12 Ocak 2024 Cuma

PAPATYA FALI

 






 

          

      Siyasette de, ticarette de güven çok önemlidir. Güvenini kaybedersen, başta kredini, saygınlığını sonra da her şeyini kaybedersin. Bu söz, siyaset için daha da geçerlidir. Çünkü siyaset alanında görev alanlar toplum adına ve toplum için görev yapıyorlar. Toplum, kendini yönetecek siyasetçilerin doğru, dürüst, liyakatli ve becerikli kişiler olmasını ister. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. Onun için belediye başkan adaylarını dikkatle takip eder. Ülkemizde 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler yaklaşırken siyasi partiler, belediye başkan adaylarını peyderpey açıklamaya başladılar. Tüm partiler adaylarını merkez yoklamasıyla tespit ettiler. Ülkemizin diğer partilere göre demokrasiye biraz daha fazla önem veren ikinci büyük partisi CHP’de aday tespiti için karma bir model uyguladı. Bazı yerlerde anketler, araştırmalar, bazı yerlerde de eğilim yoklaması şeklinde seçim yaptı.

     Geçen haftalar özelikle belediye başkan aday adayları TV karşısına geçerek papatya falına bakar gibi “çıkıyor, çıkmıyor”, diye CHP belediye başkan adayı olarak adlarının açıklanmasını heyecanla beklediler. Hepsi epey umutluydu. Ancak bir kısmı hayal kırıklığına uğradı. Açıklanan adayların çoğu mevcut adaylardı. Kadın adaylara da öncelik verileceği söylenmişti. Ona da dikkat edilmiş. Aslında demokrasilerde siyasi parti üyelerinin, üye olmaktan doğan seçme seçilme haklarının teslim edilmesi gerekirdi. Ancak bu hak hiçbir partide üyeye teslim edilmiyor. Araştırmalar, anketler ne kadar objektif kriterlere dayanıyor? Onları da sadece yöneticiler biliyor. CHP’de aday tespiti konusunda hangi yöntemin uygulanacağı da kuralsız. İki komşu il veya ilçenin birisinde eğilim yoklaması için sandık konulurken, diğerinde konulmuyor. İşte burada bundan sonra sorun çıkıyor. Halbuki sandık konulan yerlerde herkes çoğunluğun tercihine saygı gösteriyor ya da sonucu kabul etmek zorunda kalıyor.

      Belediye başkan adaylığı hatta belediye başkanlığı da amaç değildir. Halka hizmettir, amaç. Onun için adaylık geldiğinde yılbaşında çekilen Milli Piyango’dan çıkan büyük ikramiyeyi kazanmış gibi yapılan sevinç gösterileri veya afra tafralar seçimde ters teper. İç birliğe zarar verir. Seçim kazanılması sadece adayın gayretine bağlı değildir. Aynı zamanda partinin birlik beraberliğine de bağlıdır. Eğer üyeler kendilerine haksızlık yapıldığına inanıyorsa onları oy vermeye götürmekte güçlük çekersiniz. Onun için önce partide iç birliği sağlamak zorunluluğu vardır. Bu görev de il-ilçe yönetimlerine düşer. Benim ekibim bana yeter derseniz. Yetmediğini görürsünüz. Biraz pahalıya çıkar ama iyi bir ders alırsınız. Örgüt yalnızca il-ilçe yönetimleri değildir, tüm üyelerle olan birliktir. Bir oyun bile çok değerli olduğu seçimlerde birlik beraberlik zafere giden yolun temelidir.

       CHP’sinin yeni yönetimi için,“ değişim, diyerek geldiler ama hiçbir şey değişmedi”, diyenler var. Değişim ne yazık ki hemen gerçekleşmiyor. Bazen de tersine oluyor. Ama eninde sonunda tabana kulak verilecektir. Halka rağmen hiçbir şey olmaz. Türk halkı demokrasinin tadını aldı. Kıymetini de bilecektir.


orhankalyoncu.blogspot.com.tr                          13.01.2024

       

 


5 Ocak 2024 Cuma

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ

 






       2023 yılı sevinçleriyle, üzüntüleriyle geride kaldı. Bu yılı pek hoş hatırlamayacağız. Dünyada bölgesel savaşlar sürerken, ülkemizde de deprem, sel, orman yangını gibi felaketler yaşadık. 6 Şubat 2023 tarihinde vuku bulan Kahramanmaraş odaklı depremlerde on binlerce yurttaşımız öldü. Yüzbinlerce insan evini kaybetti. Yılın son günlerinde Irak’ın kuzeyinde yürütülen Pençe-Kilit Harekatı’nda PKK‘lı teröristlerle çıkan çatışmada 12 askerimizi şehit verdik. Milletimizin bağrına ateş düştü. Bu acılar hiç unutulmayacak. Dünya artık eski dünya değil. Hayatta kalmak, yaşamını insana yakışır şekilde sürdürmek her geçen gün daha zor hale geliyor.

      Kuzeyimizde Karadeniz’in üstünde Ukrayna ve Rusya arasında 24 Şubat 2022’de patlayan savaş halen sürüyor. Günahsız insanlar ölüyor. Güneyimizde Ortadoğu’da 7 Ekimde başlayan Hamas ile İsrail arasındaki savaş da sona ermiş değil. İsrail’in her gün attığı bombalarla binlerce insan ölüyor. Gazze’deki Filistinli çocukların, kadınların ve yaşlıların katledilmesi karşısında medeni sayılan ülkeler gözlerini kapıyor, seslerini çıkarmıyorlar. Hayatı savaş meydanlarında geçen Türkiye Cumhuriyetinin önderi Mustafa Kemal Atatürk, savaşlar için bir asır önce şöyle diyordu; “savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı, Yedi Düvele (Emperyalist Devletlere) karşı verilmiş öyle bir savaştı.

      Türkiye Cumhuriyetinin kıymetini anlamak için 100 yıl öncesini iyi bilmek gerekir. 1914’te Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan ile birlikte Almanya’nın oluşturduğu İttifak Devletlerinin yanında Birinci Dünya Savaşına giren Osmanlı Devleti bu savaştan yenik ayrılmış, 30 Ekim 1918’de ağır koşullar taşıyan Mondros Mütarekesini ve ardından 10 Ağustos 1920’de Sevr Anlaşmasını imzalamıştı. Bu anlaşmaya göre; Ege Adaları, Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanistan’a, Rodos, 12 Ada, Batı Ege ve Antalya civarı İtalya’ya, Gaziantep ve Adana civarı Fransa’ya bırakılacaktı. Boğazları bütün devletlere açık olarak İtilaf Devletlerinden oluşan bir komisyonun idaresine verilecekti. Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulacak, Irak ve Musul İngiltere’ye bırakılacak, Hicaz’da bağımsız bir devlet olacaktı.    

      23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi 10 Ağustos 1920’de Sevr’i İmzalayan kişileri 9 gün sonra hain ilan ederek Sevr Anlaşmasını tanımadığını ilan etti. Padişah Vahidettin izniyle Anlaşmayı imzalayan heyette Sadrazam Damat Ferit Paşa, eski Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Mehmet Hadi Paşa, Eski Şurayı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey yer alıyordu. Türkleri dünya üzerinden silme projesi olan Sevr Anlaşması İsmet İnönü başkanlığındaki heyetin 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığı Lozan Anlaşmasıyla yırtılıp atıldı. 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edildi. 

        Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Bunu Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına borçluyuz. Onlara şükran duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin kıymetini çok iyi bilelim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 26 Şubat 1926 tarihinde Erzurum’daki bir gericilik olayıyla ilgili kendisini ziyaret eden Erzurum heyetine Milli Mücadele ile ilgili şöyle demiştir; “Milli Mücadele olmasaydı, Doğuda, Kuzeyde, Güneyde ve Batıda düşmanları yenmeseydik, Erzurum Başkan Wilson’un çizdiği harita gereği Ermenistan’ın bir ili olacaktı. Erzurumlular bunu çok iyi bilirler. Bu nedenle Milli Mücadele’nin ve onun devamı olan Cumhuriyetin değerini, anlamını, hayati önemini çok iyi anladıklarına inanırım. Türk devrimine bağlı olduklarına inanırım.” Ülke olarak etrafımız ateş çemberi ile sarılıyken Ata’mızın, “yurtta barış, dünyada barış”, sözünü de unutmayalım. 

      

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                                        06.01.2024

                                                     

 

 

 

 

30 Aralık 2023 Cumartesi

GENÇ SİYASETÇİLERE

 



 

                                    

Sevgili kardeşim;

Siyasette ilkelerin olacak.

Mesela verdiğin sözü tutacaksın.

Kimseyi satmayacaksın.

Dün ak dediğine, bugün kara demeyeceksin.

Bir tavrın, doğrultu tutarlılığın olacak.

Bir öyle, bir böyle davranmayacaksın.

Küçük dağları ben yarattım havalarına girmeyeceksin.

Geldiğin yeri unutmayacaksın.

Herkesle kucaklaşacak, herkesle çalışmaya hazır olacaksın.

Uzun vadeli hedeflerin için kaybetmeyi de göze alacaksın.

Özgün fikirlerin olacak, halktan kopmayacaksın.

Bugünü değil, gelecek nesilleri düşüneceksin.

Ata’mızın ilkelerini aklından çıkarmayacaksın.

Eğitimin önemini kavrayacaksın.

Empati kuracak, muhtaçları da düşüneceksin,

İnsanları, tüm canlıları, doğayı seveceksin.

Milyonlarca kefensiz yatan şehitlerimizi düşüneceksin.

Kendi gücüne güveneceksin.

Yapıyor gibi yapmayacaksın, her hareketinde samimi olacaksın.

Hiçbir konuda pazarlık yapmayacak, ilkelerini öne süreceksin.

Herkesten değil ama en yakın bildiklerinden sakınacaksın.

Gerekirse gemileri yakmayı göze alacaksın.

Düşmanların bile senin mert olduğunu söylemek mecburiyetinde kalacak.

Böyle olursa, kaybetsen de kazanacaksın.

 



orhankalyoncu.blogspot.com.tr                 30.12. 2023

 


23 Aralık 2023 Cumartesi

KRİSTAL ÖDÜL

Edirne


                                                        

       Son birkaç yıldır siyasetle yatıyoruz, siyasetle kalkıyoruz. Gelişmiş ülkelerde böyle mi? Seçimler olur ve ondan sonra herkes işine bakar. Bizde öyle değil. Siyaset neredeyse hayat memat meselesi haline geliyor. Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimleri bitti. Millet İttifakı seçimleri kaybetti. Kazanan Cumhur İttifakı oldu. Yüzde 52 oy alan iktidar, yüzde 48 oy alan muhalefete hiç kulak asmıyor, dediklerini dikkate almıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bunu getiriyor. Ülkemizin önünde enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik gibi dev sorunlar varken eğitimde, sağlıkta da işler iyiye gitmiyor. Şimdi önümüzde 31 Mart 2024 yerel seçimleri var. Partilerin genel merkezleri belediye başkanlarını tespit etmek için çalışıyorlar. Nasıl bir belediye başkanı istiyoruz?

      Bu soruyu bize sormasalar da Sözcü Gazetesinin 20 Aralık 2023 tarihli nüshasında yayınlanan bir haber bize bu konuda bir ipucu veriyor. Bu habere göre, "Avrupa Konseyi Ankara ve Eskişehir Büyükşehir Belediyeleri’ne demokratik yönetişimin 12 ilkesini taşıyan “Kristal Ödül” verdi. Konsey;

a)    şeffaflık,

b)   katılım,

c)    hesap verebilirlik,

d)   hukukun üstünlüğü,

e)    etik davranış,

f)     değişime açık olma,

g)   insan hakları,

h)   sürdürebilirlik,

i)     sağlam mali yönetim,

j)     yetkinlik,

k)    verimlilik

l)     duyarlılık

ilkelerini uyguladığı için Ankara ve Eskişehir Büyükşehir Belediyelerini “Demokratik Yönetişim ve Yenilikçilikteki Mükemmeliyet Merkezleri” olarak ilan etti.”

      İşte biz yurttaşlar böyle belediye başkanları istiyoruz. Mademki adayları yurttaşlar ya da parti üyeleri olarak biz belirleyemiyoruz, o zaman siyasi partiler belediyeleri yukarıdaki kriterlere göre yönetecek adayları önümüze getirsinler. Eşe, dosta makam, mevkii dağıtmayan, belediye kadrolarını yandaşlarla doldurmayan, usulsüz imar düzenlemeleri yapmayan, belediyenin bütçesini olur olmaz projelerde çarçur etmeyen, alt yapıyı sağlam yaparak seçim asfaltına para harcamayan, eleştirileri kulak arkası edip yurttaşlarla görüşmekten kaçmayan, ihaleleri şeffaf yapan, kısacası koltuklarının hakkını veren, liyakat sahibi yetkin belediye başkanları istiyoruz.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                       23.12.2023

  

     

     

                                                        

 

 

                                                               

 

 

 

 

15 Aralık 2023 Cuma

KENDİN OLMAK

 


                                                     





           Siyasette özgün olmak, kendin olmak çok önemlidir. Kendine güvenerek siyaset yapan siyasetçileri pek göremiyoruz. Olsa da fincancı katırlarını ürküttükleri için kısa zamanda saf dışı kalabiliyorlar. Ülkemizde siyaset yapmanın en kolay yolu parti içinde güçlü birilerine dayanmaktır. O zaman halka değil, o güçlü kişiye tabi olursunuz. Burada “al gülüm, ver gülüm”, kuralı işler. Siz ona çalışırsınız, o da size. Bu en tepeden aşağıya kadar gider. Bu hizip olur, klik olur, grup olur, loca olur, vakıf olur. Bu çıkar birliği kırılmadığı takdirde seçmen ya da üye sadece oyunun figüranıdır. Demokrasi tabana inmez. Birileri, birilerini tayin eder. Partilerde uzun yıllardır üyelere söz hakkı verilmediği için ön seçimi ya da ön seçimin önemini yeni siyasetçiler bilmeyebilir. Hatta bazı siyasetçiler üyelere hitaben “siz ön seçim yapmasını bilmezsiniz”, bile diyebilirler.

        Ön seçim, hem aday adayları arasında eşit şartlarda bir yarışı hem de ön seçimden çıkan adayın seçim meydanında ve seçildikten sonra görevinde daha güçlü olmasını sağlar. Bunun yanı sıra üyelerin aktif olarak seçim çalışmalarına katılmasını dolayısıyla demokrasinin tabana yayılmasını da getirir. Siyasi partiler yasasına göre ön seçimlerin yapılması için hiçbir engel yoktur. Ancak siyasi partiler tarafından ısrarla uygulanmaz. Edirne günlük yaşamda ve siyasette demokrasiyi içselleştirmiş illerimizden birisi olduğu halde uzun yıllardır burada da siyaset artık yukarıdan tayin edilir oldu. Diğer partilere göre daha demokratik olduğu düşünülen CHP’sinde de işler pek farklı yürümüyor. Milletvekillerinin ve belediye başkanlarının atanmasının yanı sıra il genel ve belediye meclis üyeliklerinin belirlenmesi için de il-ilçe yönetimlerine yetki veriliyor. Bunun sonucu olarak (2014 ve 2019 yerel seçimlerinde olduğu gibi) yöneticiler, il genel ve belediye meclis üyeliklerine kendilerine yakın gördüklerini yazıyorlar. Üyelerin seçme ve seçilme hakları yok sayılıyor. 31 Mart 2024 yerel seçimler öncesi bütün partiler adaylarını merkezden tespit edecek. CHP Genel Merkezi de adaylarını örgüt gözetiminde eğilim yoklaması ya da merkez yoklaması ile belirleyecek. Merkez yoklamasında, adayı çeşitli incelemelerden sonra Genel Merkez tayin edecek.

        Yerel seçimlerde mahalle muhtarlarından, il genel ve belediye meclis üyeliklerinden, belediye başkanlarına kadar yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Muhtarlar hariç bu yöneticileri direkt olarak halk seçmiyor. Partilerin gösterdikleri adayları oylayacağız. Bu yöneticilerin kimi oturduğu koltuğa güç verirler. Kimi de koltuktan güç alırlar. Halka hizmet edenler, koltuğa güç verenlerdir. Koltuğa oturunca değişenler, kendilerini halktan farklı gören kibir sahibi kişiler koltuktan kalktıktan sonra da saygıyla anılmazlar. Siyasette koltuğa oturmak değil, o koltuğa hakkını vermektir asıl olan. 2024 yerel seçimlerinde dileğimiz seçilecek yöneticilerin koltuktan güç alan değil, koltuğa güç verenler olmasıdır.

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                    16.12.2023

 

                        

                   

 

                  

                 

                    


9 Aralık 2023 Cumartesi

ANLAYAMIYORUM


 

                                                    

                                                               

        Hüseyin köyde yaşıyordu. Tarım ve hayvancılık para kazandırmadığı için iki oğlu da bir sanayi kentine çalışmaya gitmişlerdi. Hüseyin köy kahvesinde otururken kendi kendine düşünüyordu. 25-30 yıl önce köy capcanlıydı. Herkes üretmek için hevesliydi ve çalışıyordu. Şimdi köy boşalmıştı. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Niye böyle oldu?”

      Salih, 2023 yılı 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinden etkilenen yüzbinlerce kişiden biriydi. Evi yıkılmış, eşini kaybetmiş, bir oğluyla kalakalmışlardı. Konteynerde yaşamaya çalışıyorlardı. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Biz oğlumla nasıl yaşayacağız, bize kim yardım edecek? Devletin şefkatli eli bize uzanacak mı?”

      Aliye’nin kocası ölmüştü, özürlü oğluyla kalıyordu. Kocasından eski bir evi kalmıştı ama özürlü aylığı ve bakıcı aylığından başka gelirleri yoktu. Bu da geçimlerine yetmiyordu. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Yoksulluk bizim kaderimiz mi?”

      Hasan bakkal dükkanı işletiyordu. İlk ticarete atıldığı zamanlar iyi para kazanıyordu. Ama şimdi öyle değildi. Her geçen gün raflardaki malı eksiliyordu. Enflasyon onun sermayesini yiyordu. Sattığı malını yerine koyamıyordu. Bir de dev gibi zincir marketler ile rekabet edemiyordu. Ama bu yaştan sonra başka bir iş de yapamazdı. “ Anlayamıyorum”, diyordu. “Neden böyle oldu?”

      Arkadaşları ona Fırıldak Ali diyorlardı. Hep güçlüden yana tavır alıyordu. Dolayısıyla hiç kaybetmezdi. Ama bir gün güvendiği dağlara kar yağdı. Tuttuğu belediye başkanı seçimleri kaybetti. İhalesiz işlettiği park da elinden gitti. “Anlayamıyorum”, diyordu. “Bizim başkan kesin kazanır, diyordum. Ama kaybetti.”

       Alaattin öğretmen, yıllarca öğrenci yetiştirmiş, yetiştirdiği öğrencileri üst kademelerde yöneticilik yapmıştı. Şimdi asgari ücretin altında bir maaşla ay sonunu getirmeye çalışıyor, her gün hesap yapıyordu. “Anlayamıyorum”, diyordu. Eğitim emekçilerinin değeri bu kadar mı olmalıydı? Cumhuriyetin ilk dönemlerinde öğretmen maaşları, milletvekili maaşları ile eşit değil miydi?

       Aile sağlık merkezinde seksen yaşlarında bir kadın tek başına sessizce oturuyordu. Önünde bir yürüteç vardı. Sırası gelince yavaşça kalktı. Sakin adımlarla yürütecini hareket ettirerek doktorun odasına girdi. İçeride kalması biraz uzamıştı. Muayene odasının kapısı aralıktı. İçeride konuşulanlar dışarıdan duyuluyordu. Yaşlı kadın genç doktora şöyle diyordu, “anlayamıyorum doktor bey, geçen seneye kadar çok iyiydiler. Her seferinde beni dolaşırlar, halimi, hatırımı sorarlardı. Ama ne olduysa artık gelmiyorlar. Bayram geçene kadar onları bekledim. Hiç olmazsa telefonla arayıp, “hayırlı bayramlar”, dileyebilirlerdi. Dilemediler, doktor bey. Bayram geçeli 3 gün oldu. Hep onların aramasını bekledim. Ama aramadılar. İlaçlarımı yazdırmak için buraya zor geldim. Her tarafım ağrıyor. Ama onları arayamam.” Belli ki yaşlı kadın muhtemelen çocuklarından ya da başka yakınlarından yakınıyordu. Doktor anlayışlı bir tavırla dinliyor, “ararlar belki, Ayşe hanım. Biraz bekleyin”, diye yaşlı kadını teselli etmeye çalışıyordu. Yaşlı kadın doktora, “iyi günler”, diyerek veda ederken “anlayamıyorum”, diyordu. “Her şey gayet iyiydi, neden aramıyorlar?”

 

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                                        09.12.2023

 

 

 


2 Aralık 2023 Cumartesi

CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE GÖREVİ

 






           1922 yılının sonbaharında Türkiye’nin Kurtuluş Savaşından zaferle çıkması, bütün esir tutulan, sömürge yapılan ülkeler için bir ümit ışığı olmuştu. Onlar da bağımsızlıklarını kazanmak istiyorlar ve bunun için de Mustafa Kemal Atatürk’ten yardım istiyorlardı. Atatürk bu talepleri bildiren telgrafları kendisini ziyarete gelen Refik Şevket Bey’e göstererek şöyle dedi; “Bir millet bağımsız olmak için hazır değilse kim ne yapabilir?” Ve ilave etti; “emperyalizm bizi affeder mi? Yüz yıllık emeğinin ürünü Sevr’i ve Üçlü Anlaşma’yı tarihe gömdük. Hevesi kursağında kaldı. Affetmez. Bizi yine uyutmak, istediklerini yaptırmak isteyecektir. Onun için gözümüzü dört açmalı ve çok çalışmalıyız. Tarihimiz iyi bilmeli, bağımsızlık bilincini güçlendirmeliyiz.” Atatürk ve arkadaşları devamlı bu bilinçle hareket etmiş ve Türkiye Cumhuriyetini bağımsız ve özgür kılmışlardır. Çağdaş bir ülke yaratmak amacıyla önce saltanat sonra hilafet kaldırılmış daha sonra da Cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhuriyetin ilanından önce de 9 Eylül 1923 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmuştur. Kurulan bu partinin ilk genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür. 1946’da ülkemizin siyasi hayatında bir değişim gerçekleşmiş ve çok partili sisteme geçilmiştir. O zamandan bu zamana birçok siyasi parti kurulmuşsa da günümüze kadar sadece CHP varlığını devam ettirmiştir. Ülkemizde askeri darbeler sonucu bazı ara dönemlerde demokrasi yolunda aksamalar olmuş, bunların sonucunda da siyaset bir türlü yerli yerine oturup, demokratikleşememiştir. Bundan en eski parti olarak CHP’si de nasibini almıştır.

        12 Eylül 1980 Darbesiyle kapatılan CHP, 1992 yılında yeniden açıldığında Deniz Baykal genel başkanlığa getirildi. Daha sonra CHP, SHP ile birleşti. 1999 genel seçimlerinde CHP seçim barajının altında kaldı. 2002’de yapılan seçimlerde yüzde on dokuz oy alarak ana muhalefet partisi oldu. Yeni kurulan AK Parti de yüzde otuz dört oyla mecliste yüzde altmış beş çoğunluk elde ederek iktidar oldu. Deniz Baykal, 2002 seçimlerinden sonra ana muhalefet partisi olunca “kavgalı eve kız vermezler”, diyerek (2010 yılında istifa edene kadar) Cumhuriyet Halk Partisi içinde tek adam haline geldi. Baykal, 2008 yılında yapılan CHP 14. Olağanüstü Kurultayında geniş yetkiler aldı. Seçimle gelinen ve partide ikinci adam sayılan güçlü genel sekreterlik kalktı. Yine Parti Meclisi içinden seçilerek gelen MYK üyeleri bundan sonra artık genel başkan tarafından atanacaktı. Baykal’ın istifasından sonra genel başkanlığa gelen Kemal Kılıçdaroğlu da seçilince bu yetkileri sonuna kadar kullandı. Çoğu kez milletvekili seçimlerinde ön seçimler yapılmadı ve belediye başkanları genel merkez tarafından atandı. Kongrelerde demokratik olan Çarşaf Liste uygulaması büyük çapta uygulanmadı. Tüzük gereği 3 ayda bir yapılması gereken il-ilçe danışma toplantıları genellikle ve gereği gibi yapılmadı. Bu süre zarfında CHP demokratik bir yapıdan uzaklaşarak lider partisi oldu.

       Cumhuriyet Halk Partisinin 7. genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan 38. Olağan Kurultay’da Özgür Özel’e karşı seçimi kaybetti. Böylece CHP tarihinde ilk defa Kurultayda bir genel başkan değişimi yapıldı. Kemal Kılıçdaroğlu 13 yılık genel başkanlık döneminde Adalet Yürüyüşünü gerçekleştirdi. 2019 yerel seçimlerinde partisinin başarılı olmasında önemli rol oynadı. Ancak tarihe geçecek siyasi hatalar da yaptı. Bunların başlıcaları; 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmelettin İhsanoğlu’nun aday yapılması ile 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile yapılan gizli protokol idi. Yerine gelen Özgür Özel iktidar ve parti içinde demokrasi vaat etti. Şimdi o vaatlerinin gerçekleşmesi bekleniyor. Son yirmi yıldır CHP’sinde üyelere söz hakkı verilmeyerek örgütler pasifleştirildi. Ön seçimler yapılmayarak parti içi rekabet şartları yok edildi. Liyakat yerine biat ve sadakat öne çıkarıldı. Bu da, partiyi bir türlü yüzde yirmi-yirmi beş bandından yukarı taşıyamadı. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet'in ve devrimlerin bekçisidir. Ata’mızın dikkat çektiği emperyalizme karşı en güçlü kaledir. Bu nedenle CHP, parti içi kısır çekişmelere feda edilemez.

orhankalyoncu.blogspot.com.tr                                         02.12.2023