15 Ekim 2020 Perşembe

TARİHİN EN BÜYÜK İNSANLIK DRAMI

2. Dünya Savaşı (1939-1945)
             

                            

                       

          Yakın tarihin en büyük insanlık dramı 1939’da başlayıp, 1945’te sona eren İkinci Dünya Savaşında yaşanmış, bu savaş sona erdiğinde 60 ile 65 milyon arası insan ölmüştür. Bu karanlık sayfaları yazanların başında İtalya'da Mussolini, Faşizm, Almanya'da Hitler, Nazizm rejimleriyle ülkelerini baskı altına almışlar ve dünyayı felakete sürüklemişlerdir. Yahudileri ve muhalifleri toplama kamplarına göndererek katletmişlerdir. Primo Levi (1919-1987), Nazi Toplama Kamplarına gönderilen binlerce insandan biriydi. "Bunlar Da Mı İnsan", adlı kitabında bu toplama kamplarındaki akla hayale gelmeyen işkenceleri ve zulmü yazdı. 1919’da Torino’da dünyaya gelen kimya öğrenimi gören Primo Levi Yahudi cemaatine mensup bir İtalyan idi. İtalyan direnişçilerine katıldığı için13 Aralık 1943’te tutuklanmış, iki ay sonra da (1944) Polonya’daki Auschwitz Toplama Kampına gönderilmişti. Savaş sonunda, 27 Ocak 1945’te özgürlüğüne kavuştuğunda toplama kampına beraber gönderildiği 650 kişiden, sağ kurtulan 20 kişiden biriydi. 

            Tarihi sorumlulukla, insanlığın bu utanç günlerinin unutulmaması, gelecek kuşaklara aktarılması ve bir daha yaşanmaması için hemen Aralık 1945-Ocak 1947 tarihleri arasında başından geçenleri tuttuğu günlük notlara bakarak satırlara döktü. Yazdığı kitap 6 dile çevrildi. Primo Levi, Türkiye’de ilk baskısı1996’da yapılan ve Türkçe’ye Zeyyat Selimoğlu’nun çevirdiği kitabıyla ilgili sorulan sorulara, yaşadığı tecrübenin ışığında, verdiği yanıtlarda (sayfa 215-216) otoriter yönetimlerin karakteristik özelliklerini şöyle anlatıyor: “Otoriter bir devlette durum böyle değildir. Gerçek tektir, yukarıdan belirlenmiştir; gazetelerin hepsi aynıdır. Hepsi bir tek gerçeği yineler. 1924 ile 1945 arasında İtalya’da durum buydu.” “Otoriter bir devlette, gerçeği değiştirmek, geriye bakarak tarihi yeniden yazmak, haberleri çarpıtmak, gerçek olanları bastırıp yalan haberler eklemek meşru görülür. Bilginin yerini propaganda alır. Gerçekten de böyle bir ülkede hakları olan bir yurttaş değil, bir kulsundur ve bir kul olarak devlete (ve kişiliğinde devleti somutlaştıran diktatöre) fanatik bir bağımlılık ve körü körüne bir itaatle yükümlüsündür.”

         Diktatörlerin neden olduğu böyle kanlı savaşların ve dramların bir daha yaşanmaması için insanlık gerekli dersleri çıkarmış, bunun sonucunda; dünya barışının bir an önce sağlanması gerektiği, insan haklarının önemli olduğu ve insan haklarına verilen önemin artması gerektiği anlaşılmıştır. Halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokrasi, bazı sakıncalarına rağmen şimdiye dek insanlığın bulduğu en iyi yönetim biçimidir. İnsanoğlu her zaman insan haklarını, özgürlükleri, eşitliği, hakkı, hukuku, adaleti aramıştır. Uygarlığın gelişimi de böyle olmuştur. 

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                        14.10.2020

                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder