22 Nisan 2017 Cumartesi

ANAYASA ÜZERİNE

    

             
                                      Vadi kent-Beylikdüzü/İstanbul


            Anayasalar; kamu düzeni için tüm toplumu kapsayan, herkesin hakkını ve hukukunu koruyan aynı zamanda ülkenin idari yapısını ve şeklini de düzenleyen toplumsal uzlaşma metinleridir. İnsanlar, beraber yaşamaya başladıklarından beri hep insan haklarına saygılı bir düzen istemişlerdir. İnsan hakları, her insanın insan olmaktan gelen en doğal hakkıdır.  Bu konuda ilk kilometre taşı, 1215 yılında İngiltere Kralına karşı insan haklarını savunan ilk bildirge olan “Magna Carta”dır. 1776’da Amerika’da yayınlanan “Amerika Bağımsızlık Bildirgesinde de tüm insanların eşit yaratıldığı ve halkın, memnun olmadıkları yönetimleri değiştirme haklarının olduğu belirtilir.
 
          Yine 1789’da Fransız Devrimi sonunda Monarşinin yerine Cumhuriyet ilan edilmiş, Fransız Ulusal Meclisi tarafından “Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi” yayınlanmıştır. Bu bildiri, insanların eşit doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini ve her türlü egemenlik hakkının millete dayalı olduğunu, mutlak egemenliğin bir kişi ya da bir grubun elinde bulunamayacağını belirtir. 10 Aralık 1948’de de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini” kabul etmiştir. İnsanların özgürlük, eşitlik ve kardeşliğine vurgu yapan bu bildirinin imzalandığı 10 Aralık günü tüm dünyada “İnsan Hakları Günü” olarak kutlanır.
    
          Osmanlı’nın İmparatorluk döneminde de bu arayışlar sürmüş,  bu konu ile ilgili Fermanlar yayınlanmıştır. 1839’da Tanzimat Fermanı, 1856’da Islahat Fermanı, 1860’ta Sultan Abdülaziz Fermanı daha sonra 1876’da 1.Meşrutiyet, 1908’ de 2.Meşrutiyet ilan edilmiştir. 1921’de ilk anayasamız Teşkilatı Esasiye Kanunu kabul edilmiştir. İlk iki maddesi,” hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir ve icra kudreti Büyük Millet Meclisinde tecelli eder”, şeklindedir. 20 Nisan1924’te ikinci anayasa kabul edilerek 1921 Anayasası yürürlükten kalkmıştır. Bu Anayasanın 3. maddesinde de “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Bu egemenliğin tek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir”, der. Daha sonra da 1961 ve 1982 anayasalarını ülke olarak hayata geçirdik. Bu anayasalara göre de egemenlik milletindir ve onu Millet Meclisi vasıtasıyla kullanır. 1982 Anayasası uzlaşma yoluyla mecliste bir çok kez, referandum yoluyla da iki kez değiştirilmiştir.
     
         Son anayasamızın omurgası yasama, yürütme ve yargı organlarının ayrı olması üzerine oturmuştur. Buna biz güçler ayrılığı diyoruz ve bu ayrılık devlet idaresinde denge ve denetimi sağlamaktadır. Getirilmek istenen anayasa değişiklik paketinde bu ortadan kaldırılarak hepsi cumhurbaşkanlığında toplanmak isteniyor. Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak ve genel seçimlerde kendi partisinin milletvekili listesini hazırlayacaktır. Bununla birlikte dışarıdan sayısı belirsiz cumhurbaşkanı yardımcıları atama, kararname çıkarma, bütçe hazırlama, olağanüstü hal ilan etme, idari yapıyı değiştirme, yüksek yargıyı belirleme yetkilerine de sahip olacaktır. Böylece yürütme, yasama ve yargı tek elde toplanmaktadır.
        
         İnsanlık, geçirdiği tüm demokratik evrimlerden sonra tek bir kişiye bu kadar yetkinin verilmemesi gerektiğini bize göstermiştir. Siyasi ve toplumsal hayatımızın daha demokratik ve çağdaş olması isteniyorsa, gücün tek bir kişide toplanması yerine katılımcılığın arttırılması gerekir. Bunun içinde öncelikle, seçim ve siyasi partiler yasalarının değiştirilerek, dünyanın hiçbir yerinde olmayan %10 seçim barajının ve partilerdeki lider sultasının kaldırılması sağlanmalıdır.





Orhan Kalyoncu 
10.04.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder