16 Nisan 2017 pazar günü yapılacak 18 maddelik anayasa değişiklik paketine ilişkin
referandumda şu soruya yanıt arayacağız. Demokratik Parlamenter Sistem mi yoksa
Cumhurbaşkanlığı Hükümet (Türk Tipi Başkanlık) sistemi mi olsun? Eğer tercihimizi seçimle gelen ancak tüm
gücü bir kişi üzerinde toplayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde değil de halkın
egemenlik gücünü seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullandığı Demokratik Parlamenter
Sistemden yana kullanırsak bu teklife hayır diyeceğiz. Bu değişiklikleri getiren
maddeler, Amerika Birleşik Devletlerindeki
başkanlık sistemine ya da Fransa da ki yarı başkanlık sistemine hiç
benzememektedir. O ülkelerde katı bir güçler ayrılığı vardır. Getirilmek
istenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde ise yasama, yürütme ve yargı bir
kişide toplanmakta, bakanlar dışarıdan atanmakta, denetim ve denge
mekanizmaları adeta yok olmaktadır.
Devletin bütçesini yapabilen, yüksek
yargıyı seçen ve partili olan bir cumhurbaşkanı sisteminde muhalefet nasıl
hayat bulabilecektir. Bu bir haksız rekabet değil midir? Bir kere oraya seçilen
bu şartlarda oradan hiç inmeyecek demektir. Bir ülkede demokrasinin olup
olmadığını anlamak için iktidara değil muhalefete bakmak gerekir. Muhalefet özgürce
görevini yapabiliyor, iktidara alternatif olabiliyorsa o ülkede demokrasi
vardır. Demokratik parlamenter sistemde, millet
egemenlik hakkını seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullanır ve partilerde
siyaset yapar. Bu hakkını tek bir kişiye verirse, partiler ve milletvekilleri
sadece temsili kalır ve yurttaşlar herhangi bir sorununda kendisine muhatap
bulamaz.
Söz konusu anayasa değişiklik paketinde
aynı kişinin cumhurbaşkanı seçilme imkanı 15 yıla kadar çıkabilmektedir. Amerika
da seçilen başkanın süresi ise 4 yıldır ve en fazla iki dönem seçilebilir.
Bununda bir mantığı vardır. İktidarlar yıpranır zamanla yorgun düşerler. Arada
nöbet değişikliği gerekir kamu yönetiminin sağlığı ve dirliği açısından. İktidarda
olsun, muhalefette olsun bir yurttaş olarak tüm siyasetçilerden beklediğimiz hırslarını
sınırlandırmaları ve halka hep doğruları söylemeleridir.
Bu anayasa paketinde bazı halka hoş
gelebilecek maddelerde bulunuyor. Milletvekili seçilme yaşının 18’e
indirilmesi, yargının bağımsızlığının yanı sıra tarafsızlığının da eklenmesi ve
milletvekili sayısının 600’e çıkarılması gibi. Ancak yine yakından incelersek
bunların demokratikleşme açısından halka fazla bir katkısının olmadığını
görürüz. Öyle ya 18 yaşındaki bir gencin ailesi önce onun tahsilini bitirmesini
ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasını ister. Zaten daha önce seçilme yaşı 25’e
indirildiği halde şimdiki mecliste o yaşta bir kişi bile yok. Gerçekten
gençlerin siyaset yapması isteniyorsa üniversitelerde ve partilerde onlara, bu
konuda konan engeller kaldırılır. Yüksek yargının seçilmesinde cumhurbaşkanı ve
iktidar partisi belirleyici olduktan sonra bağımsız kelimesinden sonra tarafsız
yazılsa ne olur? Yine Türkiye Büyük
Millet Meclisinin işlevi azaltılırken 1982 anayasasında 400 daha sonra 550 olan
milletvekili sayısı 600 olunca ne değişecektir?
Bize yol gösteren Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, der ki; “İstiklal, istikbal,
hürriyet her şey adaletle kaimdir” ve “egemenlik verilmez, alınır”.
05.04.2017
Orhan Kalyoncu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder