26 Nisan 2024 Cuma

YEREL SEÇİMLER SONRASI CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN UZUNKÖPRÜ’DEKİ DURUMU

 


           

       31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Uzunköprü’de 3 dönemdir elinde tuttuğu belediye başkanlığını kaybetti. Ardından ilçede parti içinde tartışmalar başladı. Yönetimdekiler, sorumluluklarının gereğini üstlenip özeleştiri ve İlçe Danışma Kurulunu toplayıp seçim değerlendirme toplantısını yapmak yerine parti içi muhalefeti suçlamayı seçtiler. Parti içinde yönetimi ve belediye başkanının icraatlarını beğenmeyip karşı tavır alan bazı üyeler de yönetimi ve belediye başkanını suçladılar. Kısacası yorgan gitti ama kavga bitmedi. Yenilginin faturasını yetki sahibi olmayanlara kesmeye çalışmak daha büyük yanlışlara kapı açar. Bu kaotik ortamın sürmesi halinde CHP, Uzunköprü’de (32 yıl aradan sonra büyük fedakarlıklarla 2009 yerel seçimlerinde kazandığı) belediye başkanlığını tekrar kazanmak için uzun yıllar beklemek zorunda kalabilir.

        CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi 14 büyük şehirle beraber Kastamonu, Adıyaman, Afyonkarahisar gibi uzun yıllardır sağ partilerin ellerindeki illerde de başarılı oldu. Buradaki başarı, il-ilçe örgütlerinin üyelerle birlik – beraberlik içinde olmasından, halkın sevdiği doğru aday tespitinden ve doğru seçim stratejisinden kaynaklanmıştır. Dış etkenler de bu başarıda etkili olmuştur. Ekonomik nedenler bunların başında gelmektedir. Rüzgar CHP’sinin arkasından eserken ne oldu da CHP, Uzunköprü’de eski seçimlere göre büyük oy kaybına uğradı. Aynı avantajlar Uzunköprü’de de CHP için söz konusu değil miydi? Uzunköprü CHP’sindeki hatalar sadece son yıllarda yapılmadı. Uzun süredir yapılıyor. Bu hataların başında parti içinde gruplaşmaların olması gelir. Bir yeri hedefleyerek siyasetle uğraşanların hemen bir grup kurup, kendi ekibinin dışında hiç kimseye parti içinde hayat hakkı tanımaması, adeta karşı tarafı düşman olarak görmesi başarısızlığın temel nedenidir. Liyakata ve emeğe değer vermeyip, “benim adamım iyidir”, derseniz başarı hayal olur. Bir siyasi partide parti içinde parti olamayacağı gibi, yönetimde olanların da muhaliflere düşman gözüyle bakmaması gerekir. Bu seçimlerde, başarı için her zaman örgüt içinde birlik beraberliğin gerektiği bir kere daha ispatlandı.

        Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyaset ve siyasetçi olmadan demokrasi olmaz. Herkesin siyasetle ilgilenmesi demokrasinin gelişmesi ve yöneticilerin kaliteli olması bakımından gereklidir. Siyaset, makam, mevkii sahibi olmak, rant kazanmak için değil halka hizmet için yapılır. Ben de, siyasetin ülkemiz için yapılması gereken bir görev olduğuna inandığımdan ilkelerime uyan Cumhuriyet Halk Partisi’nde uzun yıllar görev aldım. SHP ve CHP’de geçen 36 yıl içinde mahalle delegeliğinden kurultay delegeliğine, ilçe başkanlığından seçim komitesi başkanlığına, milletvekili aday adaylığından belediye ve il genel meclis adaylığına kadar çeşitli görevler üstlendim. Genç siyasetçilere her zaman destek vermeye çalıştım. Ancak bazılarının beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeden geçemeyeceğim. Yine de karamsar olmayalım. Umudumuz gençlerdedir. Bundan sonra yapılacak olan şey; Uzunköprü’de Cumhuriyet Halk Parti’sinde birliği beraberliği sağlayacak yeni bir yönetimin iş başına gelmesidir. CHP’sinin’ Uzunköprü’de bütün üyelere eşit ve adil davranan hiziplerin etkisinde olmayan tarafsız bir yönetime ihtiyacı vardır.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                            27.04.2024

 

     

     


10 Nisan 2024 Çarşamba

SON PİŞMANLIK

 



                                              


        31 Mart 2024 yerel seçimleri bitti ama tartışmaları bitmedi. Kazananlar zaferlerini kutlarken, kaybedenler suçlu arama derdinde. Hiç kimse “neden böyle oldu”, sorusunun gerçek yanıtını aramıyor. Çoğu kişi başkalarını suçlama peşinde. Halbuki kaybeden partilerin içinde bir eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının çalışması gerekir. Eskiden her seçimden sonra CHP’de tüzük gereği il-ilçe danışma kurullarının seçim değerlendirme toplantıları yapılırdı. Çoktan beri yapılmaz oldu. CHP, Edirne ilinde Edirne, Keşan, Havsa, Enez, Süloğlu, Lalapaşa belediye başkanlıklarını kazanırken Uzunköprü, İpsala ve Meriç ilçelerini kaybetti. Uzunköprü’yü İYİ Parti, İpsala ve Meriç’i AK Parti adayları kazandı. Beklenmeyen sonuç Uzunköprü’den çıktı. CHP, İYİ Parti ve AK Partinin kafa kafaya götürdüğü seçimde ipi az farkla İYİ Parti adayı göğüsledi. Sonuç olarak CHP, (32 yıl sonra 2009’da yapılan yerel seçimlerde örgütün birlik içinde, büyük emek harcayarak kazandığı ve 3 dönemdir elinde tuttuğu) belediye başkanlığını kaybetti. 2024 yerel seçimlerinde CHP’sinin belediye meclisi oyları başkanlık oylarından daha fazla çıktı. Eğer Meclise verilen oylar başkanlığa da verilmiş olsaydı, başkanlık seçimi de kazanılacaktı. Bu durumda seçmen, seçimlere hali hazırda başkan olarak giren başkan adayının icraatlarını onaylamamış oluyor. Sadece seçmenin değil bazı parti üyelerinin de onaylamadığını görüyoruz.

       CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Türkiye çapında oy patlaması yaparken Uzunköprü’deki oyları yüzde 33’e indi. CHP, 2014 yerel seçimlerinde Uzunköprü’de yüzde 54,7, 2019’da (İYİ Parti ile birlikte) yüzde 56,4 oy almıştı. Ne oldu da oylar bu kadar düştü. Bu sonucun nedenleri çeşitli açılardan incelenebilir. Bununla ilgili birkaç genel doğrudan bahsedebilirim:

Siyaset insanla yapılır ve insan kazanma sanatıdır. Kutuplaştırma ve grup siyaseti eninde sonunda ters teper.

 “Her şeyi ben bilirim”, derseniz, çok yanılırsınız.

 Ancak artık yapılacak bir şey yok. Son pişmanlık fayda etmez. Burada faturayı ödemesi gerekenler, partide sorumluluk sahibi olan kişilerdir.

    Yerel seçimlere yaklaşırken 12 Ocak 2024 tarihinde Papatya Falı diye bir yazı kaleme almış ve şu uyarılarda bulunmuştum. “Eğer üyeler kendilerine haksızlık yapıldığına inanıyorsa onları oy vermeye götürmekte güçlük çekersiniz. Onun için önce partide iç birliği sağlamak zorunluluğu vardır. Bu görev de il-ilçe yönetimlerine düşer. Benim ekibim bana yeter derseniz. Yetmediğini görürsünüz. Biraz pahalıya çıkar ama iyi bir ders alırsınız. Örgüt yalnızca il-ilçe yönetimleri değildir, tüm üyelerle olan birliktir. Bir oyun bile çok değerli olduğu seçimlerde birlik beraberlik zafere giden yolun temelidir.” CHP, Uzunköprü’de birlik beraberlik içinde olamadı ve sonuç böyle oldu. “Ben başarılıyım”, demekle başarılı olunmadığı ortaya çıktı. Algılar bir yere kadar işe yarayabilir ama sonsuza kadar değil. Demokrasi yolunda daha kat edeceğimiz çok yol var. Siyasetçilerin, kendilerini herkesten farklı görmedikleri gün demokrasi rayına oturacaktır.

Son söz: Siyasetin mektebi yoktur. Siyaset yaşayarak öğrenilir.

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                 12.04.2024


2 Nisan 2024 Salı

DEMOKRASİ KAZANDI

 

                       




                                                        

           Türkiye, 31 Mart 2024 Pazar günü yapılan yerel seçimlerini büyük çapta hadise olmadan tamamladı. Seçimlerin en başarılı partisi CHP’si ülke çapında yüzde 37.76 oy oranı ile yüzde 35.48 oy alan iktidar partisi AK Partiyi geride bırakarak birinci parti oldu. Açıklanan kesin olmayan sonuçlara göre CHP’si İstanbul, Ankara, İzmir dahil olmak üzere 14 büyükşehir, 18 il, ve 302 ilçede belediye başkanlığını kazandı. AK Parti ise 12 büyükşehir, 9 il ve 324 ilçe belediyesi aldı. Fatih Erbakan liderliğindeki Yeniden Refah Partisi (YRP) sürpriz yaparak aldıkları yüzde 6.19 oyla Türkiye’nin üçüncü partisi oldular. Yeniden Refah Partisi (YRP) 1 büyükşehir, bir il ve 39 ilçe belediye başkanlığı kazandı.

        Aslında bu sonuçlar için “demokrasi kazandı”, diyebiliriz. Türk Milleti demokrasiye layık olduğunu bir kez daha gösterdi. İktidar partilerinin her türlü imkanına karşılık seçmen muhalefet partilerine güç vermeyi seçti. Muhalefetin güçlü olması iktidar-muhalefet dengesi oluşturacaktır. Bu demokratik denge hükümetin icraatlarına da etki edecek, halkın taleplerine cevap vermek mecburiyetinde kalacaklardır. Merhum devlet adamı Süleyman Demirel’in “boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur”, tezini yine hatırladık. Enflasyonun yüksekliği, hayat pahalılığı, kamu kesimindeki israf, hukuk, eğitim, sağlık alanındaki yetersizlikler seçmenin iktidara karşı oy kullanmasını getirdi. Önümüzdeki süreçte hükümetin seçmenin isteklerini ve mesajlarını göz önüne alacağını düşünebiliriz.

        Bu sonuçları her parti kendine göre yorumlayarak dersler çıkaracak, eleştiri ve özeleştirilerini yapacaklardır. Başarısız olan partiler gerekeni yapmadan yollarına hiçbir şey olmamış gibi devam edemezler. Yoksa daha öncekiler gibi tarihin tozlu sayfalarında yer alırlar. Zamanla metal yorgunluğuna tutulan partilerin her varlık gibi kan değişikliklerine ihtiyaçları vardır. CHP, bu değişimi 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden hemen sonra kısmen yaptı. Başta genel başkan ve kadrolarında değişiklikler yaparak bu seçimlerde halkın karşısına çıktılar. Halk da bu değişikliklere olumlu yanıt verdi. 1989’da yerel seçimlerinden birinci parti çıkan Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) bu başarısını devam ettirememişti. 1989’da Ankara Belediye Başkanı olan Murat Karayalçın (daha sonra SHP genel başkanı, başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı) bunun tekrarlanmaması için şöyle diyor; “Cumhuriyet Halk Partisi’nde yenileşme ya da dönüşüm diyebileceğimiz yeni bir siyasi mimariye ihtiyacımız vardır.” Evet, çok doğru. İktidara yürüyen bir partinin ilk önce parti içindeki birliği sağlaması gerekir. Bu da, parti içi demokrasi ile olur. Partide artık bir avuç siyasetçinin karar verdiği bir yapı değil, tüm üyelerin inisiyatif aldığı katılımcı bir yapı gerekir.

 Son söz: Tüm doğruları kendilerinin bildiklerinin sananlar, en çok yanılanlardır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                             02.04.2024

 

 

28 Mart 2024 Perşembe

DEMOKRASİLERDE MUHALEFETİN ÖNEMİ

 





                                 

        31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerine koşar adım gidiyoruz. Sandıkta oy kullanmamıza çok az bir süre kaldı. Yerel seçimler, sadece yerelden ibaret değildir. Ondan çok daha fazlasıdır. Çıkacak sonuçlar ister istemez merkezi hükümete bir not olarak değerlendirilecektir. Onun için muhalefet partileri hayat pahalılığını, enflasyonun yüksekliğini, işsizliği, maaşların düşüklüğünü, emeklilerin çaresizliğini işlemeyi ön plana almış durumdalar. Merkezi hükümet de bunu bildiği için tam kadro sahada. Seçmen yerel seçimlerde nasıl bir yol izleyecek? Merkezi hükümeti oluşturan partilere mi oy verecek yoksa bir denge politikası izleyip muhalefet partilerini mi güçlendirecek? Demokrasi bir kuşun iki kanadı gibidir. Bir kuş nasıl tek kanat ile uçamazsa, demokrasi de sadece iktidar kanadıyla uçamaz. Muhalefet ne kadar güçlü olursa, iktidar o kadar dengeli hareket etme mecburiyeti duyar. Geçen seçimlerde, Cumhurbaşkanı’nın daha önce, “seçim kaybetsem bile asla çıkarmam” dediği EYT ( Emeklilikte Yaşa Takılanlar) yasasını seçim öncesi iktidarın meclisten geçirdiğini unutmayalım.

        Her sahada olduğu gibi siyasette de rekabet daha iyi hizmeti getirecektir. İktidarı oluşturan Cumhur İttifakı partileri seçim işbirliği yaparken, muhalefet partileri büyük çapta tek başlarına seçime giriyorlar. Millet İttifakını oluşturan Altılı Masa dağıldı, bu seçimde birbirlerine rakip oldular. İktidar, tüm olanaklarını Cumhur İttifakının belediye başkan adaylarından yana kullanıyor. Bu da eşitsiz bir durum yaratıyor. Demokrasilerde seçimlerin olması kadar, seçimlerin eşit ve adil gerçekleşmesi de büyük önem taşır. Bunun sorumluluğu da Yüksek Seçim Kurulu’na aittir. Seçimde her seçmenin hür iradesiyle istediği partiye oy atması en doğal hakkıdır. Oy kabinine girildiğinde herkes vicdanıyla baş başadır. Seçmenin hiçbir baskı görmeden ve kimsenin etkisi altında kalmadan oy kullanması demokrasinin gereğidir.

       Bir siyasi parti üyesi olup da kendi partisine oy atmayanlar da olabilir. Bir kısım CHP'sinin kayıtlı üyeleri de, “ben üyesi olduğum partiye oy vermem”, diyor. "Neden", diye sorduğunuzda; aday tespiti sürecinde parti içindeki üyeleri devre dışı bırakan Genel Merkezin tutumunu ve diğer anti demokratik uygulamaları dile getiriyorlar. Haksızlar mı? Hayır, yerden göğe kadar haklılar. Türkiye'ye demokrasiyi yerleştirmeye çalışan bir partinin genel merkezi böyle yapamaz. Mutlaka kendine çeki düzen vermelidir. Ancak bunun zamanı ve yeri 31 Mart 2024 yerel seçimler öncesi değildir. Seçimden sonrasıdır. "Parti dibi görsün, ondan sonra akıllanırlar", derseniz. Parti, bir daha hiç yüze de çıkamayabilir. Bir zamanlar Türkiye'yi yöneten DSP, Doğruyol, ANAP gibi partilerin şimdiki durumu ortada. Başarı için parti içinde birlik, bütünlük gerekir. Güçlü demokrasi de güçlü muhalefet ile olur. Ünlü sözdür: "İktidar her rejimde vardır ancak muhalefet sadece demokrasilerde vardır."

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                                      27.03.2024

          


19 Mart 2024 Salı

EDİRNE’DE TEK BAŞINA

 



                                             

       31 Mart 2024 yerel seçimleri için geri sayım başladı. Koskoca bir beş yıl için kentimizi, beldemizi yönetecek yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Yerel seçimlerde meclis üyeleri ve muhtarların adaylıklarından ziyade dikkatlerimizi belediye başkan adaylarının üzerinde yoğunlaştırırız. Bu da doğaldır. Çünkü belediye başkanının kararları koca bir kenti ve orada yaşayan binlerce kişiyi etkileyecektir. Belediye başkanı tek başına bir kenti değiştirebilir mi? Bence değiştirebilir. Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş örnekleri önümüzde. İdare ettikleri kentler ortada. Merkezi hükümetin yardımı olmadan gayet başarılı işler yaptılar. Eskişehir başlı başına incelenmesi ve örnek alınması gereken bir şehirdir. 5 dönemdir Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Yılmaz Büyükerşen, bu 25 yılda Eskişehir’i Avrupai bir kent haline getirmiş, bir turizm kenti yapmıştır. Mansur Yavaş, Beypazarı’nda yaptığı başarılı hizmetleri Ankara’ya taşımış, Ekrem İmamoğlu’da ülkemizin en büyük şehrini yaşanabilir hale getirmek için olağanüstü çalışmıştır.

      Gelelim, yaşadığım kent Edirne’ye. Edirne, doğal güzellikleri, tarihi eserleri, nehirleri, üniversitesi, sınır kapıları ile ülkemizin nadide yerlerindendir. Tarihi Kırkpınar’ı dünyada tektir. Kakava Şenlikleri başka bir renkli tarafıdır. Tava ciğeri, köftesi, badem ezmesi, deva-i misk helvası gibi özgün yiyecekleri vardır. Niçin ikinci bir Eskişehir olmasın? Edirne’de bu seçimlerde ipi göğüsleyecek belediye başkanından neler yapmasını isteyebiliriz? Mesela:

Önce Edirne’ye bir kent meydanı gerek. İnsanların bir araya gelerek buluşabilecekleri, hoşça vakit geçirebilecekleri, bayram kutlamaları, konser gibi çeşitli organizasyonları yapabilecekleri bir kent meydanı.

Kent merkezinde trafiği rahatlatabilecek bir katlı otopark.

Kent lokantaları.

Kreşler, gençlik merkezleri, emekliler için sosyal tesisler.

Park, bahçeler ve mesire yerleri.

Sokak hayvanları için hayvan bakım merkezleri.

Kaldırım ve yol düzenlemeleri, su basmalarının önlenmesi için yağmur suyu toplama sistemi.

Bunlardan başka; Edirne’de Meriç Nehri kenarı bir cazibe merkezi haline getirilebilir. Orada halka açık tesisler açılabilir. Toplu ulaşım konusunda tekel olan ETUS’un alternatifi olarak raylı sistem olabilir. Böylece toplu ulaşımı kullanan Edirne halkı karda kışta duraklarda beklemekten kurtulur. Edirne’de tramvay projesi 115 yıl öncesinde 1909 yılında İtalyanlar ile hazırlanmış, proje kapsamında yer alan üç ana hatta tramvay düşünülmüş. Bu projenin her ayrıntısı hesaplanmış ancak Osmanlı devletinin içinde bulunduğu siyasi ve mali durum nedeniyle gerçekleşememiştir. (Kaynak: Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Aziz Tekdemir’in Edirne Tramvay Hattı Projeleri adlı kitabı)

       Şimdiye dek Edirne’ye belediye başkanlığı yapan kişiler, olanaklar ölçüsünde bir şeyler yapmışlar. 1980 öncesi belediyelerin olanakları şimdikiyle kıyaslanmayacak kadar azdı. Ama şimdi öyle değil. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaptığı gibi kaynak yaratılarak Edirne Avrupai bir şehir olabilir.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                       20.03.2024



13 Mart 2024 Çarşamba

ZOR BİR YARIŞ

 






                                                                     

