21 Haziran 2024 Cuma

CUMHURİYET HALK PARTİLİ BELEDİYELER

 







        CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Bülent Ecevit’in genel başkanlığında yüzde 41,4 oy alarak birinci parti olduğu 1977 genel seçimlerinden sonra en yüksek oy aldığı seçimler oldu. CHP, bu seçimlerde yüzde 37,76 oy alarak İstanbul, Ankara, İzmir dahil olmak üzere 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe, 48 belde belediye başkanlığı kazandı. CHP’sinin kapalı olduğu dönemde yerine kurulan Sosyal Demokrat Halkçı Parti de (SHP) 1989 yerel seçimlerinde yüzde 28,7 oy alarak birinci parti olmuş ancak parti genel sekreteri Deniz Baykal’ın genel başkan Erdal İnönü ile girdiği genel başkanlık mücadelesi sonucunda başarısını sürdürememişti.

      CHP’sinin yeni genel başkanı Özgür Özel’in neredeyse kendisinin bile beklemediği bu başarı karşısında temkinli davrandığını, sonucun 1989 seçimlerine benzememesi için belediye başkanlarını bazı konularda uyardığını görüyoruz. Özgür Özel seçimlerden önce seçimi kazanan belediye başkanlarının mal beyanlarını belediyelerin kapısına asacağını söyledi. (Bir kısım belediye başkanının dışında diğerlerinin mal beyanlarının asılıp, asılmadığını bilmiyoruz.) Seçimlerden sonra da bir genelge yayınlayarak belediye başkanlarının eş, dost, akraba kayırıcılığı yapmamasını istedi. O da bu oyların tepki ve ödünç oylar olduğunu biliyor. Bu oyların geri gitmemesi için başta genel merkez ve örgütler olmak üzere seçilen belediye başkanlarının hata yapmaması gerekiyor. Halkımız, belediyelerden iltimas, kayırmacılık, yolsuzluk, israftan uzak durarak beklentilerinin karşılanmasını istiyor. Başkanların kendi istikballerini değil, vatandaşın istikbalini düşünmelerini istiyor. Hizmet istiyor. Öncelik sırasının şatafat değil, ihtiyaç doğrultusunda olmasını istiyor. Halkımız, bu seçimlerde verdiği oylarla içinde olduğu durumdan memnun olmadığını ve umut olarak CHP’sini gördüğünü gösterdi. Ekonomik sebepler bunları başında geliyor.

       Seçilemeyen bazı belediye başkanları niye seçilemediklerinin ya da niye aday yapılmadıklarının farkında değiller. Halen başarılı olduklarını söylüyorlar. Sormak lazım;

O zaman neden caddeler biraz yağmur yağdığında göl oluyor? Her yer çamur ve bazı yerlerde asfalt çökmüş, yollar delik deşik, kaldırımlar bozuk.

Niye her sokakta bol miktarda sokak köpeğine rastlıyoruz? 

Neden yeşil alanlar ve çocuk oyun alanları yetersiz ve bakımsız?

Neden caddelerde gelişi güzel park eden ve hız sınırını aşan sürücülere bir şey diyen yok?

Niye insanların buluşabileceği bir kent meydanı, insanların doğru dürüst alışveriş yapabileceği bir pazar yeri, sosyal tesisler ve kent lokantaları yok?

Neden her köşe başında bir seyyar satıcı tezgahı var?

Neden oto parklar ve toplu ulaşım yetersiz?

Sonuç olarak şehirlerimiz keşmekeş halde. Milletimiz daha iyi yönetilmeye layıktır. 5 yıl için seçilen yöneticiler, kendileri için değil millet için seçildiklerini unutmasınlar. CHP’li belediye başkanlarının yüklendikleri bu görev gelecek nesillerin kaderlerini etkileyecektir. O yüzden gece gündüz çalışarak başarılı olmak mecburiyeti vardır.

 

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                     21.06.2024

 

11 Haziran 2024 Salı

MUZIR ADAM

 



        Ülkemizde, son zamanlarda en çok tartışılan konuların başında “liyakat”, konusu geliyor. Bu konu boşuna tartışılmıyor. Hemen hemen her alanda acemiliklere rastlıyoruz. Bazen bu acemiliklerin faturasını ülke olarak pahalıya ödüyoruz. Liyakat; eğitim, öğretim, bilgi, deneyim, beceri ve uzmanlık demektir. Devletin her kademesinde; yetkili kılınan her kişinin, öncelikle o işe layık olması gerekir. Güçlü devlet ancak öyle olur. Sadece devlet kademelerinde değil, özel sektörde de nitelik, kalite ve liyakat gerekir. İsmet İnönü başbakan iken 8 Temmuz 1929 tarihinde Ankara Hukuk Mektebinde yaptığı bir konuşmada liyakat konusuna değinerek şöyle demiştir; “Bir cemiyette en muzır (zararlı) adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet (yetki) sahibi olandır.” Türkiye Cumhuriyet tarihinde Mustafa İsmet İnönü’nün (24 Eylül 1884 İzmir- 25 Aralık 1973 Ankara) ayrı bir yeri vardır. Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra başbakanıdır. Mudanya Mütarekesini ve Türkiye’nin tapusu Lozan anlaşmasını imzalayan heyetin başkanıdır. Atatürk’ten sonra 2. Cumhurbaşkanı ve CHP’nin genel başkanıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda da Türkiye’yi savaştan uzak tutmuştur. İsmet İnönü, ileriyi gören çok iyi yetişmiş bir asker ve devlet adamıdır. Söylediği söz bugün de geçerlidir

     Her işin ehline verilmesiyle ilgili Kuranı Kerim’de de bir ayet vardır. Nisa Suresi (4) 58. Ayet. Meali şöyledir: “Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Böylece Allah size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir.” Asırlar önce indirilen kutsal kitabımızdaki ayet günümüze ışık tutmakta ve liyakati emretmektedir. İster siyasetçi olsun, ister bilim adamı olsun, isterse sade bir yurttaş, aklı başındaki her insan her işin ehline verilmesini ister. Yöneticiye de, doktora da, öğretmene de, avukata da, mühendise de, din adamına da, bürokrata da, ustaya da ihtiyacımız olsa, işinde uzman olana, ehil olana gitmek, ona işimizi yaptırmak isteriz.

     Bir iş uzmanına yaptırılmazsa sonuç kötü olur. Liyakatsizlik, özellikle devlet yönetiminde olursa, daha büyük felaketlere yol açar. Milletin tümüne zarar verir. Onun için toplumu idare edecek siyasetçiler, devlet adamları ve bürokratlar için liyakat olmazsa olmazdır. Bunun olması için de başta demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan ve devleti yönetmeleri için görev verilen siyasi partilerin liyakata önem vermeleri ve demokratik kurallara göre yönetilmeleri gerekir. Tüm partilerde, milletvekili, belediye başkanı il genel ve belediye meclis üyeleri ön seçimle belirlenmelidir. Öyle olursa liyakate dikkat edilir. İyiler öne çıkar. Bu koltuklar liyakata göre değil de, güçlülere dayanılarak doldurulursa yerlerinin hakkını veremezler. Halkın değil, güçlülerin temsilcisi olurlar. Toplumun sağlıklı olması ve yönetilmesi için her alanda liyakat şarttır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                               11.06.2024

 

 

 

 

 

  

 

 

                 

 


31 Mayıs 2024 Cuma

LİDER KUMAŞI

 


 


                                               

      Lider kimdir? Lider; kitleleri peşine takan, sözüne güvenilen, dün söylediğini bugün değiştirmeyen, toplumun nabzını tutan, ufku geniş örnek kişidir. Mustafa Kemal Atatürk öyle bir liderdi. Ülkemizde halen onun kurduğu düzen ve söylediği ilkeler geçerlidir. O bir dünya lideriydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de bir liderdi. İnönü, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Türkiye’nin tapusu olan Lozan Anlaşmasını imzalayan kişiydi. Cumhuriyet tarihi boyunca Bülent Ecevit, Süleyman Demirel gibi liderler de geldi, geçti. Siyasi partilerin günümüzdeki genel başkanlarından kimin liderlik özelliklerine sahip olup olmadıklarını zaman gösterecektir. Kim lider, kim değil? Buna tarih karar verecektir.

     Türkiye gibi siyasetin kurumlaşamadığı bir ülkede siyasi partilerin genel başkanları neredeyse tek adamdır. Her şeye tek başlarına karar verebilirler. Şimdiye dek başarısız olduğu için genel başkanlıktan ayrılan sadece İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener oldu. Akşener’in 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinde Millet İttifakını oluşturan Altılı Masa’dan (CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkarak) önce kalkması, ardından tekrar oturması ve bu seçimlerden on ay sonra yapılan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde, “özü başına”, diyerek seçimlere ittifak yapmadan “hür ve müstakil”, girmesi İYİ Parti ve liderine başarı getirmedi. Bu iki kritik karar seçmen tarafından karşılık görmedi. Sonuçta Meral Akşener başarısızlığın sorumluluğunu alarak parti genel başkanlığından ayrıldı.

       Millet İttifakı 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden yenilgiyle çıktığı halde başta bu ittifakın en büyük partisi CHP olmak üzere 6 siyasi partiden hiç biri doğru dürüst bir özeleştiri yapmadılar. Seçimin analizini yapıp, neden kaybettiklerini ortaya koymadılar. Kazanılması kuvvetle umulan seçimler neden kaybedilmişti? CHP’nin genel başkanı ve Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu adaylık sürecini iyi yönetemedi. Altı siyasi partinin bir araya gelerek ittifak yapması ve kendisinin adaylığı normaldi. Ancak Masadaki ikinci büyük parti olan İYİ Parti’nin ve lideri Meral Akşener’in adaylık konusunda önceden ikna edilmesi gerekiyordu. İkna edilemiyorsa da diğer olası adaylar üzerinde durulmalıydı. İkinci hata toplam 7 kişinin cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olmasıydı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir durumdu. Üçüncü hata da Zafer Partisi Lideri ile yapılan gizli protokoldü. 

       Seçim başarısızlığına rağmen istifa etmeyen Kemal Kılıçdaroğlu, Türk siyasi tarihinde pek rastlanmayan bir biçimde CHP 38. Olağan Kurultay’ında Özgür Özel ile girdiği genel başkanlık yarışını kaybetti. Yerini Özgür Özel’e bıraktı. Böylelikle 2023 yılındaki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde partilerinde güçlü vaziyette olan iki genel başkan bir yıl içinde yapılan iki seçim sonrası devre dışı kaldılar. CHP'sinde yapılan genel başkan ve kadro değişimi 31 Mart 2024 yerel seçimlerine de yansıdı. 5 Kasım 2023’ten beri genel başkan olan Özgür Özel genel başkanlığındaki CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde yüzde 37 oy alarak Türkiye’nin birinci partisi oldu. Ancak CHP genel başkanı Özgür Özel ve CHP yönetimi aldığı oyların tepki ve ödünç oylar olduğunu unutmamalıdır. Bundan sonra CHP'sinin izleyeceği politikalar da bize Özgür Özel’in lider kumaşına sahip olup olmadığını gösterecektir.



orhankalyoncu.blogspot.com.tr                 31 Mayıs 2024

 

                                  

 

 

 


19 Mayıs 2024 Pazar

KENDİNİ BİLMEZ

 



 




 

                                                              

      Günlük hayatta bazen ufak bir anlaşmazlıktan büyük kavgaların çıktığına tanık oluruz. Bu kavgaların nedeni genellikle bir yanlış anlamadan ya da tarafların birbirlerine ön yargıyla bakmalarından kaynaklanır. Bu durumda serinkanlı olup, olayın yatışmasına çalışmak en doğru davranış biçimidir. Ama her zaman sağduyu hakim olmaz. Öfkeyle hareket edilir. Bu durumda her iki tarafın kaybetmesi kaçınılmazdır. Taraflardan biri olayı çığırından çıkarıp, konumuna güvenerek karşısındakini, “ben sana gösteririm”, diye tehdit ederse ateşe benzin dökmüş olmaz mı? Onun hakkındaki kanaatiniz olumlu olabilir mi? Bu sözleri söyleyen kişi, ne kadar kendini güçlü göstermeye çalışırsa, çalışsın aslında kendi zayıflığını belirtmiş olur. Böyle mevkiine uygun davranmayan kişilere de, “kendini bilmez”, denir.

      Adam olmak bir duruş, bir karakter meselesidir. Bunun makam, mevkii ile bir ilgisi yoktur. Ama hak etmediği halde bir koltukta oturan, siyasette yetki sahibi olan babasını bile tanımayan siyasetçiler yok mudur? Vardır. Hem de çok. Bu kişiler halkın kendilerine verdikleri yetkinin geçici olduğunu anlayamıyorlar. Demokratik ülkelerde yetki sahibi bir kişi ile sade bir yurttaşın hiçbir farkı yoktur. Fark sadece o kişinin üstlendiği görevden ibarettir. O da ona bir sorumluluk yükler. Gücünü oturduğu koltuktan alan bazı koltuk sahiplerinin davranışlarını ve konuşmalarını görünce aklıma hep şu öykü gelir. Bir adam, her gün bir şey yapmadan sırt üstü yatan oğluna, “sen adam olamazsın”, dermiş. İçten içten babasına kızan haylaz oğlan da evi terk ederek, parasız yatılı okullarda okumuş, yıllar sonra babasının yaşadığı kente vali olarak atanmış. Hemen jandarmalara emir verip, babasını ayağına getirmelerini emretmiş. Babası gelince de, “bak gördün mü baba, vali oldum”, deyince, babası da kendisini o kadar yoldan ayağına getirten oğluna şöyle bir bakarak, ”oğlum, ben sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın, dedim.”

     Siyasi partilerde görev üstlenenlerin sade yurttaşlara afra tafra yapmasının hiçbir açıklaması olamaz. Belli bir kitleyi temsil eden bir kişinin yaptığı hareketlerin sadece kendisini değil temsil ettiği kitleyi de bağladığını unutmaması gerekir. Bütün mesele makam, mevkii sahibi kişinin o koltuğu hak edip, hak etmediği ile ilgilidir. Yönetici olan kişi eğer o koltuğu hak etmiyorsa havalara girerek, “vay, ben ne oldum”, diyebilir. Yerini hazmedememiş olabilir. Bu durumdaki bir siyasetçinin halka saygısızca hareket etmesi, sadece kendi kuyusunu kazması demektir. Bu davranışlarının sonucunda kısa zamanda siyaset sahnesinden silinir. Eğer bir siyasetçi olayların değerlendirmesini yapamıyor, siyasetin çalışma şartlarına dayanamıyor ve eleştirilere katlanamıyorsa, o koltuğu işgal etmemesi gerekir. Çünkü toplumun zamanını çalmaya hakkı yoktur. Bir siyaset adamı için alçakgönüllü olmak, tevazu göstermek olması gereken bir özelliktir. Siyasette sorumluluk alanların birinci görevi toplum yararına çalışmak ve halka saygılı davranmaktır.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                           19.05.2024


6 Mayıs 2024 Pazartesi

HALKIN KANTARI

 



                                                     

       Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası; devletimizin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu ve tüm T.C yurttaşlarının dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin eşit haklara sahip olduğunu yazar. Özgür ve demokratik bir ülkede yaşadığımız için yasal kısıtlılığı olmayan her T.C yurttaşı siyaset yapma hakkına sahiptir. Gerekli şartlara uyarak her yurttaş seçimle gelinen cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel-belediye meclis üyelikleri ve muhtarlık gibi her mevkiiye aday olabilir. Ülkemiz, 2018’de yapılan genel seçimlerinden beri uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetildiği için icraat yetkisi halk tarafından doğrudan seçilen partili cumhurbaşkanındadır. Cumhurbaşkanı kabinesini oluşturan bakanları TBMM dışından atamaktadır. Bakanlar, cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri ise yasaları yapmakla yükümlüdürler. Devlet mekanizmasının genel yönetimi böyleyken yerel yönetimlerimizi de belediye başkanları, belediye meclisleri, il genel meclisleri ve muhtarlar temsil eder.

     Belediye başkanları bağımsız ya da bir siyasi partiye bağlı olarak doğrudan halkın oyuyla seçilirler. Yerel yönetimlerde meclislerden çok belediye başkanları göz önündedir. Geniş yetkilere sahiptirler. Belediye başkanları sadece kentin yol, su, kaldırım, park, bahçe işleriyle uğraşmaz bunlarla birlikte halkın işiyle, aşıyla, konutuyla, kreşiyle, kültür işiyle, okuluyla, öğrenci yurduyla kısacası günlük yaşamının her aşamasıyla ilgilenmek zorundadır. Halk yaşadığı kenti idare etmek üzere seçtiği yerel yöneticilerini seçildikten sonra her gün, her saat, her an denetler. Ona hesap sorma hakkını kendinde görür. Çünkü belediye başkanının verdiği kararlar onun hayatını ve geleceğini yakından etkiler. Belediyenin kullandığı bütçe halkın verdiği vergilerden oluşur. O yüzden başkanın hesapsız harcamaları kılıfına uydurulmuş bile olsa eğer gereksizse halkı rahatsız eder. Demokrasinin en güzel tarafı da budur. Sonuçta halk yöneticilerini beğenmiyorsa eleştirir ve zamanı gelince de seçimle değiştirir. Halkın kantarı şaşmaz. Halk samimiyet ister. Gerçek adanma ister. Hizmet ister.

     Kent halkı, belediye başkanını kendi içinden seçtiği için seçilince değişen, kendini herkesten farklı gören, siyaset vasıtasıyla ele geçirdiği kamu gücünü kendi siyasi ikbali için kullanan kibir sahibi siyasetçileri sevmez. İktidarda iken övülmeye, pohpohlanmaya alışmış bu gibi yöneticilerin etrafı kalabalık olur. Onların her hareketinde bir keramet aranır. Neredeyse o Allah’ın bir lütfudur. Ona öyle söylerler. Güç elden gidince de o sihirli atmosfer kaybolur. Artık onlar için halkın arasında sade bir yurttaş olarak yaşamak bile katlanılması zor bir durumdur. Halbuki bu koltuklar geçicidir. Bu koltukların geçici olduğunu bilerek hareket eden ve önceliği halka hizmete veren yöneticilerin kredileri bu yüzden sonsuz olur. Görevi bıraktıktan sonra bile devam eder. Zaten önemli olan, koltuktayken değil koltuktan indikten sonra itibar görmek, değil midir? Halkın gönlünde taht kuran, başkanlığı devrettiği halde halen aranan, sevilen Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen gibi halktan kopmazsanız, halkın dertlerini dinlerseniz, onların dertlerine deva olursanız, onların paralarını çar-çur etmezseniz halk sizi unutmaz, ebediyen bağrına basar.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                    06.05.2024


26 Nisan 2024 Cuma

YEREL SEÇİMLER SONRASI CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN UZUNKÖPRÜ’DEKİ DURUMU

 


           

       31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Uzunköprü’de 3 dönemdir elinde tuttuğu belediye başkanlığını kaybetti. Ardından ilçede parti içinde tartışmalar başladı. Yönetimdekiler, sorumluluklarının gereğini üstlenip özeleştiri ve İlçe Danışma Kurulunu toplayıp seçim değerlendirme toplantısını yapmak yerine parti içi muhalefeti suçlamayı seçtiler. Parti içinde yönetimi ve belediye başkanının icraatlarını beğenmeyip karşı tavır alan bazı üyeler de yönetimi ve belediye başkanını suçladılar. Kısacası yorgan gitti ama kavga bitmedi. Yenilginin faturasını yetki sahibi olmayanlara kesmeye çalışmak daha büyük yanlışlara kapı açar. Bu kaotik ortamın sürmesi halinde CHP, Uzunköprü’de (32 yıl aradan sonra büyük fedakarlıklarla 2009 yerel seçimlerinde kazandığı) belediye başkanlığını tekrar kazanmak için uzun yıllar beklemek zorunda kalabilir.

        CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi 14 büyük şehirle beraber Kastamonu, Adıyaman, Afyonkarahisar gibi uzun yıllardır sağ partilerin ellerindeki illerde de başarılı oldu. Buradaki başarı, il-ilçe örgütlerinin üyelerle birlik – beraberlik içinde olmasından, halkın sevdiği doğru aday tespitinden ve doğru seçim stratejisinden kaynaklanmıştır. Dış etkenler de bu başarıda etkili olmuştur. Ekonomik nedenler bunların başında gelmektedir. Rüzgar CHP’sinin arkasından eserken ne oldu da CHP, Uzunköprü’de eski seçimlere göre büyük oy kaybına uğradı. Aynı avantajlar Uzunköprü’de de CHP için söz konusu değil miydi? Uzunköprü CHP’sindeki hatalar sadece son yıllarda yapılmadı. Uzun süredir yapılıyor. Bu hataların başında parti içinde gruplaşmaların olması gelir. Bir yeri hedefleyerek siyasetle uğraşanların hemen bir grup kurup, kendi ekibinin dışında hiç kimseye parti içinde hayat hakkı tanımaması, adeta karşı tarafı düşman olarak görmesi başarısızlığın temel nedenidir. Liyakata ve emeğe değer vermeyip, “benim adamım iyidir”, derseniz başarı hayal olur. Bir siyasi partide parti içinde parti olamayacağı gibi, yönetimde olanların da muhaliflere düşman gözüyle bakmaması gerekir. Bu seçimlerde, başarı için her zaman örgüt içinde birlik beraberliğin gerektiği bir kere daha ispatlandı.

        Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyaset ve siyasetçi olmadan demokrasi olmaz. Herkesin siyasetle ilgilenmesi demokrasinin gelişmesi ve yöneticilerin kaliteli olması bakımından gereklidir. Siyaset, makam, mevkii sahibi olmak, rant kazanmak için değil halka hizmet için yapılır. Ben de, siyasetin ülkemiz için yapılması gereken bir görev olduğuna inandığımdan ilkelerime uyan Cumhuriyet Halk Partisi’nde uzun yıllar görev aldım. SHP ve CHP’de geçen 36 yıl içinde mahalle delegeliğinden kurultay delegeliğine, ilçe başkanlığından seçim komitesi başkanlığına, milletvekili aday adaylığından belediye ve il genel meclis adaylığına kadar çeşitli görevler üstlendim. Genç siyasetçilere her zaman destek vermeye çalıştım. Ancak bazılarının beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemeden geçemeyeceğim. Yine de karamsar olmayalım. Umudumuz gençlerdedir. Bundan sonra yapılacak olan şey; Uzunköprü’de Cumhuriyet Halk Parti’sinde birliği beraberliği sağlayacak yeni bir yönetimin iş başına gelmesidir. CHP’sinin’ Uzunköprü’de bütün üyelere eşit ve adil davranan hiziplerin etkisinde olmayan tarafsız bir yönetime ihtiyacı vardır.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                            27.04.2024

 

     

     


10 Nisan 2024 Çarşamba

SON PİŞMANLIK

 



                                              


        31 Mart 2024 yerel seçimleri bitti ama tartışmaları bitmedi. Kazananlar zaferlerini kutlarken, kaybedenler suçlu arama derdinde. Hiç kimse “neden böyle oldu”, sorusunun gerçek yanıtını aramıyor. Çoğu kişi başkalarını suçlama peşinde. Halbuki kaybeden partilerin içinde bir eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının çalışması gerekir. Eskiden her seçimden sonra CHP’de tüzük gereği il-ilçe danışma kurullarının seçim değerlendirme toplantıları yapılırdı. Çoktan beri yapılmaz oldu. CHP, Edirne ilinde Edirne, Keşan, Havsa, Enez, Süloğlu, Lalapaşa belediye başkanlıklarını kazanırken Uzunköprü, İpsala ve Meriç ilçelerini kaybetti. Uzunköprü’yü İYİ Parti, İpsala ve Meriç’i AK Parti adayları kazandı. Beklenmeyen sonuç Uzunköprü’den çıktı. CHP, İYİ Parti ve AK Partinin kafa kafaya götürdüğü seçimde ipi az farkla İYİ Parti adayı göğüsledi. Sonuç olarak CHP, (32 yıl sonra 2009’da yapılan yerel seçimlerde örgütün birlik içinde, büyük emek harcayarak kazandığı ve 3 dönemdir elinde tuttuğu) belediye başkanlığını kaybetti. 2024 yerel seçimlerinde CHP’sinin belediye meclisi oyları başkanlık oylarından daha fazla çıktı. Eğer Meclise verilen oylar başkanlığa da verilmiş olsaydı, başkanlık seçimi de kazanılacaktı. Bu durumda seçmen, seçimlere hali hazırda başkan olarak giren başkan adayının icraatlarını onaylamamış oluyor. Sadece seçmenin değil bazı parti üyelerinin de onaylamadığını görüyoruz.

       CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Türkiye çapında oy patlaması yaparken Uzunköprü’deki oyları yüzde 33’e indi. CHP, 2014 yerel seçimlerinde Uzunköprü’de yüzde 54,7, 2019’da (İYİ Parti ile birlikte) yüzde 56,4 oy almıştı. Ne oldu da oylar bu kadar düştü. Bu sonucun nedenleri çeşitli açılardan incelenebilir. Bununla ilgili birkaç genel doğrudan bahsedebilirim:

Siyaset insanla yapılır ve insan kazanma sanatıdır. Kutuplaştırma ve grup siyaseti eninde sonunda ters teper.

 “Her şeyi ben bilirim”, derseniz, çok yanılırsınız.

 Ancak artık yapılacak bir şey yok. Son pişmanlık fayda etmez. Burada faturayı ödemesi gerekenler, partide sorumluluk sahibi olan kişilerdir.

    Yerel seçimlere yaklaşırken 12 Ocak 2024 tarihinde Papatya Falı diye bir yazı kaleme almış ve şu uyarılarda bulunmuştum. “Eğer üyeler kendilerine haksızlık yapıldığına inanıyorsa onları oy vermeye götürmekte güçlük çekersiniz. Onun için önce partide iç birliği sağlamak zorunluluğu vardır. Bu görev de il-ilçe yönetimlerine düşer. Benim ekibim bana yeter derseniz. Yetmediğini görürsünüz. Biraz pahalıya çıkar ama iyi bir ders alırsınız. Örgüt yalnızca il-ilçe yönetimleri değildir, tüm üyelerle olan birliktir. Bir oyun bile çok değerli olduğu seçimlerde birlik beraberlik zafere giden yolun temelidir.” CHP, Uzunköprü’de birlik beraberlik içinde olamadı ve sonuç böyle oldu. “Ben başarılıyım”, demekle başarılı olunmadığı ortaya çıktı. Algılar bir yere kadar işe yarayabilir ama sonsuza kadar değil. Demokrasi yolunda daha kat edeceğimiz çok yol var. Siyasetçilerin, kendilerini herkesten farklı görmedikleri gün demokrasi rayına oturacaktır.

Son söz: Siyasetin mektebi yoktur. Siyaset yaşayarak öğrenilir.

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                 12.04.2024