![]() |
KARABÜRÇEK KÖYÜ-Uzunköprü |
"Güçlüden yana olmak." Bu cümleyi son zamanlarda çok
duyar olduk. Ne amaçla söylendiğini açıklamaya bile gerek yok. Gayet açık.
"Güçlüden yana olmak", her zaman en kolay hareket tarzı olmuş, prim
yapmış, kazanç ve rant sağlamıştır. Bu mantığa göre güçlüden yana olup,
pozisyon kapmak varken, haklı da olsa, doğru da olsa neden zayıf sanılandan
yana olunsun? Değil mi ya? Devir ar devri değil, kar devri. Güçlüden yana olmanın dayanılmaz cazibesi vardır. Önce herhangi bir riski yoktur, tam tersine maddi ve manevi çıkarın olur. Sırtını sağlam yere dayamış isen sana kimse ilişemez. Ama güçsüz de olsa haklıdan yana olayım dersen, orada zorluklar başlar.
Halbuki bana göre ilkelerden yana olmak
gerekir. Koyarsın ilkeleri ona göre hareket edersin. Ancak ilkeleri ortaya koyarken,
bu ilkeler kişiye ve bireysel çıkara endeksli olmamalıdır. Kişiler her zaman
yanıltır. Güçlü olan, yarın güçsüz olursa hangi güçlünün yanına sığınacaksın?
Ama doğru ve etik olan güçsüz de olsa haklıdan yana olmaktır. Azınlıkta da
kalsan gün gelir, haklılığın gün ışığına çıkar, hakkın teslim edilir. Adaletin terazisi kişiye göre değil, doğruya göre tartmalıdır. Toplumun düzeni ancak böyle sağlanır.
Güce tapan insanlar her devirde olmuştur.
Bu durumdan faydalanmak istemişlerdir. Unutmayalım ki eninde sonunda bu
devirler bitmiştir. Güce sığınanlar da açıkta kalmışlardır. Atatürk 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkıp,
Kurtuluş Savaşını başlatacağına, o zaman güçlü olan padişahın yanında yer
alsaydı, şimdi özgür ve bağımsız bir ülkede yaşıyor olur muyduk? Biz,
vatandaşlar olarak niye ülkemiz için fedakarlık yapmayalım? Niye bireysel çıkarlara
teslim olalım? "Güçlüden yana olmak", insanı doğru yere götürmez.
Herkes güçlüden yana olursa, adalet sağlanmaz. Adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder