Bugün pazar, Mayısın otuzu. Beş ayı da geride bırakmışız. 2010 yılını da neredeyse yarıladık. Günler, tespih tanesi gibi arka arkaya akıp gidiyor. Ömür işte böyle bir şey. İnsanoğlunun ömrü sınırlı. Evren'in yaşının yanında nedir ki? Hele zamanımızda normal ömrünü tamamlayan insan sayısının her geçen gün azaldığını, etrafımızdaki birçok insanın bir hastalığa yakalandığını görmekte iken. Evren de bir katreyiz. Ama yine de bir varlığız. Hele bir kişinin bile insanlığın yaşamını ne kadar değiştirdiğini düşünürsek. Edison, Einstein, Bill Gates, Atatürk gibi insanların insanlığa, tarihi değiştirecek kadar büyük katkılarını inkar edebilir miyiz? İşte ömrü sınırlı da olsa insanoğlu, isterse çok şeyi başarabilir. Yeter ki kendine bir misyon çizsin, istesin. Günümüzde de insanların yaşamını kolaylaştırmak, üretimde bulunmak, buradan herkesin yararına bir şeyler çıkarmak gibi herkese düşen bir misyon olmalı. Bana göre; bakkalın da, öğretmenin de, işçinin de, çiftçinin de, siyasetçinin de bir misyonu vardır.
Burada siyasetçinin misyonundan, ülküsünden bahsetmek istiyorum. Siyaset sözcüğü, günümüzde her ne kadar olumsuz bir çağrışım yapsa da, aslında topluma hizmette en ön sırada yer alması gereken bir görevdir. Ama gel gör ki, öyle mi oluyor? Herkesi aynı kefeye koymak istemem ama kesinlikle öyle olmuyor. Yalnızca kendi çıkarını düşünerek politika yapan, çıktığı mevkiyi kendine hak görerek oradan gitmek istemeyen, halka tepeden bakan yok mu? Kesinlikle var. Hem de pek çok. Ancak insanlığın gelişimi bir yerde kötü politikacıyı tarihin kirli sayfalarına hapsedecektir. Siyasetçinin amacı ülkeye hizmet olmalıdır, bir kaç kişiye değil. "Ne oldum" havasına girmek sonunda siyasetçinin ne kendisine ne de halka hayır getirir. Tavsiyem iyi insanların, halkı düşünenlerin politikaya girmesidir. Ülkemizde siyasetin önünün açılması için, yalnızca iyi niyetlerin yetmeyeceğini, bu konunun kurallarının, yasalarının değişmesi gerektiğini de artık herkes kabul etmektedir. Öncelikle, ülkemizde siyasi partiler yasasının ve seçim yasasının demokratikleşmesi ve örgütlenme hakkının yaygınlaşması gerekmektedir. Bunun gerçekleşmesi yalnızca özgürlüğü getirmeyecek, bununla birlikte üretimi ve refahı da getirecektir.
Hür Gazete 04.08.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder