29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilir. İsmet İnönü 1924 yılından 1937 yılına kadar başbakandır. 1 Kasım 1937 ile 1938 tarihleri arasında Celal Bayar başbakan olur. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü’ye 1937 yılında Ankara Anadolu Kulübü’nde karşılaştıklarında devlet adamlığı konusunda şöyle demiştir ; “Hiç kimsenin kerameti kendisinde görmeye hakkı yoktur. Bir devlet adamı, kerameti kendinde görmeye başladı mı, devlet adamlığını bitirdi demektir, işte bu!” Daha sonra yemek salonunda etrafındakilere “bakın çocuklar…”der. “Hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değil. Birlikte herkesten daha akıllıyız! Millet ve devlet işlerinde herkes, herkese yardım edecek ve hiç kimse bundan bir iftihar payı çıkarmayacak. Düstur budur.” 101. yılında Cumhuriyetimizin yetiştirdiği devlet adamları Ata’mızın söylediği ilkelere ne derece uymuş ve ona layık olmuşlardır?
Şair Özdemir
Asaf (1923-1981) “Bütün renkler aynı
hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler”, diyordu. Şairimizin dizelerinde
belirttiği gibi beyaz renk kirlenmeyi daha fazla gösterir. O yüzden 31 Mart
2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde birinci parti olan ülkemizin kurucu
partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda son derece dikkat göstererek
diğer partilere örnek olması gerekir. CHP’de hak, hukuk, adalet, saydamlık,
hesap verilebilirlik, eşitlik ve ortak akıl işletilmelidir. Bunlarla birlikte hizipçiliğe
müsaade edilmemeli ve atama usulüne son verilmelidir. Diğer partilere göre nispeten
daha demokratik usul ve geleneklere sahip CHP’si bir lider partisi değildir.
1973’de tarihi lideri İsmet İnönü’yü bile değiştirebilmiştir. Son kurultayda 7.
genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da delegelerin oylarıyla yerini Özgür Özel’e
bırakmıştır. Partinin karizmatik lidere değil, partide demokrasiyi hayata
geçiren, ekip çalışması yapan, verdiği sözü tutan, inandırıcı olan ve bu inancı
yalnızca örgüte değil, halka da yansıtan bir lidere ihtiyacı vardır. Bir siyasi
partide lider elbette önemlidir ancak her şey değildir. Lidere bağlı partiler, liderleri
gidince birer tabela partisi haline geldiler. CHP ise 101 yıldır ayaktadır.
CHP’de parti
içi demokrasi olmazsa olmazdır. Örgütler atama ile değil demokratik kongreler
yoluyla, desteği üyelerden alarak göreve gelmeli ve kimsenin etkisi altında hareket etmemelidir. Demokrasinin olmaması
halinde parti örgütleri her şeyi yukarıdan bekler, dolayısıyla gereken
çalışmayı gösteremez. Bu sistemden başarılı siyasetçi de yetişmez. Bir siyasi partinin
üst yönetiminin belirlediği genel politikayı ve stratejiyi, ülkenin her
noktasına örgütler taşır. İktidar yolu ancak öyle açılır. Yöneticiler liyakatli
olmalıdır. Onlar yalnızca il-ilçe binalarını bekleyen, verilen talimatları
yerine getiren, temsil görevi yapan kişiler değildir. Bunlarla birlikte
politika üreten, tüm üyeler arasında ayrım yapmadan hakkı, adaleti, liyakatı
gözeten ve halkla iç içe ilişkiler kuran kişilerdir. Yöneticilik özveri ister,
idealistlik ister, tevazu ister, bilgi ister. Binlerce üyeye sahip bir parti
örgütünde bir parti toplantısına yüz kişi bile gelmiyorsa, her gittiğinizde il-
ilçe binalarında yönetici bulamıyorsanız, seçimlerdeki başarısızlığa rağmen yöneticiler
koltuklarda oturmaya devam ediyorsa, seçimle gelen bir il başkanı yönetimi
kalırken, kendisi sesiz sedasız istifa ediyorsa orada durup, düşünmek gerekir.
orhankalyoncu.blogspot.com.tr 02.12. 2024