17 Aralık 2022 Cumartesi

HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR

 



    Havanın çok ağır, puslu, dumanlı olduğu zamanlar vardır. Özellikle kış aylarında bu durumlarda (Uzunköprü gibi hava kirliliği olan yerlerde) nefes almak bile zorlaşır. Bunun üstüne bir de Ergene Nehrinin taşıdığı zehirli atıklarının buharlaşarak havaya karışması ve sonrasında da yağmurla toprağa inmesiyle, bu hava kirliliğinin ikiye katlandığını düşünün. İşte o zaman hava kurşun gibi ağır olur. Büyük Türk şairimiz Nazım Hikmet (1902-1963) “Kerem Gibi”, şiirinde, "hava kurşun gibi ağır" diyerek yaptığı benzetmeyle yaşadığı dönemdeki toplumsal havanın aşırı bunaltıcı, dayanılmaz, katlanılmaz olduğunu ifade ediyor. "Gelin kurşun eritmeye", dizeleriyle de, içinde yaşadığı topluma mücadele çağrısında bulunuyor. İşte Nazım Hikmet'in Kerem Gibi şiiri:

Hava kurşun gibi ağır! !
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum...

O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana...

«Deeeert çok, hem dert yok»
Yüreklerin kulakları sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağır bağırıyorum...
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr           18.12.2022


28 Kasım 2022 Pazartesi

HASAN DAĞI

 



Edirne-Karaağaç
           

                                  

      Toplumu idare etmek için seçimle gelenlerin oturduğu koltuk, rahat bir koltuk değildir. Tabiri caizse, iğneli bir koltuktur. Bu terim, toplum adına sorumluluk yüklenmiş birinin görevinin, ne kadar ağır olduğunu ifade eder. O koltuklarda oturanlar, bu durumu bilerek oraya oturmuşlardır. Oy vererek, o kişinin o koltuğa oturmasını ve kamu gücünü kullanmasını sağlayan halk, aynı zamanda denetim ve eleştiri hakkını da kullanır. Onun için seçimle bir yere gelen bir kişi, en sert eleştirilere bile tahammül etmek, demokratik kurallara uygun hareket etmek zorundadır. Halka sırtını dönemez, kibirle hareket edemez, her aklına geleni söyleyemez. O, artık toplumun temsilcisidir. “Taç giyen baş akıllanır”, sözü onun rehberi olmalıdır.

       Bir yeri iyi yönetmek orada sadece kendi hakimiyetini kurmak değildir. Yönetim takım oyunudur. İyi bir yönetici, kadrosunu kurarken eşe, dosta, arkadaşa göre değil, ehliyete ve liyakata göre hareket eder. Sadece alkışlardan, övülmekten güç alan yöneticiler, altlarından koltukları gidince, bu alkışların tersine döndüğünü görürler ama artık çok geçtir. Halk, kendisine hizmet edeni de, algı yönetimiyle kendisini kandıranı da unutmaz. Meşhur sözdür, “şehir mezarlıkları kendini vazgeçilmez sananlarla doludur.” Yöneticiler, halkın tepkisini ya da eleştirilerini kendisine yapılan bir haksızlık olarak görmemelidir. Tam aksine eleştirilere kulak vermeli ve hoşgörülü olmalıdır.

      Demokrasi yolunda düşe kalka yol almaya çalışan bir ülkeyiz. Siyasi, sosyal, ekonomik zorlukların yanı sıra iç ve dış tehditlerle de karşı karşıyayız. Bu durum içinde, kimin ne olacağı artık ayrıntı bile değildir. Siyaseti, koltuk kapma yarışı olarak görenlerin yerini, siyaseti hizmet etme yarışı olarak görenlerin alması gerekir. O zaman ülkemiz gelişir. Toplumun parasını idare edenler, bu parayı çarçur edemezler. Hele siyaseti zenginleşme aracı olarak gören ve buna göre hareket edenleri halk katiyen affetmez. Bu konuda yıllardır halk arasında söylenen anonim bir halk deyişi vardır. Her zaman, her şeyi yağma Hasan’ın Böreğine çevirenler için söylenir;

           Hasan Dağı arpalıktır,

           Eğer saban yürürse.

           Her derede bir değirmen,

           Eğer suyu gelirse…

           Her kümeste bir tavuk,

           Eğer köylü verirse…

           Güzel gidiş bu gidiş,

           Eğer sonu gelirse!

Son söz: “Türkiye’de bilgisizliğin en geçerli olduğu yer, hiç şüphesiz siyaset hayatıdır. Eğer bilgisizliğin diploması verilseydi, siyasi partilerimiz birer okul olurdu. “ Uğur Mumcu

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr               29.11.2022

 

 

      

        

                            

 

 

 

 

 

 

                 

 


12 Kasım 2022 Cumartesi

DÜŞMANIMIN DÜŞMANI


 






   

                                    

        Siyaset dünyasında yer alan bir takım siyasetçilerde, “düşmanımın düşmanı dostumdur”,  düşüncesi hakimdir. Kurt politikacılar, rakip gördüğü ya da beğenmediği bir siyasetçinin düşmanını dost, dostunu da düşman olarak kabul ederler. Sadece o kadarla da kalmaz,“bitaraf olan bertaraf olur”, mantığıyla taraf olmayanlara bile düşmandırlar. Bu davranış biçimine günlük hayatta da rastlarız. Halbuki düşmanlık üzerine siyaset yapılmaz. Siyaset, insan kazanma sanatıdır. Demokratik kurallar içinde yapıldığı takdirde halka hizmet vasıtasıdır. Kişisel hırs, kin ve intikam hisleriyle hareket edip, siyaseti senden benden ayrımı yaparak çete savaşına çevirirseniz, bunun kazananı olmaz. Sonunda bu davranışı sergileyenler, kaybeder. Gereksiz girilen savaşlarda kazansalar bile bu bir Pirus Zaferi olur. Pirus Zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferdir. 

     Herkesi ayrı değerlendirmek, gerçekleri söyleyenlerden çekinmemek, tam aksine kulak vermek gerekir. 20.yüzyılın önde gelen İngiliz yazarlarından (1984 ve Hayvan Çiftliğinin yazarı)  George Orwell (1903-1950), bu konuda şöyle diyor, “bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.”  Öyle de olsa, gerçekler değişmez. “Dünya dönüyor”, diyen İtalyan astronom ve Fizikçi Galileo (1564-1642), yargılandığı mahkemede bu teorisini inkar etmesini aksi takdirde mahkum olacağını söyleyen hakimlere, mahkum olmayı göze alarak, “yine de dünya dönüyor”, demiştir. Cinsiyet, ırk, din ayrımı yapılarak da siyaset yapılmaz. Ata’mızın yaptığı devrimler sonrasında ülkemizde kadın erkek eşittir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 10. Maddesi şöyle yazar; " Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Siyasetçilerin, Anayasamızın 10. Maddesini çok iyi okumaları gerekir.

     Türk Milleti, siyasetteki kısır çekişmelerden, kavgalardan artık bıktı. Genel ve yerel yöneticilerin kavgaları bırakıp, toplumun sorunlarına çare bulmasını sabırla bekliyor. Siyasetçilerin görevi halka hizmettir. Halkımız kadirşinastır. Kendisine samimiyetle hizmet eden kişiye dünya durdukça sevgi ve saygı duyar. Dünya ve Türk Tarihinde böyle kişilerin başında Gazi Mustafa Kemal Atatürk gelir. İnsanlığa ve Türk Milletine yaptığı hizmetlerle adını altın harflerle dünya ve Türk tarihine yazdırmıştır. Makamlar gelip, geçicidir.  Ata’mızın dediği gibi Türk Milletinin sade bir ferdi olmaktan daha büyük bir makam yoktur.

       Kurtuluş Savaşında Büyük Taarruz öncesi, Meclis Başkanı olarak Gazi Mustafa Kemal’in üzerine aldığı Başkomutanlık yetkisinin süresi sona ermişti. Bu yetkinin uzatılmasına bir takım muhalefet milletvekilleri TBMM’inde karşı çıkıyordu. İngiliz gazeteci ve yazar Lord Kinross, Atatürk/Bir Milletin Yeniden Doğuşu adlı kitabında bu olayı şöyle anlatır; "Mayıs ayında Meclis, onun hasta ve yatakta olmasından yararlanarak, üçüncü bir uzatmayı reddetti. Böylece ordu başsız kalmış oluyordu. Gazi Mustafa Kemal hasta yatağından kalkarak askeri kıyafetlerini giydi ve Mecliste şu konuşmayı yaptı. "O mutlu gün gelince bütün milletle birlikte, en büyük mutluluklara erişmekle şeref duyacağız. Benim başlıca ikinci bir mutluluğum olacaktır ki, o da; kutsal davamıza başladığımız gün bulunduğum yere geri dönebilme olanağıdır. Milletin koynunda serbest bir fert olmak kadar, dünyada bahtiyarlık var mıdır? Gerçekleri iyi kavrayan, yürek ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insan için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur”. Gazinin Mecliste yaptığı bu konuşmadan sonra başkomutanlık yetkileri milli amaca ulaşıncaya kadar uzatıldı."

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                   11.11.2022

            
       

7 Kasım 2022 Pazartesi

CİSRİ ERGENE

 




         UZUNKÖPRÜ, Sultan 2. Murat tarafından Trakya’da kurulan ilk Türk kentidir. 1427-1443 yılları arasında inşa edilen 1238 metre uzunluğundaki taş köprünün yanında kurulmuştur. Ergene adı verilen bu kente daha sonra resmi olarak Cisri Ergene adı konulduysa da halk bunu benimsemedi. Halkın kullandığı Uzunköprü adı 1917’de resmileşti. 4 kez düşman işgaline uğrayan Uzunköprü, 1920’de Yunan işgali sırasında Yunanlılar tarafından adı değiştirilerek Makrifere yapılmış, 18 Kasım 1922’de kurtuluştan sonra tekrar özgün adını almıştır. 6 asırlık tarihe sahip Uzunköprü, kurulduğundan beri stratejik ve ekonomik yönden her zaman önemli olmuştur.

        Ancak Uzunköprü son yıllarda özelikle ekonomik ve sosyal yönden kan kaybetmiştir. Verimli topraklara sahip Uzunköprü’nün zenginliği büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı idi. Bu sektörün yeteri kadar desteklenmemesi nedeniyle 30-40 yıl önce Trakya’nın en parlak ilçelerinden biri olan Uzunköprü artık göç veriyor. Köylerde tarım ve hayvancılıkla uğraşan genç nüfus kalmadı. Nüfus yaşlanıyor. Gençler, çalışmak için büyük illere gidiyor. Üniversite bitirenlerin çoğu kente geri gelmiyor. Kentini seven Uzunköprülülerin bir kısmı bu durumu tersine çevirmenin yollarını arıyor, siyasetçileri göreve davet ediyor.

        12 Mart 2021 tarihinde kaleme aldığım ve Hür Gazete’de yayınlanan “AZ GİTTİK UZ GİTTİK”, adlı yazımda Uzunköprü’nün hizmet beklediği bazı konuları belirtmiştim. O tarihten bu yana geçen 20 ayda bir değişiklik olmuş mu? Olmamış mı? Hep beraber bir bakalım;

Ergene- Geçen sürede Ergene Ovasına hayat veren Ergene Nehrimizin temizlenmesinde olumlu bir gelişme göremedik. Çocukluğumuzdaki gibi sularında yüzeceğimiz ve balık tutacağımız bir nehri halen özlemle bekliyoruz.

Çakmak- Çakmak Barajı inşa edildi. Bu güzel bir hizmet ama sulama kanallarının büyük bir kısmı yapılmadı.

Eskiköy- Uzunköprü’ye hem turizm, hem de ihracat açısından büyük yararı olacak Yunanistan’ın Dimetoka şehrine 20 km uzaklıktaki sınır kapısı projesinde önemli bir adım atılmadı.

Doğalgaz- İpsala'dan Uzunköprü'ye döşenen ve yüzde sekseni tamamlanan doğal gaz boru hattı sökülmeye başlanmış. Borular sökülmeye başlandığına göre 7 yılda sadece tankerle taşınarak 2 mahalleye verilen doğal gazın tüm Uzunköprü’ye verilmesi acaba kaç yıl sürer?

Huzurevi- Yardımseverlerin katkısıyla açılan Huzurevinin eleman eksikliği nedeniyle henüz faaliyete geçemediğini öğrendik.

Hükümet Binası- Bina boşaltılmaya devam ediliyor. Yenisinin ihalesi bekleniyor.

Hastane-  “Yeni yapılan hastanenin inşaatı yarıda kaldı, inşaat ilerlemiyor,” diye yerel basında haberler görüyoruz.

Muradiye Camii- Tadilatı devam ediyor.

Tarihi Çeşmeler- Tarihi Çeşmelere el atıldığını görmedik.

Tarihi Uzunköprü- Tadilatı devam ediyor.

Pancar Şirketi- “Şeker Park”, adıyla hizmete gireceğini öğrendik. Ancak projesi ve mülkiyeti konusunda bir açıklamaya rastlamadık.

Otopark- Keşan Belediyesi Hizmet Binası altındakine benzer büyük bir kapalı otoparka Uzunköprü’nün de ihtiyacı var. Henüz öyle bir teşebbüs yok. İlçede bütün yollar otopark durumunda. Şehrin içinde yeni yapılan 30-40 dairelik apartmanların bile otoparkı yok.

Meydan- Uzunköprü’ye yakışır bir kent meydanının yapılmasını bekliyoruz. Ergene Oteli yıkılarak bir alan açıldı ama devamı gelmedi. Nasıl bir proje uygulanacağı konusu da açıklanmaya muhtaç.

Terminal- İlçenin kenarına yapılan terminal faaliyete geçti. Ancak Tarihi Köprünün kapalı olması dolayısıyla Uzunköprü’ye giriş yapan araçlar Atatürk ve Kavak Mahallesi yolunun trafiğini yoğunlaştırdı. Bir de terminalin trafiğinin buna eklenmesi ilerde kazaların artmasına neden olabilir. Bu yüzden terminalin şehir merkezi ile bağlantısı için Lise yolunun genişletilmesi ya da yeni bir yolun açılması gerekir.

Pazaryeri- Dokunulmadı.

Kırkkavak Deresi- Dokunulmadı.

      Görüldüğü gibi geçen 20 ayda da “az gittik, uz gittik.”

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr          07.11.2022



1 Kasım 2022 Salı

CUMHURİYETE YAKIŞMAYAN OLAY NEPOTİZM



                                            





2019 yerel seçimlerinde CHP Uzunköprü İl Genel Meclis üyeliği 4.sıra adaylık çalışmalarımdan bazıları. Sırasıyla; Aslıhan, Kırcasalih, Yeniköy,Yağmurca, Karabürçek, Kurtbey ziyaretleri.


         Bir yemek yedik, kıyamet koptu. CHP’sinin Uzunköprü’de yıllarca başarısı için mücadele etmiş, kıdemli üyeleri kendi aralarında bir akşam yemeği düzenledi. Ben de bu yemeğe katıldım. Çoktan beri bir araya gelememiş partili dostlarımızla özlem gidermiş olduk. Sonrasında yemeğe katılan arkadaşların bir kısmı tarafından hazırlanan bir bildiri yayınlandı. Bildirinin içeriğine pek itiraz etmesem de seçimlere az bir süre kaldığı için zamanlamasına ve bir kurul ismiyle yayınlanmasına başlangıçtan beri itirazım oldu. Onaylamadığım bu durumu bildiriyi hazırlayan arkadaşlara da izah ettim. Ama bildiri yayınlandı. Ondan bir iki gün sonrasında da Uzunköprü Belediye Başkanının karşı bildirisi sosyal medya ve yerel gazetelerde yer aldı. A dan Z ye katılmadığım ve ayrıştırıcı bulduğum bir bildiriydi. Birleştirici olması gereken seçilmiş bir kişinin, insanları tek tek hedef göstererek, had bildirmeye kalkmasını esefle karşıladım. Buna kimsenin hakkı olmaması gerekir. Seçimle gelmiş olsa bile hiç kimse yıllarını partiye veren insanları, bildiri yayınladı ya da kendisinin görev yapma biçimini beğenmiyorlar diye suçlayamaz. Daha sonra ilçe başkanı, ilçe binasında düzenlediği basın toplantısındaki konuşmasında da yatıştırıcı olacağına, aynı tarzda devam etti.

       İşte zaten sorun bu. Sorun, "seçimle geldik, artık biz istediğimiz her şeyi yapabiliriz”, anlayışıdır. Kendinizi demokrat addediyorsanız ve Cumhuriyet Halk Partisinin anayasası olan tüzük maddelerine uyuyorsanız, partiyi istediğiniz gibi değil, demokratik, adil, eşitlikçi, katılımcı ve şeffaf olarak yönetmek zorundasınız. 2017 ve sonrasında CHP Uzunköprü ilçe yönetimi partiyi eşit, adil ve demokratik bir biçimde yönetmedi. 2019 yerel seçimlerine girerken il genel ve belediye meclis üyelikleri için defalarca imza toplayarak yazılı ve sözlü müracaat etmemize rağmen CHP Uzunköprü ilçe yönetimi sandık koymadı. Ön seçim ya da eğilim yoklaması yapmadı. Üyenin seçme ve seçilme hakkını elinden aldı. İl genel ve belediye meclis üye listelerinin hangi kriterlere göre oluşturulduğunu bugün bile bilmiyoruz. Türkiye’ye demokrasi getirme iddiasındaki partimizin önce kendi içinde demokrat olması, hak, hukuk, adaleti uygulaması gerekirdi.

       Belediye başkanı yayınladığı bildirisinde, sanırım beni, “sıralamayı beğenmedi, ondan dolayı partiye gelmiyor, çalışmalara katılmıyor”, diye eleştiriyor. Siyaset gönüllü yapılan bir iştir. Sizin sahip olduğunuz, “siyaset eşittir koltuk anlayışı”, bende egemen olsaydı, 34 yıldır her halükarda partili olmaz, çalışmalara katılmazdım. O savınız bana göre değil. Size ve ekibinize oy ve destek verdiğim 2017 CHP Uzunköprü ilçe kongresinde 3 oyla seçim kazandığınızda, kongre konuşmanızı düzenlediğimde, ilçe seçim kurulunda partiyi temsil ettiğimde de bir kişinin ya da grubun çıkarını değil partinin ve toplumun çıkarını düşünüyordum. Şimdi de öyle. O zamanki şartlarda diğer adaylara göre daha iyi yapacağınıza inanmıştım. Ancak geçen zamanda dar grupçuluğun dışına çıkamadınız.

      Ülke olarak dağ gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Şimdi umudumuz önümüzdeki 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerindedir. Onun için herkesin kibirlerinden sıyrılıp, aklını başına alması gerekir. Halkımız, seçimle bir yere gelenleri, sadece geçici bir süre kendileri adına görev yapması için görevlendirmiştir. Kimseden üstün bir tarafları yoktur. Halka saygılı yöneticiler, eşini, dostunu, arkadaşlarını kollamaz, akraba kayırıcılığı (nepotizm) yapmazlar. Liyakata değer verirler. Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu konuda şöyle diyor;  "Cumhuriyete yakışmayan bir olay vardır nepotizm. Akrabacılık çok kötü bir şey. Bir nevi doğuş imtiyazına gidiyor. Cumhuriyet bunu kaldırmaz. Liyakat sistemine göre gidilmeli. Olur olmaz yerlere, olur olmaz insanları dolduramazsınız.”

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr           01.11.2022

 

 


24 Ekim 2022 Pazartesi

DOĞAL GAZ MÜJDESİ

 

                                              

                                                


                                  

                            

                 

         “Uzunköprü halkı, yılın yarısında kömür dumanından dolayı kirli hava solumaktadır. Temiz bir çevrede yaşamak her yurttaş gibi Uzunköprülülerin de hakkıdır.” “Doğal gaz önce temiz ve sağlıklı bir hava sağlayacaktır. İlçe kaymakamı ve belediye başkanının öncülüğünde meclis üyeleri ile diğer görevlilerden oluşan bir heyet doğal gazın getirilmesi konusunda mahallelerde toplantılar yaparak çalışmalarda bulundular. Bunun dışında site, apartman ve toplu konutlardaki yöneticilerle işbirliği yapılarak süreç hızlandırılabilir. Temiz bir havaya kavuşmak için tüm sorumluları ve Uzunköprü'de yaşayanları bu sürece katılmaya davet ediyorum.” 

“GELMELİ Mİ”   (Uzunköprü Hür Gazete/   orhankalyoncu.blogspot.com.tr      18.01.2015

 

                                       ---------0---------

        “Aradan geçen zaman içinde hava kirliliği açısından aynı kaderi paylaştığımız komşu kentimiz Keşan mesafe kaydetmiş ve 15 Haziran 2016 günü Keşan Doğal Gaz Dağıtım şebekesi temelini törenle atmıştır. Şimdi sıra Uzunköprü’de. Temiz bir çevrede yaşamak her vatandaşın en doğal ve anayasal hakkıysa, bunu sağlamak da, yerel ve genel yöneticilerimizin görevidir. Bir an önce siyasilerin inisiyatif alarak, görevlerini yapmalarını bekliyoruz.”

 “TEMİZ ÇEVRE SAĞLIKLI İNSANUzunköprü Hür Gazete/ orhankalyoncu.blogspot.com.tr      01.07.2016

                                           ---------0---------

       “Doğal gazın getirilmesi konusunda (Keşan ile) aynı şartları ve süreci yaşayan Uzunköprü ne yazık ki bu konuda geri kaldı. Hava kirliliği, tehlike boyutlarında olan Uzunköprü’de, 2018 yılının Ekim ayında şehir içinde doğal gaz borularının döşeneceği ve yıl sonuna kadar bazı mahallelerde ilk doğal gazın yanacağı söylenmesine rağmen bu konuda her hangi bir gelişme olmadı. İpsala’dan Uzunköprü ve Meriç’e doğal gaz taşıyacak boruların döşenme işleminin Salarlı köyünde durduğu, yüklenici firmanın işi bıraktığı ileri sürülmekte ise de, bu konuda da hiçbir yetkili açıklama yapmıyor. Müjdeler verilmesine rağmen bu sonbaharda da doğal gaz getirilemedi. Bakalım, daha kaç bahar geçecek? Doğal gaz hangi baharda gelecek?”

“DOĞAL GAZ HANGİ BAHARA KALDIUzunköprü Hür Gazete/ orhankalyoncu.blogspot.com.tr     12.11.2018

                                             ---------0----------

          “Her konuda Uzunköprü’yü geride bırakan komşu ilçemiz Keşan, doğal gazın konforunu 3 yıldır yaşıyor. Gazdaş Trakya Bölge Müdürü Tamer Akaslan, Keşan’da 300 km doğal gaz hattı tesis edilerek 62 bin nüfuslu ilçede 26 bin potansiyel aboneye oldukça kısa bir sürede doğal gaz arzına başladıklarını kaydederek şunları söylemiş; “doğal gaz gibi hava kirliliğini azaltan önemli bir yakıt sayesinde Keşanlılar temiz bir havaya kavuşmuş olacak.” Uzunköprü’de ise çeşitli tarihlerde verilen müjdelere rağmen bu konuda bir arpa boyu yol kat edilmedi. Kurtbey köyünde kalan doğal gaz boru hattı bir türlü ilerleyip, Uzunköprü’ye ulaşamadı. En son olarak tankerle getirilen doğal gazın bir mahalledeki bazı evlere verilmeye başlandığını biliyoruz. Uzunköprü’ye doğal gaz gelme hikayesi neredeyse yılan hikayesine döndü. Bu planlamalar nasıl oluyor? Neden yarıda kalıyor?” “Uzunköprülüler, yetkililerin artık müjde vermekten vazgeçmelerini, bunun yerine icraat yapmalarını bekliyor.”

“KEŞAN UZUNKÖPRÜ DOĞAL GAZ HATTI” Uzunköprü Hür Gazete/ orhankalyoncu.blogspot.com.tr  20.06. 2020

                                        ----------0----------

      Yukarıdaki satırlar, Uzunköprü Hür Gazete ve orhankalyoncu.blogspot.com.tr’de yayınlanan yazılarımdan alındı. Özetle değişen bir şey yok. Yaklaşık geçen 7 yıl boyunca Kurtbey’e kadar döşenen doğal gaz boru hattı bir türlü Uzunköprü’ye ulaştırılamamıştır. Şehir içindeki 14 mahalleden sadece bir mahalleye tankerle taşınan doğal gaz veriliyor. Buna şimdi bir mahalle daha ekleniyor ama Uzunköprü’nün merkezde daha 12 mahallesi var. Uzunköprü'deki doğal gaz yatırımı (gelişmesi) 7 yılda ancak bu kadar olabilmiştir. Bu da ihtiyaca cevap vermekten çok uzaktır. Şimdiye dek hava kirliliği nedeniyle istenen doğal gaz, son aylarda kömür fiyatlarının aşırı artması nedeniyle ekonomik yönden de vatandaşlar tarafından istenir vaziyete gelmiştir. Sonuç olarak çeşitli defalar müjdeler verilmesine rağmen, Uzunköprü halkı 7 yıldır tam manasıyla doğal gaza kavuşamadı. Kış geliyor, Trakya’nın soğuğu kapıda. Vatandaşlar aşırı yükselen odun kömür fiyatları yüzünden şimdiden derin derin düşünüyor. Keşan Belediyesinin belirttiğine göre Keşan’da doğalgaz abone sayısı %80’e ulaşmış, hava kirliliğinde de %52 azalma olmuş. Darısı Uzunköprülülerin başına.        

orhankalyoncu.blogspot.com.tr        24.10.2022

   

 

     

 

 

 

 

 

 

 


16 Ekim 2022 Pazar

2023 CUMHURBAŞKANLIĞI VE MİLLETVEKİLLİĞİ SEÇİMLERİNE DOĞRU

 




           Türkiye, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu sonucunda Parlamenter Sistemden ayrılarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla yeni bir sisteme geçti. Türk seçmeni, bu sisteme göre yetkileri son derece artan partili cumhurbaşkanını ve milletvekillerini 5 yıllığına seçmek üzere 24 Haziran 2018’de oy kullandı. Bu tarihin üzerinden yaklaşık 4 yıl 4 ay geçti. Seçimler zamanında, yani 18 Haziran 2023 tarihinde yapılırsa, seçim gününe 8 ay, öne alınarak 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılırsa 7 ay kaldı. Seçim tarihinin öne alınması için de TBMM’nin üçte iki çoğunlukla erken seçim kararı alması gerekir. Öyle olsa da, olmasa da her halükarda ülke olarak, seçim sathı mailine girmiş bulunuyoruz. Bunu, siyasi partilerin uzun zamandır yürüttükleri çalışmalardan, demeçlerden, gezilerden, mitinglerden ve açılışlardan anlıyoruz.

          Ülkemiz için tarihi öneme sahip bu seçimlerde, sadece cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçmeyeceğiz, bununla beraber Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi mi, Parlamenter Sistem mi sorusunun da yanıtını arayacağız. Bunun için bu seçimler bir referandum özelliğinde olacaktır. Çıkan sonuçlar, ekmekten, suya, havadan, çevreye, eğitimden, sağlığa, ekonomiden, sosyal hayata kadar her şeyi etkileyecektir. Yurttaşlarımızın bu bilinçle oy kullanması gerekiyor.

         Yüksek Seçim Kurulu seçim tarihinden 3 ay önce seçim takvimini açıklar. Siyasi partiler de adaylarını (önseçim, eğilim yoklaması veya merkez yoklaması ile belirleyerek) bu süre zarfında YSK’na verirler. İktidarı oluşturan Cumhur İttifakı (AK Parti ve MHP) cumhurbaşkanı adaylarının mevcut cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladılar. Millet İttifak’ı ( CHP, İYİ Parti, DP, SAADET Partisi) veya DEVA ve GELECEK Partilerini de bunlara ekleyerek ALTILI MASA şu ana kadar cumhurbaşkanı adayını belirlemediler. Yalnız ortak aday çıkaracaklarını ve cumhurbaşkanı adayının niteliklerini açıkladılar. Ortak adaylarının da adını seçim tarihi açıklandıktan sonra kamuoyu ile paylaşacaklarını belirttiler.

        Muhalefetin büyük bir kısmını oluşturan Altılı Masa etrafındaki muhalefet partileri; birinci turda kazanmak hedefiyle cumhurbaşkanlığı seçimine tek adayla girmek istiyor. Bu masanın en büyük partisi CHP’den bazı yöneticiler, liderlerinin henüz “adayım”, dememesine rağmen kendi liderlerinin aday olmasını istediklerini bazen üstü kapalı, bazen de açık bir şekilde ifade ettiler. Kılıçdaroğlu’da Altılı Masa onay verdiği takdirde aday olmak için hazır olduğunu söyledi. İYİ Parti lideri Meral Akşener, CHP’li bazı yöneticilerin bu yöndeki demeçlerine karşılık, “biz noter değiliz”, dedi. Ve ilave etti,” kazanacak aday istiyoruz.” Kazanacak adayı herkes ister. O zaman şu soruyu sormak gerekir. Kazanacak aday kim? Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmayı hak ettiğini ve desteklediklerini söyledi. Altılı Masanın diğer üyeleri Saadet, Deva ve Gelecek Partileri ise henüz bu konu hakkında pek fazla renk vermediler.      

         Elbette her siyasi partinin bir seçim stratejisi olur. Buna göre bir yol takip ederler. Bu tabiidir. Muhalefet partilerinin cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden açıklamamasını da buna bağlayabiliriz. İktidarın elindeki iktidar gücü ve medya desteğini bilen muhalefet, adaylarının şimdiden yıpratılmaması için bunu seçime yakın açıklamak isteyebilirler. Bunu kendileri için avantaj olarak düşünebilirler. Ancak bu sürecin çok uzaması da zafiyet gibi görünebilir. Halkın değerlendirme yapabilmesi için bunun makul bir süre içinde açıklanması ve bir yol haritası çizilmesi gerekir. “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir”, demişti, müteveffa cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Bu gidişle köprülerin altından daha çok sular akacaktır. Ama atılan ok, söylenen söz de geri alınamaz. Adaylık konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun epey yol aldığını söyleyebiliriz.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr         16.10.2022

   

                                                             


6 Ekim 2022 Perşembe

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDE SİYASET YAPMAK

 



  

HÜR GAZETE-Uzunköprü



 

 

        Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri için siyasal yaşamda görev almak onurlu bir toplum hizmetidir. Erdemli olmak CHP’li olmanın ön koşuludur.”

         CHP Tüzüğünün, “Siyasal Yaşam Anlayışı”, başlığı altındaki bölümün 3. maddesi aynen böyle yazar. CHP’liler için bu ilke vazgeçilmezdir.

        Erdemli olmak ne demektir? Bana göre erdemli olmak;

        Parti üyelerine ve yurttaşlara saygılı davranmak, onların hak ve hukukuna riayet etmektir.

        Büyüklere saygılı olmaktır. Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmaz. Türk Milletinin kültür ve geleneklerinde büyüklere saygı esastır. CHP’sinin geleneğinde de bu vardır.

       Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi ağırlığına uygun hareket etmektir. CHP salonlarda kurulan bir parti değildir. Kuvai Milliye’den gelir. Cumhuriyet’in ilanından önce Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından 9 Eylül 1923 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası adıyla kurulmuştur.

       1. Cumhuriyetçilik 2. Milliyetçilik 3. Halkçılık 4. Devletçilik 5. Laiklik 6. Devrimcilik olarak CHP’nin amblemi Altı Ok’ta ifadesini bulan Atatürk İlke ve Devrimlerine sıkı sıkıya bağlı olmaktır.

      “Özgürlük benim karakterimdir”, diyen Atamız’a layık birer fert olarak özgürlüğümüze sahip çıkmak, ülkemizin bağımsız ve özgür olması için çalışmaktır.

      Demokrasiye sonuna kadar inanmak ve her alanda haklarımız için mücadele etmektir

      Hak, hukuk, adalet ve liyakat ilkelerini savunmaktır.

      CHP’sinde seçimle bir yere gelenlerin bunu CHP’sine borçlu olduğunu unutmayıp, herkese eşit davranmaktır. Eşini, dostunu, arkadaşını, akrabasını kayırmamak, onlara iltimas geçmemektir. Kamunun parasını yerinde kullanıp, çarçur etmemektir.

      Anayasa ve yasalara uymaktır.

     “Erdemli olmak CHP’li olmanın ön koşuludur”, cümlesi tüzük maddesinin sıradan bir cümlesi değildir. Bilerek, düşünülerek konulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisinin ruhunu yansıtır. Tüm Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine hitap eden bir cümledir.

      CHP’sinin yine yukarıdaki tüzük maddesinin bir başka bendinde de şöyle yazar; “siyasal yaşamda erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun yükselmek esastır. Partililer, bu ilkelere bağlı olarak toplum hayatının ve parti görevlerinin gerektirdiği nitelikleri kazanmak; sorumluluk yerlerine başarılı, bilgili, dürüst ve yetenekli üyelerin seçilmelerini sağlamak için sürekli çaba harcarlar."         

           

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                   06.10.2022

 

 

 

 

 

 

 


1 Ekim 2022 Cumartesi

DEMOKRATİK İNSAN

 



                           


       Demokrasi, insanlığın şu ana kadar bulabildiği en iyi idare şeklidir. Demokratik ülkeler; özgürlük, eşitlik, insan hakları temelinde kimsenin kimseye hayat tarzını dayatmadığı, fırsat eşitliğinin ve gelir dağılımında sosyal adaletin uygulanabildiği ülkelerdir. O ülkelerde sağlık ve eğitimden herkes eşit bir şekilde yararlanır. Yaşam hakkı en kutsal haktır ve devlet güvencesindedir. Düşünceyi ifade etme özgürlüğü vardır. Cumhuriyeti, halkın kendini kendini yönetmesi olarak tarif etsek de, demokrasi yoksa bu tanım yerine oturmaz. Bir ülkede sadece seçim yapılması, o ülkede demokrasinin olduğunu göstermez. Gerçek demokrasi yukarıda tanımını yaptığımız biçimde olur. Bunu da gerçekleştirmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Bir kültür, bir evrim meselesidir. Ekonomik gelişmişlik durumu ile de yakından ilgilidir.

      Ülkelerin yönetim biçiminin demokratik olması kadar kişilerin de özel hayatında demokratik olması önemlidir. Demokratik insan ne demektir? “Demokratik insan ya da demokrat insan demokrasi yönetim biçimini destekleyen ve hayatın her alanında demokrasi kaidelerine uygun davranan bireylere denir.” Halk arasında da, herkese hoşgörüyle yaklaşan, adil davranan, haksızlık yapmayan, demokrasiden, eşitlikten ve sosyal adaletten yana olan insanlardan bahsederken “demokrat insan”, derler.

       Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşını başlatırken halkın temsilcilerini Ankara’da toplayarak 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmıştı. Milletin gücünün arkasında olduğunu görmek istiyordu. Meclisin duvarındaki “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir”, yazısı da bunu gösteriyordu. Milletin iradesi olmazsa iç cephede birlik de olmazdı. Günümüzde de milletin iradesi her şeyi belirler. Demokrasilerde millet ne derse, o olur. Halk, iradesini de seçimlerde sandıkta kullandığı oy vasıtasıyla belirtir. Demokrat olmanın temeli millet iradesine saygılı olmaktan geçer. Kuşkusuz seçimlerin adil, hür ve eşit şartlarda olması da çok büyük önem taşır. Demokrasilerde, halkın seçiminden önce adayların saptanmasında da siyasi parti üyelerinin söz hakkı olması gerekir. Yani önseçim olmalıdır. 

        Belirttiğimiz gibi demokrasi, sadece seçimden ibaret değildir. Ama temelidir. Bununla birlikte yöneticilerin demokratik insan olması gerekir. Yani yöneticilerde; şeffaflık, katılımcılık, ortak akıl ve hesap verebilirlik gibi özellikler olmalıdır. Hak, hukuk, adalet ve liyakat olmazsa, olmazdır. Eğer, bunlar olmaz da, belli bir göreve atanan kişiler; eş, dost, arkadaş arasından seçiliyorsa, toplumun iyi idare edilmesini beklemek, boşunadır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr              01.10.2022

        

          

 

        

         

 


26 Eylül 2022 Pazartesi

HÜR GAZETE 15 YAŞINDA

 


HÜR GAZETE-Uzunköprü


 

                       

         Eylül ayı, yazın bittiğini, sonbaharın geldiğini bize hatırlatır. Sonbaharın ilk ayıdır. Artık sıcak yaz günleri yavaş yavaş geride kalırken sabahları ve akşamları serin olur. Daha sıkı giyinmeye başlarız. Ağaçların yaprakları, dallarını terk etmeden önce sararır, solar. Önümüzde uzun bir kış var demektir. Onun için kışa hazırlıklar başlar. Türkçeye Arapçadan geçen ( Akadca kökenli) Eylül sözcüğü, hasat festivali ve festivalin yapıldığı ay demektir. Ülkemizde de festivaller ve panayırlar genellikle bu ayda yapılır. Uzunköprü’nün basın hayatında da bu ayda yeni bir gazete doğmuş. 26 Eylül 2008 tarihinde Hür Gazete kurulmuş.

       14 yılı geride bırakan Uzunköprü'de yayınlanan HÜR GAZETE 26 Eylül 2022’de 15. yaşını kutluyor. Sahibi ve kurucusu Selim Bekar’ı, gazetesini bugünlere başarıyla getirdiği için kutlarım. Daha uzun yıllar yerel gazete olarak görev yapmasını dilerim. Kolay değildir, kısıtlı imkanlarla bir yerel gazeteyi çıkarmak ve yaşatabilmek. Hele gerçeklerin ve halkın doğru haber alma hakkının peşinde iseniz, işiniz hiç kolay değildir. Genelde ve yerelde iktidar sahipleri bu yayın politikasını pek sevmezler. Onları, körü körüne desteklemenizi isterler. Tarafsız yayın yapmanız onları tatmin etmez.

      Bütün mesele; haklıdan yana mı, güçlüden yana mı olmak. Güçlüden yana olduğunuzda belki kısa vadede kazançlı çıkabilirsiniz ama tarih göstermiştir ki haklıdan yana olmak uzun vadede size ve savunduklarınıza kazanç getirir. Bugünün güçlüsü yarın güçlü olmayabilir. Ama haklıyı savunursanız görevinizi yapmanın huzuruyla vicdanen rahat edersiniz. Hür Gazete’de 14 yıllık sürede önemli işler yapmıştır. Ergene Nehri'nin kirliliğini ve Eski Köy'deki tarlaları kaplayan kumları gündeme taşıması bunların başında gelir. Son olarak Eskiköy sınır kapısının açılması konusunda gündem oluşturması da çok önemli bir gazetecilik başarısıdır. Uzunköprü ve çevresinin sorunlarını dile getirmek yerel bir gazetenin kısıtlı olanakları içerisinde küçümsenmeyecek bir olaydır. Hür Gazete de içinde bulunduğu toplum yaşamına katkıda bulunmaya devam ediyor. 

      Demokrasilerde yasama, yürütme, yargıdan sonra 4. kuvvet sayılan görsel ve yazılı basın, doğası gereği muhaliftir. İyiyi güzeli ararken güçlünün hoşuna gitmese de daha güzeli bulmak için eleştirecek, yanlışları gösterecektir. Basın mensubu olan gazetecilere düşen görev güçlünün yanında değil, haklının yanında olmaktır. Kişilerin değil, halkın yanında durmaktır. Hür Gazete, halkın doğru haber alma hakkını, Atatürk ilkelerini ve Türk Milletinin menfaatini savunmaya devam edecektir. 2010 yılından beri yaklaşık 12 yıldır yazı ailesinde yer aldığım Hür Gazete’ye bundan sonraki yayın yaşamında da uzun ve başarılı yıllar dilerim.


 

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                 26.09.2022

 

                          

                                                       

              

 

 


20 Eylül 2022 Salı

CUMHURİYET HALK PARTİSİNDE DANIŞMA KURULLARI

 



 

          

CHP Keşan İlçe Örgütü'nün İKTİDARA YÜRÜYÜŞ Yemeği
 

        

             Demokratik toplumlar, kurallara uyan toplumlardır. Demokrasiyi yerleştirmeye çalışan ülkemizde de anayasa, yasa ve kurallara ilk önce topluma öncülük eden siyasi partilerin uyması gerekir. Anayasa ve siyasi partiler yasasına göre kurulan siyasi partiler, tüzük ve yönetmeliklerle yönetilir. Tüzük o partinin anayasası, yönetmelikler de yasasıdır. Tüzük; partilerin en yetkili organı kurultaylarda hazırlanıp, kabul edildikten sonra partinin yetkili organları tarafından uygulanır. Parti buna göre yönetilir. Anayasa, nasıl herkesi bağlarsa partilerde de tüzük, genel başkan dahil herkesi bağlar.

          9 Eylül 2022 tarihinde 99. yaşını kutladığımız Cumhuriyet Halk Partisi, demokratik gelenekleri olan ve ülkemizi çok partili sistemle tanıştıran, köklü bir partidir. Parti içi demokrasi konusunda da, diğer partilere örnek olması beklenir. 2020 yılının başlarından beri dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 Pandemisi nedeniyle birçok toplantı yapılamadı. Buna CHP tüzüğüne göre 3 ayda bir yapılması gereken il ve ilçe danışma kurulu toplantıları da dahildir. Ancak son bir yıldır her türlü toplantı yapılabildiği halde danışma kurulu toplantıları unutulmuş görünmektedir. Edirne ve ilçelerinde üyelerle yapılan bir, iki toplantı düzenlendiyse de bunlar danışma kurulu toplantısı değil, üye toplantılarıdır. İl veya ilçe başkanlıkları ihtiyaç duyduğunda istediği kadar üyeler ile toplantı yapabilir, bazı konuları orada tartışmaya açabilir. Ama bunlar tüzüğün yazdığı danışma kurulu toplantısı özelliğinde değildir.

         CHP’sinin 2018 tarihli tüzüğü ve 14.11 2018 tarihinde yürürlüğe giren danışma kurulları yönetmeliğine göre ilçe danışma toplantısına;

“İl başkanı, il yönetim kurulu üyeleri, / İlçe başkanı, ilçe yönetim kurulu üyeleri, ilçe kadın ve gençlik kolları başkanları, /  İlçede kayıtlı kadın ve gençlik kolları Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, /  Belde örgütlerinin başkanları, / İlçe çevresi içindeki partili belediye başkanları, /  İlçedeki belediye meclisinin partili üyeleri, / İlçeden seçilen il genel meclisinin partili üyeleri, / İlçede oturan kurultay temsilcileri, / Partili muhtarlar, İlçe çevresindeki sendikalar, meslek kuruluşları ile tarım üretim ve tarım satış kooperatiflerinin partili başkanları, / İlçede oluşturulan ve sürekli çalışan komisyonların başkanları, / İlçede kayıtlı eski Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri, / İlçede kayıtlı eski belde örgüt başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe ve belde belediye başkanları, / İlçede kayıtlı eski ilçe başkanları,/ İlçede kayıtlı eski il başkanları, / İlçede kayıtlı eski milletvekilleri, / İlçede kayıtlı eski büyükşehir ve il belediye başkanları katılır.”

         “İl ve ilçe danışma kurulları, Partinin genel politikası açısından sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal konularda ve bölge ihtiyaçları üzerinde, karar organlarının politika oluşturmasını kolaylaştırmak ve parti çalışmalarını geliştirmek üzere parti programı doğrultusunda uygulama politikaları oluşturulmasını kolaylaştıran, yerel gereksinimlerin ve gelişmelerin tartışıldığı, parti ilkelerinin ve ülke sorunlarının irdelenip değerlendirildiği danışma amaçlı çalışmalardır. Danışma kurulları üç ayda bir il ve ilçe başkanlarının başkanlığında toplanır. İl danışma kurulları Merkez Yönetim Kurulunun, ilçe danışma kurulları il yönetim kurullarının bilgisi dahilinde toplanır.”

       Görüldüğü gibi Cumhuriyet Halk Partisinin en yetkili organı olan kurultayda kurultay delegeleri, bir siyasi parti için çok yararlı bir yöntem seçerek, deneyimli partililerin bir araya gelip, danışma mahiyetinde 3 ayda bir toplantılar düzenlenmesini kararlaştırmışlar. Bunun yararı tartışılmaz. İl ve ilçe danışma kurulları bir kurmay heyeti gibidir. Fikir vererek, önerilerde bulunarak, görüşler sunarak yönetimlere yeni ufuklar açar. Bununla birlikte parti içinde katılımcılığın, şeffaflığın ve hesap verebilirliğin hayata geçmesinde de önemli rol oynar.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr        20.09.2022