6 Şubat 2016 Cumartesi

SİYASİ ETİK VE CHP'DE SİYASET


          


           Siyaset, insanları yönetme sanatıdır. Siyasetçi de bunu icra eden kişidir. Demokrasi ile yönetilen çağdaş ülkelerde siyasetçiler, etik kurallara uymak zorundadırlar. Bu kurallara uymayanlar oralarda bir daha siyasetle uğraşamazlar. Ülkemizde de bu kurallara uyulması gerektiği konusunda, siyasetçilerimiz de dahil herkes hemfikirdir. Siyasetin etik (ahlak) kuralları, yazılı olmasa da genel olarak toplumda uyulması istenen genel ahlak kurallarıdır. Bunlar, kuşkusuz öncelikle toplumu yönetmeye aday siyasetçilerden beklenir. Verilen sözü tutmaktan, yalan söylememeye, halkı kandırmamaya, boş vaatlerde bulunmamaya, vatandaşa ve birbirlerine karşı kırıcı olmamaya, kimseye hakaret etmemeye, yolsuzluk, rüşvet ve ahlak dışı olaylara karışmamaya kadar bir dizi kuralları kapsar.

            1980 den sonra çıkarılan seçim ve siyasi partiler yasaları ne yazık ki; Türkiye de siyaseti dar bir alana sıkıştırmıştır. Genel seçimler için konulan %10 oy barajı ile %9.99 oy alan bir siyasi parti hiç milletvekili çıkaramazken, %34 oy alan bir siyasi parti Meclis’teki milletvekillerinin %65’ini elde edebilmekte, bu da ,o partiye, Türkiye'nin kaderini etkileyecek, anayasayı tek başına değiştirme imkanı verebilmektedir. Yine siyasi partiler yasası ile parti liderine sonsuz imkan sağlanmaktadır. Bu anti-demokratik iki yasayı 30 yıldır iktidardaki hiçbir parti değiştirmek istememiştir.

           Son zamanlarda yoğunlaşan CHP ve onun çalışma düzeni ile ilgili yazılardan şu anlaşılıyor ki, CHP'sinde yolunda gitmeyen bir şeyler var. Bunları duyması gereken yöneticiler ya duymazlıktan geliyor ya da duysalar bile hoşlarına gitmiyor. Aslında çözüm yolları önerenler boşuna çırpınmıyor. Halkın içinde oldukları için halkın tepkilerini dile getiriyorlar. Halkın tek umudu, tek çıkış yolu CHP. Ama kendi içinde demokrasiyi hayata geçirememiş bir parti, ülkede demokrasiyi geliştirebilir mi? Bu konuda AKP'yİ demokrasi çizgisine çekmeye çalışırken, o partiye benzemek çıkar yol mu? Yalnızca lider değiştirmekle de parti demokratik olamaz. Topyekun partide bir değişim gerekir. Bir zihniyet değişimi. Tüm üyelerin parti çalışmalarına aktif olarak katılması, bunun için de her kademede üyelerin katılımıyla önseçim ve kongrelerde de blok liste yerine çarşaf liste uygulaması olmalıdır. Tüm kademelerdeki seçilmiş yöneticiler; saydam, katılımcı, özgürlükçü, hesap verebilir ve eşitlikçi hareket etmelidir. Parti, böylece üyeye ve halka güven verebilir.

               2010 yılında, o zaman ki CHP genel başkanı sayın Deniz Baykal’ın talihsiz bir olay sonucu istifa etmesiyle yapılan kurultay sonrası sayın Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa gelir gelmez 2011 genel seçimlerine yönelik ülke çapında mitinglere katıldı. Halkta ve partide bir heyecan dalgası yarattı. Parti içinde eşitlik ve demokrasi vaat etti. Yapılan genel seçimlerde beklenen kadar olmasa da parti oylarını birkaç puan arttırınca genel başkana kredi açıldı. Ancak 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde antidemokratik uygulamalar ve sonrasındaki cumhurbaşkanlığı adayını belirleme sürecinde tek başına aldığı kararlar, işin başında aldığı kredileri eritti.

             Şimdi CHP yol ayrımındadır. Bir kez daha ülkeyi AKP iktidarına mahkum etmemek için iktidar seçeneği olmak zorundadır. Ülkenin demokratik yaşamı son hızla ayaklarımızın altında kaymakta, iç ve dış sorunlar devasa durumda, ekonomik kriz kapımızda ve CHP halen halka umut olamamaktadır. CHP, kendine çeki düzen vererek ülkeyi bu çıkmazda kurtarmak için gereken açılımı yapmak zorundadır.


Hür Gazete 02.09.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder