CHP genel başkanı sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, partililerin haykırdığı, "halkın gururu; Kılıçdaroğlu"
sözünü hak etti. Kılıçdaroğlu’nun, gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşünden sonra
15 milletvekilinin seçime girebilmesi için bir başka partiye geçmesine
demokrasi adına izin vermesi ve ardından kendisine karşı iki kez genel
başkanlığa aday olmuş, kıyasıya eleştirmiş rakibi Muharrem İnce’yi tabanın
sesine kulak vererek cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesi partide ve seçmenlerde
heyecan uyandırdı. İlk kez psikolojik üstünlük başta ana muhalefet partisi
CHP olmak üzere muhalefete geçti.
Cumhuriyet Halk Partisi kökleri
Kuva-i Milliye’ye dayanan, Cumhuriyeti kuran, ülkemizi demokratik sisteme
geçiren bir partidir. Daima demokrasiden yana olmuştur. Parti içinde demokrasi
eksikliği olsa da, birleşik kaplar misali diğer partilerin otoriter
alışkanlıklarından zaman zaman etkilense de Türkiye’de demokrasi kültürünü
yaşatmaya çalışan bir partidir. Biat kültüründen uzaktır. Nitekim, 2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde gösterilen çatı aday konusundaki tutumu nedeniyle genel başkan
Kemal Kılıçdaroğlu parti içinde epey eleştirilmiştir.
Sık sık vurgu yapıldığı
gibi her seçim önemlidir ancak 24Haziran 2018 cumhurbaşkanlığı ve
milletvekilliği seçimleri ülkemiz açısından tarihi bir öneme sahiptir.
Demokratik hayat tamamen değişecektir. Olağanüstü yetkilerle donatılan bir cumhurbaşkanı
seçeceğiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, cumhurbaşkanı tarafından dışarıdan
atanan bakanlar olacaktır. Bakanlar milletvekili olanların arasından olursa
milletvekilliği sona erecektir.
Cumhurbaşkanı, yardımcılarını, üst düzey bürokratları, YÖK üyelerini, valileri,
büyükelçileri, rektörleri atayacak, yargıda etkili bir ağırlığı olacaktır.
Cumhurbaşkanı, atadığı bakanları, yardımcılarını ve üst düzey yöneticileri
istediği zaman görevden alabilecektir. Aynı zamanda parti genel başkanı olarak
partisini de idare edecektir. Bu durumda tarafsızlık ve demokratik ülkelerde
en çok aranan kuvvetler ayrılığı ilkesi nasıl sağlanacaktır?
Halkın seçtiği
milletvekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisinde bakanlar için
güvenoyu aranmayacak, gensoru verilemeyecektir.
Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanacak bütçe Mecliste onaylanmadığı
takdirde bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranında arttırılarak
geçerli olacaktır. Cumhurbaşkanı isterse meclisi seçime götürebilecektir. Kanun
hükmünde kararnameler çıkarabilecek, OHAL ilan edebilecektir. Cumhurbaşkanı ancak
üçte iki çoğunlukla Yüce Divan’da yargılanabilecektir. Milletvekillerin görevleri
azaldığı halde Meclisin milletvekili sayısı 600’e çıkacak, görev süreleri beş
yıl olacaktır.
Son yıllarda
yaşadığımız siyasi, sosyal, ekonomik tüm olumsuz olayların çözümü, tüm
yetkileri bir kişide toplamak olmamalıdır. Bunun olumsuzluğu bu sistemi deneyen
tüm ülkelerde görülmüştür. O nedenle çağdaş ülkeler idare sistemini birbirini
denetleyen, dengeleyen güçler ayrılığı sistemi üzerine kurmuşlardır. Yani
Yasama, yürütme, yargı ayrı ve bağımsız olacaktır. Birbirlerini denetleyecek ve
dengeleyeceklerdir. Demokratik sistemin gereği budur. Muhalefet, demokratik parlamenter sisteme
dönüleceğinin sözünü halka vermelidir.
Son söz: Otoriterlik
azalırsa, demokrasi kazanır.
05/05/2018
Orhan Kalyoncu
orhankalyoncu.blogspot.com.tr