       31 Mart 2024 yerel seçimlerine çok az bir süre kala tüm partiler sahada. Zor bir yarış olacak. Adaylar tüm gücüyle ipi göğüslemek için çalışıyorlar. İktidarı elinde tutan Ak Parti (Cumhur İttifakı) iktidarını güçlendirmek, muhalefet partileri de onu geriletmek düşüncesindeler. İktidar partisi ile muhalefet partileri eşit şartlarda mı yarışıyor? Bu soruya “evet”, diyemeyiz. Bu durum ülkemizde uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanıdır. Bakanları, TBMM dışından kendisi atıyor. Devletin üst kademe bürokrasisi, TRT ve Anadolu Ajansı yöneticileri cumhurbaşkanı tarafından tayin ediliyor. Bu yöneticilerin görev süreleri de cumhurbaşkanına bağlıdır. Demokrasilerde sadece seçimlerin olması değil, onun kadar seçim yarışının adil ve eşit şartlarda gerçekleşmesi de çok önem taşır. Türk demokrasisi Cumhuriyet’in ilanından beri geçen 100 yılda bu konuda önemli mesafeler kat etmişse de, daha kat edeceği çok yol vardır.

         Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük diye günümüzde dillendirdiğimiz ilkeler için verilen mücadele yeni değildir. İnsanlar, 1215 yılında İngiltere’de İlan edilen Magna Carta’dan (Büyük Sözleşme) beri hak ve özgürlükler peşindedir. Bu sözleşme ile İngiltere’de kralın bazı yetkileri kısıtlandı ve kralın kanunlara uygun hareket etmesi kararlaştırıldı. Daha sonra Fransız Devrimi (1789-1799) ile Fransa’da mutlak meşrutiyet devrilip yerine cumhuriyet ilan edildi. Bu devrim sadece Fransa’yı değil tüm Avrupa’yı etkiledi ve ulus devletlerin doğmasına sebep oldu. Buna göre egemenliğin halka ait olduğu kabul edildi. Eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başladı. Tüm bunlar Osmanlı Devleti’ni de etkiledi. 23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet ilan edildiğinde Osmanlı aydınlarından ve dönemin Uzunköprü kaymakamı Mazhar Müfit Kansu ile belediye başkanı Hafız İsmail Yayalar’ın öncülüğünde 11 Aralık 1908’de ilk defa Uzunköprü’de Özgürlük Anıtı açıldı. Bu anıtın dört bir tarafına 1789 Fransız İhtilalinin ilkelerini ifade eden Hürriyet (Özgürlük), Adalet, Eşitlik (Müsavat), ve Kardeşlik (Uhuvvet) yazıldı.

         Kurtuluş Savaşı zaferinden sonra Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türkiye'de saltanat ve hilafet kaldırıldı. Ve "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir", ilkesiyle Cumhuriyet ilan edildi. Böylece padişahın tebaası yerine yurttaşlık hakkına kavuştuk. Anayasamızın 10. Maddesine göre de; “ Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları kanun önünde eşittir. Hiçbir gruba ya da zümreye ayrıcalık tanınamaz. Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Henüz Avrupa’da birçok ülkede olmayan kadınlara seçme ve seçilme hakkını da Mustafa Kemal Atatürk TBMM’nde kabul edilen bir kanunla 1934 yılında vermiştir. Gerçekten bileğinin hakkıyla bir yere gelen ve oturduğu koltuğun hakkını veren sayısız kadın siyasetçimiz vardır. Ancak siyasetçinin başarı kıstası, cinsiyetinden ziyade halkın dertlerine ne ölçüde çare bulduğu ile yakından ilgilidir. Çağdaş bir toplum için 1908’de Uzunköprü’de dikilen Özgürlük Anıtı'nda yazıldığı gibi eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve adalet gerekir. Halkın iradesinin tam manasıyla ortaya çıkması da ancak bu ilkelerin hayata geçmesi ile olur.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                   13.03.2024

 


6 Mart 2024 Çarşamba

NELER OLUYOR BİZE

 




                                                         

      Ülkemizde son yıllarda ardı ardına yaşananlardan sonra, ”neler oluyor, bize”, diye kendi kendimize sormadan edemiyoruz. Bırakın son yılları, son aylarda hatta son günlerde bile durmadan yakalanan uluslararası mafya liderlerinin, yerli çetelerin ve terör örgütlerinin haberlerini okuyoruz. Bu haberleri cinayetler, trafik kazaları, kadın cinayetleri, kavgalar ve saldırı haberleri takip ediyor. En son televizyon haberlerinde 28 Şubat 2024 günü Mersin’de yaşlı bir çifte otobüs içinde acımasızca yapılan bir saldırıyı izledik. 17 yaşındaki bir gencin ve bir lisede müdür olan babasının yaşlı çifte saldırısının hiçbir açıklaması olamaz. Yaşlı ve hasta insanlara saldırmak insanlığın neresinde var?  

      Günlük gazetelerin üçüncü sayfalarında genellikle cinayet, trafik kazaları, intihar, kavga ve saldırı gibi haberler yer alır. 29 Şubat 2024 tarihli Sözcü Gazetesinin üçüncü sayfasında bu haberlerden bazıları şöyle:

 Birinci haber: Sokak ortasında kanlı infaz. Bir kişi can verdi. Kayseri’deki iki grup arasındaki çatışmada bir kişi vurularak yaralandı. Hastanede vefat etti.

İkinci haber: Genç çift aynı gün katledildi. 26 Şubat günü Turhan Özdemir (54) uyuşturucu kullanan kızı Dilan Özdemir’i (19) bıçaklayıp, öldürdü. Kızın arkadaşları da kızın sevgilisi Selam Şenci’yi darp edip bıçaklayarak öldürdü.

Üçüncü haber. “Eşim beni öldürecek”, dedi, cesedi bulundu. Adapazarı’nda oturan Leyla Demir (56) polisi arayarak kocasının kendisini darp ettiğini ve öldüreceğini ihbar etti. Bir süre sonra cesedi Sakarya Nehri’nde bulundu.

Dördüncü haber: Emekli öğretmen denize düşüp öldü. Antalya’da barınakta teknesi bulunan emekli öğretmen Muzaffer kaynak (67) önceki gün bilinmeyen bir nedenle denize düştü. Sabah saatlerinde ölüsü bulundu.

Beşinci haber: 1 Mart’ta nişanı vardı. Kazada can verdiler. İzmir’de iki kardeşten Ümit Şahin’in (22) kullandığı otomobil yolda bariyerlere çarptı. Yanındaki ağabeyi Davut Şahin (26) ile birlikte yaşamını yitirdiler. Davut Şahin’in 1 Mart’ta nişanı için Van’dan geldiği öğrenildi.

Altıncı haber: Çığ düştü, bir kişi yaşamını yitirdi. Bingöl’ün Genç ilçesinde Yenisu köyü yakınında çığ düştü. Ekrem Canlı (64) çığ altında kalarak can verdi.

        Her gün bu ve buna benzer haberleri okuyoruz, dinliyoruz, izliyoruz. Toplum içindeki yaşayan insanların psikolojisi mi bozuldu? İnsanlar sanki her an patlamaya hazır dinamit gibi. En ufak bir olayda silahlara sarılanlar oluyor. İhmal sonucu insan kayıplarımıza en son örnek Erzincan İliç’te yaşandı. Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin 2010 yılı Aralık ayından beri altın üretimi yaptığı Çöpler Maden sahasında çıkarılıp istiflenen siyanürlü toprağın 13 Şubat 2024 tarihinde kayması sonucu toprak altında 9 işçi kaldı. 8 Temmuz 2018 tarihinde Uzunköprü-Halkalı seferini yapan yolcu treninin Çorlu yakınlarında devrilmesi sonucu da 25 kişi yaşamını yitirmişti. Aradan geçen beş buçuk yılda da bu dava sonuçlanmadı. Bunlar bizim kaderimiz mi? Tren kazaları, trafik kazaları, iş kazaları, cinayetler kaderimiz olamaz. Bunları önlemek için gereken tedbirleri almak yöneticilerin görevidir. Yöneticilerimizin görevlerini yapmalarını beklemek de vatandaş olarak hakkımızdır.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                       06.03.2024