22 Nisan 2017 Cumartesi

2015 CHP UZUNKÖPRÜ İLÇE KONGRESİ KONUŞMASI

  
                                  




         Değerli arkadaşlar;
           
        Son ilçe kongresi üzerinden yaklaşık 3.5 yıl geçti. Ülkemizde bu geçen 3.5 yıl içinde olumsuz bir çok gelişme oldu. En son Rusya’ya ait bir uçağın düşürülmesi sonucu savaşın eşiğine geldik. Ondan önce Ankara’da canlı bombaların kendilerini patlatması sonucu 101 masum vatandaşımız hayatını kaybetti. Daha öncelere gidersek Diyarbakır, Suruç, Reyhanlı, Ermenek, Soma faciaları yaşandı. İçimiz yandı. Şehitlerimiz artmaya başladı. Gezi olaylarını, 17/25 Aralık operasyonlarını, Balyoz, Ergenekon davalarını anımsadığımızda sanki uyanıkken kabus görür gibi olduk. Hayat pahalılığını, dövizin fırlamasını, iç ve dış borcumuzu, komşu ülkelerle olan sorunlarımızı , kadın cinayetlerini, hukukun katledilmesini, basına, medyaya konan sansürü, eğitim ve sağlıktaki geri gidişi ve daha bir çok olumsuzluğu eklersek, ülkemizin gidişatının iyi olmadığını, bunun bir an önce düzeltilmesi gerektiğini anlarız.
       Son yıllarda gerçekleşen, kısaca özetlediğim bu olaylardan sonra ülke olarak rotasını şaşırmış bir gemi gibi dalgalarla boğuşuyoruz. İşte bu noktada CHP’si  ülkeyi kurtarmak için AKP iktidarına karşı seçenek olmak zorundadır.
Ancak CHP’sinin son yıllarda yapılan tüm seçimlerde % 25 gibi bir oy oranına saplanıp kalması ve adeta patinaj yapması bu partiye oy veren seçmenlerinin ve üyelerinin hayal kırıklığına uğramasına neden olmaktadır. Burada oy vermeyen seçmenleri suçlamak,”ne yapalım bu kadar çalışıp, ekonomik vaatlerde bulunduğumuz halde, halk bizi anlamıyor”,demek olayın özünü kavramamak,
kolaycılığa kaçmaktır. CHP her ne kadar Türkiye’nin en demokratik partisi olarak gözükse ise de üst yönetimden başlayarak üye, örgüt yapısına ve işleyişine kadar yapısal sorunları vardır. Liderin değişmesi seçmene ve üyeye güven vermek için yeterli değildir. Bununla birlikte parti içinde katılımcı, demokratik, saydam, eşitlikçi, hesap verebilir bir yönetim anlayışına ihtiyaç vardır. Tekrar “emek en yüce değerdir” zihniyetinin partide egemen olması gerekir.
       Parti içinde üye kayıtları kongrelere yönelik değil, iktidar olmak için olmalıdır. Parti içinde yarışlar eşitlikçi ve adil olmalı, tüzük keyfi uygulanmamalıdır. Parti içinde yükselmek ve bir yerlere gelebilmek için öncelikle emek, liyakat aranmalıdır. Kongrelerde ve ön seçimlerde üyenin ya da delegenin özgür iradesine  belediye başkanlarının, milletvekillerinin ve  üst yönetimlerin müdahalesi önlenmelidir. Eğer bunlar önlenmezse, şimdiye dek olduğu gibi güçlülere dayanmak, biat etmek geçerli kılınırsa bu da kısır döngüye neden olur. Üye çalışmak, kendini geliştirmek yerine en kolayından güç sahiplerine yanaşmayı seçer. Parti de samimi, gönüllü çalışacak üye yerine çıkarını düşünen üyeye sahip olur. Bu da partiye zafiyet getirir.
       2008’de yapılan 14.Olağanüstü Program ve Tüzük Kurultayında genel başkana MYK üyelerini, parti meclisi içinden seçme hakkı tanındı. Bu yetkiyi sayın genel başkanımız da kullanmış, değiştirme gereğini duymamıştır. Nitekim 2010 yılından bu yana MYK üyeleri defalarca değiştirilmiştir. Genel başkanın bu yetkileri, üst yönetimin il ve ilçe başkanlıklarını kolayca görevden alabilmeleri partide genel merkezi güçlendirmiş, üst yönetime yakın olmayanların yükselmeleri güçleşmiş, yine zincirin halkalarından biri olan yerel seçimlerdeki adayların genel merkezce atanmaları, hizipleşmeyi ve bunun doğal sonucu olarak yalnızca bir avuç insanın politika yapmasını getirmiştir.
       Örgütlerdeki keyfi uygulamalarına örnek vermek gerekirse, şunları söyleyebiliriz; İl ve ilçe örgütlerinin, herkesin uyması gereken partinin anayasası sayılan tüzüğüne göre (madde 29) en geç 2 ayda bir genişletilmiş yönetim kurulu toplantısı, 57/C maddesi gereğince 3 ayda bir il-ilçe danışma toplantısı ve her seçimden sonra 2 ay içinde seçim değerlendirme toplantısı yapması gerekirken bunların yapılmadığını görmekteyiz. Trakya, Ege ve İzmir’de yüksek oranda oy almaktayız. Tabii ki bu sevindirici bir durumdur. Ancak bu sonucu sadece örgütlerin başarısına bağlarsak, orada yaşayan insanlara haksızlık etmiş oluruz. Bu bölgelerde aldığımız oylar, buradaki  halkımızın bilinç düzeyinin yüksekliğini, Atatürk’e ,onun ilkelerine ve Cumhuriyete bağlılığını gösterir. Çağdaş Türkiye özlemini gösterir. Onun için hiç kimse şöyle başarılıyız, böyle başarılıyız kibrine girmesin. Bu oylar hiçbir zaman çantada keklik değildir. Kaldı ki başarı kıstasını yalnızca yüksek oranda oy almaya bağlarsak, Türkiye de genel olarak AKP en yüksek oranda oy almaktadır. O halde iktidar partisi olan AKP başarılı mı sayılmalıdır?                                                                                                               
      Geçen 30 Mart 2014 yerel seçimler öncesi ve sonrasında partimizde 30 yıla yaklaşan  parti üyeliğimde görmediğim olaylara değinmeden geçemeyeceğim. Bu seçimlerde genel merkez, Edirne ve ilçelerinde il genel ve belediye meclis listeleri için eğilim yoklaması kararı almıştı ancak ne olduysa bu karardan on gün sonra karar değişti. Sandık koyup, koymama yetkisi yönetim kurullarına bırakıldı. Uzunköprü’de eğilim yoklaması yapılması için üç günde toplanan 700’e yakın üyenin imzasına rağmen sandık üyenin önüne konmadı. 1400’e yakın üyenin söz ve oy hakkı elinden alındı. Aday adaylarının da demokratik bir şekilde seçilme imkanı yok edildi. Eşitliğin, hakkın, hukukun, adaletin ve emeğe saygının olması gereken sosyal demokrat bir partide bu yetki bunlara uyulmayarak keyfi bir şekilde kullanıldı. Sonrasında ne oldu?  Yönetim kurulunda 9 kişi tüm kararları ve sorumluluğu alarak belediye ve il genel meclis listelerini oluşturdular. Buna göre yönetim kurulunda görev alan iki bayan üyenin eşleri belediye ve il genel meclis listelerinin başında, yine yönetime destek veren iki kooperatif başkanından birinin eşi, diğerinin kardeşi belediye meclisinde yer aldı. Diğer meclis ve il genel meclis üyelerinin de, yönetime yakın olanlardan seçildiğini söyleyebiliriz.
Tüzüğümüze göre tüm üyelerimize eşit ve adil davranarak birliğimizi ,beraberliğimizi sağlaması gereken ilçe başkanı ve yönetimi bu görevlerini hakkıyla yerine getirmemişler, üyeler arasında ayrımcılık ve kayırmacılık yapmışlardır.
       Halkımızın büyük çoğunluğu demokratik, laik, hukuk devletinden ve parlamenter rejimden  yanadır. Yargı, yasama ve yürütme ayrılığına dayalı sisteme inanır. Anayasaya saygılıdır. Bunun yanı sıra, insanlarımız aralarında yer almak istediğimiz tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi bireysel özgürlüklere ve hayat tarzlarına karışılmadığı, medya ve basın özgürlüğünün tam anlamıyla yaşandığı, fırsat eşitliğinin olduğu, çatışmasız, savaşsız, huzurlu ve müreffeh bir ülkede yaşamak istemektedir. Bu istekler, katılmak istediğimiz Avrupa Birliği normlarıdır. İşte tüm bu istekleri yerine getirebilmek için Cumhuriyet Halk Partisi’ne  ihtiyaç vardır. Nasıl bir CHP ? CHP’sinde tepeden tırnağa zihniyet devrimi yapılmalıdır. En geniş şekilde, üst yönetimden başlayarak parti içinde; saydamlık, eşitlik, hesap verilebilirlik, katılımcılık ilkeleri hayata geçirilmeli, ortak akıl işletilerek ve emeğe değer verilerek demokratikleşme hamlesi yapılmalıdır. Yoksa taşıma kadrolarla, yalnızca vitrin düzenleyerek iktidar olunmaz. Bunun sonucunda parti olarak, yerimizde saymaya devam ettiğimiz gibi ülkemizin de geleceğini karartmış oluruz. Hepinize, sağlıklı, mutlu günler diliyor, saygılar sunuyorum. "Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi.".         




ORHAN  KALYONCU
 29.11.2015   










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder