9 Nisan 2017 Pazar

NEDEN “HAYIR” ?

    






          16 Nisan 2017 pazar günü yapılacak 18 maddelik anayasa değişiklik paketine ilişkin referandumda şu soruya yanıt arayacağız. Demokratik Parlamenter Sistem mi yoksa Cumhurbaşkanlığı Hükümet (Türk Tipi Başkanlık) sistemi mi olsun? Eğer tercihimizi seçimle gelen ancak tüm gücü bir kişi üzerinde toplayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde değil de halkın egemenlik gücünü seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullandığı Demokratik Parlamenter Sistemden yana kullanırsak bu teklife hayır diyeceğiz. Bu değişiklikleri getiren maddeler,  Amerika Birleşik Devletlerindeki başkanlık sistemine ya da Fransa da ki yarı başkanlık sistemine hiç benzememektedir. O ülkelerde katı bir güçler ayrılığı vardır. Getirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde ise yasama, yürütme ve yargı bir kişide toplanmakta, bakanlar dışarıdan atanmakta, denetim ve denge mekanizmaları adeta yok olmaktadır.
     
          Devletin bütçesini yapabilen, yüksek yargıyı seçen ve partili olan bir cumhurbaşkanı sisteminde muhalefet nasıl hayat bulabilecektir. Bu bir haksız rekabet değil midir? Bir kere oraya seçilen bu şartlarda oradan hiç inmeyecek demektir. Bir ülkede demokrasinin olup olmadığını anlamak için iktidara değil muhalefete bakmak gerekir. Muhalefet özgürce görevini yapabiliyor, iktidara alternatif olabiliyorsa o ülkede demokrasi vardır. Demokratik parlamenter sistemde, millet egemenlik hakkını seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla kullanır ve partilerde siyaset yapar. Bu hakkını tek bir kişiye verirse, partiler ve milletvekilleri sadece temsili kalır ve yurttaşlar herhangi bir sorununda kendisine muhatap bulamaz.
       
         Söz konusu anayasa değişiklik paketinde aynı kişinin cumhurbaşkanı seçilme imkanı 15 yıla kadar çıkabilmektedir. Amerika da seçilen başkanın süresi ise 4 yıldır ve en fazla iki dönem seçilebilir. Bununda bir mantığı vardır. İktidarlar yıpranır zamanla yorgun düşerler. Arada nöbet değişikliği gerekir kamu yönetiminin sağlığı ve dirliği açısından. İktidarda olsun, muhalefette olsun bir yurttaş olarak tüm siyasetçilerden beklediğimiz hırslarını sınırlandırmaları ve halka hep doğruları söylemeleridir. 
         
          Bu anayasa paketinde bazı halka hoş gelebilecek maddelerde bulunuyor. Milletvekili seçilme yaşının 18’e indirilmesi, yargının bağımsızlığının yanı sıra tarafsızlığının da eklenmesi ve milletvekili sayısının 600’e çıkarılması gibi. Ancak yine yakından incelersek bunların demokratikleşme açısından halka fazla bir katkısının olmadığını görürüz. Öyle ya 18 yaşındaki bir gencin ailesi önce onun tahsilini bitirmesini ve ekonomik bağımsızlığını kazanmasını ister. Zaten daha önce seçilme yaşı 25’e indirildiği halde şimdiki mecliste o yaşta bir kişi bile yok. Gerçekten gençlerin siyaset yapması isteniyorsa üniversitelerde ve partilerde onlara, bu konuda konan engeller kaldırılır. Yüksek yargının seçilmesinde cumhurbaşkanı ve iktidar partisi belirleyici olduktan sonra bağımsız kelimesinden sonra tarafsız yazılsa ne olur?  Yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevi azaltılırken 1982 anayasasında 400 daha sonra 550 olan milletvekili sayısı 600 olunca ne değişecektir?
         Bize yol gösteren Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, der ki; “İstiklal, istikbal, hürriyet her şey adaletle kaimdir” ve “egemenlik verilmez, alınır”.





05.04.2017 
Orhan Kalyoncu 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder