18 Kasım 2024 Pazartesi
21 Haziran 2024 Cuma
CUMHURİYET HALK PARTİLİ BELEDİYELER
CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Bülent Ecevit’in genel başkanlığında yüzde 41,4 oy alarak birinci parti olduğu 1977 genel seçimlerinden sonra en yüksek oy aldığı seçimler oldu. CHP, bu seçimlerde yüzde 37,76 oy alarak İstanbul, Ankara, İzmir dahil olmak üzere 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe, 48 belde belediye başkanlığı kazandı. CHP’sinin kapalı olduğu dönemde yerine kurulan Sosyal Demokrat Halkçı Parti de (SHP) 1989 yerel seçimlerinde yüzde 28,7 oy alarak birinci parti olmuş ancak parti genel sekreteri Deniz Baykal’ın genel başkan Erdal İnönü ile girdiği genel başkanlık mücadelesi sonucunda başarısını sürdürememişti.
CHP’sinin yeni
genel başkanı Özgür Özel’in neredeyse kendisinin bile beklemediği bu başarı karşısında
temkinli davrandığını, sonucun 1989 seçimlerine benzememesi için belediye başkanlarını
bazı konularda uyardığını görüyoruz. Özgür Özel seçimlerden önce seçimi kazanan
belediye başkanlarının mal beyanlarını belediyelerin kapısına asacağını
söyledi. (Bir kısım belediye başkanının dışında diğerlerinin mal beyanlarının
asılıp, asılmadığını bilmiyoruz.) Seçimlerden sonra da bir genelge yayınlayarak
belediye başkanlarının eş, dost, akraba kayırıcılığı yapmamasını istedi. O da
bu oyların tepki ve ödünç oylar olduğunu biliyor. Bu oyların geri gitmemesi
için başta genel merkez ve örgütler olmak üzere seçilen belediye başkanlarının
hata yapmaması gerekiyor. Halkımız, belediyelerden iltimas, kayırmacılık, yolsuzluk,
israftan uzak durarak beklentilerinin karşılanmasını istiyor. Başkanların kendi
istikballerini değil, vatandaşın istikbalini düşünmelerini istiyor. Hizmet
istiyor. Öncelik sırasının şatafat değil, ihtiyaç doğrultusunda olmasını
istiyor. Halkımız, bu seçimlerde verdiği oylarla içinde olduğu durumdan memnun
olmadığını ve umut olarak CHP’sini gördüğünü gösterdi. Ekonomik sebepler
bunları başında geliyor.
Seçilemeyen
bazı belediye başkanları niye seçilemediklerinin ya da niye aday yapılmadıklarının
farkında değiller. Halen başarılı olduklarını söylüyorlar. Sormak lazım;
O
zaman neden caddeler biraz yağmur yağdığında göl oluyor? Her yer çamur ve bazı
yerlerde asfalt çökmüş, yollar delik deşik, kaldırımlar bozuk.
Niye
her sokakta bol miktarda sokak köpeğine rastlıyoruz?
Neden
yeşil alanlar ve çocuk oyun alanları yetersiz ve bakımsız?
Neden
caddelerde gelişi güzel park eden ve hız sınırını aşan sürücülere bir şey diyen
yok?
Niye
insanların buluşabileceği bir kent meydanı, insanların doğru dürüst alışveriş
yapabileceği bir pazar yeri, sosyal tesisler ve kent lokantaları yok?
Neden
her köşe başında bir seyyar satıcı tezgahı var?
Neden
oto parklar ve toplu ulaşım yetersiz?
Sonuç olarak şehirlerimiz keşmekeş halde. Milletimiz daha
iyi yönetilmeye layıktır. 5 yıl için seçilen yöneticiler, kendileri için değil
millet için seçildiklerini unutmasınlar. CHP’li belediye başkanlarının yüklendikleri
bu görev gelecek nesillerin kaderlerini etkileyecektir. O yüzden gece gündüz
çalışarak başarılı olmak mecburiyeti vardır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 21.06.2024
11 Haziran 2024 Salı
MUZIR ADAM
Ülkemizde, son zamanlarda en çok tartışılan konuların başında “liyakat”, konusu geliyor. Bu konu boşuna tartışılmıyor. Hemen hemen her alanda acemiliklere rastlıyoruz. Bazen bu acemiliklerin faturasını ülke olarak pahalıya ödüyoruz. Liyakat; eğitim, öğretim, bilgi, deneyim, beceri ve uzmanlık demektir. Devletin her kademesinde; yetkili kılınan her kişinin, öncelikle o işe layık olması gerekir. Güçlü devlet ancak öyle olur. Sadece devlet kademelerinde değil, özel sektörde de nitelik, kalite ve liyakat gerekir. İsmet İnönü başbakan iken 8 Temmuz 1929 tarihinde Ankara Hukuk Mektebinde yaptığı bir konuşmada liyakat konusuna değinerek şöyle demiştir; “Bir cemiyette en muzır (zararlı) adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet (yetki) sahibi olandır.” Türkiye Cumhuriyet tarihinde Mustafa İsmet İnönü’nün (24 Eylül 1884 İzmir- 25 Aralık 1973 Ankara) ayrı bir yeri vardır. Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra başbakanıdır. Mudanya Mütarekesini ve Türkiye’nin tapusu Lozan anlaşmasını imzalayan heyetin başkanıdır. Atatürk’ten sonra 2. Cumhurbaşkanı ve CHP’nin genel başkanıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda da Türkiye’yi savaştan uzak tutmuştur. İsmet İnönü, ileriyi gören çok iyi yetişmiş bir asker ve devlet adamıdır. Söylediği söz bugün de geçerlidir
Her işin ehline
verilmesiyle ilgili Kuranı Kerim’de de bir ayet vardır. Nisa Suresi (4) 58.
Ayet. Meali şöyledir: “Şüphesiz Allah
size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle
hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah
her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” Asırlar önce indirilen
kutsal kitabımızdaki ayet günümüze ışık tutmakta ve liyakati emretmektedir.
İster siyasetçi olsun, ister bilim adamı olsun, isterse sade bir yurttaş, aklı
başındaki her insan her işin ehline verilmesini ister. Yöneticiye de, doktora
da, öğretmene de, avukata da, mühendise de, din adamına da, bürokrata da, ustaya
da ihtiyacımız olsa, işinde uzman olana, ehil olana gitmek, ona işimizi
yaptırmak isteriz.
Bir iş uzmanına
yaptırılmazsa sonuç kötü olur. Liyakatsizlik, özellikle devlet yönetiminde
olursa, daha büyük felaketlere yol açar. Milletin tümüne zarar verir. Onun için
toplumu idare edecek siyasetçiler, devlet adamları ve bürokratlar için liyakat
olmazsa olmazdır. Bunun olması için de başta demokrasinin vazgeçilmez unsurları
olan ve devleti yönetmeleri için görev verilen siyasi partilerin liyakata önem
vermeleri ve demokratik kurallara göre yönetilmeleri gerekir. Tüm partilerde, milletvekili,
belediye başkanı il genel ve belediye meclis üyeleri ön seçimle belirlenmelidir.
Öyle olursa liyakate dikkat edilir. İyiler öne çıkar. Bu koltuklar liyakata göre
değil de, güçlülere dayanılarak doldurulursa yerlerinin hakkını veremezler.
Halkın değil, güçlülerin temsilcisi olurlar. Toplumun sağlıklı olması ve yönetilmesi
için her alanda liyakat şarttır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 11.06.2024
31 Mayıs 2024 Cuma
LİDER KUMAŞI
Lider kimdir? Lider; kitleleri
peşine takan, sözüne güvenilen, dün söylediğini bugün değiştirmeyen, toplumun
nabzını tutan, ufku geniş örnek kişidir. Mustafa Kemal Atatürk öyle bir
liderdi. Ülkemizde halen onun kurduğu düzen ve söylediği ilkeler geçerlidir. O bir
dünya lideriydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de
bir liderdi. İnönü, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Türkiye’nin tapusu olan Lozan Anlaşmasını
imzalayan kişiydi. Cumhuriyet tarihi boyunca Bülent Ecevit, Süleyman Demirel gibi
liderler de geldi, geçti. Siyasi partilerin günümüzdeki genel başkanlarından
kimin liderlik özelliklerine sahip olup olmadıklarını zaman gösterecektir. Kim
lider, kim değil? Buna tarih karar verecektir.
Türkiye gibi siyasetin kurumlaşamadığı bir ülkede siyasi partilerin genel başkanları neredeyse tek adamdır. Her şeye tek başlarına karar verebilirler. Şimdiye dek başarısız olduğu için genel başkanlıktan ayrılan sadece İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener oldu. Akşener’in 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde Millet İttifakını oluşturan Altılı Masa’dan (CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkarak) önce kalkması, ardından tekrar oturması ve bu seçimlerden on ay sonra yapılan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, “özü başına”, diyerek seçimlere ittifak yapmadan “hür ve müstakil”, girmesi İYİ Parti ve liderine başarı getirmedi. Bu iki kritik karar seçmen tarafından karşılık görmedi. Sonuçta Meral Akşener başarısızlığın sorumluluğunu alarak parti genel başkanlığından ayrıldı.
Millet İttifakı 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden yenilgiyle çıktığı halde başta bu ittifakın en büyük partisi CHP olmak üzere 6 siyasi partiden hiç biri doğru dürüst bir özeleştiri yapmadılar. Seçimin analizini yapıp, neden kaybettiklerini ortaya koymadılar. Kazanılması kuvvetle umulan seçimler neden kaybedilmişti? CHP’nin genel başkanı ve Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu adaylık sürecini iyi yönetemedi. Altı siyasi partinin bir araya gelerek ittifak yapması ve kendisinin adaylığı normaldi. Ancak Masadaki ikinci büyük parti olan İYİ Parti’nin ve lideri Meral Akşener’in adaylık konusunda önceden ikna edilmesi gerekiyordu. İkna edilemiyorsa da diğer olası adaylar üzerinde durulmalıydı. İkinci hata toplam 7 kişinin cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olmasıydı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir durumdu. Üçüncü hata da Zafer Partisi Lideri ile yapılan gizli protokoldü.
Seçim başarısızlığına rağmen istifa etmeyen Kemal Kılıçdaroğlu, Türk siyasi tarihinde pek rastlanmayan bir biçimde CHP 38. Olağan Kurultay’ında Özgür Özel ile girdiği genel başkanlık yarışını kaybetti. Yerini Özgür Özel’e bıraktı. Böylelikle 2023 yılındaki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde partilerinde güçlü vaziyette olan iki genel başkan bir yıl içinde yapılan iki seçim sonrası devre dışı kaldılar. CHP'sinde yapılan genel başkan ve kadro değişimi 31 Mart 2024 yerel seçimlerine de yansıdı. 5 Kasım 2023’ten beri genel başkan olan Özgür Özel genel başkanlığındaki CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde yüzde 37 oy alarak Türkiye’nin birinci partisi oldu. Ancak CHP genel başkanı Özgür Özel ve CHP yönetimi aldığı oyların tepki ve ödünç oylar olduğunu unutmamalıdır. Bundan sonra CHP'sinin izleyeceği politikalar da bize Özgür Özel’in lider kumaşına sahip olup olmadığını gösterecektir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 31 Mayıs 2024
19 Mayıs 2024 Pazar
KENDİNİ BİLMEZ
Günlük hayatta bazen ufak bir anlaşmazlıktan büyük kavgaların çıktığına tanık oluruz. Bu
kavgaların nedeni genellikle bir yanlış anlamadan ya da tarafların birbirlerine ön
yargıyla bakmalarından kaynaklanır. Bu durumda serinkanlı olup, olayın
yatışmasına çalışmak en doğru davranış biçimidir. Ama her zaman sağduyu hakim
olmaz. Öfkeyle hareket edilir. Bu durumda her iki tarafın kaybetmesi
kaçınılmazdır. Taraflardan biri olayı çığırından çıkarıp, konumuna güvenerek karşısındakini,
“ben sana gösteririm”, diye tehdit ederse ateşe benzin dökmüş olmaz mı? Onun hakkındaki kanaatiniz olumlu olabilir mi? Bu sözleri söyleyen kişi, ne kadar
kendini güçlü göstermeye çalışırsa, çalışsın aslında kendi zayıflığını
belirtmiş olur. Böyle mevkiine uygun davranmayan kişilere de, “kendini bilmez”, denir.
Adam olmak bir
duruş, bir karakter meselesidir. Bunun makam, mevkii ile bir ilgisi yoktur. Ama
hak etmediği halde bir koltukta oturan, siyasette yetki sahibi olan babasını
bile tanımayan siyasetçiler yok mudur? Vardır. Hem de çok. Bu kişiler halkın
kendilerine verdikleri yetkinin geçici olduğunu anlayamıyorlar. Demokratik ülkelerde
yetki sahibi bir kişi ile sade bir yurttaşın hiçbir farkı yoktur. Fark sadece o
kişinin üstlendiği görevden ibarettir. O da ona bir sorumluluk yükler. Gücünü
oturduğu koltuktan alan bazı koltuk sahiplerinin davranışlarını ve
konuşmalarını görünce aklıma hep şu öykü gelir. Bir adam, her gün bir şey yapmadan sırt üstü yatan oğluna, “sen adam
olamazsın”, dermiş. İçten içten babasına kızan haylaz oğlan da evi terk ederek,
parasız yatılı okullarda okumuş, yıllar sonra babasının yaşadığı kente vali
olarak atanmış. Hemen jandarmalara emir verip, babasını ayağına getirmelerini
emretmiş. Babası gelince de, “bak gördün mü baba, vali oldum”, deyince, babası
da kendisini o kadar yoldan ayağına getirten oğluna şöyle bir bakarak, ”oğlum,
ben sana vali olamazsın demedim,
adam olamazsın, dedim.”
Siyasi
partilerde görev üstlenenlerin sade yurttaşlara afra tafra yapmasının hiçbir
açıklaması olamaz. Belli bir kitleyi temsil eden bir kişinin yaptığı hareketlerin
sadece kendisini değil temsil ettiği kitleyi de bağladığını unutmaması gerekir.
Bütün mesele makam, mevkii sahibi kişinin o koltuğu hak edip, hak etmediği ile
ilgilidir. Yönetici olan kişi eğer o koltuğu hak etmiyorsa havalara girerek,
“vay, ben ne oldum”, diyebilir. Yerini hazmedememiş olabilir. Bu durumdaki bir
siyasetçinin halka saygısızca hareket etmesi, sadece kendi kuyusunu kazması
demektir. Bu davranışlarının sonucunda kısa zamanda siyaset sahnesinden silinir.
Eğer bir siyasetçi olayların değerlendirmesini yapamıyor, siyasetin çalışma
şartlarına dayanamıyor ve eleştirilere katlanamıyorsa, o koltuğu işgal etmemesi
gerekir. Çünkü toplumun zamanını çalmaya hakkı yoktur. Bir siyaset adamı için
alçakgönüllü olmak, tevazu göstermek olması gereken bir özelliktir. Siyasette
sorumluluk alanların birinci görevi toplum yararına çalışmak ve halka saygılı
davranmaktır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 19.05.2024
6 Mayıs 2024 Pazartesi
HALKIN KANTARI
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
Anayasası; devletimizin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu ve
tüm T.C yurttaşlarının dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin eşit
haklara sahip olduğunu yazar. Özgür ve demokratik bir ülkede yaşadığımız için yasal
kısıtlılığı olmayan her T.C yurttaşı siyaset yapma hakkına sahiptir. Gerekli
şartlara uyarak her yurttaş seçimle gelinen cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği,
belediye başkanlığı, il genel-belediye meclis üyelikleri ve muhtarlık gibi her
mevkiiye aday olabilir. Ülkemiz, 2018’de yapılan genel seçimlerinden beri
uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetildiği için icraat yetkisi halk
tarafından doğrudan seçilen partili cumhurbaşkanındadır. Cumhurbaşkanı
kabinesini oluşturan bakanları TBMM dışından atamaktadır. Bakanlar, cumhurbaşkanına
karşı sorumludurlar. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri ise
yasaları yapmakla yükümlüdürler. Devlet mekanizmasının genel yönetimi böyleyken
yerel yönetimlerimizi de belediye başkanları, belediye meclisleri, il genel
meclisleri ve muhtarlar temsil eder.
Belediye
başkanları bağımsız ya da bir siyasi partiye bağlı olarak doğrudan halkın
oyuyla seçilirler. Yerel yönetimlerde meclislerden çok belediye başkanları göz
önündedir. Geniş yetkilere sahiptirler. Belediye başkanları sadece kentin yol,
su, kaldırım, park, bahçe işleriyle uğraşmaz bunlarla birlikte halkın işiyle,
aşıyla, konutuyla, kreşiyle, kültür işiyle, okuluyla, öğrenci yurduyla kısacası
günlük yaşamının her aşamasıyla ilgilenmek zorundadır. Halk yaşadığı kenti
idare etmek üzere seçtiği yerel yöneticilerini seçildikten sonra her gün, her
saat, her an denetler. Ona hesap sorma hakkını kendinde görür. Çünkü belediye
başkanının verdiği kararlar onun hayatını ve geleceğini yakından etkiler.
Belediyenin kullandığı bütçe halkın verdiği vergilerden oluşur. O yüzden
başkanın hesapsız harcamaları kılıfına uydurulmuş bile olsa eğer gereksizse
halkı rahatsız eder. Demokrasinin en güzel tarafı da budur. Sonuçta halk
yöneticilerini beğenmiyorsa eleştirir ve zamanı gelince de seçimle değiştirir.
Halkın kantarı şaşmaz. Halk samimiyet ister. Gerçek adanma ister. Hizmet ister.
Kent halkı,
belediye başkanını kendi içinden seçtiği için seçilince değişen, kendini
herkesten farklı gören, siyaset vasıtasıyla ele geçirdiği kamu gücünü kendi
siyasi ikbali için kullanan kibir sahibi siyasetçileri sevmez. İktidarda iken övülmeye,
pohpohlanmaya alışmış bu gibi yöneticilerin etrafı kalabalık olur. Onların her
hareketinde bir keramet aranır. Neredeyse o Allah’ın bir lütfudur. Ona öyle
söylerler. Güç elden gidince de o sihirli atmosfer kaybolur. Artık onlar için
halkın arasında sade bir yurttaş olarak yaşamak bile katlanılması zor bir
durumdur. Halbuki bu koltuklar geçicidir. Bu koltukların geçici olduğunu
bilerek hareket eden ve önceliği halka hizmete veren yöneticilerin kredileri bu
yüzden sonsuz olur. Görevi bıraktıktan sonra bile devam eder. Zaten önemli
olan, koltuktayken değil koltuktan indikten sonra itibar görmek, değil midir? Halkın
gönlünde taht kuran, başkanlığı devrettiği halde halen aranan, sevilen Eskişehir
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen gibi halktan kopmazsanız, halkın
dertlerini dinlerseniz, onların dertlerine deva olursanız, onların paralarını
çar-çur etmezseniz halk sizi unutmaz, ebediyen bağrına basar.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 06.05.2024
26 Nisan 2024 Cuma
YEREL SEÇİMLER SONRASI CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN UZUNKÖPRÜ’DEKİ DURUMU
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Uzunköprü’de 3 dönemdir elinde tuttuğu belediye başkanlığını kaybetti. Ardından
ilçede parti içinde tartışmalar başladı. Yönetimdekiler, sorumluluklarının
gereğini üstlenip özeleştiri ve İlçe Danışma Kurulunu toplayıp seçim
değerlendirme toplantısını yapmak yerine parti içi muhalefeti suçlamayı
seçtiler. Parti içinde yönetimi ve belediye başkanının icraatlarını beğenmeyip
karşı tavır alan bazı üyeler de yönetimi ve belediye başkanını suçladılar. Kısacası yorgan
gitti ama kavga bitmedi. Yenilginin faturasını yetki sahibi olmayanlara kesmeye çalışmak daha büyük yanlışlara kapı açar. Bu kaotik ortamın sürmesi halinde CHP, Uzunköprü’de (32 yıl aradan sonra büyük fedakarlıklarla 2009 yerel seçimlerinde
kazandığı) belediye başkanlığını tekrar kazanmak için uzun yıllar beklemek
zorunda kalabilir.
CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi 14 büyük şehirle beraber Kastamonu, Adıyaman, Afyonkarahisar gibi uzun yıllardır sağ partilerin ellerindeki illerde de başarılı oldu. Buradaki başarı, il-ilçe örgütlerinin üyelerle birlik – beraberlik içinde olmasından, halkın sevdiği doğru aday tespitinden ve doğru seçim stratejisinden kaynaklanmıştır. Dış etkenler de bu başarıda etkili olmuştur. Ekonomik nedenler bunların başında gelmektedir. Rüzgar CHP’sinin arkasından eserken ne oldu da CHP, Uzunköprü’de eski seçimlere göre büyük oy kaybına uğradı. Aynı avantajlar Uzunköprü’de de CHP için söz konusu değil miydi? Uzunköprü CHP’sindeki hatalar sadece son yıllarda yapılmadı. Uzun süredir yapılıyor. Bu hataların başında parti içinde gruplaşmaların olması gelir. Bir yeri hedefleyerek siyasetle uğraşanların hemen bir grup kurup, kendi ekibinin dışında hiç kimseye parti içinde hayat hakkı tanımaması, adeta karşı tarafı düşman olarak görmesi başarısızlığın temel nedenidir. Liyakata ve emeğe değer vermeyip, “benim adamım iyidir”, derseniz başarı hayal olur. Bir siyasi partide parti içinde parti olamayacağı gibi, yönetimde olanların da muhaliflere düşman gözüyle bakmaması gerekir. Bu seçimlerde, başarı için her zaman örgüt içinde birlik beraberliğin gerektiği bir kere daha ispatlandı.
Siyasi
partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyaset ve siyasetçi olmadan
demokrasi olmaz. Herkesin siyasetle ilgilenmesi demokrasinin gelişmesi ve
yöneticilerin kaliteli olması bakımından gereklidir. Siyaset, makam, mevkii sahibi olmak, rant kazanmak için değil halka hizmet için yapılır. Ben de, siyasetin ülkemiz
için yapılması gereken bir görev olduğuna inandığımdan ilkelerime uyan Cumhuriyet Halk Partisi’nde uzun yıllar görev aldım. SHP
ve CHP’de geçen 36 yıl içinde mahalle delegeliğinden kurultay delegeliğine,
ilçe başkanlığından seçim komitesi başkanlığına, milletvekili aday adaylığından
belediye ve il genel meclis adaylığına kadar çeşitli görevler üstlendim. Genç
siyasetçilere her zaman destek vermeye çalıştım. Ancak bazılarının beni hayal
kırıklığına uğrattığını söylemeden geçemeyeceğim. Yine de karamsar olmayalım.
Umudumuz gençlerdedir. Bundan sonra yapılacak olan şey; Uzunköprü’de Cumhuriyet
Halk Parti’sinde birliği beraberliği sağlayacak yeni bir yönetimin iş başına gelmesidir.
CHP’sinin’ Uzunköprü’de bütün üyelere eşit ve adil davranan hiziplerin
etkisinde olmayan tarafsız bir yönetime ihtiyacı vardır.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 27.04.2024