Bir sabah uykudan uyanınca kendimi, sakin, mutlu,
birbirine saygılı, eğitimli, sağlıklı insanların yaşadığı bir ülkede bulmak isterim. Bunun bir rüya değil, gerçek olmasını isterim. Çocuklarımızın, yanı başımızdaki gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi bu cennet vatanda özgürce yaşamaları erişilmesi imkansız bir hülya mı olur? Şehit kanıyla sulanmış bu topraklarda özgürce yaşayalım diye atalarımız canlarını vermişler. Bize düşen
birbirimize düşman olmak değil, kardeşçe, uygarca bu ülkede yaşamaktır.
Ancak gelin görün
ki öyle bir yaşamdan uzaktayız. Neredeyse her gün stres ve gerginlikle
uyanıyoruz. Siyasetteki sertlik ve kırıcılık ister istemez hepimizi
etkiliyor. Buna son verilmesi gerekirken ve ülkenin o kadar bekleyen acil sorunları
varken şimdi de deyim yerindeyse dört aydır anayasa referandumu ile yatıp
kalkıyoruz. Halbuki, ülkemizde
çözüm bekleyen dev gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Hepsi de çok tatsız. Dış işlerinde Avrupa Birliği ülkeleri ve komşu
ülkelerle çeşitli konularda gerginlik yaşamaktayız. Bir taraftan Güneydoğuda
terörle mücadele sürerken, Suriye’de de sınırlı bir savaş içindeyiz. Ege Adalarında Yunanistan adalarımıza
el koymakta, Kıbrıs içinde taviz istenmektedir.
Tüm bu dış politikadaki
olumsuzluklar sürerken, içte de işsizlik, enflasyon, döviz fiyatları artmakta, tarım,
hayvancılık ve sanayide de alarm zilleri çalmaktadır.
Son yıllarda turizm, ihracatımız gelirlerimiz azalmış, dış borcumuz da
artmıştır. Basın, medya ve gösteri özgürlükleri ile insan hakları konusunda da notumuz düşmüştür. Ülkemiz, son üç yılda olağanüstü olaylar geçirdi. 2014’te yerel ve
cumhurbaşkanlığı ardından 2015’te önce 7 Haziran sonra 1 Kasım genel
seçimleri oldu. Bu dönemde bilhassa 2015 Haziranından sonra
patlayan bombalar, katledilen insanları gördük. Bunlar yetmezmiş gibi devletin içine yuvalanan hainlerin 15 Temmuz 2016’da darbe
kalkışmasına şahit olduk. Şehitlerimiz oldu, Bunlar, önlenemez olaylar değildi.
Tüm yaşanan bu
sorunların dışında şimdi yeni bir konumuz var, “referandum”. Anayasa
değişikliği ile tek bir kişiye tüm yetkilerin verilmesi isteniyor, böylece
mevcut sistemle çözülemeyen sorunlar tek adamla mucizevi bir şekilde çözülecek
deniyor. Ama evrensel kurallar bunun tam tersini, yani yönetimlerin demokratik,
katılımcı, saydam, eşitlikçi ve hesap verebilir olduğu takdirde, o ülkenin
gelişeceğini söylüyor. Bu referanduma
harcanan zaman, para ve enerji ülkenin bekletilen acil sorunlarına
harcanabilirdi. Bu değişiklik paketi demokraside geriye gidiştir. Bu sınavı “hayır” oyu vererek
başarıyla geçmemiz gerekir.
09.04.2017
Orhan Kalyoncu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder