Seçim öncesi ekonomimizin çok iyi olduğu söylense de, çarşı-pazar bunun tersini söylüyor. Türkiye’de son 16 ayda enflasyon ve hayat pahalılığı zirveye çıktı. Bunun sonucu olarak ortalama vatandaşın alım gücü güneş görmüş kar gibi eridi. 2021 yılının Eylül ayında Merkez Bankasının gösterge faizini indirmesiyle döviz fiyatları fırladı. Buna bağlı olarak dövize bağlı elektrik, doğal gaz, akaryakıt gibi enerji fiyatları ve sanayi mallarının fiyatları arttı. Mazot, gübre, ilaç, tohum ve yem gibi girdileri artan üreticinin, ürünlerinin fiyatları da hızla yükseldi. Temel gıda ürünlerinden ekmek, yağ, et, süt ve peynir fiyatları ikiye hatta üçe katlandı. Tonu 400 ile 600 liradan satılan linyit kömürleri 2 bin, 3 bin liralara çıktı. Kiralar ve ev fiyatları da 3-4 kat arttı.
Bu artışlar
karşısında sabit gelirli işçi, memur
ve emeklilerin maaşları enflasyonun altında kaldı. Onların maaşlarına gerçek enflasyon oranına göre değil de Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TÜİK) yıllık enflasyon oranına göre zam yapıldığı için maaşlar düşük kaldı. Alım gücü eridi. Enflasyon en adaletsiz vergi olduğuna ve önceden alındığına
göre verilen maaş artışlarının ona yetişmesi mümkün olmuyor. 2022 yılı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) oranını TÜİK yüzde 64,27, İstanbul Ticaret Odası (İTO) yüzde 92,97, bağımsız bilim adamlarının kurduğu ENAG Grubu yüzde 137,55 olarak açıkladı. Bu üç kuruluşun açıkladığı enflasyon oranları arasında çok ciddi farklar var. Hangisi gerçek? Ama iktidar maaş artışlarında TÜİK’in enflasyon oranını dikkate alıyor. Yani yıllık yüzde 64,27
oranını. İktidar 2022 yılı işçi, memur, emeklilerin maaş artışlarında tek bir oran yerine farklı
oranlarda zam uyguladı. Hatta emekliler arasında bile farklı oranlar açıklandı.
Asgari ücrete yüzde 54,66, memur ve emeklilere yüzde 30, en düşük emekli maaşı
alanlara yüzde 57,14 zam yapıldı. Hükümetin 2023 yılında vergi, harç ve
cezalara uygulayacağı yeniden değerleme oranı ise yüzde 122,9 olarak
belirlendi. Ülkede yaşanan enflasyon herkese göre mi değişiyor da, ücret
zamları ve vergiler değişik oranda uygulanıyor?
Türkiye artık
koşar adım seçime gidiyor. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız 2023
yılı, aynı zamanda seçim yılı. Haziran ayında ya da büyük olasılıkla daha
önceki bir tarihte seçim sandığı önümüze gelecek. Cumhurbaşkanını ve
milletvekillerini seçeceğiz. Halkımız da 5 yılda bir önüne gelen bu fırsatı en
iyi şekilde değerlendirecektir. Bu seçim yılında tencereler dolmuyor. Tencereler
dolmazsa, halk tepkisini sandıkta gösterir. Merhum devlet adamımız Süleyman
Demirel’in meşhur bir sözü vardır, “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar
yoktur.”
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 09.01.2023