14 Şubat 2024 Çarşamba

MEDENİ BİLGİLER

 


 

 

                                 

        1931 yılının başında Afet İnan, Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” adlı okullarda okutulacak bir yurttaşlık kitabı yazıyordu. Atatürk, bugün bile demokrasi dersi olacak şu eklemeleri yapmasını istedi.  Artık bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci yüzyıl, birçok diktacı hükümetlerin bu denizde boğulduklarını görmüştür… Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, seçtiği dinin gereklerini yapmak ya da yapmamak hak ve özgürlüğüne sahiptir. Kimsenin vicdanına hakim olunamaz. Herkes düşündüğünü istediği gibi söyleyebilmelidir. En büyük hakikatlar ve gelişmeler, düşüncelerin serbestçe ortaya konması ile meydana çıkar.” İlave etti. “Yeryüzünde hiçbir uygar millet siyasi partilerin varlığından ve faaliyetinden uzak kalamaz. Her halde uygar ve demokrat memleketlere partiler gereklidir.  Partiler milletlerin siyasi kökleridir.” 20. asrın başlarında İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitler gibi diktatörlerin olduğu dönemde Atatürk devlet adamlarına demokrasi dersi veriyordu. 

       Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında Mecliste yaptığı (son) konuşmada şunları söylemiştir; “büyük davamız en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için fikir ve hareketi beraber yürütmek zorundayız. Bu teşebbüste başarı ancak planlı ve rasyonel tarzda çalışmakla mümkün olabilir. Bu sebeple okuma yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, memleket davalarının ideolojisini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak fert ve kurumları yaratmak; işte bu önemli umdeleri en kısa zamanda temin etmek Eğitim Bakanlığının üzerine aldığı büyük ve ağır mecburiyetlerdir.” “Bizim yolumuzu çizen içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız millet ve bir de milletler tarihinin binbir facia ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir. Elimizdeki programın ruhu bizi, yalnız bir kısım vatandaşla alakalı kalmaktan meneder. Biz bütün Türk Milletini hizmetindeyiz.”

      Atatürk’ün bütün arzusu Türk Milletini çağdaş uygarlığın üzerine çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyetinin gelişmiş ülkeler arasında yerini alması idi. Başarabildik mi? Ne kadar başarabildik?   

      Son Söz: 1931 yılında başbakan İsmet İnönü basın yasası görüşülürken şu ünlü konuşmasını yaptı. “Arkadaşlar! Eğer bir memlekette namus sahipleri en az eşirra (kötüler, namussuzlar) kadar sabırlı olmazsa o memleket mutlaka batar.”

 

KAYNAK: Turgut Özakman CUMHURİYET Türk Mucizesi -İkinci Kitap

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                     14.02.2024

 

 


9 Şubat 2024 Cuma

KENDİ KALESİNE GOL ATMAK

 





                                 

        Futbol, dünyada oynanan en popüler takım oyunudur. Milyonlarca seyredeni ve oynayanı vardır. Maçlar iki takım arasında ve 22 futbolcu ile oynanır. Top normalde kaleye girmeyecekken bir futbolcunun ters bir vuruşuyla kendi kalesine gol olmuşsa “kendi kalesine gol atmak”, olarak nitelendirilir. Acemi futbolcular bunu daha sık yaparlar. Sahada ne yapacaklarını, nerede duracaklarını bilemezler. Nerdeyse acemilikleri yüzünden karşı takıma çalışmış olurlar. Onlara alan açarlar, fırsat verirler. Bir de teknik direktörleri yanlış taktik verdiyse, değmeyin karşı takımın keyfine. Sonuç 1-0 da olur, 10 sıfır da olur. Yenilmeye doyamazsın. Kazanan takım da bunu kendi becerilerine bağlarsa, bir daha zor maç kazanır. Her zaman öyle takımlara denk gelemezler. “Kendi kalesine gol atmak”, sadece yeşil sahalarda görülmez, normal yaşamda da, siyasette de görülür.

       Siyasette kendi kalesine gol atmak, parti içinde birliği sağlayamamakla olur. Siyasi partiler bir ideal ve amaç etrafında birleşen kişiler tarafından toplumu idare etmek için kurulurlar. Kendi içindeki birlikleri çok önemlidir. Eğer birlik olamamışlarsa başarılı olamazlar. Parti üyeleri, (aynı takımda oynayan futbolcular gibi) takım ruhuna inanmaları, ayrımcılığa ve haksızlığa uğramadıkları inancına sahip olmaları gerekir. Başarı öyle gelir. Takım derken hizip ve klikten bahsetmiyorum. Tüm partiden bahsediyorum. Geçen hafta CHP Edirne örgütü belediye başkanı adayını belirlemek için ön seçim (eğilim yoklaması) yaptı. Beş aday adayı arasından bir kişiyi (Eczacı Şükrü Ciravoğlu’nu) aday olarak seçti. Bu demokrasi yarışının tüm üyelerin oy kullanmasıyla yapılmasının, atama olmasından çok daha fazla partiye heyecan kattığını, partinin iç birliğini kuvvetlendirdiğini söyleyebiliriz.

      Yerel seçimler öncesi vaatler de havada uçuşuyor. Bir zamanlar, Kayseri’ye deniz getirmekten bahseden siyasetçiler vardı. Eskiler de, “yağmasan da gürle”, derlerdi. Yani at, atabildiğin kadar. Nasılsa seçim biter, iş biter. Kimse sormaz, “ne oldu o vaatler”, diye. Ne de olsa onlar için “kazanmak için her şey mübahdır.” Ancak siyasetin bir etiği olması gerekir. “Siyasi etik, siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin davranışlarının ahlaki bir değerlendirmesini yapar. Yolsuzluk yapma, rüşvet alma, adam kayırma, vatandaşları aldatma gibi kamu gücünün kötüye kullanılmasını ahlak dışı eylemler olarak görür.” CHP’sinin bu konuda Ağustos 2022’de hazırladığı kanun taslağı kenarda duruyor. Siyasi ahlak yasası olmasa da, demokrasilerde siyaset yapmanın kuralları olması gerekir. Siyasi propaganda yaparken yalan söylememek, iftira atmamak, karşı tarafı incitmemek, asılsız haber yaymamak, gerçekleşmeyecek vaatlerde bulunmamak gibi. Bunlara uymadığında karşına çıkacak yaptırım, halkın vicdanı olur. Halkın belleği unutmaz. Demokrasi kolay yerleşmiyor, ancak her şeye rağmen günümüzdeki en iyi yönetim şeklidir.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                     9.02.2024

      

 


2 Şubat 2024 Cuma

EY DEMOKRASİ

 






                                 

                                          

         31 Mart 2024 yerel seçimlerine koşar adım gidiyoruz. İki aydan az bir süre kaldı. Bütün siyasi partiler adaylarını tespit etmeye çalışıyor. Diğerlerine göre daha demokratik olduğunu iddia eden CHP’si bu seçim döneminde karma bir model uygulayarak bazı yerlerde atama, bazı yerlerde de (ön seçim) örgüt denetiminde eğilim yoklaması yaptı. CHP genel merkezi, Edirne belediye başkan adaylığı için de 4 Şubat 2024 Pazar günü tüm üyelerle eğilim yoklaması yapmaya karar verdi. Aday tespitinin nesnel kurallara dayalı olması gerekir. Yani bir yere sandık koyuyor, diğerine koymuyorsan bunu nasıl açıklarsın? Edirne İli içinde Keşan, Havsa, İpsala ve Edirne Merkez’de sandık konulurken Uzunköprü, Meriç Lalapaşa, Süloğlu ve Enez’de konulmadı. Demokrasinin gereği, her yerde sandık konulup, üyenin oyuna müracaat edilmesidir. Ancak şimdiye kadar sandıktan öcü gibi kaçanların sandık istemeleri de çifte standardın şahikasıdır. 2014 yerel seçimlerinde konan sandığı ortadan kaldıranlar, 2019 yerel seçimlerinde sandık denince hortlak görmüş gibi korkuya kapılanlar, şimdi sandık istiyorlar. Doğrusu bu ya! Bu demokrasi hassasiyeti karşısında, gözlerimiz yaşarıyor. Ey demokrasi! Sen nelere kadirsin.

       Demokrasilerde ömür boyu iktidar yoktur. Her şeyin bir sonu olduğu gibi koltukta oturmanın da bir sonu vardır. CHP’sinde tekrar aday yapılmayan bazı belediye başkanları, “koltuk meraklısı değilim”, dedikleri halde, icraata gelince koltuktan kalkmamak için her şeyi yapıyorlar. Buna bir örnek de; CHP’sinde aday yapılmayan İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’den geldi. 2009’dan beri 3 dönemdir belediye başkanı olan İlgezdi partisine isyan ederek kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediği için partisinin kendisini aday yapmadığını söyledi ve istifa etti. Aile boyu siyasetçi olan İlgezdi’lerden Gamze Akkuş İlgezdi’de 2015’ten beri CHP İstanbul milletvekili. “Bu koltuklar onlara aileden miras mı kaldı”, diye kendilerine sormak gerek.

       Bir de ittifak konusu var. Yerel seçimler öncesi İYİ Parti seçimlere, “hür ve müstakil”, gireceğini söyleyerek ittifaklara kapısını kapattı. Millet İttifakının diğer partileri de tek başlarına seçime giriyorlar. Böylece Millet İttifakı fiilen sona ermiş oldu. Türkiye’nin ikinci büyük partisi CHP, seçime ittifaksız girerken iktidar partisi Ak Parti, MHP, BBP, DSP ve Hüda-Par’ın içinde yer aldığı Cumhur İttifakı ile devam ediyor. Diğer ortak YRP ile de görüşmeler yapılıyor. Önceki (özellikle) genel seçimlerde, bir parti tek başına iktidar olamıyorsa, partilerin aldıkları oya göre koalisyonlar kurulurdu. Şimdi ise seçimler öncesinde ittifaklar kuruluyor. Her partinin gücü belli olmadan kurulan ittifaklar sonucunda küçük partiler seçmenin vermediği gücü kullanmış oluyorlar. Büyük partiler kazanmak uğruna onlara hakkı olmayan tavizler vermek zorunda kalıyorlar. Türkiye ne çektiyse kutuplaşmalardan ve cepheleşmelerden çekti. Haksız rekabeti önlemek ve temsilde adaletin olması için seçim yasasında değişiklik yapılarak ittifaklar sistemine son verilmesi ve her partinin seçimlere kendi başına girmesi sağlanmalıdır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                               02.02.2024


26 Ocak 2024 Cuma

EŞSİZ BİR DEVLET ADAMI

 



        Yıkılmış bir devletten yepyeni bir cumhuriyet kuran, devrimleri gerçekleştiren ve Kurtuluş Savaşı ile mazlum ülkeler için bağımsızlık ateşini yakan Mustafa Kemal Atatürk hem eşsiz bir komutan, hem de eşi benzeri olmayan bir devlet adamı idi. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü), 1981 yılını Atatürk Yılı ilan etmiştir. Atatürk’ün Doğumunun Yüzüncü Yılı olarak ilan edilmesinin gerekçesini de şöyle açıklamıştır; “Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden biri, insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa ve devletleri dünya barışına teşvik eden bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”

      21 Mayıs 1931 tarihinde İngiliz Büyükelçisi cumhurbaşkanı Atatürk’ü ziyaret ederek Çanakkale Savaşları ile ilgili İngiliz resmi tarihini anlatan kitapların birinci ve ikinci ciltlerini kendisine hediye etti. İngiliz Çanakkale Savaşı Resmi Tarihi’nde Gazi şöyle değerlendiriliyordu: “Çanakkale’de geleceği elinde tutan komutan, üstün şahıs, M. Kemal’di. Çanakkale muharebelerinde göstermiş olduğu çok yüksek sevk ve idare, fedakarlık ve feragat, her türlü övgünün üzerindedir ve bu konuda ne söylense azdır.” Yenilmiş düşman bile Gazi’nin büyüklüğünü teslim ediyordu. Çanakkale Savaşlarında Birleşik Krallık Donanma Komutanı olan Winston Churchill (1940-45 ve 1951-55 dönemi Birleşik Krallık başbakanı) çok büyük bir Atatürk hayranıydı. 1938 yılında Atatürk için şöyle diyordu; “Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir.” Yine Kurtuluş Savaşında savaştığımız Yunan başbakanı Venizelos 1934’te savaşın galibi Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne aday göstermişti. Dumlupınar Meydan Muharebesinde esir alınan Yunan Ordusu 1. Kolordu Komutanı General Trikupis serbest kaldıktan sonra ölene kadar her 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Türk Büyükelçiliğine giderek Atatürk’ün fotoğrafının önünde saygı duruşunda bulunuyordu.

      Atatürk’ün büyük bir devlet adamı olduğu gerçeğini düşmanları bile tereddütsüz kabul ediyorlar ve ona saygı duyuyorlardı. Tarihi gerçekleri ters yüz ederek kendilerince uydurma tarih yaratanlar da bu tarihi gerçekleri er geç kabul etmek zorunda kalacaklardır. Atatürk, tarihi gerçeklerin değiştirilerek saptırılmaması için Tarihçilerden liseler için bir tarih kitabı hazırlamalarını istemişti. 1931 yılının Temmuz ayında onlara şu üç notu göndermişti.

 “Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.”

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığa şaşırtacak bir mahiyet alır.”

“Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve geniş medeniyetlere de sahip olmuşlardır. Bunu aramak, incelemek, Türklere ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk Çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

(KAYNAK: Turgut Özakman CUMHURİYET Türk Mucizesi/ İkinci Kitap)

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr           26.01.2024

 

 

        


18 Ocak 2024 Perşembe

EMEKLİLİKTE ZAMMA TAKILANLAR

 

                        

      18 ayda temel gıda ürünlerinden süt 10 liradan 25 liraya, inek peyniri 70 liradan 160 liraya, keçi peyniri 100 liradan 300 liraya, eski inek kaşarı 140 liradan 300 liraya, zeytin 80 liradan 200 liraya, zeytinyağının litresi 80 liradan 300 liraya, kıyma 150 liradan 400 liraya, kuzu eti 160 liradan 500 liraya, sucuk 180 liradan 600 liraya çıktı. Geçen sürede fiyatlar ikiye, bazılarında üçe katladı. Kiraları ve ev fiyatlarını söylemeye gerek yok. Döviz fiyatları da yerinde durmuyor. Diğer kredi faizleri de. Her geçen gün artan fiyatlara yetişmek mümkün olmuyor. Pazar fiyatları uçmuş. Domates, salata 40-50 lira, kışlık sebzeler de 35-40 liradan aşağı değil. Enflasyon artmaya, hayat pahalılığı yakmaya devam ediyor. Maaşlar aynı şekilde artıyor mu? Hayır. İşte, emekliler bu zamlara takılıyor.

       Ekonomik sıkıntılar her dar ve sabit gelirli gibi emeklilerin de soluğunu kesiyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına göre zam alan emekliler, her yıl TÜİK rakamlarına yenik düşüyor.

 2023 yılı TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) oranlarını TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) yüzde 64.77,

 İTO (İstanbul Ticaret Odası) yüzde 74.88,

 ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) yüzde 127,21 olarak açıkladı.

TÜİK’in enflasyon oranı her zamanki gibi hepsinden düşük. 2024 yılının ilk altı ayı için memur ve memur emeklilerine yüzde 49.25, SSK ve Bağ-kur emeklilerine yüzde 42.57 zam yapıldı. SSK ve Bağ-kur emeklilerinin en düşük maaşı da 7.500 liradan 10.000 liraya çıkarıldı. Bu zamlar emeklilerin dertlerine derman oluyor mu? Ne yazık ki, hayır. Bu maaşlar, çarşı pazar fiyatları karşısında güneş görmüş kartopu gibi hemen eriyor.

       Emekli maaşlarının düşük kalmasının nedenlerinden birisi, 2008 yılından sonra emekli olurken hesaplanan maaş bağlama oranlarının düşük tutulmasıdır. TÜİK’in hesapladığı enflasyon oranlarının gerçekçi saptanmaması da bir başka nedendir. Memurlar, Temmuz 2023’de 8.077 lira seyyanen zam aldılar. Söz verildiği halde bu zam memur emeklilerine yansıtılmadı. Çalışan memur ile ve emekli olanlar arasındaki maaş farkı daha da büyüdü ve arasındaki var olan orantısal bağ koptu. Memurların büyük bir kısmı artık 65 yaşından önce emekli olmak istemiyor. Bu yüzden de yeni yetişen gençlerin iş olanağı kısıtlanıyor. Daha önce asgari ücretin üzerinde olan emekli maaşları zaman içinde 17 bin TL olan asgari ücretin altında kaldı. Emekliler için durum böyleyken hayatında bir kez (2 yıl) milletvekilliği yapmış bir kişi hayat boyu milletvekilliğinden emekli oluyor ve 2024’te son zamlarla birlikte 97 bin TL maaş alıyor. Sağlık konularında da emeklilerin ilaç katkı payları ve doktora ulaşmaları sorun olurken emekli bir milletvekili her türlü (özel ve yurtdışı dahil) tedavi imkanına sahip oluyor. Sonuç olarak normal emeklinin umudu başka bahara kaldı.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                      18.01.2024

 

 

 



12 Ocak 2024 Cuma

PAPATYA FALI

 






 

          

      Siyasette de, ticarette de güven çok önemlidir. Güvenini kaybedersen, başta kredini, saygınlığını sonra da her şeyini kaybedersin. Bu söz, siyaset için daha da geçerlidir. Çünkü siyaset alanında görev alanlar toplum adına ve toplum için görev yapıyorlar. Toplum, kendini yönetecek siyasetçilerin doğru, dürüst, liyakatli ve becerikli kişiler olmasını ister. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. Onun için belediye başkan adaylarını dikkatle takip eder. Ülkemizde 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler yaklaşırken siyasi partiler, belediye başkan adaylarını peyderpey açıklamaya başladılar. Tüm partiler adaylarını merkez yoklamasıyla tespit ettiler. Ülkemizin diğer partilere göre demokrasiye biraz daha fazla önem veren ikinci büyük partisi CHP’de aday tespiti için karma bir model uyguladı. Bazı yerlerde anketler, araştırmalar, bazı yerlerde de eğilim yoklaması şeklinde seçim yaptı.

     Geçen haftalar özelikle belediye başkan aday adayları TV karşısına geçerek papatya falına bakar gibi “çıkıyor, çıkmıyor”, diye CHP belediye başkan adayı olarak adlarının açıklanmasını heyecanla beklediler. Hepsi epey umutluydu. Ancak bir kısmı hayal kırıklığına uğradı. Açıklanan adayların çoğu mevcut adaylardı. Kadın adaylara da öncelik verileceği söylenmişti. Ona da dikkat edilmiş. Aslında demokrasilerde siyasi parti üyelerinin, üye olmaktan doğan seçme seçilme haklarının teslim edilmesi gerekirdi. Ancak bu hak hiçbir partide üyeye teslim edilmiyor. Araştırmalar, anketler ne kadar objektif kriterlere dayanıyor? Onları da sadece yöneticiler biliyor. CHP’de aday tespiti konusunda hangi yöntemin uygulanacağı da kuralsız. İki komşu il veya ilçenin birisinde eğilim yoklaması için sandık konulurken, diğerinde konulmuyor. İşte burada bundan sonra sorun çıkıyor. Halbuki sandık konulan yerlerde herkes çoğunluğun tercihine saygı gösteriyor ya da sonucu kabul etmek zorunda kalıyor.

      Belediye başkan adaylığı hatta belediye başkanlığı da amaç değildir. Halka hizmettir, amaç. Onun için adaylık geldiğinde yılbaşında çekilen Milli Piyango’dan çıkan büyük ikramiyeyi kazanmış gibi yapılan sevinç gösterileri veya afra tafralar seçimde ters teper. İç birliğe zarar verir. Seçim kazanılması sadece adayın gayretine bağlı değildir. Aynı zamanda partinin birlik beraberliğine de bağlıdır. Eğer üyeler kendilerine haksızlık yapıldığına inanıyorsa onları oy vermeye götürmekte güçlük çekersiniz. Onun için önce partide iç birliği sağlamak zorunluluğu vardır. Bu görev de il-ilçe yönetimlerine düşer. Benim ekibim bana yeter derseniz. Yetmediğini görürsünüz. Biraz pahalıya çıkar ama iyi bir ders alırsınız. Örgüt yalnızca il-ilçe yönetimleri değildir, tüm üyelerle olan birliktir. Bir oyun bile çok değerli olduğu seçimlerde birlik beraberlik zafere giden yolun temelidir.

       CHP’sinin yeni yönetimi için,“ değişim, diyerek geldiler ama hiçbir şey değişmedi”, diyenler var. Değişim ne yazık ki hemen gerçekleşmiyor. Bazen de tersine oluyor. Ama eninde sonunda tabana kulak verilecektir. Halka rağmen hiçbir şey olmaz. Türk halkı demokrasinin tadını aldı. Kıymetini de bilecektir.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                          13.01.2024

       

 


5 Ocak 2024 Cuma

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ

 






       2023 yılı sevinçleriyle, üzüntüleriyle geride kaldı. Bu yılı pek hoş hatırlamayacağız. Dünyada bölgesel savaşlar sürerken, ülkemizde de deprem, sel, orman yangını gibi felaketler yaşadık. 6 Şubat 2023 tarihinde vuku bulan Kahramanmaraş odaklı depremlerde on binlerce yurttaşımız öldü. Yüzbinlerce insan evini kaybetti. Yılın son günlerinde Irak’ın kuzeyinde yürütülen Pençe-Kilit Harekatı’nda PKK‘lı teröristlerle çıkan çatışmada 12 askerimizi şehit verdik. Milletimizin bağrına ateş düştü. Bu acılar hiç unutulmayacak. Dünya artık eski dünya değil. Hayatta kalmak, yaşamını insana yakışır şekilde sürdürmek her geçen gün daha zor hale geliyor.

      Kuzeyimizde Karadeniz’in üstünde Ukrayna ve Rusya arasında 24 Şubat 2022’de patlayan savaş halen sürüyor. Günahsız insanlar ölüyor. Güneyimizde Ortadoğu’da 7 Ekimde başlayan Hamas ile İsrail arasındaki savaş da sona ermiş değil. İsrail’in her gün attığı bombalarla binlerce insan ölüyor. Gazze’deki Filistinli çocukların, kadınların ve yaşlıların katledilmesi karşısında medeni sayılan ülkeler gözlerini kapıyor, seslerini çıkarmıyorlar. Hayatı savaş meydanlarında geçen Türkiye Cumhuriyetinin önderi Mustafa Kemal Atatürk, savaşlar için bir asır önce şöyle diyordu; “savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı, Yedi Düvele (Emperyalist Devletlere) karşı verilmiş öyle bir savaştı.

      Türkiye Cumhuriyetinin kıymetini anlamak için 100 yıl öncesini iyi bilmek gerekir. 1914’te Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan ile birlikte Almanya’nın oluşturduğu İttifak Devletlerinin yanında Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı Devleti bu savaştan yenik ayrılmış, 30 Ekim 1918’de ağır koşullar taşıyan Mondros Mütarekesini ve ardından 10 Ağustos 1920’de Sevr Anlaşmasını imzalamıştı. Bu anlaşmaya göre; Ege Adaları, Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanistan’a, Rodos, 12 Ada, Batı Ege ve Antalya civarı İtalya’ya, Gaziantep ve Adana civarı Fransa’ya bırakılacaktı. Boğazları bütün devletlere açık olarak İtilaf Devletlerinden oluşan bir komisyonun idaresine verilecekti. Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulacak, Irak ve Musul İngiltere’ye bırakılacak, Hicaz’da bağımsız bir devlet olacaktı.    

      23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi 10 Ağustos 1920’de Sevr’i İmzalayan kişileri 9 gün sonra hain ilan ederek Sevr Anlaşmasını tanımadığını ilan etti. Padişah Vahidettin izniyle Anlaşmayı imzalayan heyette Sadrazam Damat Ferit Paşa, eski Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Mehmet Hadi Paşa, Eski Şurayı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey yer alıyordu. Türkleri dünya üzerinden silme projesi olan Sevr Anlaşması İsmet İnönü başkanlığındaki heyetin 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığı Lozan Anlaşmasıyla yırtılıp atıldı. 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edildi. 

        Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Bunu Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına borçluyuz. Onlara şükran duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin kıymetini çok iyi bilelim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 26 Şubat 1926 tarihinde Erzurum’daki bir gericilik olayıyla ilgili kendisini ziyaret eden Erzurum heyetine Milli Mücadele ile ilgili şöyle demiştir; “Milli Mücadele olmasaydı, Doğuda, Kuzeyde, Güneyde ve Batıda düşmanları yenmeseydik, Erzurum Başkan Wilson’un çizdiği harita gereği Ermenistan’ın bir ili olacaktı. Erzurumlular bunu çok iyi bilirler. Bu nedenle Milli Mücadele’nin ve onun devamı olan Cumhuriyetin değerini, anlamını, hayati önemini çok iyi anladıklarına inanırım. Türk devrimine bağlı olduklarına inanırım.” Ülke olarak etrafımız ateş çemberi ile sarılıyken Ata’mızın, “yurtta barış, dünyada barış”, sözünü de unutmayalım. 

      

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                                        06.01.2024