İnsanlardaki ego duygusu günlük yaşamımızda her gün karşımıza çıkıyor. Kadın, erkek fark etmiyor. Egomuzu kırsak, belki yaşam daha güzel olacak? Ancak bunu yeğlemiyoruz. Benmerkezci bir içgüdü bizi esir alıyor. Toplumun her katmanından, her meslekten insanların esir olduğu bu egoizm, daha fazla eğitimle ya da terbiyeyle dizginlenir mi? Sanmıyorum. Eğitimli insanlar da bu duygunun esiri. Neredeyse bu duygu insanın efendisi. Dini açıdan da nefsi terbiye diye özetlenebilecek bazı kurallarla bu konu düzenlenmeye çalışılıyor. Ancak fayda veriyor mu? Tartışmaya açık.
Egoizmin en tepede olduğu bir uğraş alanı olarak da politika öne çıkıyor. "Küçük dağları ben yarattım" ya da "analar ne cevherler doğuruyor" diyerek siyaset alanında böbürlenenlerin her geçen gün artmakta olduğunu görüyoruz. Bu davranışları da "siyaset, iddia işidir" ya da "hedef, büyük olmalıdır" gibi savlarla savunuyorlar. Halkımız arasında bu gibi kişilere, "kibirli" ya da "burnu büyük", denir. Tevazu her şeyin başında gelmelidir. Böyle kişileri gördükçe aklıma kurbağanın öküze özendiği hikaye gelir. Kurbağa bir gün öküzün o iri gövdesine özenir. Onun gibi olmak için kendisini şişirdikçe şişirir ve sonunda patlar. Etrafımızda öyle kişileri görsek dahi, sonlarının kurbağaya benzememesini dileriz. Kendini şişirmek ya da etrafındakilere şişirtmek, bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüktür.
Tevazuyu elden bırakmadan alçak gönüllülükle insanlara hizmet etmek, insanlığa faydalı olmak her zaman tercih edilecek bir yol olmalıdır.
Hür Gazete 04.08.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder