9 Nisan 2017 Pazar

BİR SABAH UYANINCA

      



            Bir sabah uykudan uyanınca kendimi, sakin, mutlu, birbirine saygılı, eğitimli, sağlıklı insanların yaşadığı bir ülkede bulmak isterim. Bunun bir rüya değil, gerçek olmasını isterim.  Çocuklarımızın, yanı başımızdaki gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bu cennet vatanda özgürce yaşamaları erişilmesi imkansız bir hülya mı olur? Şehit kanıyla sulanmış bu topraklarda özgürce yaşayalım diye atalarımız canlarını vermişler. Bize düşen birbirimize düşman olmak değil, kardeşçe, uygarca bu ülkede yaşamaktır.
     
           Ancak gelin görün ki öyle bir yaşamdan uzaktayız. Neredeyse her gün stres ve gerginlikle uyanıyoruz. Siyasetteki sertlik ve kırıcılık ister istemez hepimizi etkiliyor. Buna son verilmesi gerekirken ve ülkenin o kadar bekleyen acil sorunları varken şimdi de deyim yerindeyse dört aydır anayasa referandumu ile yatıp kalkıyoruz. Halbuki, ülkemizde çözüm bekleyen dev gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Hepsi de çok tatsız. Dış işlerinde Avrupa Birliği ülkeleri ve komşu ülkelerle çeşitli konularda gerginlik yaşamaktayız. Bir taraftan Güneydoğuda terörle mücadele sürerken, Suriye’de de sınırlı bir savaş içindeyiz. Ege Adalarında Yunanistan adalarımıza el koymakta, Kıbrıs içinde taviz istenmektedir. 

          Tüm bu dış politikadaki olumsuzluklar sürerken, içte de işsizlik, enflasyon, döviz fiyatları artmakta, tarım, hayvancılık ve sanayide de alarm zilleri çalmaktadır. Son yıllarda turizm, ihracatımız gelirlerimiz azalmış, dış borcumuz da artmıştır. Basın, medya ve gösteri özgürlükleri ile insan hakları konusunda da notumuz düşmüştür. Ülkemiz, son üç yılda olağanüstü olaylar geçirdi. 2014’te yerel ve cumhurbaşkanlığı ardından 2015’te önce 7 Haziran sonra 1 Kasım genel seçimleri oldu. Bu dönemde bilhassa 2015 Haziranından sonra patlayan bombalar, katledilen insanları gördük. Bunlar yetmezmiş gibi devletin içine yuvalanan hainlerin 15 Temmuz 2016’da darbe kalkışmasına şahit olduk. Şehitlerimiz oldu, Bunlar, önlenemez olaylar değildi.
      
         Tüm yaşanan bu sorunların dışında şimdi yeni bir konumuz var, “referandum”. Anayasa değişikliği ile tek bir kişiye tüm yetkilerin verilmesi isteniyor, böylece mevcut sistemle çözülemeyen sorunlar tek adamla mucizevi bir şekilde çözülecek deniyor. Ama evrensel kurallar bunun tam tersini, yani yönetimlerin demokratik, katılımcı, saydam, eşitlikçi ve hesap verebilir olduğu takdirde, o ülkenin gelişeceğini söylüyor. Bu referanduma harcanan zaman, para ve enerji ülkenin bekletilen acil sorunlarına harcanabilirdi. Bu değişiklik paketi demokraside geriye gidiştir. Bu sınavı “hayır” oyu vererek başarıyla geçmemiz gerekir. 



09.04.2017 
Orhan Kalyoncu
      

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder