk, takip edeceği siyasetçilerden sağlam bir siyasi duruş beklemektedir.  



orhankalyoncu.blogspot.com.tr            25.02.2019   

                    




21 Şubat 2019 Perşembe

HALK BUNUN NERESİNDE?


    

                                                                                                                                                  
                                      
          “Demokrasi, bir kurallar bütünüdür. Siyasette de kuralları; siyasi partiler yasası, partinin tüzük ve yönetmelikleri belirler. Genel başkan, MYK ve parti meclisleri partinin sahibi değil, geçici olarak yöneticileridir. Partilerin gerçek sahipleri üyelerdir, halktır. Onun için yönetimdekiler kurallara aykırı işlem yapıp, kendilerine yönelik avantajlar sağlayamazlar. Eğer, keyfi davranılırsa, partiye oy ve gönül veren insanların karşısında inandırıcı olunamaz. Parti de, halka değil, yalnızca bir avuç siyasetçiye hizmet eder duruma düşer.”
           
          2014 yerel seçimlerinde partilerde uygulanan merkeziyetçi ve tepeden inme atamalara yönelik bir eleştiriydi yukarıdaki satırlar. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde de aday belirlenmesi sürecinde parti üyeleri devre dışı bırakılarak, genel merkezler tek karar mercii oldu. Bu uygulamaların demokratik bir yönetim tarzı olduğunu söyleyemeyiz. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi, değil midir? Parti üyeleri adaylarını bile kendi belirleyemezse ve hatta ittifaklar nedeniyle partisine bile oy vermesi önlenirse, bu ne çeşit bir demokrasidir? Özellikle, muhalefet partileri aynı yolları deneyerek farklı sonuçlar alabilirler mi? Halk, kendisini çaresiz hissediyor. Güveneceği bir muhalif hareket bekliyor. Bunu göremeyince de sandıktan uzak durmayı yeğliyor. Halka, o umudu vermesi gereken siyasetçiler, sırça köşklerinde bunu göremeyip, masa başında siyaset mühendisliği ile sonuca varacaklarını düşünüyorlar. 
         
          Atama yöntemi, hele yerel seçimlerde hiç doğru bir yöntem değildir. Halkın istemediği bir adayı halkın seçmesi için getirilmesi, üstüne üstlük ittifaklarla da başka seçenek bırakılmaması, sağlıklı sonuç getirmez. Toplumda rahatsızlık yaratır. Toplum dayatmayı sevmez. Bir şekilde yanıt verir. Sonuç olarak; neye göre belirlediğinizi açıklamadan adayları belirleyen siz, en küçük belde de bile meclis üyeleri için üyeleri dikkate almayan siz, ittifak kuran siz, ittifak sonucu partinin adayını çekip başka bir partinin adayına oy vermemizi isteyen siz. “Peki, halk bunun neresinde?”





orhankalyoncu.blogspot.com.tr  20.02.2019